Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/686 E. 2021/707 K. 01.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2020
NUMARASI : ….
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 26/07/2019
KARAR TARİHİ : 01/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/06/2021

Taraflar arasındaki trafik sigorta sözleşmesinden kaynaklı rücuen tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilince dava dışı….. plaka sayılı araca kasko sigorta poliçesi tanzim edildiğini, sigortalı….. plaka sayılı araç seyir halinde iken …. sorumluluğunda bulunan rögar kapağının aracın alt ve ön kısımlarına çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, zarar miktarı 8.098,16 TL zarar miktarının sigortalılarına ödendiğini,…. müşterek ve müteselsil sorumlu olduklarını iddia ederek 8.098,16 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının sigortalısına ödediği tutarın rücuen tahsili istemli dava açtığı, Ankara 3. ATM’nin…. Esas sayılı dosyasında davalı olarak yer alan …. Genel Müdürlüğü’nün bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenen kusur oranına göre tazminatla yükümlü tutulduğu, … Genel Müdürlüğü’nün kendisine ait bir bütçesi ve tüzel kişiliği bulunduğu, söz konusu rögar kapaklarının bakım ve tamirinin … Genel Müdürlüğü yükümlülüğünde olduğu, işbu dosyada mahkememize … hakkında da aynı tazminat istemli dava açılmış ise de dayanak gösterilen bilirkişi raporunda da işaret edildiği üzere Büyükşehir Belediye Başkanklığı’nın hizmet kusuru çerçevesinde sorumluluğunun söz konusu olabileceği, bu sorumluluğa da ancak idari yargı yerinde gidilebileceği, açılan dava yönünden öncelikle dava şartları yönünden değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 2918 sayılı yasanın 110.mkaddesi gereğince görevli yargı yerinin adli yargı olduğunu, uyuşmazlık mahkemesi kararlarının da bu yönde olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, sigorta tarafından sigortalısına ödenen bedelin halefiyet ilkesi gereği davalı taraftan tahsili isteminden ibarettir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı vekili, müvekkili şirkete sigortalı aracın davalının sorumluluğunda bulunan rögar kapağına çarpması neticesinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle oluşan hasar nedeniyle sigortalısına ödeme yaptığını, yolun bakım ve yapımından sorumlu olan davalı belediyenin kazanın oluşumunda kusurunun ve ödenen miktardan sorumluluğunun bulunduğunu bildirerek maddi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tazminata konu olayın davalı idare yönünden hizmet kusuru kapsamında kaldığı ve davalının kamu tüzel kişisi olduğu, davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle yargı yolu bakımından davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken sorun, davanın hangi yargı yolunda görüleceği üzerinde toplanmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1.maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır. Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (…) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan mahkeme, düzenlemeyi şu gerekçelerle Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir. (…’nin 26/12/2013 tarihli ve… sayılı kararı): “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.
İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.”
Ayrıca, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (…) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda …’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. …, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, …’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir. (…’nin 11/04/2016 tarihli ve…. sayılı kararları)
2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle … ve …’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları gözetildiğinde somut olayda uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 24/02/2021 tarih…. Karar sayılı ve 18/03/2021 tarih …. Karar sayılı emsal ilamları) gözetilerek mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahmesi’nin 10/12/2020 tarih ….Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/06/2021