Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/638 E. 2023/452 K. 24.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/638 Esas 2023/452 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/638
KARAR NO : 2023/452

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/11/2020
NUMARASI : 2016/863 Esas 2020/735 Karar
DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALILAR
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/11/2016
KARAR TARİHİ : 24/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/04/2023

Taraflar arasındaki bankacılık işlemlerinden kaynaklanan itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalılardan … şirketi arasında akdedilen 25/05/2012 tarih 500.000,00 TL, 05/07/2012 tarih 1.800.000,00 TL, 06/06/2013 tarih 3.000.000,00 TL ve 30/12/2014 tarih 2.213.000,00 TL limitli kredi sözleşmelerine istinaden kredi kullandırıldığını, diğer davalıların ise söz konusu sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kredilerin geri ödemelerinin zamanında yerine getirilmemesi üzerine dava dışı asıl borçlu ile tüm kefillere Beşiktaş 17. Noterliğinin 16/07/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini ve buna rağmen borçlarını ödemeyerek temerrüde düşen borçlular hakkında Ankara 8.İcra Müdürlüğünün 2015/16994 esas sayılı dosyası üzerinden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını ve müşterek borçlu müteselsil kefillere ödeme emri gönderildiğini, davalıların yapmış olduğu itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek davalıların yapmış olduğu itirazlarının iptali ile takibin devamına ve davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket yönünden itirazın süresinde olmadığından bahisle 24/10/2016 tarihinde süresinde olmayan itirazın reddi ile takibin devamına karar verildiğini, bu nedenle müvekkili şirket yönünden davanın reddinin gerektiğini, ayrıca müvekkili şirket ile davacı arasında 31/12/2014 tarihinde borç yapılandırması yoluna gidildiğini, yapılandırmanın akabinde müvekkili şirketin hesaplarındaki yaklaşık 180.000,00 TL miktarda parası boşta tutulmak ve yapılandırma taksiti olarak kullanılmamak suretiyle müvekkilinin temerrüde düşmesinin sağlandığını, bu nedenle müvekkili şirket hakkında yasal takip işlemlerinin başlatıldığını, icra takibinin haksız olduğunu, geçerli bir hesap kat ihtarı bulunmadığından takip öncesi dönem yönünden faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, hesap kat ihtarından sonra borcun yapılandırıldığını ve hesap kat’ının hükümsüz hale geldiğini, hükümsüz hale gelmiş ihtarnameden itibaren faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili …’in kefaletinde ise eş muvafakatinin bulunmadığını bu nedenle kefilliğinin geçersiz olduğunu, müvekkilleri … ve … yönünden ise kefil …’in kefaletinin geçersiz olması nedeniyle diğer kefiller … ve …’in kredi sözleşmesindeki kefaletlerininde geçersiz olduğunu, sözleşmede bir kefaletin geçersizliği durumunun diğer tüm kefaletleri de geçersiz kıldığını, müvekkili şirket için yaptığı tüm itirazlarını diğer müvekkilleri içinde aynı olduğunu, usule, yasaya ve hakkaniyete aykırı davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; sözleşmelerin imzalandığı tarihte davalı kefiller … ve …’in davalı asıl borçlu şirketin ortakları olduğu, kefalet sözleşmesinde TBK.583 maddesinde belirtilen kefilin sorumlu olduğu miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olduğuna dair ibarenin kefillerin el yazısı ile yazılarak isim ve ıslak imzanın atıldığı, bu hali ile kefaletin geçerli olup limit kapsamında davalı kefillerin borçtan sorumlu oldukları, davalı kefil …’in şirket ortak veya yöneticisi olmadığı gibi yasa gereğince eş muvafakatinin bulunmadığı bu nedenle TBK’nın yürürlülük tarihinden önce tanzim edilmiş sözleşmelere istinaden verilen ve takibe konu yapılan krediden sorumlu olduğu, sözleşmede çek bedellerinin depo edilmesine yönelik kefillerin sorumlulukları yönünden özel hüküm bulunmadığından davalı kefillerin depo talebinden sorumlu olmadıkları,bakanlar kurulu kararı ve KGF sözleşmesindeki hükümler gereğince KGF tarafından ödeme yapılmış olsa bile kredi veren kurum tarafından takip işlemlerinin sürdürülmesi gerektiğinden KGF tarafından takip tarihinden sonra yapılan ödemenin hesaplanan borçtan düşülmemesi gerektiği davalı kefillerin taşınmazları üzerinde kurulan ipotek akit tablolarında kefillerin kefaletlerinin teminatı olduğuna dair hüküm bulunmadığından ipotek limitlerinin takip alacağından düşülmemesi gerektiği son bilirkişi raporunda KGF ödemesi düşülmeden takip tarihi itibariyle belirtilen miktarlar kadar davacının talebinin haklı olduğu, bu miktarlardan fazla olan kısımlar ile gayrinakdi risklerin depo edilmesine yönelik talepler yönünden davacının haksız olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne bilirkişi raporunda belirtilen miktar yönünden davalıların itirazının iptali ile takibin devamına fazlaya ilişkin talebin reddine, ibraz edilmeyen çek bedellerinin depo edilmesine yönelik taleplerinin reddine, davalılar haksız olarak takibe itiraz edip davacının zamanında alacağına ulaşmasına engel olduklarından İİK 67/2 maddesi uyarınca alacağın %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine davalı asıl borçlunun takibe yaptığı itiraz süresinde olmadığından icra müdürlüğünce reddedilmiş olup bu borçlu yönünden takip devam ettiğinden davacı alacaklının buna yönelik itirazın iptali davası açmada hukuki yararı bulunmadığından bu davalı yönünden açılan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya esas alınan bilirkişi raporunda “sözleşmenin kefalete ilişkin bölümünde depo talebine konu tutardan sorumlu olacağına yönelik açık bir düzenleme mevcut olmadığı, ve önceki bilirkişi raporu ile paralel olarak kefillerin depo talebine ilişkin sorumluluğu olmayacağı” belirtildiği ve istinaf konusu kararda yalnızca bilirkişinin yapmış olduğu hukuki değerlendirmeyle yetinilerek “özel hüküm bulunmadığı” gerekçesiyle çek depo bedelinden sorumlu olmayacakları belirtilmiş ise de daha önceki beyanlarında da belirttikleri üzere kefillerce imzalanan kredi çerçeve sözleşmesinin 2.2. maddesi dikkate alındığında görüleceği üzere, açıkça nakdi veya gayri nakdi kredi kredilerin sözleşmeye dahil olduğu belirtildiğini ve kefillerin bu maddeyi de okuyup her sözleşmeyi ayrı ayrı imzalandığını, ayrıca genel kredi sözleşmesinin eki kefalet sözleşmesinin 2.8. maddesinde kefillerin müşteri ve banka arasındaki tüm sözleşme maddelerini okuduğunu ve kendileri uygulanacaklarını hüküm altına aldığını, dolayısıyla kefillerin gayri nakdi risklerden sorumluluğu sözleşme ile sabit olduğu bu noktada bilirkişinin yaptığı değerlendirmenin isabetsiz olduğunu, sözleşmede “bildirilen adreslere yapılan tebligatın adres değişikliklerini noterden bildirilmediği sürece geçerli olacağı” şeklindeki madde hükmü gözardı edildiğini, bu sebeple de, noterden adres değişikliğini müvekkili bankaya bildirmeyen davalılardan …’in asıl borçlunun temerrüde düşürüldüğü tarih itibari ile temerrüte düşüldüğünün kabulü gerektiği tartışmasız olduğunu, dolayısıyla … yönünden yapılan hesaplamanın eksik ve hatalı yapıldığını ilk derece mahkemesi tarafından hatalı olarak yapılan hesaplamanın hüküm altına alındığını, öncelikli olarak ileride hak kaybına yol açmaması maksadı ile; tehiri icra taleplerinin kabul edilerek istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra emrinin uygulanmasının geriye bırakılmasını, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak, yeniden yapılacak yargılama neticesinde davanın kabulünü, yargılama giderleri ile vekalet ücretin karşı tarafa tahmilini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 8. İcra Müdürülüğünün 2015/16994 esas sayılı dosyası ile alacaklı … Bankası A.Ş.tarafından borçlular … ….Şti, …, … ve … aleyhine genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan 1.363.199,32 TL anapara, 656.483,19 TL işlemiş faiz, 32.824,16 TL BSMV, 573,06 TL masraf olmak üzere toplam 2.053.079,73 TL’nin tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalılar …, … ve …’e 02/12/2015 tarihinde davalı … … ….Şti’e 27.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalılar …, … ve …’in 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde olacak şekilde 09/12/2015 tarihinde takibe itiraz ettikleri,diğer davalı şirketin ise 7 günlük hak düşürücü süreden sonra 09/12/2015 tarihinde takibe itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 03/11/2016 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Davacı Banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında 25.05.2012 tarihli 500.000 TL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesi düzenlendiği sözleşmede …, … ve …’in müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, sözleşmenin Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde akdedildiği sözleşmede kefillerin eş muvafakatleri bulunmamakla birlikte kefalet sözleşmesinin geçerli şekilde kurulduğu ve kefalet limitinin 500.000 TL olduğu,
Davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında 05.07.2012 tarihli 1.500.000 TL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesi düzenlendiği,sözleşmede …, … ve …’in 1.800.000,00 TL limitle müteselsil kefil oldukları kefalet tarihinin 05.07.2012 olduğu kefiller … ve …’in imzalarının bulunduğu diğer kefil …’in kefalet limiti, kefalet tarihi ve kefaletin müteselsil olduğu eşi …’in 05.07.2012 tarihi itibariyle eş muvafakatinin alındığı,
Davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında 06.06.2013 tarihli 2.000.000 TL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesi düzenlendiği,sözleşmede …, … ve …’in müteselsil kefil oldukları, kefalet limiti, kefalet tarihi ve kefaletin müteselsil olduğu hususlarının her bir kefilin el yazısı ile yazılıp imzalanmak suretiyle akdedildiği , her bir kefilin kefalet limitinin 3.000.000 TL olduğu,şirket ortağı olmayan davalı …’in eş muvafakatinin bulunmadığı,
Davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında 30.12.2014 tarihli 2.213.000 TL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesi düzenlendiği, … ve …’in müteselsil kefil oldukları, kefalet limiti, kefalet tarihi ve kefaletin müteselsil olduğu hususlarının her bir kefilin el yazısı ile yazılıp imzalandığı ve her bir kefilin kefalet limitinin 2.213.000 TL olduğu anlaşılmıştır.
05.02.2013 tarih … sayılı Ticaret Sicil Gazetesine göre, davalılar … ve …’in asıl borçlu şirketin ortağı oldukları anlaşılmıştır.
Davacı banka tarafından asıl borçlu ve kefillere gönderilen 16.07.2014 tarihli ihtarname ile kredi hesaplarının 11.07.2014 itibariyle kat edildiği belirttirilerek, 1.418.921,75 TL nakdi alacağın tebliğ tarihini izleyen 1 gün içinde ödenmesi ve gayrinakdi risk tutarı 29.120,00 TL’nin aynı süre içinde depo edilmesinin talep edildiği,ihtarnamenin davalılar … ve …’e 19.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği ihtarnamede verilen 1 günlük sürenin sonunda davalılar … ile …’in temerrüdünün
22 .07.2014 tarihinde oluştuğu diğer davalı …’e ise ihtarnamenin iade edildiği bu davalı yönünden temerrüt tarihinin takip tarihi olduğu anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında bankacı bilirkişiden alınan 29.05.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle, davacı banka ile davalı şirket arasında 25/05/2012, 05/07/212, 06/06/2013 ve 30/12/2014 tarihli genel kredi sözleşmeleri tanzim edilerek bunlara istinaden takibe konu kredilerin kullandırılmış olduğunu, davalı … ve …’in asıl borçlu şirketin ortağı olmaları nedeniyle eş muvafakitine gerek olmadığını, davalı kefil …’in ise 25/05/2012 ve 05/07/2012 tarihli sözleşmelerde olan kefaletinin geçerli olduğunu, eş muvafakatinin alınmamış olması nedeniyle 06/06/2013 tarihli sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğunu, bu tarihten önceki sözleşmelere istinaden kullandırılan kredilerden sorumlu olduğunu, sonradakilerden ise sorumlu olmadığını, sözleşmelerde gayrinakdi krediden sorumlu olduklarına dair özel hüküm bulunmadığından depo talebine konu edilen gayrinakdi riskten davalı kefillerin sorumlu olmadıklarını, ipoteklerin kefillerin kefalet borcuna teminat oluşturmak üzere tesis edilmemiş olması nedeniyle sorumlu oldukları tutardan indirilmesine olanak bulunmadığını, asıl borçlu şirket ve davalı kefiller … ile …’in ihtarnamenin 18/07/2014 cumartesi günü tebliğ edilip 1 gün süre tanındığından temerrüdün 22/07/2014’de başladığını, kefil …’in ihtarname tebliğ edilemediğinden bunun yönünden temerrüttün takip tarihi olan 03/08/2015 olduğunu, takip tarihi itibariyle davalı asıl borçlu şirketin 1.348.121,87 TL asıl alacak, 589.812,38 TL işlemiş temerrüt faizi, 29.490,62 TL BSMV, 573,06 TL masraf olmak üzere toplam 1.967.997,93 TL nakdi alacak, 19.600,00 TL gayrinakdi alacak olmak üzere toplam 1.987.597,93 TL’den sorumlu olduğunu, 500.000,00 TL ipotek limiti tenzil edildiğinde geriye kalan 1.487.597,93 TL’den sorumlu olduğu,davalı kefiller … ve …’in takip tarihi itibariyle 1.348.121,87 TL asıl alacak, 589.812,38 TL işlemiş temerrüt faizi, 29.490,62 TL BSMV, 573,06 TL masraf olmak üzere toplam 1.967.997,93 TL nakdi alacaktan sorumlu olduğu,davalı kefil …’in takip tarihi itibariyle 472.543,35 TL asıl alacak, 179.382,81 TL işlemiş temerrüt faizi, 8.969,13 TL BSMV, 573,06 TL masraf olmak üzere toplam 661.468,35 TL nakdi alacaktan sorumlu olduğunu, kredi garanti fonunun kefaleti ile kredi kullandırılmış olup icra takibinden sonra kefalet borcuna mahsuben 596.353,50 TL tutarında KGF tarafından para gönderildiği, bunun bankaca mahsup edildiğini, KGF ödemesinin borçtan mahsup edilmemesi halinde dava tarihi itibariyle davalı kefiller … ve …’in takip tarihi itibariyle 1.348.121,87 TL asıl alacak, 1.801.016,56 TL işlemiş temerrüt faizi, 90.050,82 TL BSMV, 573,06 TL masraf olmak üzere toplam 3.239.762,31 TL nakdi alacaktan sorumlu olduklarını, davalı kefil …’in dava tarihi itibariyle 472.543,35 TL asıl alacak, 588.873,14 TL işlemiş temerrüt faizi, 29.428,64 TL BSMV, 573,06 TL masraf olmak üzere toplam 1.091.118,19 TL nakdi alacaktan sorumlu olduğunu, 2015/7331 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2016/9538 sayılı Bakanlar Kurulu Kararlarının 6.madde 1 ve 4.fıkraları gereğince temerrüt halinde takip işlemlerinin KGF tarafından ödeme yapılmış olsa dahi kredi veren kurum tarafından sürdürülmesi, dolayısıyla KGF tarafından takip tarihinden sonra yapılan ödemenin infaz sırasında dikkate alınması gerektiği bu nedenle takip tarihi itibariyle davalı asıl borçlu şirket ve davalı kefiller … ile … yönünden tespit edilen 1.348.121,87 TL’nin ticari taksitli kredi ve rotatif krediden kaynaklanan 1.303.558,82 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren %72, ticari kredili mevduat hesabından kaynaklanan 44.563,05 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren %30,24 oranında temerrüt faizi talep edilebileceğinin, davalı kefil … yönünden tespit edilen alacak tutarı olan 472.543,35 TL’nin ticari taksitli kredi ve rotatif krediden kaynaklanan 428.010,57 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren %72, ticari kredili mevduat hesabından kaynaklanan 44.532,78 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren %30,24 oranında temerrüt faizi talep edilebileceğinin, kat tarihi itibariyle meri olan 27 adet çekin 9 adedinin yasal garanti tutarının kat tarihi ile takip tarihi arasında 1.120,00 TL üzerinden çek lehtarına ödendiği ve bu suretle takip tarihi itibariyle depo talebine konu edilmesi gereken çek adedinin 17 ve tutarının ise 19.600,00 TL olduğunu, asıl borçlu şirketinin depo talebinden sorumlu olduğu belirtilmiştir.

Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalıların icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalılar ise icra takibinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bankacı bilirkişiden alınan 29.05.2020 tarihli rapor hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlenen kararda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı banka ile davalılar … ve … arasında yapılan bila tarihli “Kredilerin Yeniden Vadelendirilmesi Taahhütnamesi “ile Beşiktaş Noterliğinin 16.07.2014 tarih ve …yevmiye numaralı kat ihtarnamesi ile etli hesap özeti içeriklerini aynen kabul ettiklerini belirtmişlerdir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmeleri akdedildiği, davalıların kredi borcunu ödememesi üzerine davacı bankanın kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili talebiyle dava konusu icra takibini başlattığı, davalıların icra takibinde borca itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip dayanağı genel kredi sözleşmeleri ile çek depo bedellerinden davalı kefillerin sorumlu olup olmadıkları davacı bankanın davalılardan takip tarihi itibarıyla genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Somut olayda davalı kefillerin kefalet imzalarının bulunduğu ve davacı vekilinin istinaf dilekçesinde belirttiği genel kredi sözleşmesinin “kredi türleri ” başlıklı 2.2. Maddesinde”İşbu sözleşme uyarınca Banka, müşteri lehine açtığı yukarıda belirtilen limiti, Türk Lirası veya herhangi bir para cinsinden, teminatsız, kefalet karşılığı veya herhangi bir teminat karşılığı, nakdi veya gayri nakdi, vadesiz, kısa vadeli, orta veya uzun vadeli, cari hesap, taksitli, spot, avans ya da iskonto-iştira, ayni ve Bankaca müşterilere ilan edilecek diğer kredileri kullandırabilecektir. …” düzenlemesi yer almaktadır.Bu madde içeriğinde ve taraflar arasında akdedilen sözleşmelerde kefillerin çek yaprakları yasal yükümlülük tutarının depo talebinden sorumlu alacaklarına dair açık bir hüküm bulunmadığı anlaşıldığından , depo talebine konu edilen gayrinakdi riskten davalı kefillerin sorumluluklarının bulunmadığı ve davalı …’e davacı banka tarafından çıkarılan ihtarnamenin “… “adresine çıkarıldığı ve tebligatın tanınmadığından bahisle iade edildiği sözleşmelerde adı geçen davalının adresinin bulunmadığı anlaşıldığından bu davalı yönünden temerrüt tarihinin takip tarihiyle oluştuğu bu nedenle kısmi tahsilatların öncelikle anapara borcuna mahsup edilmesi gerektiği gözetildiğinde davacı vekilinin anılan sebeplere dayalı istinaf istemi kabul edilmemiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde davalı kefiller yönünden KMH’dan kaynaklanan asıl alacaklara yıllık %30,24 oranında temerrüt faizi işletilmesinin hatalı olduğunu kredilerin bir bütün olduğu ve KMH yönünden %36 ve temerrüt faizinin %72 uygulanması gerektiğini ileri sürmüştür. Dosya kapsamında usul ve yöntemine uygun olarak alınan Dairemizce objektif, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; TCMB’nın 25 Mayıs 2013 tarih ve 28657 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 27.05.2013 tarihinde yürürlüğe giren Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarara Katılma Oranları İle Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ (Sayı: 2006/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (SAYI: 2013/8) ile; kredili mevduat hesaplarında uygulanacak azami akdi ve gecikme faiz oranlarının, 2/4/2006 tarihli ve 26127 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kredi Kartı İşlemlerinde Uygulanacak Azami Faiz Oranları Hakkında Tebliğ (Sayı: 2006/1)’in 3 üncü maddesinde belirlenen akdi ve gecikme faiz oranlarını geçemeyeceği hükmü gereği aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere, dava konusu Kredili Ticari Mevduat Hesabına uygulanması gereken akdi ve temerrüt faiz oranlarının sırasıyla; yıllık % 24,24 ve %30,24 olması gerektiği,davacı Bankanın ise, takip talebinde; dava konusu KMH hesabı için de ticari kredi hesapları ile birlikte %72 temerrüt faizi talep ettiği görülmekte olup, davacı Bankanın KMH yönünden talep ettiği %72 oranının mevzuata uygun olmadığı belirtilmiştir. Bu durumda kullandırılan KMH kredisi yönünden gerek akdi gerekse temerrüt faizi oranının yürürlükte bulunan TCMB tebliğlerine göre yıllık akdi faiz oranının %24,24 ve temerrüt faizi oranının da %30,24 uygulanması zorunlu olduğundan, davacı bankanın bu yöndeki istinaf sebepleri de yersizdir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/03/2023

Başkan- … Üye -… Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.