Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/506 E. 2023/1546 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/506 Esas 2023/1546 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/506
KARAR NO : 2023/1546

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2021
NUMARASI : 2017/821 Esas -2021/19 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVA : Hisse Devrinin İptali veya Bedelinin Tahsili
DAVA TARİHİ : 28/11/2017

KARAR TARİHİ : 02/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/11/2023

Taraflar arasındaki limited şirket hisse devir sözleşmelerinin iptali, mümkün olmaması halinde bedelinin tazmini istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların da ortağı bulundukları dava dışı …. Şti’ne %25 oranında 50 pay ile ve …. Ltd. Şti.’ne %25 oranında 500 pay ile müvekkilinin ortak olduğunu, söz konusu limited şirketlerin mal varlığından sadece müvekkili hissesine düşen kolektif değerinin 30 milyona yakın olduğunu, müvekkilinin ortak olduğu şirketlerdeki değer artışı karşısında, aileden olmayan müvekkilinin anılan … ve … isimli şirkette bulunan hisselerini müvekkilini tehdit ile üzerlerine devraldıklarını, müvekkilinin bilgisi ve isteği olmadan … ailesinden dava dışı …’ın Ankara 54. Noterliğinden noter katibi …’u arayarak müvekkilinin … ve … şirketleri hisselerinin devir evrakını tanzim ettirdiğini, müvekkilinin bu görüşmeden ve hisse devredeceğinden hiç haberi olmadığını, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde evrakı tanzim eden noter katibi …’un mahkemedeki beyanında hisse devir evrakının … tarafından hazırlanma emrinin verildiğinin, ayrıca noter senedinde bedelinin alındığı yazılı ise de “…’nün parayı aldım” demediğini beyan ve ikrar edildiğini, 04/01/2016 tarihinde müvekkilinin …’de bulunan … Ailesinin şirket yönetim merkezine çağrıldığını ve silah göstererek, dövülerek, ölümle tehdit edilerek ve eline sigara basılarak hisseleri devretmeye zorlandığını, bunun üzerine müvekkilinin şikayetçi olarak ve Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2017/270 Esas sayılı dosyası ile şirket hisselerinin yağması nedeniyle kamu davası açıldığını, bu dava üzerine müvekkilinin arabasının silahla tarandığını ve yine müvekkilinin bu olaydan bir kaç gün önce her iki bacağından silahla vurulduğunu, eğer davayı geri çekmez ise öldürüleceği yönünde tehdit edildiğini ileri sürerek müvekkilinden ikrahla alınan …. Şti.’nin %25 ve -…. Ltd. Şti’ne %25 hisselerinin, devrine ilişkin sözleşmelerin TBK m. 37 vd. maddeleri kapsamında iptali ile müvekkil adına kayıt ve tesciline karar verilmesini, yine terditli olarak bunun mümkün olmaması veya şirket mevcudatının aktarılmış olması durumları gözetilerek şirket hisselerinin yağmalandığı tarih olan 04/01/2016 tarihi itibari ile şirket mevcudatı göz önünde bulundurulduğunda gerçek değeri üzerinden hesaplanacak tazminatın 04/01/2016 tarihinden bu yana işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte muvazaalı olarak hisseleri devralan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar …, …, …, … ve … vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı her ne kadar …. Ltd. Şti.’ne ve … İnş. Taah. İmal. San.ve Tic. Ltd. Şti’ne ait hisselerinin ‘tedhit’ ile ‘bedeli ödenmeden’ devralındığını iddia etmiş ise de söz konusu hisse/devir bedellerinin ödendiğini, bu hususun Ankara 54. Noterliği’nin 04.01.2016 tarihli ve 00052 ve 00053 yevmiye numaralı resmi senet içerikleri ile de sabit olduğunu, şirket hisselerine ilişkin devir/satım işleminin 11.01.2016 tarih ve 8986 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde de usul ve yasaya uygun şekilde ilan edildiğini, devre ilişkin bilgilerin her iki şirketin ticari defterlerinde yer aldığını, davacının ikrarı üzerine hisse devri ve bu devre ilişkin bedelin ödendiğinin noterlik senedi ile ispat edildiğini, senede karşı senetle ispat zorunluluğu çerçevesinde bedelin ödenmediği hususunun ispatının davacıya ait olduğunu, ayrıca Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/270 Esas sayılı dosyasında tanık olarak dinlenen noter baş katibi …’un ifadesinden de anlaşılacağı üzere davacının parayı aldığını açıkça ikrar ettiğini, davacının anılan şirketlerin ve devrettiği hisselerin değerine ilişkin olarak beyanlarının kabul edilebilir olmadığını, ticari ve mali teamüller gereği iş yılını tamamlamamış, üstlendiği işi bitirmemiş, kar-zararını açıklamamış bir şirketin değerinin tespitinin mümkün olmadığını, kaldı ki şirketlerin hisselerinin reel değerinin de davacının iddiasının aksine ancak nominal değerleri kadar olduğunu, davacı tarafça bu dava ile aynı konuda Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/237 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, 02.02.2017 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini fakat dosyanın halen kesinleşmediğini, dolayısı ile anılan bu dosya ile ilgili olarak derdestlik itirazında da bulunduklarını, davacının bu davayı açmakta tamamen kötü niyetli olduğunu, davacının dava dilekçesinde arabasının silahla tarandığından bahsettiğini ve müvekkilleri hakkında bu konuda da şikayette bulunduğunu, lakin atılı suç hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/87381 Soruşturma Numaralı dosyasından kovuşturmaya yer olmadığına kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, davacının hisse devirlerinin baskı, tehdit ve cebir altında gerçekleştiğini iddia ettiğini, fakat davacı ile müvekkiller arasında ticari ilişkiden çok dostane bir ilişki olduğunu, bu sebeple atılı suçun kabulünün mümkün olmadığını, anılan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/270 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, her ne kadar kabul etmemekle birlikte bir an için tehdit ile hisse devrinin gerçekleştiği düşünülse dahi TBK. 39. madde çerçevesinde zamanaşımı itirazında bulunduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkilinin davaya konu şirketlerin hisselerini bazı işlerde taşeronluğunu yapmış olduğu şirket hissedarı …’tan, yapmış olduğu taşeronluk hizmetleri ve diğer ticari faaliyetlerinden doğan alacağına mahsuben devraldığını, müvekkilinin şirket hisselerini aldıktan kısa bir süre sonra diğer şirket hissedarlarının, aile üyeleri dışında başkaca ortaklarla çalışmak istemediklerini beyan ederek müvekkilinin hisselerini devralmak istediğini, müvekkilinin zaten taşeronluğunu yaptığı ve ticari ilişkilerinin iyi olduğu bu kişileri kırmamak için hisselerini devrettiğini, hali hazırda müvekkili ile diğer davalılar arasında devam eden hiçbir ticari bağın da kalmadığını, davacının dava dilekçesinde belirttiği şekilde müvekkilinin diğer davalıların çalışanı konumunda olmadığını, kendisine ait başka bir firmasının olduğunu ve bu firma ile diğer davalıların bazı işlerini taşore ettiğini, yani müvekkili ile diğer davalılar arasında klasik anlamda işçi-işveren ilişkileri bulunmadığını, bunlara ek olarak davacı tarafından ikame olunan davanın esasına bakıldığında huzurdaki davanın diğer davalılara yöneltilmiş olduğunun açıkça görüldüğünü, müvekkil davalının hiçbir zaman diğer davalılara ait şirketlere ortak olmadığını ya da yanlarında çalışmadığını, sadece taşeronluk işlerini yaptığı projelerin bulunduğunu, davaya konu hiçbir şirketin de hissedarı olmadığını, açılan davanın müvekkiline davacı yanın gerçeği yansıtmayan muvazaa iddiasını ispat edebilmek için yöneltildiğini, kaldı ki davacı yanın iddialarının bir an için gerçek olduğunun düşünüldüğünde bile müvekkilinin aynen davacının kendini göstermek istediği gibi mağdur durumunda olması gerektiğini, müvekkilinin şirket hissedarı olmamasına ve hisse devirlerini usule ve yasaya uygun bir şekilde gerçekleştirmiş olmasına rağmen huzurdaki davanın davalısı konumunda olmasının anlaşılabilir bir durum olmadığını, davacı yanın dava dilekçesinde sadece birkaç cümle ile müvekkilinden bahsettiğini ve ona yönelik anlaşılır bir talebinin de olmadığını, davacı yanın borca batık olduğunu öğrendiklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, ağır ceza dosyası içeriğine ve toplanan tüm delillere göre; davacının rızası hilafına, zor kullanılarak, tehditle akdedildiği iddia edilen hisse devir sözleşmesinin iptali, mümkün olmadığı takdirde devir tarihi itibariyle bedelinin tahsili istemiyle açılan davada, derdestlik itirazına konu Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/337 esas-2017/40 karar sayılı ilamı ile davacı tarafından davalılar …, …, … ve … aleyhine ortaklıktan çıkma/çıkarılma isteği ile açılan davada HMK. 150.madde gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği nazara alınarak, eldeki dava ile mezkur davanın konusunun farklı olması ve aynı zamanda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi karşısında davalılar …, …, …, … ve … vekilinin derdestlik itirazının reddine karar verildiği, somut olayda, iddiayı ispat külfeti davacı üzerinde olup, davacı öncelikle ….Ltd. Şti. İle … Yapı…Ltd. Şti.’deki hisselerini davalı …’a iradeyi sakatlayan hallerden olan tehdit ile devrettiğini/devretmek zorunda kaldığını ispat etmesi, müteakiben anılı ispat külfetini yerine getirdikten sonra …’a devrettiği hisseleri devralan davalı … ile …’den yine aynı hisseleri devralan davalılar …, … ve …’ın devraldıkları hisselerin davacı tarafından tehdit ile devredilmek zorunda kaldığını bildiklerini ispatla yükümlü olduğu, öncelikle TBK.nun 39 maddesinde (818 sayılı BK.nun 31 mad.) irade bozukluğuna dayalı olarak açılan davalarda 1 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüş olup, dava tarihinden önce davacının 10.02.2016 tarihinde müşteki sıfatıyla savcılığa verdiği şikayet dilekçesinde davaya konu hisse devir sözleşmelerinin kendisine zorla imzalatıldığı iddiasında bulunduğu, müeakiben iş bu davayı ise 28.11.2017 tarihinde açtığı, bu durumda davacının şikayette bulunduğu tarih itibariyle korkunun etkisinin geçmiş sayılması ve bu tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü sürenin hesaplanmasının gerektiği kabul edilerek 10.02.2016 şikayet tarihi ile 28.11.2017 dava tarihi arasında 1 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesi ile davaya konu hisseleri sözleşme ilişkisi çerçevesinde devralan davalılar …, …, …, … ve … aleyhine açılan davanın reddi gerektiği, her ne kadar davaya konu olan davacıya ait hisseleri hisse devir sözleşmesi ile devralmayan davalı … … aleyhine de davacı tarafından söz konusu hisse devir sözleşmelerinin kendisine zorla imzalattırıldığı iddiası ile haksız fiil hükümlerine göre zarardan sorumlu tutarak işbu davayı açmış ise de, davacının iddiaları doğrultusunda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/27512 soruşturma numaralı iddianamesi ile davalı … dışındaki tüm davalılar aleyhine açılan kamu davasında Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/270 esas-2018/309 karar sayılı ilamı ile tüm sanıklar hakkında ayrı ayrı CMK. 223/2-e maddesi uyarınca beraat kararı verildiği ve ilamın kesinleştiği, yine mahkeme huzurunda dinlenilen davacı tanıkları … ve …’in devir sözleşmesinin imzalandığı aşamada olay yerinde bulunmadıklarını beyan ettikleri, yine davacı tanığı …’nün Ağır Ceza Mahkemesinde tanık sıfatıyla dinlenmesi ve olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisinin olmadığını ifade etmesi karşısında mahkemenin 19.09.2019 tarihli celse ara kararı ile anılı tanığın dinlenilmesinden vazgeçildiği, davalı tanıklarından … ve …’nün ise mahkemenin 21.01.2021 tarihli celsesinde davacı asilin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na vermiş olduğu 10.02.2016 tarihli ifadesinde olaya ilişkin tanığının olmadığını açıkça beyan etmesi karşısında her iki tanığın ifadesinin tespitinin hükmün esasına etkili olmayacağı kabul edilerek dinlenilmelerinden vazgeçildiği, bu suretle tanık ifadeleri ve kesinleşen Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi ilamı doğrultusunda davacının hisse devir sözleşmesini tehdit altında imzaladığını ve davalı … …’ın eyleme iştirak ettiğini ispat edemediği gerekçesiyle tüm davalılar yönünden ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkiline karşı davalıların baskı ve tehditlerinin yıllardır devam ettiğini, müvekkilinin korkusunun giderek ve şiddetle arttığını, ağır ceza mahkemesinde dava açıldıktan sonra müvekkilinin aracının 2017 yılı mayıs ayında kimliği belirsiz kişilerce kurşunlandığını, 16.11.2017 tarihinde müvekkilinin evinin otoparkında sağ ve sol bacağından silahla ciddi şekilde yaralandığını, dolayısıyla müvekkilinin savcılığa şikayet için başvurduğu 10.02.2016 tarihinden itibaren eldeki davanın açıldığı tarih itibarıyla 1 yıllık sürede korkunun geçtiği yönündeki ilk derece mahkemesi gerekçesinin yerinde olmadığını, ölümle tehdit ve silahlı saldırı altındayken müvekkilinin dava açamadığını, sadece müvekkilinin değil Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/14602 Hz. Sayılı soruşturma dosyasında … adlı kişinin mal varlığına yönelik davalıların benzer eylemlerden dolayı intiharına neden olmaktan soruşturma açıldığını, müvekkiline de senin sonun … gibi olacak şeklinde açıkça tehditlerin yöneltildiğini, davalılar hakkında memura rüşvet vermek suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/34843 soruşturma no’lu dosyanın yürütüldüğünü, mahkemece eksik inceleme yapıldığını, hisselerin rayiç değerleri ile devredilip devredilmediğinin dahi araştırılmadığını, milyonluk hisselerin düşük meblağlarla piyasa değerinin 1/40’ına devrinin söz konusu olamayacağını, devir tarihinde müvekkilinin her iki şirketteki hisselerinin toplam değerinin 30.000.000,00 TL olduğunu, devir sözleşmelerindeki devir bedellerinin gerçek değerlerinin çok altında kaldığı gözetilerek ahlaka aykırı olduklarının kabulü ile iptali gerektiğini, bu durumda kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi ahlaka aykırı sözleşmelerin iptali için hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman dava açılabileceğini, davalı …’in dava konusu şirketlerin hisselerini bedel ödemeksizin devraldığını kabul ettiğini, adı geçen davalının söz konusu şirketlerin 525.000,00 TL tutarındaki hisse devir bedelini devraldığı … …’a ödemeden işbu hisseleri devraldığını beyan ettiğini, bu beyanın HMK’nın 188. Maddesi gereği mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğunu, ilk derece mahkemesince şirket hisse devir işlemlerini gerçekleştiren Ankara Noter baş katibi … hakkında da her hangi bir değerlendirme yapılmadığını, ağır ceza mahkemesindeki ifadesinde …’un ifadesinde “davacının paramı aldım diye açık bir şey söylemedi” şeklinde beyanda bulunduğunu, şirket hisse devir bedeli karşılığında verildiği iddia olunan 525.000,00 TL ye ilişkin hiçbir delil ibraz edilmediğini, … müvekkiline hisse devir bedeli olarak ödeme yapmak için … … AŞ’den aynı tutarda avans çektiğine ilişkin şirket defterlerinde yer alan kayıtlara dayanıyorsa da aile üyesi ve şirket ortağı olan … …’ın her zaman şirket defterlerinde keyfi düzenlemeler yapabileceğini, elden alındığı varsayımının da hayatın olağan akışına uygun olmadığını, müvekkili lehine olan tanık ifadelerinin dikkate alınmadığını, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/270 Esas sayılı dava dosyasında 16.03.2016 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesi alınan …’in beyanlarından açıkça müvekkiline baskı ve tehdit uygulandığının anlaşıldığını ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının ortağı bulunduğu dava dışı limited şirketlerin hisselerinin değerinin çok altında bir bedelle ve ikrah altında devrettiği iddiasıyla hisse devir sözleşmelerinin iptali ile adına kayıt ve tescili, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Öncelikle bir kısım davalılar vekilinin derdestlik itirazına konu Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.02.2017 tarihli 2016/337 esas-2017/40 karar sayılı ilamı ve bu dosyaya ait dava dilekçesi incelendiğinde; davacı tarafından 14.03.2016 tarihinde … Yapı Taahhüt İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Firmasındaki ve … İnşaat Taah. İmalat San. Ve Tic. Ltd. Şti’deki hisselerinin devrinin gabin nedeni ile iptaline ve adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde devrin geçerli olmaması nedeniyle ortaklığının devam ettiğinin tespitine, kabul edilmemesi halinde reel değerlerinin tespiti ile tarafına ödenmesi istemiyle davalılar …, …, … ve … aleyhine açılan davada davacı tarafından noksan harcın tamamlanmaması sebebiyle HMK. 150.madde gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği gözetildiğinde, eldeki dava ile söz konusu davanın konularının farklı olduğu ve aynı zamanda o davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmış olmakla ilk derece mahkemesince davalılar …, …, …, … ve … vekilinin derdestlik itirazının reddine karar verilmesi yerindedir.
Dosya kapsamında yer alan ticaret sicil kayıtlarından; davacı …’nün, ….Ltd. Şti.’deki 50 paya isabet eden hissesini Ankara 54. Noterliği’nin 04.01.2016 tarih ve 00052 yevmiye numaralı limited şirket hisse devir sözleşmesi ile davalı …’a, davalı …’ın Ankara 54. Noterliği’nin 18.01.2016 tarih ve 2501 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile ….Ltd. Şti.’deki 100 paya isabet eden hissesini davalı …’e, davalı …’in Ankara 54. Noterliği’nin 25.02.2016 tarih ve 5482 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile ….Ltd. Şti.’deki 100 paya isabet eden hissesinin 50 payını davalı …’a, 50 payını ise …’a devrettiği, yine davacı …’nün … Yapı…Ltd. Şti.’deki 500 paya isabet eden hissesini Ankara 54. Noterliği’nin 04.01.2016 tarih ve 00053 yevmiye numaralı limited şirket hisse devir sözleşmesi ile davalı …’a, davalı …’ın Ankara 54. Noterliği’nin 18.01.2016 tarih ve 2500 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile … Yapı…Ltd. Şti.’deki 500 paya isabet eden hissesini davalı …’e, davalı …’in Ankara 54. Noterliği’nin 25.02.2016 tarih ve 9483 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile … Yapı…Ltd. Şti.’deki 500 paya isabet eden hissesinin 100 payını davalı …’a, 200 payını …’a, 200 payını …’a devrettiği, davalı … …’ın Ankara 54. Noterliği’nin 14.01.2016 tarih ve 01836 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile … Yapı…Ltd. Şti.’deki …’a ait 500 paya isabet eden hisseyi devraldığı, davalı … …’ın davacıdan veyahut davacının hisse devri yaptığı gerçek kişilerden … Yapı…Ltd. Şti. Ve ….Ltd. Şti. Yönünden hisse devri yolu ile pay elde etmediği, 24.03.2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi örneğine göre; 18.03.2016 tarihinde …Ltd. Şti.’nin …Ltd. Şti’yi devralmak suretiyle birleştiği, davacının birleşmeden önce … İnşaat Taahhüt İmalat Sanayi ve Tic. Ltd. Şti’de 20.000,00 TL karşılığı 40 payın sahibi bulunduğu, birleşme sonucu anılan şirketin ortaklarının 40 pay sahibi …, 40 pay sahibi …, 40 pay sahibi … ve 40 pay sahibi oldukları yeni şekli ile birleşmeden sonra 3.810.000,00 TL sermaye karşılığı 7620 paylı şirketin ortaklarının 1905 pay ile …, 1905 pay ile …, 1905 pay ile … ve 1905 pay ile … oldukları anlaşılmıştır.
Dava konusu davacının ortağı olduğu limited şirket hisselerinin kendisine tehditle devrettirildiği iddiası ile ilgili olarak davalılar hakkında 10.02.2016 tarihinde şikayetçi olması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma sonunda 2016/27512 soruşturma numaralı iddianame ile davalı …, …, …, …, … … ve dava dışı … hakkında nitelikli yağma suçundan dolayı kamu davası açıldığı, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/270 esas-2018/309 karar sayılı ilamı ile tüm sanıklar hakkında ayrı ayrı CMK. 223/2-e maddesi uyarınca delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği, ilamın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi’nin 2018/3043 esas-2019/1027 karar sayılı ilamı ile istinaf isteğinin esastan reddine ve Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 2020/1858 esas-2020/3950 karar sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın onanmasına karar verilmesi suretiyle kesinleştiği, görülmüştür.
Somut olayda, davacı dava dışı …Ltd. Şti. İle …Ltd. Şti isimli limited şirketlerdeki %25’şer paylarının, davalılarca tehdit edilmesi neticesinde davalı …’a hisselerin gerçek değerinin çok altında bir bedel üzerinden devrettiğini, davalı … dışındaki diğer davalıların sanık sıfatıyla Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıklarını ileri sürerek ikrah hukuki nedenine dayanmak suretiyle limited şirketlerde hisse devir sözleşmelerinin iptali ile hisselerin davacı adına kayıt ve tesciline, mümkün olmadığı takdirde tazminatın ödenmesi istemleri eldeki davayı açmıştır. Davacının dava dışı …Ltd. Şti’deki 50 payının 25.000,00 TL karşılığında, … Ltd. Şti’deki 500 payının 500.000,00 TL karşılığında 04.01.2016 tarihli noter devir sözleşmeleriyle davalı …’a devrettiği, devir sözleşmelerinin imzalandığı tarihte yapılan anılan şirketlerin genel kurul toplantılarına katılarak hisse devrini onayladığına dair karara iştirak ettiği, hisse devir bedellerini nakden ve peşin olarak aldığının noter hisse devir sözleşmelerinde belirtildiği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bir kısım davalılar vekili davacıya devrettiği şirket hisselerinin nominal değerlerinin ödendiğini, davacı ile davalılar arasında dostane bir ilişkinin bulunduğunu, davanın 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının tehdit edilmediğini savunmuş, davalı … vekili ise; dava konusu şirketlerin ortağı olmadığını, davalı …’dan dava konusu şirketlerin üstlendiği işlerin taşeronluğunu yerine getirmesi karşılığında söz konusu hisselerin kısa bir süre için kendisine devredildiğini, 1 ay sonra da hisseleri şirketlerin ortaklarına devrettiğini, davacının muvazaa iddiasına dayalı olarak kendisine işbu davayı yönelttiğini savunmuştur.
Eldeki davada davacı %25’er ortağı olduğu dava dışı …Ltd. Şti. İle … Ltd. Şti.’deki hisselerinin, aynı zamanda sanık sıfatıyla Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde nitelikli yağma suçundan yargılanarak beraat eden işbu davada davalı … dışındaki davalılarca tehdit edilerek zorla davalı …’a devrettirildiği ileri sürülerek hisse devir sözleşmelerinin iptaline olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkin olup tehdit hukuki sebebine dayalı olarak açılan işbu davada uyuşmazlık davalı … dışında kalan diğer davalılar yönünden öncelikle TBK’nın 39. Maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürede açılıp açılmadığı, davalı … yönünden ise davacıyı tehdit ederek hisse devir sözleşmelerini imzalatıp imzalatmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Gerçekten de dosya kapsamında yer alan ceza dosyasında davacının dava konusu limited şirketlerdeki hisselerinin davalılarca tehdit edilmesi sonucunda devrettiği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 10.02.2016 tarihinde davalılar …, …, … ve … aleyhine şikayette bulunmuş, bunun üzerine anılan Başsavcılık tarafından adı geçenler hakkında sanık sıfatıyla üzerilerine atılı nitelikli yağma suçundan düzenlenen iddianame ile Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2017/270 Esas sayılı kamu davası açılmış, davalı-sanıklar yargılama sonunda delil yetersizliğinden beraat etmiş, beraat kararı istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Davacı eldeki davada da TBK’nın 39. Maddesinde düzenlenen tehdit hukuki nedenine dayanmış olup, işbu maddede düzenlendiği üzere korkunun ortadan kalktığı 1 yıllık hak düşürücü sürede davacının dava konusu limited şirket hisse devir sözleşmeleriyle bağlı olmadığını bildirmesi gerekir. Şu halde davacı, eldeki davanın açıldığı 28.11.2017 tarihinden önce, dava konusu olayla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 10.02.2016 tarihinde başvurarak şikayette bulunabildiğine göre, korkunun bu tarihte kalktığının kabulü gerekir. Bu durumda davanın açıldığı tarih itibarıyla 1 yıllık hak düşürücü süre dolmuş bulunmaktadır. Davacı vekili ise, ağır ceza mahkemesinde dava açıldıktan sonra dosyada takipsizlik kararına konu müvekkilinin aracının 2017 yılı mayıs ayında kimliği belirsiz kişilerce kurşunlandığını, 16.11.2017 tarihinde müvekkilinin evinin otoparkında sağ ve sol bacağından silahla ciddi şekilde yaralandığını, dolayısıyla müvekkilinin savcılığa şikayet için başvurduğu 10.02.2016 tarihinden itibaren eldeki davanın açıldığı tarih itibarıyla 1 yıllık sürede korkunun geçtiği yönündeki ilk derece mahkemesi gerekçesinin yerinde olmadığını, ölümle tehdit ve silahlı saldırı altındayken müvekkilinin dava açamadığını istinaf sebebi olarak bildirmiştir. Davacı taraf, her ne kadar korku altında bulunan müvekkilinin davayı açmakta geciktiğini iddia etmiş ise de bir kısım davalıların derdestlik itirazına konu olan yukarıda belirtilen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.02.2017 tarihli 2016/337 esas-2017/40 karar sayılı açılmamış sayılmasına karar verilen dava, yine davacı … … tarafından, …. Şti. Firmasındaki ve … İnşaat Taah. İmalat San. Ve Tic. Ltd. Şti’deki hisselerinin devrinin gabin nedeni ile iptaline ve adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde devrin geçerli olmaması nedeniyle ortaklığının devam ettiğinin tespitine, kabul edilmemesi halinde reel değerlerinin tespiti ile tarafına ödenmesi istemiyle davalılar …, …, … ve … aleyhine 14.03.2016 tarihinde açılabilmiş olduğu gözetildiğinde, davacının korku altında kaldığından işbu davayı açamadığına dair istinaf sebebine itibar edilmemiştir.
Öte yandan ceza davasında sanık sıfatıyla yargılanmayan davalı … aleyhine de tehdit hukuki nedenine dayalı olarak dava konusu limited şirket hisselerinin devredildiği iddiasıyla dava yöneltilmiştir. Bu bağlamda davacı vekili tehdit olgusunu kanıtlamak için 28.09.2018 havale tarihli tanık listesinde bildirdiği tanıkların dinlenilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince 19.09.2019 tarihli celsede dinlenilen tanıklar … ve …, hisse devri sırasında olay yerinde bulunmadıklarını, görgüye dayalı bir bilgilerinin bulunmadığını bildirmişlerdir. Yine davacı tanığı …’nün Ağır Ceza Mahkemesinde tanık sıfatıyla dinlenmesi ve olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisinin olmadığını ifade etmesi karşısında mahkemenin 19.09.2019 tarihli celse ara kararı ile anılı tanığın dinlenilmesinden vazgeçildiği, davalı tanıklarından … ve …’nün ise mahkemenin 21.01.2021 tarihli celsesinde davacı asilin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na vermiş olduğu 10.02.2016 tarihli ifadesinde olaya ilişkin tanığının olmadığını açıkça beyan etmesi karşısında her iki tanığın ifadesinin tespitinin hükmün esasına etkili olmayacağı kabul edilerek dinlenilmelerinden vazgeçildiği, bu suretle tanık ifadeleri ve kesinleşen Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi ilamı doğrultusunda davacının hisse devir sözleşmesini tehdit altında imzaladığını ve davalı … …’ın eyleme iştirak ettiğini ispat edemediği gerekçesiyle tüm davalılar yönünden ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Diğer taraftan TBK’nın 39. Maddesi gereği 1 yıllık hak düşürücü geçtikten sonra eldeki davanın açılmış olması, dava konusu hisse devir sözleşmelerinin onanmış olduğu anlamına gelse bile aynı maddenin 2. Fıkrası hükmü gereği davacının tazminat isteme hakkına engel oluşturmaz. Nitekim eldeki davanın da limited şirket hisse devirlerinin iptali ile davacı adına kayıt ve tescili olmadığı takdirde zararın tazminat olarak giderilmesi istemleriyle HMK’nın 111. Maddesi gereği terditli olarak açılmış olduğu gözetilerek inceleme yapılması gerekir. Ne var ki somut olayda tüm dosya kapsamı itibarıyla tehditin (korkutmanın) varlığı davacı tarafça kanıtlanamamıştır. Kaldı ki davacı dava dilekçesinde tehdit (korkutma) hukuki sebebine dayanmış olup edimler arasındaki aşırı nispetsizlik olgusuna dayanmamıştır.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,

2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması gereken 269,85 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 233,95 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/11/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.