Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/614 E. 2023/68 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/614 Esas 2023/68 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/614
KARAR NO : 2023/68

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/01/2021
NUMARASI : 2020/506 Esas 2021/30 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 13/10/2020
KARAR TARİHİ : 09/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/02/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu taşınmaz üzerinde dava dışı … … Ltd. Şti.’nin davalı bankadan kullandığı kredilerin teminatı olmak üzere ipotek tesis edildiğini, kredi borcunun ödenmesi üzerine ipoteğin kaldırılması için müvekkilinin davalı bankaya başvurduğunu, davalının iade edilmeyen çeklerden kaynaklanan risk bulunduğu gerekçesiyle ipoteği fekketmediğini, bunun üzerine müvekkilinin banka tarafından açılan hesaba 32.000,00 TL’yi nakit olarak bloke etmesi üzerine ipoteğin fekkedildiğini, çek yaprakları davalı bankaya iade edilip banka riski azaldıkça bloke edilen miktarın peyder pey müvekkiline iade edildiğini, banka müdürü ve personel değişimine bağlı olarak azalan riske göre fazla teminatın müvekkiline iade edilmediğini, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2020/369 Karar sayılı kararında davalının 19 adet çek yönünden 30/06/2018 tarihi itibarıyla sorumluluğunu sona ereceğinin açıkça belirtildiğini, anılan tarih itibarıyla davalının 26.790,00 TL’ye haksız şekilde uhtesinde tuttuğunu, bu miktarın tahsili için müvekkili tarafından başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının hesaplarında haksız yere blokede tutulan bir para var ise bu blokenin kaldırılmasıyla davacının paraya erişebileceğini, davacının blokenin kaldırılması talebiyle dava açabileceğini, davanın zaman aşımına uğradığını, dava dışı şirket lehine rehin verildiğini, hali hazırda dava dışı şirketin devam eden gayri nakit çek riskleri bulunduğunu, bu nedenle rehnin fekkedilmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, Ankara BAM 21. Hukuk Dairesinin kararında davalı bankanın riski devam eden 19 adet çek yönünden sorumluluğunu 30/06/2018 tarihinde sona ereceğinin belirtildiği, anılan tarihten davalının 19 adet çek yönünden sorumluluğunun sona erdiği, davacının bu kapsamda yatırdığı toplam 36.752,00 TL’nin davacıya iade edilmesi gerektiği, bu miktarın 9.962,00 TL’sinin daha önce hükme bağlandığı, geriye kalan kısım yönünden davacının icra takibi başlattığı, davalının itirazı üzerine işbu itirazın iptali davasının açıldığı, bu haliyle davalı tarafın takibe yönelik itirazının haksız olduğu, başka bir ifadeyle davacının banka blokesi altında tutulan 26.790,00 TL’yi davalı bankanın sorumluluğunun sona erdiği 30/06/2018 tarihi itibariyle davalı taraftan talep etme hakkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının icra takibine itirazının asıl alacak miktarı olan 26.790,00 TL yönünden iptaline, takibin asıl alacak için aynı koşullarda devamına, 26.790,00 TL alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; rehnin çözülme şartlarının müvekkili yönünden oluşmadığını, davacının müvekkili nezdindeki rehinli hesaptan gayri nakit kredi risklerinin tümüyle ortadan kalkmasına bağlı olarak iade talep edebileceği görüşünün yerinde olmadığını, dava dışı firmanın hali hazırda devam eden gayri nakit çek riskleri bulunduğunu, müvekkilinin bu çeklerin garanti bedellerini ödemek zorunda kaldığını, halen de kalacağını, müvekkilinin söz konusu risklerinin tamamı veya bir kısmı devam ediyor olsa dahi davaya konu rehni çözüp çözmemekte serbest olduğunu, lehine rehin verilen firmanın çekleri yazıldığı için taahhütlerini de yerine getirmediğini, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, alacağın tespitinin hesaplamayı gerektirdiğini, davacının İİK’nun 68. madde kapsamında bir belge sunmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, banka blokesi altında tutulan fazla bedelin tahsili talebiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarname ile davalı tarafından gönderilen cevabi ihtarname, Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2020/5089 sayılı icra takip dosya sureti, menkul kıymetler ve mevduat rehin sözleşmesi, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/173 Esas 2018/926 Karar sayılı karar sureti, Dairemizin 2019/188 Esas 2020/369 Karar sayılı karar sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2020/5089 sayılı icra takip dosyası ile, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 31.519,72 TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 19/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 26/06/2020 tarihinde borcun tamamına, yetkiye itiraz ettiği, itirazın 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı, davacı alacaklı vekiline itirazın tebliğ edilmediği, iş bu itirazın iptali davasının, itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 13/10/2020 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Menkul kıymetler ve mevduat rehin sözleşmesi incelendiğinde, 17/10/2012 tarihli sözleşmenin davacı ile davalı bankanın … Şubesi arasında akdedildiği, dava dışı … … Ltd. Şti’nin davalı bankaya doğmuş ve doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere davacının 33.000,00 TL mevduat hesabı üzerine rehin tesis edildiği anlaşılmıştır.
Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/173 Esas 2018/926 Karar sayılı kararıyla davacı tarafından davalı aleyhine banka blokesi altında tutulan fazla bedelin iadesi talebiyle açılan alacak davasında, davalı banka kayıtlarında “arkası yazılı” statü kaydı olmasına rağmen 19 adet çekin bankaya ibraz edilerek arkasının yazıldığı kanıtlanamadığından artık ibraz tarihinden itibaren BK m125 ve TBK m146 ve TBK m146 maddeleri gereği 10 yıllık zamanaşımı süresinin değil, 5941 sayılı Kanuna 6273 sayılı Kanununun Geçici 3.maddesinin uygulanmasının gerektiği, buna göre bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, muhatap bankanın 3. maddenin üçüncü fıkrasına göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu 30/06/2018 tarihinde sona ereceği hükmü gereği 30/06/2018 tarihinde davalı bankanın ödeme yükümlülüğünün sona erdiğinin kabulü gerektiği, buna göre dava tarihi olan 08/03/2017 tarihi itibariyle davalı bankanın garanti sorumluluk miktarının çek yaprağı başına 1.410,00 TL’den 19 adet çek yaprağı için (19 x 1.410,00 TL=) 26.790,00 TL olduğu, taraflar arasında akdedilen 17.10.2012 tarihli “Menkul Kıymetler ve Mevduat Rehin Sözleşmesi”nin 1/1.maddesi hükmü gözetildiğinde davacının davalı banka nezdindeki rehinli hesaptan gayrinakit kredi (çek garanti) risklerinin tümüyle ortadan kalkmış olmasına bağlı olarak iade talep edebileceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne 26.790,00 TL alacağın dava tarihindeki neması ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin bu aşamada reddine karar verilmiştir.
Anılan karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 2019/188 Esas 2020/369 Karar sayılı kararıyla “Dosya kapsamından davalı banka ile dava dışı … … Limited Şirketi arasında kredi sözleşmesi imzalandığı, davacının şirketin kredi borçlarının teminatını teşkil etmek üzere 03/02/2011 tarihli Resmi Senet ile kendisine ait taşınmaz üzerinde 110.000,00 TL limitle ipotek tesis ettiği, taraflar arasında imzalanan 17/10/2012 tarihli Menkul Kıymetler ve Mevduat Rehin Sözleşmesi ile davacının taşınmazı üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını temin etmek ve dava dışı şirketin çek risklerini karşılamak üzere davalı bankanın … şubesi nezdinde 17/10/2012 tarihinde mevduat hesabı açarak 32.000,00 TL yatırdığı ve dava dışı borçlu şirketin çek riskleri nedeniyle bu miktarın blokeli olduğu, davalı bankanın Keçiören Tapu Sicil Müdürlüğüne hitaplı 30/12/2012 tarihli yazısı ile ipoteğin fek edilmesinin talep edildiği, dava tarihi itibariyle davacı adına açılan hesabın bakiyesinin 36.752,60 TL olduğu ve yıllık %10,50 cari faizle 13/03/2017 vade dönüşlü olarak yenilendiği, dava dışı şirkete verilen toplam 70 adet çek yaprağından 19 adedi dışındaki çek yaprakları yönünden ödeme yapıldığı ve/veya risklerin devam ettiği, 19 adet çek yaprağı yönünden ise banka kayıtlarında “arkası yazılı” statü kaydı bulunmasına rağmen çeklerin bankaya ibraz edildiğinin ve/veya karşılıksız kaydı konulduğunu gösterir belgelerin sunulmamış olmakla birlikte bu çekler yönünden davalı bankanın sorumluluğunun da 5941 sayılı Kanuna 6273 sayılı Kanunun geçici 3.maddesi ile eklenen 4.fıkrası gereğince 30/06/2018 tarihinde sona ereceği, ancak dava tarihi itibariyle bu çekler yönünden henüz davalı bankanın sorumluluğunun devam ettiği anlaşılmaktadır.
Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir. Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere riski devam eden 19 adet çek yönünden davalı bankanın sorumluluğu 30/06/2018 tarihinde sona ermiş ise de, işbu davanın açıldığı tarih olan 08/03/2017 tarihi itibariyle henüz risk devam ettiğinden davacının 19 adet çek risk tutarı olan 26.790,00 TL’yi davalıdan talep edebilmesi mümkün değildir. Ancak, bu miktarın dışında kalan ve davalı bankanın bankada blokede tutulan 9.962,00 TL (36.752,00 TL – 26.790,00 TL)’nin davalıdan alınarak dava dilekçesinde faizin başlangıç tarihinin belirtilmediği gözetilerek, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Öte yandan ilk derece mahkemesince kurulan “26.790,00 TL alacağı dava tarihindeki neması ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davalı tarafa verilmesine” şeklindeki hüküm infazda tereddüt oluşturmaktadır. Davacı paranın iadesi ile birlikte belirtilen tutara faiz yürütülmesini isteyebilir. Nema bankadaki sürece ilişkin olduğundan davacının hükmedilen tutara %10,5 nema yürütülmesi talebi kabul edilmemiş, çoğun içinde azı vardır kuralı gereğince dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiştir. ” gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüyle Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/11/2018 tarih 2017/173 Esas 2018/926 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, 9.962,00 TL alacağın dava tarihi olan 08/03/2017 tarihinden itibaren davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine kesin olarak hükmedilmiştir.
Davacı tarafından davalıya 07/06/2016 tarihli ihtarname gönderilerek ipoteğin fekki için 32.000,00 TL yatırılarak bu miktar üzerine nakit olarak bloke konulduğu, çek yaprakları yönünden risk oluşturan herhangi bir çek kalmadığı, haksız olarak banka uhtesinde blokede tutulan para üzerindeki blokenin kaldırılarak hesaptaki paranın nemasıyla birlikte kendisine iade edilmek üzere serbest bırakılması talep edilmiştir.
Davalı tarafından davacıya gönderilen 01/07/2016 tarihli cevabi ihtarnameyle mevduat rehin sözleşmesinin bankanın merkez ve tüm şubelerinde şirket lehine açılmış veya açılacak taşıt kredileriyle diğer hür türlü kredilerle bu kredilere ilişkin olarak doğmuş ve doğacak tüm borç ve taahhütlerin teminatını oluşturduğu, gerekli koşulların oluşmadığı, fek talebinin yerine getirilemediği bildirilmiştir.
Davacı yan Ankara BAM 21. Hukuk Dairesinin 2019/188 Esas 2020/369 Karar sayılı kararıyla 19 adet çek yönünden 30/06/2018 tarihi itibarıyla davalı bankanın sorumluluğunun sona ereceğinin belirlendiği, 19 adet çek yönünden banka blokesinde bulunan bedelin tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; dava konusu icra takip dosyasında davalı yan borca itirazının yanı sıra İstanbul İcra Müdürlüğü’nün yetkili olduğunu bildirerek icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz etmiştir.
İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılması HMK’nun 114/2. maddesi hükmü uyarınca dava şartı niteliğinde olup, mahkemece İİK’nun 50/2. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasında akdedilen 17/10/2012 tarihli menkul kıymetler ve mevduat rehin sözleşmesinin 7. maddesinde Ankara İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
Anılan sözleşme tacirler arasında düzenlenmiş ticari nitelikte bir sözleşme olup HMK’nun 17. maddesi uyarınca bu sözleşmedeki yetki şartı geçerlidir. Bir başka anlatımla somut olayda Ankara icra müdürlüğü yetkilidir.
Bu durumda mahkemece, menkul kıymetler ve mevduat rehin sözleşmesinde münhasır olarak belirlenen Ankara İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu, itirazın iptali davasında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılmasına ilişkin dava şartının gerçekleştiği gözetilerek işin esasına girilmesi isabetlidir.
Öte yandan, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/173 Esas 2018/926 Karar sayılı davanın kısmen kabulüne yönelik kararına karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 12/03/2020 tarih 2019/188 Esas 2020/369 Karar sayılı kesin kararıyla riski devam eden 19 adet çek yönünden davalı bankanın sorumluluğunun 30/06/2018 tarihinde sona erdiği, davanın açıldığı tarih olan 08/03/2017 tarihi itibariyle henüz risk devam ettiğinden davacının 19 adet çek risk tutarı olan 26.790,00 TL’yi davalıdan talep edebilmesinin mümkün olmadığı, bu miktarın dışında kalan ve davalının bankada blokede tuttuğu 36.752,00 TL – 26.790,00 TL = 9.962,00 TL’nin davalıdan tahsili gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak anılan kısım yönünden ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Anılan kararın kesinleşen gerekçesi karşısında davacının mevduat hesabı üzerinde davalı bankanın çekten kaynaklanan gayri nakdi risk alacağı nedeniyle rehin tesis edildiği, rehin tesisine dayanak 19 adet çeke ilişkin risk tutarı olan 26.790,00 TL yönünden davalı bankanın sorumluluğunun 30/06/2018 tarihinde sona ereceği anlaşılmıştır. Kararda belirtilen 30/06/2018 tarihi itibarıyla davalı banka tarafından davacı mevduat hesabı üzerindeki bloke kaldırılmadığı gibi, davalı tarafından yargılama aşamasında da halen riskin devam ettiği savunulmuştur.
Hal böyle olunca, mahkemece kesin olan Dairemiz karar gerekçesi, davalının riski sona eren 19 adet çeke ilişkin risk bedeli olan 26.790,00 TL yönünden hesap üzerindeki blokeyi kaldırmadığı, davacıya bu bedeli ödemediği, anılan bedelin tahsili için başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Hüküm altına alınan alacak likit, bir başka anlatımla bilinebilir ve hesaplanabilir niteliktedir. Bu durumda, davanın kabulüne karar veren mahkemece İİK’nun 67. maddesi hükmü gözetilerek hüküm altına alınan miktar üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 1.830,02 TL istinaf karar harcından peşin alınan 162,10 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 1.667,92 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 09/02/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.