Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/511 E. 2021/840 K. 21.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2018
NUMARASI …
DAVA : Genel Kurul Kararlarının İptali
DAVA TARİHİ : 30/09/2015
KARAR TARİHİ : 21/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/07/2021
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce verilen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının dava konusu olağan genel kurul toplantısında gündemin 7. Maddesi ile alınan karar yönünden kaldırılmasına yönelik olarak verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesince bozulması üzerine duruşma açılarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, 2013 ve 2014 yılları için yapılan 30/06/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 2 no’lu maddesi ile finansal raporların okunduğunu, 3. maddesi ile şirket yönetim kurulunun ibra edildiğini, 6.maddesi ile şirket karının dağıtılmamasına karar verildiğini, 7.maddesi ile yönetim kurulu üyelerine şirket mevzuatına giren işleri yapmaları hususunda izin verildiğini, 8.madde ile de … – … adi ortaklığının yönetim ve tasfiyesiyle ilgili yönetim kuruluna yetki verildiğini, bu maddelerin şirket ana sözleşmesi ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, şirket yöneticisi olan … hakkında haksız rekabet nedeniyle açılan dava bulunduğunu, …’nun ibrası yönünde anılan kişinin sahibi olduğu ve davalı şirketin % 55 hissedarı olan … … A.Ş.’nin oy kullandığını belirterek 30/06/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 2, 3, 6, 7, 8. maddesi ile alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu genel kurul toplantısının usulüne uygun olarak yapıldığını, …’nun müvekkili şirket ortağı olmadığını, kararların toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak alındığını, müvekkilinin menfaatine olan kararlar olduğunu, davacının alınan kararlara koyduğu muhalefet şerhi ile kararlar arasında nedensellik bağı bulunmadığını, davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, müvekkilinin daha önce yöneticisi olan davacının kendisinin de kullandığı gündemin 7 no’lu kararında verilen yetki hakkında muhalefet şerhi koyarak dava açmakta yararının bulunmadığını,
bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, hükme esas alındığı, dava konusu genel kurul toplantısının usulüne uygun olarak toplandığı, iş bu davanın yasal süre içerisinde açıldığı, gündemin 2.maddesinin, bilanço ve faaliyet raporlarının onaylanmasına ilişkin olduğu ve bilirkişi görüşüyle anlaşıldığı gibi davalı şirketin finansal tablolarının sağlam göründüğü ve kötü yönetime ilişkin kesinleşmiş bir bilgi ve bulguya rastlanmadığı ve dolayısıyla kararın iptalini gerektirir husus bulunmadığı; gündemin 3.maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin karar alındığı; “… … A.Ş.”nin temsilcisinin “… … A.Ş.”nin tek ortağı ve yöneticisi olan …’nun ibrasında oy kullanmış olduğu ve bu durumun yasa ile korunan hakkın ihlâline neden olduğu ve bu sebeple kararın iptali gerektiği; 6.maddenin kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin olduğu ve bilirkişilerin kök ve itirazları da irdeleyerek rakamlarla açıklanan ek raporundan da anlaşılacağı gibi kâr dağıtımı için mevcudun bulunduğu ve şirketin finansal durumu ve geleceğe ilişkin yatırım ve satış bütçeleri de gözetilerek bir kısmının kâr payı olarak dağıtılmasında sakınca bulunmadığı ve bu sebeple anılan kararın iptali gerektiği; 7.maddenin yönetim kuruluna … … ile rekabet etme serbestisinin tanınmasına ilişkin olduğu ve anılan genel kurulun yasa ve anasözleşmeye aykırılık oluşturmadığı; her zaman aksi yönde genel kurul kararı alınabileceği ve bu sebeple iptal koşullarının oluşmadığı; 8 maddenin ise “…-… Adi Ortaklığı”nın yönetim ve tasfiyesinin … … yönetim kuruluna devredilmesine ilişkin olduğu ve kararın iptalini gerektirir hususların bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 30/06/2015 tarihli davalı şirket olağan genel kurulda alınan kararlardan gündemin 3 ve 6 no’lu maddeleriyle alınan kararların iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi ek raporunun eksik inceleme içerdiğini, müvekkili aleyhine devam eden davalar bulunduğunu, bu davaların müvekkili yönünden mali risk taşıdığını, bu nedenle kar dağıtımı yapılmaması kararının haklı gerekçeleri bulunduğunu, bilirkişi raporuyla müvekkili şirketin ibra konusuna giren tüm konularda gayet sağlam olduğunun açıkça ortaya konulduğunu, bu nedenle … … A.Ş. Tarafından müvekkili şirket yönetim kurulunun ibra edilmemesi için hiçbir gerekçe bulunmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına davalanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece 2 ve 7 no’lu genel kurul kararları açısından verilen kararın isabetsiz olduğunu, davalı şirketin finansal tabloları olması gerekenden daha kötü durumda olduğu, şirketin finansal durumunun adil ve gerçeğe yakın olarak yansıtmadığını, davalı …’nun hakkında haksız rekabet nedeniyle açılan davada alınan bilirkişi raporlarında anılan kişinin haksız rekabeti sonucu oluşan zararın tazmin edilmesi gerektiğinin tespit edildiğini, davalı şirket yönetim kurulana şirkete zarara uğramasına neden olan eylemlerde bulunan yönetim kurulu başkanına izin verilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, şirketi ekonomik olarak zarara uğratma tehlikesi bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin genel kurulda alınan 2 ve 7 no’lu kararlar yönünden verilen kararın kaldırılmasına, bu maddeler yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Davalı şirketin 30/06/2015 tarihli 2013 ve 2014 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli, Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin… D. İş sayılı dosyasında bilgisayar mühendisi bilirkişiden alınan 16/03/2015 tarihli bilirkişi tespit raporu, davalı şirket ticaret sicil kaydı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının… sr sayılı takipsizlik karar sureti, dava dışı … … A.Ş.’nin ticaret sicil kaydı, yargılama aşamasında hukukçu ve muhasebeci bilirkişi heyetinden alınan 04/12/2017 tarihli kök, 02/04/2018 tarihli ek bilirkişi raporu, Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinn….Esas sayılı dosyasında alınan 16/11/2016 ve 11/07/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporları dosya içerisinde yer almaktadır.
Dairemizin 06/12/2019 tarih ve …. Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının dava konusu olağan genel kurul toplantısında gündemin 7. maddesi ile alınan karar yönünden kaldırılmasına, … …’nin 30/06/2015 tarihinde yapılan 2013 ve 2014 yıllarına ait olağan genel kurulda alınan kararlardan gündemin 3. maddesindeki yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin kararın, gündemin 6. maddesindeki kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin kararın ve 7. maddesindeki TTK’nın 395. maddesindeki şirketle işlem yapma yasağının kaldırılmasına ve 396. maddesindeki şirketle rekabet yapma yasağının kaldırılmasına ilişkin kararın ayrı ayrı iptaline yönelik olarak verilen karar;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20/01/2021 tarih …. Karar sayılı kararı ile
…. Ancak Dairemizin yerleşik uygulamalarından da (19.12.2019 tarih … K.) anlaşılacağı üzere pay sahibinin oy hakkının bulunması esastır, oydan yoksunluk ise anonim şirketin pay sahiplerinin oy hakkına ve bunun doğumuna ilişkin 434. ve 435. maddeleri gözetildiğinde istisnai niteliktedir. İstisnaların dar yoruma tabi olması karşısında yorum yoluyla yeni bir oydan yoksunluk hali yaratılamaz. TTK’nın 436/2. maddesine göre oydan yoksunluk, yönetim kurulu üyelerinin kendilerine ait paylardan doğan oy hakları ile sınırlı olup, yönetim kurulu üyelerinin hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketlerinin ibrada oydan yoksun olduğuna ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır. Dairemizin yerleşik uygulamaları da bu yöndedir. (23/05/2019 Tarih … K. ) Bu durumda dava dışı … … AŞ.’nin ibrada oydan yoksun olmadığı, alınan ibra kararının iptali koşullarının oluşmadığı değerlendirilerek bu kararının iptali isteminin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş” gerekçesi ile bozulmuştur.
Dairemiz oy yoksunluğuna ilişkin bozmaya karşı önceki kararı ında ısrar edilmesine oy çokluğu ile karar vermiştir.
DİRENME GEREKÇESİ;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi TTK’nın 436/2. maddesine göre oydan yoksunluğun yönetim kurulu üyelerinin kendilerine ait paylardan doğan oy hakları ile sınırlı olduğu, yönetim kurulu üyelerinin hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketlerinin ibrasında oydan yoksun olduğuna ilişkin bir sınırlama bulunmadığı görüşü ile dava dışı … … AŞ.’nin ibrada oydan yoksun olmadığı, alınan ibra kararının iptali koşullarının oluşmadığı yönünde bozma yapmıştır.
Pay sahipleri oy haklarını genel kurulda TTK’unun 1527. maddenin 5. Fıkra hükmü saklı kalmak kaydı ile paylarının toplam itibari değeriyle orantılı olarak kullanır. Oy hakkı payın kanunen veya esas sözleşme ile belirlenmiş bulunan en az miktarın ödenmesiyle doğar. Anonim şirkettte asgari oy hakkı pay sahibi bakımından vazgeçilmez bir haktır. (TTK 434, 435) Öte yandan pay sahibinin paydaş olmaktan kaynaklanan oy hakkından yoksun bırakıldığı haller kanunda 436. Maddede belirtilmiştir.
TTK 436. madde gerekçesinde;
“Oydan yoksunluğa sebebiyet veren hallerin içine, paysahibinin, karı veya kocasının, alt ve üst soyunun ortağı oldukları şahıs şirketleriyle, hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri de dahil edilmiştir. Şahıs ve sermaye şirketleri 124 üncü maddede gösterilmiştir. “Hakimiyet altında” bulunma ise içtihat yolu açık olmak üzere 195 inci maddenin kıyas yolu ile uygulanması suretiyle belirlenebilir. Yapılan bu eklerle öğretide eleştirilen bir kanun boşluğu doldurulmuştur.
Hükümdeki ikinci yenilik “işlemlerin” de kapsama alınmaları ve 6762 sayılı Kanundaki “dava” sözcüğünün açıklığa kavuşturulmasıdır.
İkinci fıkra: 6762 sayılı Kanunun 374 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmü korunmuştur.”
Açıklaması yapılmıştır.
Oydan yoksunluğun hakkın sınırlanması anlamında olduğundan sınırlı yorumlanması ilkesi geçerlidir. Ancak oydan yoksunluğun getirilme amacı ile oydan yoksunluktan kurtulmak için yapılan iş ve işlemlerin ve sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi de gerekir. … 21/07/2014 tarihinde diğer ortaklarla birlikte davalı şirketteki hisseleri … … A.Ş.’ne devretmiştir. Aynı tarihte (21/07/2014) YK üyeleri … ve … da davalı şirketteki hisselerini … …. A.Ş.’ne devir etmişlerdir. Davalı şirketin diğer bir ortağı olan ve …’nun ortak ve yöneticisi olduğu … Ltd.Şti. de aynı tahite hisselerini … … A.Ş.’ne devir etmiştir. … … A.Ş.’nde ise … %100 hisse sahibi olup tek ortaktır. … ortak- yönetici olduğu dönemde yapmış olduğu iddia edilen faaliyetler nedeniyle hakkında açılan haksız rekabete dayalı tazminat davası (13/04/2015) devam ederken yapılan dava konusu 30/06/2015 tarihli genel kurulda ise … … A.Ş.’ni temsil etmek üzere … tarafından … (aynı zamanda YK üyesi) ve … yetkilendirilmiş, adı geçenlerin katılımı ile de davalı şirketin (aralarında … ve …’ın da bulunduğu) yönetim kurulunun ibrasına karar verilmiştir.
Gerek sorumluluk davasında gerekse genel kuruldaki ibrada 2013 – 2014 -2015 yıllarına ilişkin faaliyetler değerlendirildiğinden hisse devirlerinin tarihleri ve amacı dikkate alınmalı ve değerlendirilmelidir.
Özetlenen gelişmelerden YK üyelerinin kendi ibralarında oy kullanma yasağının dolanılması için hisse devirleri yapıldığı görülmektedir.
Kanun koyucu TTK 436/1 de şirketle işlemlerdeki ve davaya ilişkin oy yasağını düzenlerken ibraya ilişkin 2. maddede yönetim kurulu üyelerinin yakınlarını belirtmeden sadece yönetim kurulu üyelerine ve imza yetkisi sahiplerine oy yasağı getirmiştir. Buradaki yasaklamada sınırlama sadece bizzat olarak yorumlanmaktadır. Eş anlatımla yasaklı ortak kendi adına oy kullanamazken vekaleten başka ortak adına oy kullanabilir.
İbraya ilişkin oy yasağının bizzat ile sınırlandırılması bizzat oy kulanma yasağının dolanılmasına dair işlemlerin TMK 2 kapsamında değerelendirilmesini engellemez. Bizzat oy kullanma yasağını aşmak için hisse devirleri yapılarak kendi lehine sonuç alacak şekilde oy nisablarının değiştirilmesi kanunun amacına aykırı ve iyiniyet kurallarının ihlalidir. Her hakkın kullanılması nasıl iyiniyet kuralının denetimine tabi ise buradaki oy hakkının yoksunluğundan kurtulmak için yapılan görünüşteki kötüniyetli hisse devirlerinin hukuken korunması da düşünülemez. Somut olayda yukarıda açıklandığı üzere davalı şirketin YK üyelerinin TTK 436/2 maddesindeki oydan yoksunluk durumunu ortadan kaldırmak ve ibranın sağlanması için yaptıkları iş ve işlemlerin kanunun amacı ile uyuşmadığı açıktır.
Yönetim kurulu üyesi, sahip olduğu hisseleri %100 hissesi kendisine ait bir şirkete devir ederek ortak haline getirilen şirket adına genel kurulda atadığı temsilci ile kendisi ve yönetim kurulunun diğer üyesi olan temsilci hakkındaki ibrada oy kullanılmasını sağlayarak oydan yoksunluk kuralını dolanırsa bu durumda korunması gereken değer pay sahibinin oy hakkı değil, diğer ortakların ve şirketle ilişki içinde bulunan üçüncü kişilerin hakları olmalıdır. Hukukun temel prensibi olan hakkın kötüye kullanılması sınırı yasanın amacıyla birlikte yorumlanarak bu tür yasa hükmü dolanmalarının engellenmesi gerekir.
Bizzat oy kullanma yasağı elbetteki sınırlı yorumlanmalı ve kanunun amaçlamadığı sonuçlara ulaşılmamalıdır. Ancak yönetim kurulu üyesinin “bizzat unsurunu” ortadan kaldırılması amacıyla bir takım hisse devirleri yaparak görünüşte başka ortağın oy kullanması ile ibra kararının -ki bir temsilci de ibrası görüşülen yönetim kurulu üyesidir- alınması da kanuni korumadan yani sınırlı yorum ilkesinden yararlanmamalıdır. Zira sınırlı yorum ilkesi arkasına gizlenilerek kanun koyucunun şahıs bazında getirdiği oydan yoksunluğun bizzat unsurunun görünüşte bulunmadığı bir ortaklık yapısının hisse devirleri ile oluşturulması ile aşılması korunması gereken bir değer olmayacaktır.
Somut olayda Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası ile davacı … tarafından davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olan … aleyhine yönetim kurulu üyesinin kusuruyla doğan zararın tazmini, haksız rekabetin engellenmesi talebiyle tazminat davası açılmıştır. Davadaki bir iddianın da … … ile davalı şirket arasındaki iş ve işlemlere ilişkin olduğu da görülmektedir. Anılan dava dosyasında yapılan yargılama sırasında alınan 16/11/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporuyla davalının haksız rekabet fiili işlediği, davalının … … … A.Ş.’ye 1.409.904,49 TL tazminat ödemesi gerektiği tespit edilmiş, 11/07/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da davalının internet sayfa içeriğinin haksız rekabet oluşturduğu, internet sitesinde yer alan haksız rekabet içeren bilgilerin kaldırılması gerektiği ve haksız rekabet sonucu oluşan zararın tazmin edilmesi gerektiği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Dava dışı yönetici …’nun 2013 ve 2014 yıllarındaki iş ve işlemleri ile davalı şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla açılan dava, anılan kişinin ve diğer ortak YK üyeleri … ve …’nun ve ortak ve yöneticisi olduğu … … A.Ş. İle … Turizm A.Ş.’nin davalı şirketteki hisselerini …’nun %100 hissedarı olduğu şirkete devir ettiği ve ibrada etkili oy oranı olan %55 oranı ile ibranın sağlandığı gözetildiğinden korunması gerekin değerin pay sahibinin oy hakkı olmadığı diğer pay sahipleri ile şirketle ilgili üçüncü kişlerin hakları olduğu, yasanın oydan yoksunluğu ilişkin emredici kuralının dolanılması sureti ile ibranın sağlandığı sonucuna varılarak ilk derece mahkemesinin anılan genel kurul kararın iptaline ilişkin kararı yasa ve usule uygun bulunduğundan bu madde yönünden istinaf başvurusunun esasatan reddine dair kararımızda direnilmiştir.
Diğer taraftan sair itirazlar red edilmekle birlikte karar kesinleşmediğinden davadaki diğer talepler yönünden;
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında davalı şirketin dava konusu 30/06/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 3. ve 6. maddesi ile alınan kararların iptal şartlarının oluştuğu, 2, 7, ve 8. maddesiyle alınan kararlarında ise iptal şartlarının oluşmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile gündemin 2, 7. ve 8. maddeleriyle alınan kararların iptali talebinin reddine, gündemin 3. ve 6. maddesiyle alınan kararların ise iptaline karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın “Genel Kurul Kararlarının İptali” başlıklı 445. maddesine göre “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” Aynı kanunun “İptal davası açabilecek kişiler” başlıklı 446/1-b maddesinde ise “Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri…” hükmü mevcuttur.
Davalı şirketin 30/06/2015 tarihli Olağan Genel Kurulunun incelenmesinde; gündemin 2, 3, 6, 7, 8. maddesiyle alınan kararlarda davacının kararlara muhalefet ettiği, muhalefet şerhini toplantı tutanağına eklendiği görülmüştür.
Davacı yan, davalı şirketin ortağı olup, 30/06/2015 tarihli Olağan Genel Kuruluna katılarak iptalini talep ettiği gündem maddelerinden 2, 3, 6, 7, 8 no’lu gündem maddelerine ret oyu vererek muhalefet şerhini tutanağa işleterek yasal süre içerisinde anılan maddelerin iptali için iş bu davayı açmıştır.
İlk derece mahkemesince dava konusu 30/06/2015 tarihli Olağan Genel Kurulunda gündemin 3. ve 6. maddeleri ile alınan kararların iptaline hükmedilmiş olup, davalı vekilinin istinaf itirazı anılan maddeler hakkında verilen iptal kararına yöneliktir. Dava konusu 30/06/2015 tarihli Olağan Genel Kurulunda gündemin 2., 7. ve 8. maddeleri ile alınan kararların iptali talebinin ise reddine hükmedilmiş olup, davacı vekilinin istinaf itirazı 2. ve 7. maddeler hakkında verilen ret kararına yöneliktir.
Gündemin 6. maddesi ile kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin karar alınmıştır. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporu ile kâr dağıtımı için davalı şirketin mevcudunun bulunduğu, şirketin finansal durumu ve geleceğe ilişkin yatırım, satış bütçeleri de gözetilerek bir kısmının kâr payı olarak dağıtılmasında sakınca bulunmadığı tespit edilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece ayrıntılı ve denetime elverişli bilirkişi kök ve ek raporu hükme esas alınmak suretiyle kârın bir kısmının kâr payı olarak dağıtılmasında sakınca bulunmadığı gözetilerek gündemin 6. maddesiyle alınan kararın iptaline karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde; gündemin 2. maddesi, bilanço ve faaliyet raporlarının onaylanmasına ilişkin olup, bilirkişi kök ve ek raporuyla davalı şirketin finansal tablolarının sağlam göründüğü ve kötü yönetime ilişkin kesinleşmiş bir bilgi ve bulguya rastlanmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda mahkemece anılan madde kapsamında alınan kararın iptalini gerektirir husus bulunmadığı gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin bu kısma yönelik istinaf itirazına itibar edilmemiştir.
Dava konusu olağan genel kurul toplantısında gündemin 7. maddesi ile alınan karar yönünden; anılan madde ile TTK’nun 395. ve 396. maddeleri hükmü gereğince yönetim kurulu üyelerine şirket mezuuna giren işleri yapmalarına ve şirketle ilişkilerde bulunmalarına karar verilmiştir.
Bu durumda iptali istenen genel kurul kararı ile davalı şirket yönetim kurulu üyelerine TTK’nun 395. maddesinde düzenlenen şirketle işlem yapma yasağı ve TTK’nun 396. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı hususlarında yetkiler tanınmış ise de, aynı yöneticiler hakkında daha önce anılan maddelerdeki yetkilerin verilmesinden kaynaklanan eylemlerinden dolayı açılmış ve devam eden Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı davasının bulunmasına göre, aynı kişilere yeniden aynı yetkilerin tanınması afaki iyi niyet kurallarına aykırı olup, söz konusu kararın çoğunluk oyu ile alınması da yapılacak değerlendirmede etkili olmayacaktır. Bir başka anlatımla kararın oy çokluğu ile alınmış olması afaki iyi niyet kurallarına aykırılığı ortadan kaldırmayacaktır (Emsal; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/12/2014 tarih ve …. karar sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05/04/2016 tarih ve … karar sayılı ilamı).
Bu durumda ilk derece mahkemesince davalı şirketin 30/06/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 7.maddesi ile alınan kararın afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gözetilerek iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının dava konusu olağan genel kurul toplantısında gündemin 7. maddesi ile alınan karar yönünden kaldırılmasına, sair istinaf itirazlarının reddine, davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiğinden Yargıtay bozma ilamına uyulmayarak Dairemiz kararında direnilmesine ilişkin takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Dairemizin 06/12/2019 gün …. Karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
B)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 44,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
C)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile; Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2018 tarih ve … Karar sayılı hükmünün dava konusu olağan genel kurul toplantısında gündemin 7. maddesi ile alınan karar yönünden KALDIRILMASINA, sair istinaf itirazlarının reddine,
2-Davalı “… …”nin 30/06/2015 tarihinde yapılan 2013 ve 2014 yıllarına ait olağan genel kurulda alınan kararlardan gündemin 2. maddesindeki bilanço ve kâr/zarar cetvellerinin onaylanmasına ilişkin kararın İPTALİ İSTEMİNİN REDDİNE,
3-Davalı “… …”nin 30/06/2015 tarihinde yapılan 2013 ve 2014 yıllarına ait olağan genel kurulda alınan kararlardan gündemin 3. maddesindeki yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin kararın, gündemin 6. maddesindeki kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin kararın ve 7. maddesindeki TTK’nın 395. maddesindeki şirketle işlem yapma yasağının kaldırılmasına ve 396. maddesindeki şirketle rekabet yapma yasağının kaldırılmasına ilişkin kararın ayrı ayrı İPTALİNE,
4-Davalı “… …”nin 30/06/2015 tarihinde yapılan 2013 ve 2014 yıllarına ait olağan genel kurulda alınan kararlardan gündemin 8. maddesindeki “…-… Adi Ortaklığındaki … payının tüm hak ve vecibeleri ile devralınması, bir başka kuruluşa devri veya sorunların bir başka şekilde çözüme bağlanması veya ortaklığın tasfiyesi konusunda yeni yönetim kuruluna yetki verilmesine” ilişkin karar hakkında ilk derece mahkemesince verilen anılan madde ile alınan kararın iptal isteminin reddine ilişkin karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca, alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilâm harcından peşin alınan 27,70 TL harcın tenzili ile eksik kalan 6,70 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin 4,85 TL ilk dava, 78,40 TL tebligat ve posta gideri, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.283,25 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre takdiren 769,95 TL’si ile 27,70 TL başvurma, 27,70 TL peşin harç toplamı 825,35 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’nun 333/1 gereğince harcanmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
8-Davalı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinden davanın red ve kabul oranına göre takdiren 20,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, artan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına hesaplanan 2.180,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına hesaplanan 2.180,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
D)1-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar harcının iadesine,
2-İstinaf aşamasında davacı tarafından posta gideri olarak yapılan 47,83 TL ile istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10 TL olmak üzere toplam 145,93 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında Yargıtay bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere üye hakim …’nın karşı oyu ile oy çokluğu ile karar verildi. 21/06/2021

…. (Karşı Oy)

KARŞI OY

Yargıtay bozma ilamı gerekçesi yerindedir, TTK 436/2 maddesindeki oydan yoksunluk dar yorumlanması gerekir, Yargıtay gerekçesinde kabul edildiği üzere somut olayda şirketin müdürünün ibrası ile ilgili alınan karar usul ve yasaya uygundur. 21/06/2021
Sayın çoğunlukla görüş farklılığı, davalı şirketin yönetim kurulu üyesinin pay sahibi olduğu ve davalı şirketin %55 hissedarı bulunan … AŞ’nin adı geçen yönetim kurulu üyesinin ibrasında oy kullanmasının TTK’nın 436/2. Maddesinde düzenlenen oydan yoksunluk maddesi kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yönetim kurulu üyesinin ibrasına ilişkin gündemin 3 no’lu kararının iptaline dair verilen karar davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine bu yöndeki istinafı esastan reddedilmiş, davacı vekilince temyiz edilmiş olmakla Yargıtay 11. HD’nin yukarıda yer verilen ilamda belirtilen gerekçeyle bozulmuştur.
Bilindiği üzere pay sahibi bakımından asgari oy hakkı vazgeçilmez ve müktesep bir haktır. Bu hak, TTK’nın 434/1. Maddesi gereği genel kurulda veya elektronik ortamda pay sahibi tarafından bizzat kullanılabileceği gibi temsilcisi aracılığıyla da kullanılabilir. Her pay sahibi sadece paya sahip olsa da en az bir oy hakkına sahiptir. (TTK’nın 434/1-2. Md.) Emredici kural niteliğindeki oy hakkının istisnası ise TTK’nın 436. Maddesinde düzenlenen oydan yoksunluk halidir. Oy hakkından yoksunluğun temelinde yatan düşünce, anonim şirket ile pay sahibi arasındaki menfaat çatışmasında pay sahibinin kendi lehine davranacağı şüphesidir. (…, Ö. -1983-Anonim ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, İstanbul: Fakülteler Matbaası). TTK’nın 436. maddesinde anonim şirket genel kurulunda oy hakkının kullanılamayacağı iki hal belirlenmiştir. Buna göre;
(1) Pay sahibi, kendisi, eşi alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde, oy kullanamaz.
(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy hakkını kullanamaz.
Oydan yoksunluk hali emredici nitelikteki oy hakkının istisnasını oluşturduğuna göre, dar yoruma tabi tutulmalıdır. TTK’nın 436. Maddede sayılan haller sınırlı (tahdidi) olarak sayılmış olduğundan, yorum ve örnekseme yoluyla yeni bir oy hakkından yoksunluk hali yaratılamaz. (….1983: s.15-16). İbra kararlarında oy hakkından yoksunluk ise anılan maddenin 2. fıkrası kapsamında ayrıca düzenlenmiştir. Bu husus esasen ibra kararının niteliğinden kaynaklanmaktadır. Zira, bir kimse kendi kendini ibra ederek sorumluluktan kurtulamayacağı gibi, kendi kendisine karşı güven de duyamaz. (…, 1983, s.122; Şener, O.H. (2017) Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, Ankara: Seçkin Yayıncılık) Bu maddede açıkça şirket yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda oy kullanamayacağı belirtilmiştir. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, 436/1. Fıkrasında yönetim kurulu üyelerinin sayılan yakınlarına yer verilmemiştir. Yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisine sahip kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy hakkından yoksun oldukları halde, birinci fıkrada sayılan yakınları nasıl ki yönetim kurulu üyesi seçiminde oy kullanabiliyorsa ibra kararında da oy kullanabilir. (Akday Güney, N. 2016-Anonim Şirket Yönetim Kurulu, İstanbul: Vedat Kitapçılık, s.441; Helvacı, M., 1995, Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul: Beta Yayıncılık, s.104.; Pulaşlı, H.2015, Şirketler Hukuku Şerhi, C.2, s.1477, Ankara: Adalet Yayınevi) Çünkü ibra, pay sahibi ile şirket arasında şahsi bir iş veya işlem oluşturmayacağı gibi, yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasında hiçbir iş şahsi sayılamaz ve yönetim kurulu üyesi şirket açısından üçüncü bir kişi olarak bulunmaz. (Helvacı, 1995, s.104) Kaldı ki, yönetim kurulu üyesi pay sahipliği hakkının vermiş olduğu yönetime katılma hakkının sonucu olarak yönetime katılmış bulunmaktadır ve burada şirket ile yönetim kurulu üyesinin menfaatleri de çatışmaz. (…, 1983, s.115.) Somut olayda, dava dışı … … AŞ, davalı anonim şirkette %55 pay sahibi olduğuna göre oy hakkı sahibi olduğu tartışmasızdır. Davalı şirketin yönetim kurulu üyesi …’nun aynı zamanda işbu pay sahibi anonim şirketin tek ortağı ve yöneticisi olması sebebiyle, şirkette pay sahibi olan … … AŞ’nin, TTK’nın 436/2. Maddesindeki istisnai kuralın, bu maddede düzenlenmeyen yeni bir oydan yoksunluk hali yaratacak şekilde genişletici yoruma tabi tutularak, pay sahibi şirketin adı geçen yönetim kurulu üyesinin ibrasında oy kullanamayacağı kabulü mümkün değildir. Şayet, kanun koyucunun amacı TTK’nın 436. Maddesinin 1. Fıkradaki gibi olsaydı, o zaman ikinci fıkrayı düzenlemezdi. Kanun koyucunun abesle iştigal etmesi beklenemez. Şu halde TTK’nın 436. maddesinin 2. fıkrasındaki açıkça yönetim kurulu üyelerinin ibrasında alınacak kararlarda sınır çizilerek kimlerin bu kararlara katılamayacağı sınırlayıcı ve dar bir şekilde belirlenmiş olup, bu maddede sadece şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilere açıkça “kendilerine ait paylardan doğan oy hakkını kullanmaları” yasaklandığı gözetilerek oy kullanma hakkı asıl olan davalı şirkette pay sahibi olan dava dışı … … AŞ’nin, davalı şirketin adı geçen yönetim kurulu üyesinin ibrasında oy kullanmasının bu madde kapsamında kaldığı değerlendirilemeyeceğinden, yukarıda yer verilen Yargıtay 11. HD’nin bozma ilamına uyularak davalı anonim şirketin genel kurul gündeminin 3. Maddesine ilişkin iptal isteminin reddine karar verilmesi görüşündeyim. Bu sebeplerle, sayın çoğunluğun aksi yöndeki direnme kararına katılmıyorum. 21/06/2021

….. …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.