Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/662 E. 2023/1658 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/662 Esas 2023/1658 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/662
KARAR NO : 2023/1658

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03/02/2021
NUMARASI : 2019/241 Esas 2021/54 Karar
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/491 Esas sayılı dosyası ile birleştirilen
ve daha sonra tefrik edilen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 376 Esas sayılı dosyasında;
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/06/2015

KARAR TARİHİ : 23/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/11/2023

Taraflar arasındaki tazminata ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı asıl ve birleşen dava davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacı şirketin feshi ve tasfiyesi yönünde Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesine, şirket müdürünün azli ve kayyum tayini hakkında Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesine, şirket ortaklığından çıkarılma hususunda Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesine, şirketin feshi ve tasfiyesi yönünde Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesine, şirket müdürünün azli hususunda 6. Asliye Ticaret Mahkemesine açılan davaların Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/491 Esas sayılı dosyası ile birleştirildiğini, 818 sayılı Borçlar Kanununun 530 ve 531.maddesi, Yeni Türk Borçlar Kanununun 630 ve 631. maddeleri, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Yeni Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri gereğince şirkete ortak olması nedeniyle yasal denetçi ortak olarak iş bu davayı açma hakları bulunduğunu, kendisi ile davalı …’ün şirketin %50’şer ortağı olduklarını, …’ün ise şirket müdürü olduğunu, şirket ortağı tarafından yeni müdür seçiminin reddedildiğini, reddedilmesi nedeniyle şirketin müdürsüz kaldığını, sahte evraklarla kendisini sahte müdür, müdürler kurulu başkanı, eski müdür davalıyı sahte müdür seçtiğini, sahte evraklarla, sahte yolsuz tesçil işlemleri yaptığını, sahte yönetimlerine devam ettiğini, bu hususların da davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına haklı sebep olduğunu, şirketin davalılar tarafından zarara uğratıldığını belirterek davalı … …’ün haklı nedenle şirketten çıkarılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 TL zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
ASIL DAVADA CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tazminat istemine ilişkin olarak aynı gerekçelerle aynı kişilere karşı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/456 Esasında görülmekte olan davanın açıldığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVA
Davacı vekili, Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 Esas sayılı dosyasında davalı … … ile şirket müdürü … hakkında sorumluluk davası açıldığını, mahkemece 15/02/2018 tarihinde iş bu davanın Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/491 esas sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verildiğini, bu dosyada şirketi zarara uğrattıklarından davalılardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile tazminat istendiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalılardan 100,00 TL tazminatın da dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVA CEVAP
Davalılar vekili, birleştirme taleplerinin yerinde olmadığını, esasa ilişkin iddiları kabul etmediklerini belirterek müvekkillerinin her türlü maddi ve manevi tazminat talep hakları saklı kalmak kaydı ile birleştirme taleplerinin reddine, davacının müvekkillerinin zararını karşılamak adına teminat yatırmasına, esasa ilişkin iddiları yerinde olmadığından davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalılar hakkında şirketi zarara uğrattıkları iddiasıyla belirtilen davalar açılmış ise de; her iki davada da davalıların, davacı şirketi zarara uğrattıkları hususunda delil elde edilemediğinden açılan her iki davanın da reddine, her ne kadar karar duruşmasında davaların reddine şeklinde beyan edilmesine rağmen sehven davanın reddine şeklinde beyanın zapta geçtiği, bu hususun da maddi hata olduğu, HMK’nun 304.maddesine göre bu husus düzeltilebileceğinden davanın reddine şeklindeki hükmün davaların reddine olarak düzeltilmesine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalılar ortaklar kurulunca yeni müdür seçimi reddedildiği halde, ilk sahte tasdik ve sonrası bugüne kadar sahte/yolsuz çifte müdür olarak, yetkisiz her işlemi ve her harcaması ile şirketi zarara uğrattığını, davalıların halen sahte/naylon faturalarla, içeriği malın veya hizmetin alınmadığı halde alınmış gibi, kısmen alınanların da bedellerinin kat kat şişirilerek … … Ltd. Şti.’nin paralarını davalılar …’e, özellikle … Limited Şirketi’ne (davalı …’ün diğer şirketi), …’e, …Limited Şirketi/ sonrası … Limited Şirketi’ne (davalı …’ün diğer şirketi) haksız ve yolsuz olarak aktarmakta/ karşılıksız trasfer ettiğini, davalıların dava dışı … Limited Şirketi’ne de el attığını, o şirketin bütün demirbaşları, ticari malları ve bütün paralarına da el koyduğunu, … … Ltd. Şti. ile fiilen birleştirdiğini, o şirketi yok ettiğini, o şirketin 200.000,00 TL’den fazla parasını … Belediyesine … … Ltd. Şti. lehine, kiralayan Temel … A.ş. adına idari para cezasını kısmen ödediğini şirket müdürlüğünün bu konuda noterden müdür azli de bulunduğunu, yeni TTK hükümlerine göre özellikle müdür maaşının ortaklar kurulu kararı olmadan alınamayacağını, aksi her türlü iddiaları reddettiğini, … … Ltd. Şti.’nin eski merkezde bir çok yan yana/birleşik bağımsız bölümlerin kiralamasının olduğunu, davalıların o merkezi fiilen terk ettikleri halde, akdin feshi noter ihtarı, anahtarı tevdi mahalli tayini gibi, bir günde yapılabilecek bir işlem yerine, bu yerleri hukuken tahliye ve teslim etmeyerek önceki kiralayanlar … … A.ş.’ye onların açtıkları davalardan ve icra takiplerinden dolayı eski trilyonlarca liradan fazla haksız yersiz paralar ödediklerini, şirketin içini boşalttığını, her iki dava arasında derdestlik olmadığını, mahkemece, hiç bir delilleri toplanmadan, delillerin toplandığının denilmesi, listesi yapılan banka hesap ekstreleri de getirtilmeden, bu taleplerinin de reddedilerek, dosyanın doğrudan bilirkişiye verildiğini, bilirkişinin de hem bu dava konularında yetersiz olduğunu, bağımsız denetçi gibi yeterliliği niteliği de bu konuda uzmanlığının da bulunmadığını, bu davanın farklı şirketlerin arası bir dava olmadığını, yönetici ve ortağın suistimallerinin incelenmesinin istendiğini, sorumluluk davası olduğunu, bağımsız denetçi yeterliliğinde niteliğinde uzman bilirkişilerin görevlendirilmesinin istendiğini, rapor sunan bilirkişilerin fatura bazında dahi ayrıntılı hiçbir inceleme yapmadığını, bilirkişinin hem de iddialarının hiçbir ayrıntısını incelemeden adeta defterlerin fotokopisini çekip, rapor diye dosyaya sunmuş olduğunu, 2. bilirkişi raporu taraflarından adeta kaçırılarak, e tebliğ edilmeden veya taraflarına duruşmada elden örneği verilmeden, genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri ve esasları ışığında mali tabloların gerçeği yansıtmadığını, her bir harcamanın/ faturanın faaliyet denetimi, bu mal veya hizmetin alınıp alınmadığı ve bedelinin rayiçlere uygunluk denetimi yapılmasının, kanunsuz işlerin tespit edilmesi, bunların banka hesapları ekstreleriyle denetlenmesi gerekirken bu konulara ilişkin ve ticari faaliyetler ile ilgili olayların önceden saptanmış ölçütlere uygunluk derecesini araştırmak ve sonuçları bildirmek amacıyla tarafsızca kanıt toplayan ve bu kanıtları değerleyen sistematik rapor alınmadığını, ortakların 2009 yılında anlaşmazlığa düşmeleri ve dava açmalarının olduğunu, bundan sonra davalıların muhasebe hileleriyle kârları kaçırıp zarar göstermelerini, kârı azaltmaları, şirketin içini boşalttığını, nitekim diğer ortağın …’taki ikrar ve fotoğraflarına göre, Kıbrıs’ta 500 daire yaptırdığını, …, …’de bir hastane daha yaptırdığını, banka hesap ekstreleriyle bu suistimalin ve hukuksuzluğun denetlenmediğini, paraların nereye gittiği kontrol edilmediğini, her iki davanın 1 no’lu taleplerinin bekletici sorunları, beklemeden karar verilmesinin doğru olmadığını, … Limited Şirketi’nin banka hesapları ve ticari defter, belgeleri incelenmeden karar verilmesinin doğru olmadığını, tüm bu nedenlerle 2018/1000 esas sayılı davanın tümüyle kabulüne, şirketi zarara uğratan diğer ortak …’ten ve eski müdür …’ten şimdilik 100,00 TL rücuan/alacak/zararların /tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek merkez bankası avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, …’ne verilmesini ve vekalet ücreti ve yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl Dava; limited şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan alacağın tahsili ile davalı …’in şirket ortaklığından çıkarılması,Birleşen dava ise limited şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Asıl davada davalı … ile birleşen dosya davacısı … %50 şer hisse sahibi olup davacı şirket iki ortaklıdır. Davalı … … şirketin 21.06.2004 tarihli ana sözleşmesi ile ilk 10 yıl için münferiden davacı şirketi temsile yetkili olarak atanmış olup görev süresi 23.06.2014 tarihinde sona erecektir.
Asıl ve birleşen davada, ilk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları özetlenmiş olup yargılama sonunda davalıların, davacı şirketi zarara uğrattıkları hususunda delil elde edilemediğinden açılan her iki davanın da reddine karar verilmiştir.
Anayasa’nın 36 ncı maddesinin ilk fıkrasına göre,”Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” 6100 sayılı Kanun’un “Hukuki dinlenilme hakkı” kenar başlıklı 27 nci maddesi şu şekildedir: “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
Bilindiği üzere, Anayasa’nın 141/3. maddesi, “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” buyurucu hükmünü içermektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de, hükmün kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, (c) bendine göre, mahkeme kararlarında tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, ve delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler açıkça gösterilmesi gereklidir. Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
O halde mahkemece asıl ve birleşen davada davacı vekilinin davalı istemi hakkında anılan Yasa hükmünde belirtilen hususları ve sonucu kapsayacak şekilde bir karar verilmesi gerekirken davacı tarafından şirketin zarara uğratılmasına ilişkin haklı sebep oluşturduğu ileri sürülen iddialar, davalının savunması ile tarafların sunmuş oldukları deliller ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları karar yerinde tartışılmaksızın, yazılı şekilde salt davalıların, davacı şirketi zarara uğrattıkları hususunda delil elde edilemediğinden açılan asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi Anayasa’nın 141. ve HMK’nın 297.maddesi hükmüne aykırılık oluşturmaktadır. Bu şekilde gerekçesiz karara yönelik istinaf incelemesi yapılması mümkün değildir.İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davada,davacının her bir iddiası ayrı ayrı gerekçelendirilerek birleşen davadaki talep ile asıl davadaki talepler karşılaştırılarak derdestlik dava şartı da değerlendirilerek somutlaştırma yükümlülüğünün de davacıda olduğu gözeltilmesi gerekirken,yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık hususu yönünden yapılan inceleme sonunda asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf istemlerinin kabulü gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık hususu yönünden yapılan inceleme sonunda ayrı ayrı kabulüne, asıl ve birleşen davalarda verilen kararlara ilişkin öteki istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, anılan asıl ve birleşen dava dosyalarının HMK’nın 353/1-a-6. maddesine göre yeniden esası hakkında bir karar verilmek üzere mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Asıl davada ve birleşen dava dosyasında davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme sonunda KABULÜNE,
2- Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.02.2021 tarihli ve 2019/241 Esas-2021/54 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Asıl ve birleşen davaların yeniden görülmesi için dava dosyalarının ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçelerine konu asıl ve birleşen davalarda verilen kararlara ilişkin öteki istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına,
5-Davacı vekili tarafından peşin yatırılan toplam 222,00 TL (44,40 x 5), davalı tarafından yatırılan 133,20 TL (44,40 x3) istinaf maktu karar harçlarının talepleri halinde kendilerine iadesine,
6-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından başvuran taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca tarafların yokluğunda kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/11/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.