Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/48 E. 2022/1184 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/48 Esas 2022/1184 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/48
KARAR NO : 2022/1184

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI : 2018/128 Esas 2020/458 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/01/2018
KARAR TARİHİ : 06/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/11/2022

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait ve davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, hasar bedelinin davalı tarafından ödenmediğini belirterek şimdilik 5.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında talebini toplam 23.468,72 TL’ye artırmıştır.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortalının ihbar yükümlülüğüne uymadığını, müvekkiline gerçeği yansıtmayan ihbarda bulunduğunu, aynı zamanda sigortadan tazminat alabilmek için kötüniyetli olarak hareket ettiğini, davacının talebinin teminat dışı olduğunu, davacının gerçek zararı ispatlamakla yükümlü bulunduğunu, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu, olay tarihinden itibaren avans faizi talebinin yerinde olmadığını, dava tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunun denetime ve dosya kapsamına uygun olduğu, hükme esas alındığı, hasar bedelinin rapor ile belirlendiği, oluşan hasarın davalı tarafından poliçe kapsamında karşılanması gerektiği, mevcut delil durumu dikkate alındığında davalının hasarın sigorta teminatı dışında kaldığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 23.468,72 TL’nin 14/11/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davayı aydınlatmaya yönelik tanık dinlenmesi talebinin reddinin silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğunu, kolluk kuvvetleri tarafından olay görgü ve tespit tutanağı düzenlendiğini, yetkili memurlarca hasarın kaza yerinde meydana gelmediğinin belirtildiğini, hasar ile kazanın uyumsuzluğu sebebiyle hasar başvurusunun reddedildiğini, kazanın iddia edilen tarihten önce gerçekleştiğini, hasar ile olay yerinin birbirini tutmadığını, kasko poliçesi tanzim edildikten 5 gün sonra aracın tek taraflı maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, araştırma raporunda sigortalı araçtaki hasarların olay yerinde oluşamayacağı, kazanın gerçek olup olmadığıyla ilgili ilçe merkezinde vatandaşların olumsuz yönde duyum aldıklarını da araştırmacılara ilettikleri, hasarın daha önce başka bir yerde oluştuğu, kasko poliçesi düzenlendikten sonra kaza yeni olmuş gibi görevlilere gece görgü tespit tutanağı tanzim ettirildiğine ilişkin kanaat bildirildiğini, raporda ayrıca tutanağı düzenleyen polislerden birinin araştırma raporunu hazırlayan kişiye raporu tanzim ettikten sonraki gün aracın daha önce kaza yaptığını ve kasko poliçesi düzenledikten sonra kaza yeni olmuş gibi kendilerine ihbar edildiğine dair ilçe merkezinde duyum aldıklarını ifade ettiğini, baş polis memuruyla yapılan görüşmede de ihbarın gündüz yapılmış olması halinde aracın bu şekilde bir trafik kazası olayına karıştığına inanmadığı için tecrübelerine dayanarak rapor tutmayacağını, gece görevli olan memur arkadaşlarına ihbar yapıldığı için olay yerine intikal etmek zorunda olduklarını, ancak trafik kazası tecrübeleri olmadığından olayı tam olarak araştırıp incelemeden görgü tespit tutanağı tanzim ettiklerini açıkladığını, hayatın olağan akışında kaza yapan ve bu nedenle alacağı olan birinin delilleri imha etmesinin söz konusu olamayacağını, araç sürücüsünde kazaya ilişkin fotoğraf olmadığını, acentenin fotoğraf çektiği ve sonrasında sildiği bilgisinin alındığını, davacının aracının iki poliçesi arasında yaklaşık 4 buçuk yıl vade boşluğu olduğunu, sunulan bağımsız ve tarafsız ekspertiz raporunun delil niteliği taşıdığını, hasarın olay yerinde meydana gelip gelmediğinin aydınlatılmasının ancak tutanağı düzenleyen polis memurları dinlenilmek suretiyle mümkün olduğunu, mahkemece memurların dinlenilmesine karar verildiği halde ara karardan dönülerek mevcut belgelere göre karar verilmesi yoluna gidildiğini, tanıklar dinlenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, tazminat miktarının fahiş olarak hesaplandığını, sigortalı araca pert total prosedürünün uygulanmasının mümkün olmadığını, sigortalının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, aracın sovtaj değerinin daha yüksek olup, bilirkişilerce hesaplanan sovtaj değerinin kabulünün mümkün bulunmadığını, faiz türü ve başlangıcının haksız olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Dava Ankara 14. Tüketici Mahkemesinde açılmış olup, anılan mahkemenin 2018/8 Esas 2018/10 Karar sayılı görevsizlik kararının kesinleşmesi ve davacı vekilinin süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi üzerine Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek, eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kasko sigortalı aracın hasarlı fotoğrafları, kasko sigorta poliçesi, ekspertiz raporu, sigortalı araç ruhsatı, olay görgü ve tespit tutanağı, yargılama aşamasında makine mühendisi bilirkişiden alınan 13/11/2019 tarihli bilirkişi raporu, 26/08/2017 tarihli araştırma raporu, sigortalı araç sürücüsünün kollukta alınan ifadesi, sigorta acentesinin 11/08/2017 tarihinde davalı … şirketine gönderdiği yazı sureti, davacının başvurusu üzerine davalı tarafından verilen 14/11/2017 tarihli cevap dosya içerisinde yer almaktadır.
Yargılama aşamasında olay görgü ve tespit tutanağı altında imzası bulunan kolluk görevlilerinin tanık olarak dinlenmesi için yazılan talimatlar bila ikmal iade edilmiş, mahkemece tutanak tanıkları dinlenmeden dosyada yer alan mevcut deliller kapsamında karar verilmiştir.
Sigortalı araç üzerinde keşfen yapılan inceleme ile alınan bilirkişi raporunda özetle; sigortalı araçta KDV hariç 44.002,12 TL hasar oluştuğu, kaza tarihi itibarıyla hasar miktarının KDV hariç 31.293,14 TL olduğu, sovtajın rapor tarihi itibarıyla 20.000,00 TL, kaza tarihi itibarıyla 14.223,47 TL olduğu, araç rayiç değerinin rapor tarihinde 53.000,00 TL, kaza tarihinde 37.692,19 TL olduğu, sigortalı aracın pert total kabul edildiği, fotoğrafların siyah beyaz olması, kaza sonrası hemen keşif yapılamaması nedeniyle kazanın olay yerinde meydana gelip gelmediğine yönelik bir kanıya varılmadığı, aracın yüksek kesimden dört tekerinin üzerine düşmesi nedeniyle hasarlanmalar olduğunun görüldüğü, davacının ifadesinde aracın yoldan çıkarak dere yatağına düştüğünü beyan ettiği, ifade ile hasar oluşumunun paralel olduğu tespit edildiği belirtilmiştir.
Dosya içerisinde yer alan araştırma raporunda, olay yerinde asfalt zemin üzerinde, çevresinde, araç üzerindeki lastiklerin yarılma şeklindeki hasarı oluşturacak ön tamponda oluşan hasarları oluşturacak cisimlerin (taş, kum yığını vs.) olmadığının görüldüğü, kazanın belirtilen mevkide olsa aracın uçtuğu iddia edilen dere yatağındaki bitki örtüsünde asfalt ile yol arasındaki şarampol, ham toprak üzerinde oluşması gereken aracın çarpmasından dolayı ezilme, yırtılma ve dağılma şeklindeki deformenin olmadığı, tutanağı düzenleyen polislerin olumsuz yönde duyum aldıklarını kendilerine belirttikleri, hasarın daha önceden başka bir yerde oluştuğu, kasko poliçesi düzenlendikten sonra kaza yeni olmuş gibi görevlilere gece görgü tespit tutanağı tanzim ettirildiği belirtilmiştir.
Acente tarafından davalıya hitaben gönderilen yazıda acentelik tarafından kasko poliçesi tanzim edilirken aracın görüldüğü, ancak fotoğraf alınmadığı, araçta poliçe yapılırken hasarın mevcut olmadığı bildirilmiştir.
Sigortalı araç sürücüsü kolluk ifadesinde virajı dönme esnasında yolun bozuk olmasından ötürü direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun içinde bir tur aracıyla döndüğünü, ardından yolun sol tarafındaki şarampole düştüğünü beyan etmiştir.
Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen olay görgü ve tespit tutanağında sigortalı araç üzerindeki hasar olay mahallinde tespit edilmiştir.
Davacı yan kasko sigortalı aracın trafikte seyir halinde iken tek taraflı karıştığı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, aracın pert olduğunu, davalının hasar bedelini karşılamadığını iddia etmiş, davalı yan ise davacının talebinin teminat dışı olduğunu, davacının gerçek zararının ispatlamakla yükümlü bulunduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalı sigortacının rizikonun sigorta teminatı dışında kaldığını ispatlamayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının aracının trafikte seyir halinde iken tek taraflı karıştığı trafik kazası sonucu hasara uğradığı, davalının davacı aracının kasko sigortacısı olduğu, hasar bedelinin davalı tarafından karşılanmadığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, hasarın kaza yerinde meydana gelip gelmediği, hasar ile kazanın uyumlu olup olmadığı, hasar ile olay yerinin birbirine tutup tutmadığı, kasko sigortalı araçta meydana gelen hasarın kasko poliçesi teminatı kapsamında bulunup bulunmadığı, teminat kapsamında ise miktarı, davacının hasar bedelini davalıdan talep edip edemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davalı yan cevap dilekçesinde ve aşamalarda hasarın kaza yerinde meydana gelip gelmediğini, hasar ile kazanın uyumsuz olduğunu, hasarın davacı aracının kasko sigorta poliçesi bulunmadığı dönemde, daha önce başka yerde meydana geldiğini, kasko poliçesi düzenlendikten sonra kaza meydana gelmiş gibi işlem yapıldığını, hasar bedelinin kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında bulunmadığını savunmuştur.

Anılan savunma karşısında somut uyuşmazlıkta ispat külfeti davalı … üzerinde olup, davalı yan dava konusu hasar bedelinin kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığını, hasarın kasko sigorta poliçesi düzenlenmeden önce başka bir yerde gerçekleştiğini usulüne uygun delillerle ispatlamakla yükümlüdür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporunda, fotoğrafların siyah beyaz olması, kaza sonrası hemen keşif yapılmaması nedeniyle kazanın olay yerinde meydana gelip gelmediği konusunda herhangi bir kanıya varılamadığı, aracın yüksek kesimden dört tekerinin üzerine düşmesi nedeniyle hasarın meydana geldiği, davacının ifadesinde aracın yoldan çıkarak dere yatağına düştüğünü beyan ettiği, ifade ile hasar oluşumunun paralel olduğu, davacı aracının pert total olup, kaza tarihi itibarıyla araç rayiç değerinin 37.692,19 TL, sovtaj bedelinin 14.223,47 TL olduğu tespit edilmiştir. Alınan rapor ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir.
Yargılama aşamasında 12/07/2017 tarihli olay görgü ve tespit tutanağını düzenleyen tutanak tanıklarının dinlenmesine karar verilmiş, yazılan talimatların tutanak tanıklarının tayinlerinin çıkması nedeniyle bila ikmal iade edilmesi üzerine mahkemece ara karardan dönülerek mevcut belgelere göre karar verilmiştir. Tutanak tanıkları tarafından düzenlenen olay görgü ve tespit tutanağında davacının kasko sigortalı aracı üzerindeki hasar tespitine yer verilmiş, kazanın sigortalı aracın kazalı halde bulunduğu yerde meydana gelip gelmediği noktasında herhangi bir incelemeye yer verilmemiştir. Bir başka anlatımla, tutanak tanıklarının bu yönde bir tanıklıkları bulunduğuna ilişkin tutanakta herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Gelinen aşamada tutanak tarihinin üzerinden geçen süre, tutanak tanığı olan kolluk görevlilerinin görevleri gereğince benzer birçok kazaya ilişkin tutanak tanıklarının bulunduğu da düşünüldüğünde mahkemece tutanak tanıklarının dinlenmesine ilişkin ara karardan dönülmesi usul ekonomisine uygun görülmüştür.
Öte yandan, kaza tarihinde, kaza mahallinde kazaya ilişkin çekilen renkli herhangi bir fotoğraf bulunmamaktadır. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda da dosyada bulunan fotoğrafların siyah beyaz olması ve kazadan hemen sonra keşif yapılmaması nedeniyle kazanın olay mahallinde meydana gelip gelmediğine yönelik herhangi bir kanaat bildirilmemiştir.
Kazanın kaza tarihinden ve kasko sigorta poliçesi düzenlenmeden önce başka bir yerde meydana geldiğini ispata yarar somut bir bilgi ve belge sunulmamıştır. Bu durumda davalı hasarın kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamına girmediğini usulüne uygun delillerle ispatlayamadığından davacı zararının teminat kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
Alınan bilirkişi raporu ile kasko sigortalı aracın araçtaki hasar miktarı, kaza tarihindeki rayiç ve sovtaj bedelleri ayrıntılı, denetime elverişli şekilde tespit edilmiştir. Dosya kapsamından araç sovtajının davacı sigortacıda kaldığı anlaşıldığından davalı sigortalı aracın kaza tarihindeki rayiç değeri ile sovtaj değeri arasındaki zarar miktarından sorumlu olacaktır.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı hasarın kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamına girmediğini usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunun ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte bulunduğu gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan davacı yan dava dilekçesinde hüküm altına alınan alacağa avans faizi işletilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık TTK’da düzenlenen ve mutlak ticari işlerden olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda mahkemece hüküm altına alınan tazminata avans faizi işletilmesine karar verilmesi de usul ve yasaya uygundur (Emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 30/09/2013 tarih ve 2013/10862 Esas 2013/13042 Karar).
Davalı vekilinin faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf itirazına gelindiğinde, TTK’nun 1427. maddesinde, sigorta bedelinin rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her halde 1446. maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı belirtilmiş, aynı maddenin 4. bendinde borç muaccel olunca sigortacının ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşeceği belirtilmiştir (Emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 13/11/2017 tarih 2016/19039 Esas 2017/10425 Karar, 01/03/2018 tarih 2017/1161 Esas 2018/1453 Karar).
Dava konusu kaza 11/07/2017 tarihinde meydana gelmiştir. Davalının daha önce tazminat talebini reddettiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığından kaza tarihinden itibaren ihbara ilişkin 5 iş günü ve bu sürenin sona ermesinden sonra hesaplanacak 45 günün sonunda davalı 20/09/2017 tarihinde temerrüte düşecektir. Mahkemece ise davalının, davacının tazminat talebini reddettiği 14/11/2017 tarihi temerrüt ve faiz başlangıç tarihi olarak esas alınmıştır. Hal böyle olunca mahkemece, faiz başlangıç tarihinin 20/09/2017 olarak esas alınması gerekirken 14/11/2017 tarihinin esas alınması hatalı ise de, bu husus istinaf kanun yoluna başvuran davalı lehine olduğundan eleştirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 1.603,15 TL harçtan peşin alınan 401,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.202,15‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 06/10/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.