Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/645 E. 2022/161 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2021
NUMARASI …..
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/10/2017
KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı şirket ile müvekkili arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, asıl borçlu şirketin kredi borcunu ödememesi üzerine şirket hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının keşide ettiği bononun asıl borçlu şirket tarafından müvekkiline verildiğini, müvekkilinin bonoya dayalı olarak icra takibi başlattığını, ayrıca davalının taşınmazı üzerinde tesis edilen ipoteğin kambiyo senetlerininde teminatı olduğunu, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine itirazın iptaline, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takip konusu ipoteğin dava dışı şirketten dolayı verilmediğini, alacağın doğrudan doğruya bankaya olan müvekkili borcuna dayanmadığını, dava dışı şirkete inşaat projesi kapsamında satın alınan daire nedeniyle verilen bonoya dayandığını, ciro yoluyla bononu davacı bankaya geçtiğini, bono aslının davacı tarafından ibraz edilmesi gerektiğini, davacının bononun verilme nedenini oluşturan temel ilişkiyi ve bu ilişki çerçevesinde bir borcun bulunup bulunmadığını ispatlamakla yükümlü olduğunu, müvekkilinin senetten kaynaklanan bir borcunun da bulunmadığını bildirerek davanın reddine, %20 oranında kötüniyet tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının talep dayanağının bono ve dava dışı şirket ile olan genel kredi sözleşmelerinin geri ödemelerine dayandığı, banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonunda dava dışı şirketin davacı bankaya toplam 293.157,54 TL borçlu olduğunun anlaşıldığı, borcun ipotek miktarını aşmadığı, davalının borcun tamamından sorumlu olduğu, davacının icra takip dosyasında işleyen faiz hesabındaki talebinin dönemleri dikkate alınarak hesap yapılması gerekirken faiz değişikliği tarihlerinin dikkate alınmasının hatalı görüldüğü, bu meblağlar düzeltilerek ele alındığı, her kalem için taleplerin aşılmaması gerektiği, netice olarak işleyen faiz ve BSMV dahil 200.000,00 TL ana para dışında toplam 91.731,11 TL alacak bulunduğu, alacağın likit olduğu, kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının takip dosyasına itirazının 200.000,00 TL asıl alacak, BSMV dahil toplam 291.731,11 TL için itirazının iptaline, takibin bu miktar için devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans oranında faiz ve bu faizin %5’i BSMV uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen alacağın %20’si oranında hesaplanan 58.346,22 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının tazminat talebinin reddine, tahsilde tekerrüre yer verilmemesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin tüm süreci yanlış kurguladığını, müvekkilinin dava dışı bono hamili şirketine kefil olmadığını, şirket lehine ipotek vermediğini, müvekkilinin davacı bankanın kredili müşterisi olduğunu, bankayla akdettiği kredi sözleşmelerinin teminatı olarak dava konusu ipoteği tesis ettiğini, kendi kredi ilişkisinin teminatı olmak üzere ipotek verdiğini, kurulan ipoteğin dava dışı şirket ile hiçbir bağının bulunmadığını, şirket ile banka arasında imzalanan sözleşmelerde müvekkilinin herhangi bir sıfatının olmadığını, davacının taraflarına nasıl geçtiğini bilmedikleri bonoyu icra takibine koyduğunu, icra müdürlüğünce bono aslı sunulmadığından ödeme emri çıkarılması talebinin reddedildiğini, takibin o haliyle kaldığını, bankanın kambiyo senetlerine mahsus icra takibiyle sonuç elde edemeyeceğini görmesi üzerine müvekkilinin kendi kredi ilişkisinin teminatı olarak verdiği ipoteğe ilişkin resmi senetteki düzenlemeden hareketle bonoyu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yaparak tahsil etmeye çalıştığını, bononun temel ilişkide bedelsiz olduğunu, davacının yargılama aşamasında takipteki alacağın dayanağı olarak gösterilen bononun aslını ibraz edemediğini, hakkın talep edilebilmesi için senedin ibrazının gerektiğini, mahkemece bilirkişi ek raporlarındaki tespitlerin dikkate alınmadığını, bononun zaman aşımına uğradığını, dava konusunun karıştırıldığını, mahkemenin oluşturduğu ara kararla görüşünü önceden açıkladığını, alacağın dayanağı olarak gösterilen bono dışında asıl borçlu şirketle aralarında hiçbir ilişkinin bulunmadığını, mahkemenin müvekkilini dava dışı şirketin kefili olarak saymak suretiyle hareket ettiğini, bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçelerinin dikkate alınmadığını, aleyhlerine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2017/13324 sayılı takip dosyası, genel kredi sözleşmesi suretleri, hesap kat ihtarı, bono sureti, ipotek belgesi, davalı ile dava dışı … … A.Ş. Arasındaki temel ilişkiye ilişkin belge suretleri, Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2017/13324 sayılı takip dosyasına ilişkin anılan müdürlük yazı cevabı, … İcra Müdürlüğünün 2016/890 sayılı takip dosya sureti, … İcra Müdürlüğünün yazı cevabı, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/74 Esas 2019/550 Karar sayılı karar sureti, … Noterliği müzekkere cevabı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 18/09/2018 tarihli kök, 08/07/2019 tarihli birinci ek, 19/09/2018 tarihli ikinci ek, 14/06/2020 tarihli üçüncü ek bilirkişi raporu dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2017/13324 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı ve dava dışı şirket aleyhine toplam 293.157,54 TL nakit alacağın tahsili talebi ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 13/07/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 19/07/2017 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazın 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı, davacı alacaklı vekiline itirazın tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde, 05/10/2017 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök raporunda; bononun zaman aşımına uğradığı, itirazın iptali talebinin yerinde olmadığı, bononun zaman aşımına uğramadığı sonucuna varılırsa takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan 200.000,00 TL asıl alacak, 88.699,98 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 288.699,98 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Alınan bilirkişi birinci ek raporunda, takip dayanağı ipoteğin bonodan kaynaklandığının ileri sürüldüğü, ipoteğin fer’iliği ilkesi kapsamında asıl alacağın varlığına bağlı olduğu, davacının senet hamili olduğunun mevcut belgelerden anlaşılamadığı, davalı hakkında davacının icra takibi yapabileceği kanaati oluşursa dava dışı borçlu şirketin borcunu gösteren belgelerin sunulması gerektiği, davalının genel kredi sözleşmesinde kefaletinin bulunmadığı yönünde kanaat bildirilmiş, alınan ikinci ek bilirkişi raporunda davacının bononun yetkili hamili olduğunun dosyadaki belgelerden anlaşılamadığı belirtilmiş, alınan üçüncü ek raporda ise borcun dava dışı kredi borçlusunun bankaya olan borcuna göre tespit edilecek olması halinde takip tarihi itibarıyla davacının toplam 162.840,38 TL, bonoya göre alacak tespit edilecekse toplam 288.699,98 TL alacaklı olduğu yönünde tespite yer verilmiştir.
Dava konusu icra takip dayanağı ipotek resmi senedinden davalının taşınmazı üzerinde davacı banka lehine 05/03/2013 tarihinde 350.000,00 TL limit ile davalının bankaya, borçlusu veya cirantası olduğu senetlerde dahil olmak üzere doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olmak üzere üst sınır ipoteği tesis edildiği anlaşılmıştır.
Davacı ile dava dışı … … A.Ş. arasında 27/02/2014 tarihinde 750.000,00 TL limit ile genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davalının sözleşmede herhangi bir sıfat ile yer almadığı görülmüştür.
Davacı ile davalı arasında 05/11/2015 tarihli 201.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır.
Dava konusu icra takibinde borcun dayanağı olarak gösterilen bono sureti incelendiğinde; davalı tarafından dava dışı … … A.Ş. lehine 13/02/2013 tarihinde 15/06/2013 vade tarihli olmak üzere 200.000,00 TL bedelle tanzim edildiği, bononun ihdas nedeninin malen yazılı olduğu, bono suretinin arkasında lehtar cirosunun yer aldığı, anılan bonoya ilişkin 19/06/2013 tarihli noterden ödememe protestolarının yapıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Anılan bonoya dayalı olarak … İcra Müdürlüğünün 2016/890 sayılı takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 272.588,99 TL alacağın tahsili talebi ile 14/06/2016 tarihinde icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Yargılama aşamasında anılan icra müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen cevap ile takip evrakının muhabere kanalıyla geldiği, esas numarasının verildiği, senet aslı teslim edilmediğinden tebligat çıkarılmadığı belirtilmiştir.
… noterliğine yazılan müzekkere verilen cevapta, davalının borçlusu olduğu bono aslının protestodan sonra 19/06/2013 tarihinde banka görevlisine teslim edildiği bildirilmiştir.
Davacı vekili yargılama aşamasında, 14/01/2020 tarihli celsede senet aslı icra muhabere dosyasıyla …’a gönderildiği, … İcra Müdürlüğünde kambiyo takibi açıldığı, bu davayı senede dayanarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlattıklarını, kambiyo takibi olmadığını beyan etmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesi kapsamında ciro edilen bonodan kaynaklanan alacağının tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında dava dışı asıl borçlu şirket ile davacı arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının genel kredi sözleşmesinde herhangi bir sıfat ile imzasının bulunmadığı, genel kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlu şirket tarafından bankaya ciro edilen bononun davalı tarafından keşide edildiği, davalının keşide ettiği senetten kaynaklanan borçları da dahil olmak üzere kendisinin bankaya karşı doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olmak üzere davacı banka lehine ipotek tesis ettiği, dava dışı asıl borçlu şirketin kredi borcunu ödememesi üzerine hesabın kat edildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının dava konusu icra takibinde borcun dayanağı olarak gösterilen bono aslını ibraz etmesi gerekip gerekmediği, davacının takip tarihi itibarıyla bonodan kaynaklanan herhangi bir alacağı bulunup bulunmadığı, alacak var ise takip tarihi itibarıyla miktarı, davalının takibe itirazının haklı olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde; dava konusu icra takibinde takip dayanağı olarak hesap kat ihtarnamesi, bono, genel kredi sözleşmesi, ipotek resmi senedi gösterilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacı banka ile dava dışı şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davalının herhangi bir sıfatla imzası bulunmamaktadır. Takip konusu ipotek davalının keşide ettiği/edeceği kambiyo senetlerinden kaynaklanan borçlarda dahil olmak üzere kendisinin davacı bankaya doğmuş ve doğacak alacaklarının teminatı olmak üzere tesis edilmiştir. Bir başka anlatımla ipotek doğrudan dava dışı asıl borçlu … … A.Ş.’nin borçlarının teminatı değildir.
Yargılama aşamasında davacı vekili bonoya dayanarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattıklarını açıkça beyan etmiştir.
Bu durumda mahkemece davalının takip dayanağı genel kredi sözleşmesinde herhangi bir sıfatla imzasının bulunmadığı, ipotek nedeniyle davalının sorumlu tutulabilmesi için davacının, davalının keşide ettiği bono nedeniyle yetkili hamil sıfatıyla alacaklı olduğunu ispatlamakla yükümlü bulunduğu, uyuşmazlığın takip dayanağı olarak gösterilen bono çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği gözetilmeden takibin hem bono hem de dava dışı şirket ile yapılan genel kredi sözleşmelerine dayandığı, şirketin bankaya borcu bulunduğuna ilişkin yanılgılı gerekçe ile hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Burada tartışılması gereken husus, davacının takip tarihi itibarıyla davalı tarafından keşide edilip, lehtar tarafından bankaya ciro edildiği ileri sürülen bono nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacak var ise miktarıdır.
TTK’nun 645. Maddesi “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez.”, 646/1. Maddesi “Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür.” hükümlerini içermektedir.
Anılan maddelerden anlaşılacağı üzere davacı banka bonodan kaynaklı alacağını ancak senedin aslını ibraz etmek suretiyle ispatlayabilecektir.
Davacı yan yargılama aşamasında bono aslının icra muhabere dosyasıyla … İcra Müdürlüğüne gönderildiğini bildirmiştir. … İcra Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından ise senet aslı temin edilmediğinden ödeme emri tebligatı çıkarılmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılması gereken iş, dava konusu icra takibine dayanak bono aslının ibraz edilmediği, davacının bononun yetkili hamili olduğunu ve yetkili hamil sıfatıyla bonodan kaynaklı alacağı bulunduğunu, bono aslını ibraz etmek suretiyle ispatlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesinden ibarettir.
Davacı banka tarafından bono aslı ibraz edilmediğinden bu aşamada bononun zaman aşımına uğrayıp uğramadığı, davacının bonoya dayalı alacak talep edip edemeyeceği hususlarının değerlendirilmesi yoluna gidilmemiştir.
Öte yandan, davacı banka davalı aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de kötü niyetli olduğuna dair bir iddia bulunmadığı gibi bu yönde bir delil de ibraz edilmediğinden davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında isabet görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/02/2021 gün 2017/658 Esas 2021/75 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
5-Alınması gerekli olan 80,70 TL karar ilam harcının peşin alınan 3.540,61 TL harç ve 1.465,79 TL icra peşin harcından mahsubu ile bakiye 4.925,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 28.971,03 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B)1-Davalı tarafından yatırılan 4.983,00 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 62,75‬ TL posta masrafı olmak üzere toplam 224,85‬ TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/02/2022

…..
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.