Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/610 E. 2023/74 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/610 Esas 2023/74 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/610
KARAR NO : 2023/74

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2020
NUMARASI : 2019/439 Esas 2020/905 Karar
DAVACI :
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI : … –
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/08/2019
KARAR TARİHİ : 09/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/02/2023

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresinde davalı vekilince istinaf ve davacı vekilince katılma yolu ile istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı …Ş’nin %33 hisseye sahip ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, iki ortaklı şirketin % 66,6 hisseye sahip ortağının ve yönetim kurulu başkanının… olduğunu, 17.09.2018 tarihli toplantıda eski yönetim kurulu başkanı ortak … ve eski yönetim kurulu üyesi …’ın bilinmeyen bir tarihte hisselerini…’ya devrettiklerini öğrendiklerini, her ne kadar hisse devri yapılmış ve eskisinden farklı bir yönetim kurulu oluşturulmuş gibi görünmekteyse de şirketin eski ortaklarının halen şirketin yönetiminde “pay çokluğuyla” söz sahibi olduğunu, 28.05.2019 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında Müvekkili …’un olumsuz oyuna rağmen; 3 nolu karar ile; “2018 yılı faaliyet raporunun onanmasına, yönetim kurulunun ibrasına” 4 nolu karar ile ;“2018 yılı bilanço ve kar/zarar hesaplarının ibrasına”, 5 nolu karar ile; “Yönetim kurulu üyeliklerine…, … ve …’un 1 yıl süre ile seçilmesine” karar verildiğini, alınan tüm kararların şirketin zararına olacak şekilde alındığını, hukuka, iyiniyet kurallarına ve müvekkilinin ortağı olduğu şirketin ekonomik çıkarlarına aykırı olduğundan iptali gerektiğini ileri sürerek davalı şirketin 28.05.2019 tarihli Genel Kurulunda alınan 3,4 ve 5 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 445.maddesinde genel kurul kararlarının kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırılık sebeplerine dayanarak iptalinin istenebileceğini, davacının alınan genel kurul kararlarının kanuna ve şirket ana sözleşmesine aykırılık iddiasında bulunmadığını, alınan genel kurul kararlarının kanun ve şirket ana sözleşmesine uygunluğunun kabulünde olduğunu, dürüstlük kuralına aykırılık iddiasının ispat yükünün ise davacıda olduğunu, hisse devirlerinin 23.07.2018 tarihinde kanuna, şirket ana sözleşmesine ve usulüne uygun olarak “hisse satım sözleşmesi” ile yapıldığını, ortaklar pay defterine yine usulüne uygun bir şekilde kaydedilerek devir işleminin gerçekleştirildiğini, anonim şirket ortaklarının hisse devirleri ile alakalı olarak, diğer ortaklara bilgi verme yükümlülüğü bulunmadığını, 28.05.2019 tarihli genel kurulun gündem maddelerinin; yönetim kurulunun 2018 yılı faaliyet raporunun okunması, görüşülmesi ve ibrası, 2018 yılı bilanço ve kar zarar hesaplarının okunması, görüşülmesi ve ibrası, yönetim kurulu üyeliklerinin seçilmesi şeklinde belirlendiğini, yönetim kurulu üyelerinin doğrudan ibrasına ilişkin bir gündem maddesinin bulunmadığını ve bu yönde alınmış bir karar da bulunmadığını, faaliyet raporlarının, bilanço ve kar zarar hesaplarının onanmasına ilişkin olarak pay sahibi olan yönetim kurulu üyelerinin herhangi bir oydan yoksunluk halinin söz konusu olmadığını, davacı tarafından açılan muvazaalı satış iddiası ile açılmış tapu iptal ve tescil davalarının reddedildiğini ve kesinleştiğini, şirket adına kayıtlı bir kısım gayrimenkullerin üçüncü kişilere satışının finansman sağlanması amacına yönelik olduğunu, satış bedelinin tamamının şirkete ödenmiş olduğunu ve …. A.Ş’ye borç olarak kısmen aktarıldığını, … A.Ş’nin davalı şirketin iştiraki olduğunu, %15 hissesinin davalı şirkete ait olduğunu, davacının da … …A.Ş’de %15 oranında hissedar olduğunu, davacının ve davalı şirketin ….A.Ş’nin kullanmış olduğu banka kredilerinde kefil durumunda olduklarını, …’in piyasaya ve bankalara olan borç ödemelerini yapılabilmesi amacıyla söz konusu ödemelerin yapıldığını, …’in piyasadan alacaklarını tahsil ettikçe almış olduğu borçları ödediğini, TEB’den çekilen kredinin … yatırım harcamalarının finanse edilmesi amacıyla çekildiğini, kullanılan kredinin şirket ortaklarına ödenmediğini, iptal davası hakkının sınırsız bir şekilde kişisel çıkarlar doğrultusunda kullanılmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi kurulu heyet raporuna ve toplanan tüm delillere göre; davalı … şirketin 28.05.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3.,4. Ve 5. Maddelerinin iptali istemiyle açılan davada, davalı şirketin 28.05.2019 tarihli Olağan Genel Kurulunda okunan faaliyet raporunun, 28.08.2012 tarihli Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmeliğe uygun olarak hazırlanmadığı, Yönetmelikte yer verilen zorunlu unsurları taşımadığı, yüzeysel olarak hazırlandığı ve denetime elverişli olmadığı, dolayısıyla 28.05.2019 tarihli Genel Kurulun 3.nolu Yönetim Kurulu’nun 2018 yılı faaliyet raporunun onanmasına, ibrasına ilişkin kararının kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına uygun olmadığı, davalı şirket adına kayıtlı arsa, arazi ve binaların kayıtlı değerinin altına satılması, 2017 yılında kullanılmış olan kredinin ve taşınmaz satışlarından elde edilen gelirlerin büyük bir kısmının bağlı ortaklık ve iştiraklere aktarılması, çekilen krediler için yüksek miktarda faiz ödemesi yapılırken bağlı ortaklık ve iştiraklere adat hesaplaması yapılmaması, şirketin 2018 yılında hiçbir faaliyeti olmamasına rağmen 4.769.599,07.-TL dönem net zararının olması, 2017 yılı aktif büyüklüğü 34.738.948,86.-TL olan şirketin 2018 yılında aktif büyüklüğünün 28.228.683,48.-TL’ye düşmesi ve şirketin 6.510.265,48.-TL değer kaybına uğraması nedeniyle yapılan bu işlemlerin şirket zararına olduğundan 28.05.2019 tarihli Genel Kurulda 4 no.lu bilanço ve kar/zarar hesaplarının ibrasına ilişkin alınan kararın; kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına uygun olmadığı, davacı tarafın 28.05.2019 tarihli Genel Kurulda 3. ve 4. gündem maddeleri ile anılan kararların iptaline ilişkin taleplerinde haklı olduğu, yönetim kurulunun seçilmesine ilişkin TTK’da aranan toplantı ve karar nisabının sağlanmış olduğu, gündemin 5 numaralı maddesinin iptaline ilişkin talebin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 28/05/2019 tarihli genel kurulunda 3. ve 4. gündem maddeleri ile anılan kararların iptaline, 5.nolu kararın iptaline ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 15.12.2020 tarihinde UYAP üzerinden sunulan mesleki mazeretlerini bildirir dilekçelerine istinaden 17.12.2020 tarihli duruşmada “davalı vekilinin mazeretli sayılmasına” karar verilmiş ise de aynı duruşmada tahkikat aşaması sona erdirilip davanın kısmen kabulüne hükmedildiğini, savunma hakkının kısıtlandığını, genel kurul kararlarının kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına hangi yönden aykırı olduğu, kanunun veya ana sözleşmenin hangi hükmü ile örtüşmediği veya iyi niyetten hangi açıdan yoksun olduğunun irdelenmediğini, davacı tarafın, afakî dürüstlük kuralına aykırılık sebepleri dışında, alınan genel kurul kararlarının kanuna ve şirket ana sözleşmesine aykırılık iddiası bulunmamakta olup, alınan genel kurul kararlarının kanuna ve şirket ana sözleşmesine uygunluğunun kabulünde olmasına rağmen davacı tarafın iddiasının da ötesinde, alınan kararların kanun ve ana sözleşmeye de aykırı olduğuna ilişkin hüküm kurulduğunu, bu durumun HMK’nın 25. Maddesindeki taraflarca hazırlanma ilkesine aykırılık oluşturduğunu, davacının hali hazırda yönetim kurulu üyesi olduğu göz önüne alınmaksızın, faaliyet raporundaki önemsiz bir eksikliğin, bu raporun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararının iptaline neden olabileceği yönünde hüküm kurulduğunu, aynı şekilde, taşınmazların kayıtlı değerinin altında satılmış olmasının, başkaca bir inceleme yapılmaksızın ve dosyadaki yargı kararları dahi görmezden gelinerek şirketin zararına bir işlem olarak kabul edildiğini, bir yatırım şirketi olan davalı şirketin iştiraklerinin faaliyetlerini finanse etmek veya borçlarını ödeyebilmek adına kredi kullanmasının, bu iştiraklere borç vermesi ise hangi gerekçeyle olduğu anlaşılamayan bir şekilde kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı bulunduğunu ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı vekilinin mazeret dilekçesi sunmasının tahkikatın kapatılarak hüküm kurulmasına engel teşkil etmediğini, yönetim kurulu ibrasının ve 2018 yılı faaliyet raporunun onanmasının mümkün olmadığını, 2018 yılı bilanço ve kar/zarar hesaplarının onayının ve ibrasının mümkün olmadığını, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davanın kabulüne, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; anonim şirketin 28.05.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4, ve 5 no’lu kararlarının iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile 28/05/2019 tarihli genel kurulunda 3. ve 4. gündem maddeleri ile anılan kararların iptaline, 5.nolu kararın iptaline ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf incelemesi sırasında UYAP ortamından elektronik imzalı olarak gönderdiği 23.12.2022 tarihli dilekçesi ile davadan ve istinaf başvurusundan feragat ettiklerini, yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediklerini, bildirmiştir.
HMK’nın 349/2.maddesinde ise, başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmeyeceği ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verileceği, dosyanın, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvurunun feragat nedeniyle reddolunacağı, düzenlemeleri yer almaktadır.
Vekaletnamede kanun yolundan feragat etmeye yetkisi olduğu anlaşılan davacı vekili Av. …’in UYAP üzerinden göndermiş olduğu 23.12.2022 e-imzalı dilekçesi ile istinaf yolundan feragat etmiş bulundukları anlaşılmış olmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 349. maddesi gereğince reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
Taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurusundan feragat ederek Dairemizin İlk Derece Mahkemesi yerine geçerek karar verme yetkisini kaldırmıştır. Bu nedenle davadan feragat hakkında artık İlk Derece Mahkemesince karar verilebilir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 349. maddesi gereğince FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
2-Kararın istinafa başvuran davacı vekiline tebliğine,
3-İstinafa başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf maktu karar harcı ile istinaf yoluna başvuru harcı 162,10 TL’nin kararın kesinleşmesi ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacının feragat beyanı hakkında İlk Derece Mahkemesince ek karar verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca iki hafta içerisinde gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 09/02/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

(KARŞI OY)

KARŞI OY
Dava; anonim şirketin 28.05.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4, ve 5 no’lu kararlarının iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile 28/05/2019 tarihli genel kurulunda 3. ve 4. gündem maddeleri ile anılan kararların iptaline, 5.nolu kararın iptaline ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Sayın heyetle görüş farklılığı esasen istinaf incelemesi sırasında davacı vekili Av. … tarafından UYAP ortamından verilen 23.12.2023 tarihli dilekçe ile davadan ve istinaf hakkından feragat ettiği bildirilmiş olmakla, feragat ve kabulün zamanını düzenleyen HMK’nın 310/2. Maddesi uyarınca mı yoksa istinafa başvurma hakkından feragati düzenleyen HMK’nın 349. Maddesi uyarınca mı karar verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere feragat, 6100 sayılı HMK’nın 307. maddesinde; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmıştır. Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Aynı Kanun’un 311. maddesinde ise, feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı açıklanmıştır. Davadan feragatin, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemi olması sebebiyle dilekçede açıkça gösterilmesi, kayıtsız ve şartsız olması gerektiği aşikardır.
Ayrıca 22.07.2020 tarihli ve 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. Maddesiyle HMK’nın 310. Maddesine eklenen 2. Fıkrada “Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Kuşkusuz davadan feragat, istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragate göre daha geniş kapsamlıdır. Zira, davadan feragat halinde davacı vekilinin ve bir kısım davalılar vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davadan feragatin hukuki niteliği gözetilerek HMK’nın 310/2. maddesi gereğince davanın feragat sebebiyle reddine karar verilecek, ikincisinde ise yani istinaf başvuru hakkından feragat halinde, istinaf başvuru dilekçesinin reddine karar vermekle yetinilecektir. Esasen davacı vekilinin söz konusu dilekçesindeki davadan feragat ve istinaf başvuru hakkından feragat birbirinin devamı niteliğinde olup, davadan feragat (çoğun içinde az vardır kuralı gereği) bir yerde istinaf hakkından feragati de içerir. (bkz. Aynı yönde Yargıtay HGK’nın 05.04.2017 tarihli ve 2015/21-1328 E., 2017/659 K., 28.01.2015 tarihli ve 2015/23-39 E., 2015/810 K., 05.11.2014 tarihli ve 2013/2-1613 E. 2014/872 K., 19.12.2012 tarihli ve 2012/13-1369 E., 2012/1221 K., 16.11.1966 gün 1438-290 ve 27.5.1992 gün 1992/2-250-364, 29.9.1993 gün 1993/2-491-543 sayılı kararları).
Somut olayda, davacı vekili davadan feragat ettiklerini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden bu beyan çerçevesinde işlem yapılması zorunludur. Davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragate yetkili olduğu da anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı vekilinin istinaf başvurusunun davacı tarafın davadan feragati nedeniyle kabulüne, davacı vekilinin davaya ilişkin usul ve yasaya uygun feragat talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesince davada verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereği kaldırılarak HMK’nın 310/2. Maddesi uyarınca davanın feragat nedeniyle reddine dair hüküm kurulması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun istinafa başvuran taraf vekillerinin HMK’nın 349. Maddesi uyarınca istinaf hakkından feragat nedeniyle istinaf başvurularının reddine dair kararına katılmıyorum.

Üye-…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.