Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/535 E. 2023/179 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/535 Esas 2023/179 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/535
KARAR NO : 2023/179

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2020
NUMARASI : 2019/715 Esas 2020/644 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/12/2019
KARAR TARİHİ : 16/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının alacağının ipotekle temin edildiğini, İİK’nun 45. maddesi gereğince öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması gerektiğini, müvekkili şirket aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ipotekli icra takibi de başlatıldığını, davacının alacağını mükerrer tahsile çalıştığını, müvekkillerinin davacıya bu miktarda bir borcunun olmadığını, davacının bu miktarda borcun varlığından kanıtlar nitelikte delil sunamadığını, icra takibinde talep edilen faiz ve faiz oranının fahiş olduğunu bildirerek davanın reddini, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının davalı şirkete genel kredi sözleşmesi kapsamında 200.000,00 TL kredi kullandırdığı, genel kredi sözleşmesi ve kredi geri ödeme planının davalı şirket ve davalı kefil tarafından imzalandığı, söz konusu sözleşmeye göre akdi faizin %11,88 ve temerrüt faizinin %29,9 olarak kararlaştırıldığı, bu oranlar nazara alınarak bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya göre davacının takipte talep edebileceği miktarların tespit edildiği, bu miktar üzerinde davalıların itirazının yerinde olmadığı, ipotekli takip dosyasındaki takibe konu kredilerin farklı krediler olduğu, bu dava konusu nefes kredisi ile ilgili bir talebin bulunmadığının görüldüğü, ipotekli takiple eş zamanlı olarak ipoteği aşan kısım yönünde genel haciz yoluyla kefil ve asıl borçlu aleyhinde takip başlatılmasında da yasa aykırı bir durum olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların icra takibinde asıl alacağın 220.193,48 TL’sine, işlemiş temerrüt faizinin 4.421,80 TL’sine (davalı …’ın 1.756,89 TL’si ile sınırlı olmak üzere), BSMV’nin 221,09 TL’sine (davalı …’ın 87,85 TL’si ile sınırlı olmak üzere) ve ihtar masrafının 633,79 TL’sine olmak üzere toplam 225.470,16 TL’ye (davalı …’ın 222.672,01 TL’si ile sınırlı olmak üzere) itirazlarının iptaline, asıl alacağın takip tarihinden itibaren %29,9 oranında faiz ve faizin %5 BSMV’siyle birlikte tahsiline, fazla istemin reddine, kabul edilen miktarın %20’si oranında hesap edilen 45.094,03 TL icra inkar tazminatının (davalı … …nın bunun %98,76’sı olan 44.534,86 TL’siyle sınırlı olmak üzere) davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, takip tarihinden sonra Kredi Garanti Fonun’ca 30/10/2019 tarihinde ödenen 170.000,00 TL’nin icra müdürlüğünce infazda nazara alınmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kredi verenin kredi alacağını KGF tarafından tazmin edilmesinden sonra dahi diğer borçlu ve kefiller hakkında icra takiplerinin kredi veren tarafından yürütüleceğinin kararlaştırıldığını, müvekkili ile KGF arasında akdedilen protokol uyarınca kurum tarafından kefaletine istinaden müvekkiline yapılan ödeme nedeniyle ortaya çıkan kurum alacağının tahsiline yönelik işlemlerin de müvekkili tarafından yürütülmesi gerektiğini, KGF tarafından yapılan ödeme nedeniyle borçlu firma ve kefillerin bu ödeme tutarı kadar KGF’ye borçlandığını, kurum tarafından yapılan ödemenin borçlu firma ve kefillerinden tahsil edilmesine yönelik işlemlerin de protokol kapsamında müvekkili tarafından yapılması gerektiğini, KGF alacakları yönünden müvekkilinin yetkili temsilci sıfatıyla davayı takip ettiğini, müvekkilinin hesap kat tarihinden itibaren temerrüt faizi talep edebileceğini, genel kredi sözleşmesinin 12. maddesinde düzenlendiğini, bu durumun davalılar tarafından kabul edildiğini, KGF ile imzalanan protokol dikkate alındığında bilirkişi kök raporundaki nihai hesaplamada KGF ödeme tutarının dikkate alınması gerektiği görüşünün hukuken yanlış olduğunu, bu bedeli borçluların ödemediğini, KGF tarafından yapılan ödemelerin müvekkilinin KGF’ye olan sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını, bu nedenle KGF tarafından yapılan ödemelerin davadaki hesaplamada dikkate alınmaması gerektiğini, mahkemece ise ödenen miktarın icra müdürlüğünce infazda nazara alınmasına karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, KGF ile krediyi kullandıran bankalar arasındaki protokol gereğince temerrüt halinde fon tarafından garanti edilen kısmında tahsil ve tasfiyesinin kredi kullandıran bankanın sorumluluğunda olduğunu, müvekkilinin uygulaması gereğince hesabın kat edildiği tarihteki temerrüt faiz oranının hesaplamaya esas alınması gerektiğini, bu oranın %39 olduğunu, mahkemece ise temerrüt faiz oranının %29,9 olarak esas alındığını, reddedilen kısım üzerinden hesaplanan vekalet ücretinin hatalı olduğunu, davalıların sorumluluk bedellerinin aynı olmaması, davalılar lehine hükmedilen vekalet ücreti, faiz oranının yanlış hesaplanması, KGF tarafından yapılan ödemenin infazda nazara alınması hususlarının hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; itirazın iptali davası açılmadan önce dosyaya yatırılan tutar bakımından davacının davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığını, davacının bilirkişi raporunda KGF tarafından davacıya 170.000,00 TL ödeme yapıldığı, dava tarihinden önce ödenen miktarın hesaplamada dikkate alınması gerektiği şeklindeki tespite, KGF ile banka arasındaki sözleşmenin ilgili hükümlerine dayanarak KGF tarafından kefaleten ödenen miktarların tahsilinden de bankanın sorumlu olduğu, dosyaya ödenen bu miktarın müvekkilinden tahsil edilip KGF’ye ödeneceğinden bahisle itiraz ettiğini, mahkemece KGF tarafından ödenen miktarın icra müdürlüğünce infazda nazara alınmasına karar verildiğini, takipten sonra, davadan önce yapılan ödemeler yönünden davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, bu tutar yönünden lehlerine kötü niyet tazminatın hükmedilmesi gerektiğini, toplam takip tutarı üzerinden takibin devamına karar verilerek ödenmiş olan miktar üzerinden de icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarında ödenen taksitlerin nazara alınmadığını, bu hususa ilişkin itirazların mahkemece değerlendirilmediğini, müvekkili şirketin kullandırılan kredi kapsamında ilk 6 ay ödemelerini düzenli olarak yaptığını, daha sonra ise ekonomik sıkıntılar nedeniyle ödemelere devam edilemediğini, müvekkili tarafından ödenen taksitlerin yok sayılması sonucu bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın yanlış olduğunu, raporlarda eksik inceleme yapıldığını, bu raporların hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda akdi faiz oranının %0,99, temerrüt faiz oranının %29,9 olduğu, faiz oranlarının benzer kredilere davacı tarafından fiilen uygulanan faiz oranları olduğunun görüldüğünün belirtildiğini, bilirkişinin davacı tarafından kullandırılan benzer nitelikteki kredilerde fiilen uygulanan faiz ile dava konusu kredide uygulanan faiz arasında gerçek bir karşılaştırma yapması gerektiğini, davanın çözümlenmesinde önemli yere sahip uyuşmazlık konusunda fiktif bir saptama yapmasının hukuka aykırı olduğunu, gerekçeli kararda da yürütülen faiz oranının fahiş olup olmadığının aydınlatılmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;

Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2019/5667 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 20/07/2020 tarihli kök, 06/11/2020 tarihli ek rapor, ipotek resmi senedi, Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2019/3885 sayılı takip dosyası, davalı şirket banka hesap hareketleri, davacı bankaya yazılan müzekkere cevabı, … ödeme planı dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2019/5667 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 227.329,55 TL nakit alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalılara 24/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde olacak şekilde 30/10/2019 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 06/12/2019 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Davacı banka ile davalı şirket arasında 21/05/2018 tarihli 200.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, diğer davalının sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, kefaletin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu görülmüştür.
Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2019/3885 sayılı icra takip dosyası ile, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu şirket aleyhine toplam 535.614,98 TL alacağın tahsili talebi ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Anılan icra takip dosyasına dayanak ipotek resmi senedi incelendiğinde, davalı şirketin taşınmazı üzerinde 04/05/2018 tarihinde 1.700.000,00 TL limitli, davalı şirketin bankaya olan doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatını teşkil etmek üzere davalı banka lehine üst sınır ipoteği tesis edildiği anlaşılmıştır.
Davacı bankaya yazılan müzekkereye verilen 04/06/2020 tarihli cevabi yazıda, işbu dava konusu icra takibine konu … teminatı olarak herhangi bir rehin/ipotek alınmadığı bildirilmiştir.
Dosya içerisinde yer alan … ödeme planının 200.000,00 TL krediye ilişkin olarak düzenlendiği, ilk 6 ay asıl borç ödemesiz, sadece işlemiş akdi faiz ödemeli olmak üzere 200.000,00 TL’lik 22/05/2018 açılış tarihli kredi için hazırlandığı, ödeme planında aylık faiz oranı %0,99, temerrüt faiz oranı %29,9 olarak açıkça belirtildiği, ödeme planı altının davalılar tarafından imzalandığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan ve banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle alınan bilirkişi kök raporunda, davalı şirketin 22/05/2018 tarihinde 200.000,00 TL kredi kullandığı, ödeme planında davalıların imzasının bulunduğu, ödeme planında akdi faizin aylık %0,99 (yıllık %11,88), temerrüt faiz oranının yıllık %29,9 olarak yer aldığı, bu oranın bankanın benzer krediler için fiilen uyguladığı faiz oranları olduğu, dava konusu takibin KGF Hazine destekli PGS işletme kredisinin (…) tahsili için, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ise BCH, kredi kartı, kredili bankomat, karşılıksız çek yasal sorumluluk bedelleri için başlatıldığı, davalının hiçbir kredi taksitini ödemediği, davalı şirketin 02/04/2019 tarihinde temerrüte düştüğü, davalı kefilin ise hesap kat ihtarı bila tebliğ olduğundan 26/04/2019 takip tarihinde temerrüte düştüğü, davacının takip tarihi itibarıyla taleple bağlı kalınarak davalı şirketten 220.193,48 TL asıl alacak, 4.421,80 TL işlemiş temerrüt faizi, 221,09 TL BSMV, 633,79 TL masraf alacağı bulunduğu, davacının davalı kefilden takip tarihi itibarıyla 200.000,00 TL asıl alacak, 22.374,00 TL işlemiş akdi faiz, 1.118,70 TL BSMV, 633,79 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 224.126,49 TL alacaklı olduğu, KGF tarafından 30/10/2019 tarihinde davacı bankaya 170.000,00 TL ödendiği, nihai hesaplamada 170.000,00 TL KGF ödemesinin gözetilmesi gerektiği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan ek raporda, davalının da imzası olan kredinin geri ödeme planında ödendiği belirtilen ilk 6 taksit kredinin dönem faizleri olup, ana paraya mahsup edilecek kısım içermediği, geri ödeme planında temerrüt faizinin %29,9 olarak yer aldığı, KGF ödemesi yönünden tahsil ve tasfiyesinin kredi kullandıran bankanın sorumluluğunda olduğu, bu nedenle kök rapordaki KGF ödemesine ilişkin hususun yerinde olmadığı tespit edilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalıların icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davalıların kredi borcunu ödememesi üzerine davacı bankanın kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili talebiyle dava konusu icra takibini başlattığı, davalıların icra takibinde borca itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının davalılardan takip tarihi itibarıyla genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı, KGF tarafından takip tarihinden sonra dava tarihinden önce yapılan ödeme yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı, yapılan ödemenin infazda gözetilip gözetilemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Taraf vekillerinin davalı şirkete yönelik istinaf itirazlarının kamu düzenine aykırılık da gözetilerek incelenmesinde, yukarıda açıklandığı üzere davalı şirketin taşınmazı üzerinde, davalı şirketin davacı bankaya karşı doğmuş ve doğacak borçlarını teminat altına almak üzere 04/05/2018 tarihli 1.700.000,00 TL limitli ipotek tesis edilmiştir. İpotek resmi senedi içeriği incelendiğinde, davalı şirketin davacı bankaya karşı doğmuş ve doğacak kredi borçlarına ilişkin herhangi bir ayrım içermediği, tüm kredi borçlarını teminat altına aldığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında davacı bankaya yazılan müzekkereye verilen cevapta ise, işbu dava konusu takibe konu … teminatı olarak herhangi bir rehin/ipotek alınmadığı bildirilmiştir.
Alınan bilirkişi kök raporunda da, dava konusu icra takibinin …kaynaklanan alacağın tahsili için, dava dışı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takibin ise BCH, kredi kartı, kredili bankomat, karşılıksız çek yasal sorumluluk miktarlarından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatıldığı tespit edilmiştir.
Açıklandığı üzere işbu dava konusu icra takibi davalı şirketin davacı bankadan kullandığı … borcundan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmış olup, davacı banka tarafından anılan kredinin teminatı olarak herhangi bir rehin alınmadığı bildirilmiş ise de, davalı şirketin taşınmazında tesis edilen 04/05/2018 tarihli 1.700.000,00 TL limitli üst sınır ipoteği … borcunu da teminat altına almaktadır. Nitekim ipotek resmi senedinde davalı şirketin bankadan kullandığı/kullanacağı kredi türlerine ilişkin herhangi bir ayrım yapılmamış olup, ipoteğin davalı şirketin bankadan kullandığı/kullanacağı kredi borçlarının teminatı olduğu yazılıdır. Davacı banka dava konusu kredi için ipotek bulunmadığını iddia etmiş ise de, anılan iddia ipotek resmi senedi içeriğine aykırı bulunduğundan dinlenemeyecektir.
İşbu dava konusu icra takibinde tahsili talep edilen toplam alacak miktarı 227.329,55 TL, dava dışı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinde tahsili talep edilen toplam alacak miktarı 535.614,98 TL olup, ipotek limiti ise 1.700.000,00 TL’dir. Bir başka anlatımla, ipotek limiti her iki takip dosyasında talep edilen toplam alacak miktarının üzerinde olup, ipotek limitini aşan herhangi bir alacak söz konusu değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece davacının davalı şirketten olan … alacağının ipotek ile teminat altına alındığı, ipotek tutarını aşan bir banka alacağı bulunmadığı, ipotek ile teminat altına alınan alacağın tahsili için davacının ilamsız icra takibi başlatamayacağı, yalnızca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, dava konusu icra takibinin davalı şirket yönünden İİK’nun 45. maddesine aykırı olduğu gözetilerek davalı şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Taraf vekillerinin davalı … hakkında kurulan hükme yönelik istinaf itirazları incelendiğinde, davacı banka tarafından düzenlenip davalıların imzasının yer aldığı kredi ödeme planında temerrüt faiz oranı %29,9 olarak kararlaştırılmıştır. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda da anılan husus gözetilerek %29,9 temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplama yapılmıştır. Davacı vekilinin ödeme planında açıkça kararlaştırılan temerrüt faiz oranından daha yüksek bir oran uygulanması gerektiğine, davalı … vekilinin ise daha düşük oranda temerrüt faizi uygulanması gerektiğine yönelik istinaf itirazları ödeme planı karşısında yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, yukarıda açıklandığı üzere KGF tarafından icra takip tarihinden sonra, dava tarihinden önce 30/10/2019 tarihinde davacı bankaya 170.000,00 TL ödendiği dosya içeriğiyle sabittir.
Kural olarak dava tarihinden önce, takip tarihinden sonra dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen alacağa yönelik ödenen kısım yönünden davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Dava dışı KGF ile davacı banka arasında akdedilen bila tarihli protokolün 3. maddesinde, KGF’nin kredi verene karşı kefaletinin tazmininden doğan alacağı tamamen tahsil edilinceye kadar yararlanıcı ve kefiller aleyhine başlatılmış kanuni takibi sürdürmenin kredi verenin yükümlülüğünde bulunduğu düzenlenmiştir. Anılan hükümden anlaşılacağı üzere KGF tarafından ödeme yapıldıktan sonra da, kredi veren davacı banka tarafından başlatılan icra takibinin sürdürülmesi bankanın yükümlülüğüdür. Bu durumda KGF tarafından dava tarihinden önce, takip tarihinden sonra ödeme yapılmış ise de, bu ödeme kredi borçluları lehine yapılan bir ödeme vasfı taşımayıp banka ile KGF arasında akdedilen protokol kapsamında davacı banka KGF ödemesine ilişkin de alacağın tahsili için icra takibine devam etmekle yükümlü bulunduğundan dava tarihinden önce, takip tarihinden sonra yapılan KGF ödemesi yönünden davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir. Davalı … vekilinin ödenen kısım yönünden davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir.
İtirazın iptali davalarında kural olarak borçlular tarafından dava tarihinden sonra yapılan ödemeler yönünden ödenen kısmın infaz sırasında icra müdürlüğünce re’sen gözetilmesine hükmedilecektir.
Somut olayda ise, yukarıda açıklandığı üzere yapılan ödeme borçlular tarafından değil, KGF tarafından yapıldığı gibi, ödeme dava tarihinden önce, takip tarihinden sonra olup, dava tarihinden sonra yapılan bir ödeme söz konusu değildir. Banka ile KGF arasında akdedilen protokol gereğince, bu ödeme kredi borçluları lehine yapılan bir ödeme vasfı taşımayıp banka ile KGF arasında akdedilen protokol kapsamında davacı banka KGF ödemesine ilişkin de alacağın tahsili için icra takibine devam etmekle yükümlüdür.
Hal böyle olunca, mahkemece ödenen kısım yönünden davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, dava tarihinden önce yapılan KGF ödemesinin infazda nazara alınamayacağı gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile KGF tarafından yapılan ödemenin infaz sırasında gözetilmesine hükmedilmesi isabetsizdir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda, davalı şirket tarafından kullanılan kredinin ilk 6 ay ödemesiz olduğu, davalının kredi taksitlerini ödemediği tespit edilmiş, ek rapor ile ise ilk 6 ay ödemesiz olan kredi yönünden sadece işleyen akdi faizlerin ödendiği, ana paraya mahsup edilecek bir kısım bulunmadığı tespit edilmiştir.
Dava konusu krediye ilişkin kredi ödeme planında da ilk 6 aylık kredi taksitlerinde asıl kredi borcu yönünden ödemesiz işlemiş akdi faiz yönünden taksit ödemelerinin yer aldığı görülmüştür.
Davalı yan da, ilk 6 ay dışında başka bir ödeme yaptığını ispatlayamadığı gibi ilk 6 ay yönünden de işleyen akdi faiz dışında ana para borcunu da ödediğini ispatlayamamıştır. Banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapan bilirkişi tarafından da davalının ilk 6 ay için yaptığı işlemiş akdi faiz dışında bir ödeme kaydı bulunduğu tespit edilmemiştir.
Öte yandan, mahkeme karar gerekçesinde davalı …’ın temerrüte düşmediği belirtildiği halde hükümde davalı … aleyhine işlemiş temerrüt faizine hükmedilmesi çelişkili olup, bu durum HMK’nun 297. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Davalı …’a 28/03/2019 tarihli hesap kat ihtarnamesi 29/03/2019 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Hesap kat ihtarnamesi ile verilen 1 günlük atıfet süresinin sona ermesi ile anılan davalı 31/03/2019 tarihinde temerrüte düşmüştür. Bu durumda temerrüt tarihi ile takip tarihi arasında davacının işlemiş temerrüt faizi talep hakkı bulunmaktadır. Yapılacak hesaplama basit nitelikte matematiksel bir hesaplama gerektirdiğinden Dairemizce duruşma açılarak ek rapor alınması yoluna gidilmeyip, re’sen hesaplama yapılmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere dava konusu icra takibinde tahsili talep edilen 200.000,00 TL krediye ilişkin ödeme planında ilk 6 ay ödemesiz olup, işlemiş akdi faiz miktarlarının davalı şirket tarafından ödendiği banka kayıtlarıyla sabittir. Buna göre 6. taksitin sonu olan 7. taksit tarihi 21/12/2018 tarihinde davacı banka 200.000,00 TL krediye ilişkin ana para alacağı bulunmaktadır. 21/12/2018 tarihinden davalı …’ın temerrüt tarihi olan 31/03/2019 tarihine kadar akdi faiz hesaplanarak ana para ile kapitalize edilerek temerrüt tarihindeki asıl alacak, temerrüt tarihinden takip tarihine kadar ise işlemiş temerrüt faizi hesabı yapılarak takip tarihi itibarıyla davacının alacaklı olduğu işlemiş temerrüt faizi miktarı tespit edilmelidir.
Yapılan hesaplamada davalıların imzasının bulunduğu ödeme planında yer alan aylık %0,99 (yıllık %11,88) akdi faiz, yıllık %29,9 temerrüt faiz oranı esas alınmıştır.
Dairemizce yapılan hesaplamaya göre davacının takip tarihi itibarıyla davalı …’dan,
– 200.000,00 TL ana para x 100 gün (21/12/2018-31/03/2019) x %11,88 / 365 = 6.509,58 TL işlemiş akdi faiz,
– 200.000,00 TL ana para ile 6.509,58 TL işlemiş akdi faiz kapitalize edildiğinde takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan talep edebileceği asıl alacak miktarı 206.509,58 TL’dir.
– 206.509,58 TL asıl alacak x 26 gün (31/03/2019-26/04/2019) x %29,9 / 365 = 4.398,37 TL işlemiş temerrüt faiz alacağı,
– 4.398,37 TL x %5 = 219,91 TL BSMV
– 633,79 TL ihtar masrafı alacağı bulunmaktadır.
Buna göre, davacının takip tarihi itibarıyla davalı …’dan, 206.509,58 TL asıl alacak, 4.398,37 TL işlemiş temerrüt faizi, 219,91 TL BSMV, 633,79 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 211.761,65 TL alacağı bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı …’ın temerrüt tarihi gözetilerek anılan hesaplama kapsamında tespit edilen davacı banka alacağından sorumlu bulunduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken HMK’nun 297. maddesine aykırılık teşkil edecek şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Dairemizce yeniden kurulan hüküm sırasında davalılar hakkında reddedilen miktar gözetilerek Dairemiz karar tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri gözetilerek davalıla yararına vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Davacının davalılar aleyhine dava konusu ilamsız icra takibini başlatması haksız ise de, davacının kötü niyetli olduğuna ilişkin herhangi bir delil bulunmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle, mahkemece davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararda kamu düzenine aykırılık da gözetilerek isabet görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık da gözetilerek kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kamu düzenine aykırılık da gözetilerek kaldırılmasına, davalı … hakkındaki davanın kısmen kabulüne, davalı şirket hakkındaki davanın reddine, davacı yararına hükmedilen icra inkar tazminatının davalı …’dan tahsiline, davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık da gözetilerek KABULÜNE,
2-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/12/2020 tarih ve 2019/715 Esas 2020/644 Karar sayılı kararının kamu düzenine aykırılık da gözetilerek KALDIRILMASINA,
B)1-Davalı şirket hakkındaki davanın reddine,
2-Davalı … hakkındaki davanın kısmen kabulüne, Ankara 20 İcra Müdürlüğünün 2019/5667 sayılı dosyasında anılan davalının 206.509,58 TL asıl alacağa, 4.398,37 TL işlemiş temerrüt faizi, 219,91 TL %5 BSMV, 633,79 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 211.761,65 TL’ye yönelik itirazının iptaline, takibin anılan miktar üzerinden, hüküm altına alınan 206.509,58 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %29,9 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’si uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazla istemin reddine,
3-Hüküm altına alınan 211.761,65 TL üzerinden %20 oranında hesap edilen 42.352,33 TL icra inkar tazminatının davalı …’dan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
4-Davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine,
5-Alınması gereken 14.465,43 TL karar ilam harcı ve 179,90 TL başvurma harcının davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından davalı … hakkında yapılan 950,00 TL bilirkişi ücreti, 95,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.045,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranı gözetilerek 973,44 TL’sinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısım ile davacının davalı şirket hakkında yaptığı yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Arabuluculuk Kanununun 18/A-13. maddesi uyarınca karar tarihinde yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davanın kabul ve reddi oranı gözetilerek 1.229,60 TL’sinin davalı …’dan, 90,40 TL’sinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
8-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davacı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olup kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 32.646,63 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalılar davada kendisini vekille temsil ettirmiş olup, reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 34.826,14 TL vekalet ücretinin (davalı … lehine 9.200,00 TL ile sınırlı olmak üzere) davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
11-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar harcı ile 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacının harçtan muaf olduğu da gözetilerek kararın kesinleşmesi beklenmeksizin ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında posta masrafı olarak yapılan 27,50 TL yargılama masrafının davadaki haklılık durumu gözetilerek 25,62 TL’sinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
D)1-Davalılar tarafından yatırılan 3.850,46 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
2-Davalılar tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan tahsili ile davalılara iadesine,
3-Davalı şirket tarafından istinaf aşamasında posta masrafı olarak yapılan 57,50 TL yargılama masrafının davadaki haklılık durumu gözetilerek tamamının davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/02/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.