Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/468 E. 2023/28 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/468 Esas 2023/28 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/468
KARAR NO : 2023/28

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/12/2020
NUMARASI : 2018/830 Esas 2020/737 Karar
DAVACILAR :
DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ :
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 14/09/2018
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2023

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirkette %10 pay sahibi olduklarını, davalı şirketin 18/07/2018 tarihinde yapılan 2007-2017 yılına ait olağan genel kurulunda; 5 ve 6. Maddelerde alınan kararlara çıkarılan bilançonun yapılacak yatırıma ilişkin olması nedenleriyle 7. Gündem maddesinde alınan karara; daha önce verilen bilançonun geri alınarak yeni bilanço verilmesinin kayıtlarla oylanmış olduğunu göstermesi, borçelik İspanya ve borçelik İtalya firmalarını ortaklık adına değil, şahsı adına kurarak davalı şirket aleyhine işlem yapılması, kasa hesabında belgesiz ve gerçeğe aykırı harcamaların yapılmış olması, genel kurul kararı olmadan 6736 s.y. faydalanılarak kişisel harcamalarda kullanılan bu paraların aklanmış olması, bu nedenle şirket yöneticisi hakkında sahtecilikten suç duyurusunda bulunulmuş olması, …’nın aynı zamanda …’nın ortakları arasında yer almasının TTK m.436 ve m.619 da tanımlanan oyda yoksunluk halini oluşturması, bu durumda ibra için oy kullanabilecek ortakların toplam %10 paya sahip …, … ve … olduğunu, davacı müvukkilerinin pay oranının da %10 olduğundan TTK m.620 de belirtilen mevcut oyların çoğunluğu şartının oluşmaması nedenleriyle oy çokluğu sağlanamayacağından müdür seçilemeyecek olması, 8. Gündem maddesinde alınan karara şirket müdürü tarafından kendi şahsi firmaları ile iş yapmasının, haksız rekabet hükümlerine aykırı olması, şirketin … firmasına 2.434.856,00-TL, … firmasına 935.278,00-TL, … firmasına 1.276.003,00-TL olmak üzere şirketin ciddi boyutta borç altına sokulmuş olması, TTK m.395 e aykırı iş yapan birinin yeniden müdür seçilemeyeceği nedenleriyle, 10. Gümdem maddesinde alınan karara, TTK m.456 ved. Belirtilen emredici hükümlere aykırı olması nedeniyle, 11. Gündem maddesinde alınan karara, şirketin kuruluş amacı ve ortakların maksadının kar payı almak olduğu, kar payı dağıtılmasının esas, dağıtılmamasının istisnai uygulama olduğu, kuruluşundan bu yana kar dağıtmayan şirketin aldığı bu kararın dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle, 12. gündem maddesinde alınan karara; uzun yıllardan beri faaliyet raporu ve bilanço düzenlenmemesi, gündemin 4. Maddesindeki sorularımıza daha sonra yazılı olarak cevap verilmesi, şirket müdürünün şahsı adına kayıtlı firmalarla işlem yapılması, … firmasından olan alacağın takip edilmemiş olması, şirketin 2016 yılına ilişkin 6736 s.y. faydalanmış olup, kasada 200.000,00-TL alınan çekler hesabında 836.000,00-TL, … şirketi alınan sipariş avansı hesabında 1.085.190,00-TL, toplamda 2.181.000,00-TL tutarındaki mevcudun anlaşılmaması, kasa düzeltme işlemine ait … şirketinin ortaklık yapısının bilinmemesi, yeni yapılacak fabrika yatırımının hangi hesapta takip edildiği, satın alma ve borçlanma bilgilerinin ne olduğunun bilinmemesi sebepleriyle şirkete özel denetçi atanmasının gerekli olması nedeniyle muhalefet şerhi konulduğunu iddia ederek, davalı şirketin 18/07/2018 tarihinde yapmış olduğu olağan ortaklar kurulu toplantısında alınan 10 nolu maddenin öncelikle yok hükmünde olduğunun tespitine, mahkeme aksi kanaatte ise iptaline, 5,6,7,8,11 ve 12. Maddelerinin iptallerine, TTK 440/2. Maddesi uyarınca davalı şirkete en az 3 kişiden oluşacak özel denetçinin atanmasına, TTK 449. Maddesi uyarınca 18/07/2018 tarihinde alınan ve hakkında iptal davası açılan tüm maddelerinin icrasının geri bırakılması konusunda tedbir kararı verilmesini, davalı şirkete dava sonuna kadar TTK 630/2 VE 630/3. Maddeleri uyarınca tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların kurucu ortak …’nın 23/04/2017 tarihinde vefatı üzerine, bu ortağın hisselerini miras yoluyla devir alarak şirkete ortak olduklarını, şirketi halen …’nın idare ettiğini, sermaye artırımına ilişkin tadil metini imzalamaya açılması unutulduğundan, genel kurulda alınan sermaye arttırım kararının tescil ve ilan ettirilemediğini, genel kurulun 5 ve 6 maddeleriyle ilgili olarak ortaklara farklı bilanço çıkarıldığı iddialarını kabul etmediklerini, zira ilk olarak çıkarılan bilançonun kanuni şartlara göre eksik olduğu fark edilince ortaklara gerekli açıklamalar yapılarak usul ve yasalara uygun bilançonun düzenlenerek genel kuruldan 15 gün önce ortakların bilgisine sunulduğunu, genel kurulun 7. Maddesiyle ilgili olarak davalı şirketle ….A.Ş.’nin faaliyet konularının faklı olduğunu, keza … ve … firmalarının müvekkili şirketin müşterileri olduğunu, yurtiçi firmalara göre birim başı daha yüksek fiyattan ürün satıldığını, ayrıca hem faaliyet konuları hem de konum itibariyle davalı şirketin rakibi olmadıklarını, bu nedenlerle rekabet yasağının ihlal edilmediğini, kasa hesabında belgelendirilmemiş harcama olmadığını, 6736 s.y. dan faydalanma sebeplerinin şirketin ilk kuruluş yıllarından geldiğini, …’nın davalı şirketin ticari ilişkide olduğu … yetkilisi olması nedeniyle oydan yoksunluğu iddia edilmiş ise de, bu kişinin müvekkili şirket yönetiminde olmadığından TTK m.436 ve 619 a aykırılık olmadığını, Genel kurulun 8. Maddesiyle ilgili olarak şirketin müdürü …’nın şahsi şirketleriyle, yönetim kurulu üyesi olduğu şirketin müvekkili şirket ile ticari faaliyeti neticesinde şirketi zarar uğratmaksızın borçlanmasında hukuken bir sakıncanın olmadığını, şirket müdürü …’nın 10 yıl süreyle şirket müdürü olmasının TTK m.362 ye aykırı olduğu iddiasını ve genel kurulun 12. Maddesiyle ilgili olarak davacının iddialarını kabul etmediklerini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; 2012 yılına ait olağan genel kurul toplantısının 31/03/2013 tarihinde yapılmasına rağmen 2. kez mükerrer olarak davaya konu 18/07/2018 tarihinde bir daha yapıldığı anlaşıldığından 18/07/2018 tarihinde 2012 yılı faaliyet dönemine ilişkin alınan tüm kararların yok hükmünde olduğuna ve geçersizliğine, şirket sermayesinin arttırılmasına ilişkin 10 numaralı karar yasal sürede uygulanmadığından konusuz kalmakla bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, dava konusu genel kurulun 5,6,7 ve 12 numaralı gündem maddeleri ile alınan kararların iptaline, diğer taleplerin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 18.07.2018 tarihli genel kurulda 8 ve 11 nolu gündem maddesi ile alınan kararların yasada öngörülen çoğunlukla alındığı ve iptal koşullarının gerçekleşmediği gerekçesi ile reddedilmesine ve özel denetçi atanması taleplerinin reddedilmesine yönelik verilen karar bakımından istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, şirket müdürünün TTK 613 ve 626. Maddeleri uyarınca bağlılık ve rekabet yükümlülüğünün ihlal etmiş olması sebebiyle gündemin 8. Maddesinin iptalinin talep edildiğini, mahkeme kararına dayanak yapılan ne bilirkişi raporlarında ne de yerel mahkemece bu hususun irdelenmediğini, incelemeye alınmadığını, yerel mahkemece değerlendirmeye alınmayan bir hususun iptal koşuları gerçekleşmediğinden bahisle talebin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, davalı şirketin 10 yıllığına seçilen …’nın kendi şahsi çıkarlarını ön planda tutarak bağlılık ve rekabet yasağına aykırı davranması nedeniyle müdür olarak tekrar seçilmesinin şirketin tamamen aleyhine olup, alınan kararın bu nedenle iptalinin gerektiğini, şirket müdürünün kendi adına kurduğu yurt dışı firmaları ile babasının ve kendisinin yönetim kurulu üyesi olduğu … firmalarına davalı şirketi borçlandırdığını, yerel mahkeme kararına dayanak yapılan bilirkişi raporunda davalı şirketin borçlandırılmadığı aksine alacaklı konumda olduğunun bildirdiğini, şirketinin bilanço kayıtları incelendiğinde davalı şirket müdürü olan …’dan “ … olarak 2.434,856-TL “ … olarak 935.278-TL “ ve yönetim kurulu üyesi olduğu “ … firmasından 1.267,003-TL olmak üzere toplamı 4.637,137-TL borçlandığını, davalı şirketi ciddi bir borç yükü altına soktuğunu, bu durumda TTK 395. Maddesine aykırı davranan bir kimsenin yeniden müdür olmasının mümkün olmadığını, bu nedenle de söz konusu gündem maddesinin de iptal edilmesi gerektiğini ancak yerel mahkemece bu taleplerinin reddedildiğini, oysaki; bu duruma, 11/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda ayrıntılı bir şekilde şirketin toplam alacağının 31.12.2017 tarihi itibariyle 9.609.617,53-TL olduğu bunun büyük bir kısmının ise (2.434,856,99-TL …, 935.278,81-TL’lik kısmı … ve 1.267.003,00-TL’lik kısmı … firması) olduğu tespit edildiğini, davalı şirketin müdürünün şahsı adına kayıtlı şirketlere yüksek miktarda alacaklı olması davalı şirketi nakit sıkıntısına soktuğunu göstertiğini, eğer davalı şirket müdürünün, yine müdürü olduğu şahsına ait olduğu şirketlerle bu kadar açık hesap çalışmasaydı şirketin finans gücünün olacağının, bilirkişilerin kabulünde olduğunu şirket müdürünün kendisinin tek ortağı olduğu …, …, … firmaları ile şirket arasında ticari işlemler yaptığını, Firmanın İtalya ve İspanya’ya mal sattığını bu ilkelere satılan malların doğrudan o ülkelerdeki müşterilere fatura edilmediğini, şirket müdürünün ortağı olduğu İspanya ve İtalya’daki firmalar aracı olarak konulduğunu, bu durumun olağan olmadığını, malın İtalya ve İspanya firmalarına fatura edilmesi, bu firmalar tarafından da İtalya ve İspanyadaki müşterilere fatura edilmesinin akla şu şüpheyi getirdiğini söz konusu malın Türkiye’den ucuz olarak … ve… şirketlerine fatura edildiği, akabinde yüksek fiyatla fatura edilerek kar İtalya ve İspanyadaki firmalara bırakıldığını dolayısıyla şirket müdürü ortağı olduğu İtalya ve…’daki firmadan kar elde ettiğini, raporda bu durumun hiç tartışılmadığını, bir diğer husus;… oy çokluğu ile şirket müdürlüğüne 10 yıl süre ile seçildiğini, oysa 6102 sayılı yasanın 362. Maddesi “ Yönetim Kurulu üyeleri en çok 3 yıl süreyle görev yapmak üzere seçildiğin, esas sözleşmede aksine hüküm yoksa, aynı kişi yeniden seçilebileceği” şeklinde olduğu, ortaklar kurulu tarafından bu kadar uzun süreliğine şirket müdürü seçilmesinin kanuna ve iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu seçim süresi bakımından ayrıca kısmi butlanda söz konusu olduğunu, bu kapsamda bu kararın da iptal edilmesi gerektiğini, yerel mahkemece TTK’nın 516. Maddesinde öngörülen faaliyet raporları niteliğinde olmadığı, muhasebenin genel kavram ve genel kabul görmüş ilkeleri ile mevzuat hükümlerine uygun bulunmadığı tespit edilmişken taraflarından dava dilekçesinde hangi konu ve olaya ilişkin özel denetçi taleplerinin yazılmadığı gerekçesi ile taleplerinin reddine karar verilmesinin çelişki yarattığını, kaldı ki aşamalarda yapmış oldukları tüm açıklamalarının neden özel denetçi atanması gerektiğini izah ettiğini, mahkeme kararının gerekçesinin yerinde olmadığını, zira aşamalarda belirtmiş oldukları tüm iddia, itiraz ve belgeler neden özel denetçi atanmasının gerektiğini izah ettiğini, genel kurul toplantı tutanağının 11 nolu kararının iptaline ilişkin olarak Yerel Mahkeme kararında ve dayanak yapılan bilirkişi raporunda kar dağıtmama hususu %10 olumsuz oya karşın % 90 olumlu oy ile kabul edildiğini bunun da yasa uygun olduğu gerekçe ile taleplerinin reddedildiğini, şirketin kuruluş amacı ve ortakların maksadının kar payı almak olduğunu kar payının dağıtılması esas, dağıtılmamasının istisnai bir uygulama olduğunu, kuruluşundan beri hiçbir şekilde kar payı dağıtmayan şirket yönetimi tarafından alınan bu kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bu nedenlerle 09.12.2020 tarihli yerel mahkemece verilen kararın reddedilen talepleri bakımından verilen kararın kaldırılmasını, itirazları doğrultusunda tüm talepleri bakımından davanın kabulüne karar verilmesini ve yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin faaliyet raporundaki eksikliklerden hareketle 5. Ve 6. maddeler ile buna bağlı olarak 7. Ve 12. maddelerin iptaline karar verdiğini, bilirkişilerin eksiklik olarak tespit ettiği hususların ilgili yönetmelikle belirtilen asgari ölçütler kapsamında olup olmadığı bakımından ilk derece mahkemesinin değerlendirme yapmadığını, bilirkişilerin faaliyet raporlarının klişe, standart faaliyet raporları olduğunu belirtmesinin başka bir ifade ile asgari standartlara uygun olduğu anlamına geldiğini, bu durumun tek başına faaliyet raporları ile ilgili alınan kararın iptalinin gerekmediğini ortaya koyduğunu, yönetim organı üyelerine mali haklar sağlandığını, geçmiş dönem şirket faaliyetleri ile hedeflere ulaşıldığını, genel kurul kararlarının yerine getirildiğini, kar dağıtımı yapılmamasının gerekçesinin dava dosyasından anlaşıldığı için bilirkişilerce bu yönde bir değerlendirme yapılmasının ve buna göre iptal kararı verilmesinin gerektiğini asgari içeriğin sağlandığı belirtildikten sonra eksiklik olarak belirtilen bu hususların gerekçesi ile verilen iptal kararının yerinde olmadığını, bilirkişilerin gerek asıl gerekse 1. Ve 2. Ek raporlarında bilançonun gerçeği yansıtmadığı hususunda herhangi bir mütalaa da bulunmadığını, 5. Ve 6. maddelerinin iptali kararının hukuka aykırı olduğundan bu durumda 7. Ve 12. Maddelerin iptali kararının da dayanaksız kaldığının kabul edilmesi gerektiğini, 6. Madde kapsamında bilirkişilerce yapılan değerlendirmelerde şirket müdürünün ibrasının hukuka aykırı olduğuna ilişkin ve olumsuz tek bir değerlendirme yapılmadığını bu madde kapsamında alınan kararın iptali için dolaylı bir gerekçe oluşturulmasının, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu belirtilen bilirkişi raporundaki değerlendirmelere rağmen iptal kararı verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, müvekkil şirkete özel denetçi isteme hakkının kullanılması için ön koşul olarak bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmadığı sabitken mahkemece gündemin 12. Maddesinin iptaline karar verilmesinin tamamen yasanın açık hükmüne aykırı olduğunu bu nedenlerle 5,6,7 ve 12 numaralı gündem maddeleri ile alınan kararların iptaline ilişkin kararın kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri vekalet ücretini davacılar tarafına yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davalı limited şirketin 18/07/2018 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının 10 nolu gündem maddesinde alınan kararın yok hükmünde olup olmadığının tespiti , aksi takdirde iptali, 5,6,7,8,11 ve 12 gündem maddelerinde alınan kararların ise iptali ile davalı şirkete denetçi ile kayyım atanması istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, davalı şirketin ana sözleşmesi, dava konusu genel kurul kararı vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/43583 sr.sayılı soruşturma dosyası ile müştekiler …,… tarafından şüpheli … hakkında dolandırıcılık,hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve özel belgede sahtecilik suçlarından yapılan şikayet üzerine kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı TTTK’nun 445.maddesinde; “(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı yasanın 446.maddesinde “(1)
a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Aynı yasanın 447.maddesinde de; ” (1) Genel kurulun, özellikle;
a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,kararları batıldır. ” hükmüne yer verilmiştir.
İlk derece mahkemesince alınan 11/10/2019 bilirkişi raporunda özetle; Sermaye arttırımı ile ilgili kurulan 10. gündem maddeli kararda genel kurul sonrasında sermaye arttırımı tadil metninin ortaklarca imzalanmamış olması nedeniyle tescil ve ilan edilmediğinden bu konudaki talebin konusuz kaldığını, davacıların davalı şirkette %10 oranında pay sahibi bulunduklarını, dava konusu edilen genel kurulun davalı şirketin 2007 ila 2017 yılları arasındaki faaliyetlerine ilişkin olduğunu, davalı şirketin oysaki 2012 yılına ait olağan genel kurulunu 31/03/2013 tarihinde gerçekleştirdiğini, dava konusu toplantıda 2012 yılı faaliyet dönemine ilişkin farklı gündem maddeleri ile mükerrer olarak toplantı yapıldığını, davaya konu genel kurula sunulan 2007 ila 2017 yıllarına ilişkin faaliyet raporlarının klişe, standart faaliyet raporları olduğu, şirket üst düzey yöneticileri ile yönetim organı üyelerine mali haklar sağlanmış olmasına rağmen yıllık faaliyet raporlarında bu konuda bilgi verilmediği, geçmiş dönem şirket faaliyetleri ile hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığı, genel kurul kararlarının yerine getirilip getirilmediği konusunda herhangi bir bilgiye yer verilmediği, finansal durumun iyileştirilmesi konusunda ortakları bilgilendirici kayıtların bulunmadığı, kar dağıtımı yapılmamasının gerekçesinin açıklanmadığı, bilanço ve gelir tablolarında dipnotların bulunmadığı, 5 ve 6 nolu gündem maddelerinin 2007 ila 2017 yılları arasındaki faaliyet raporunun bilanço kar zarar hesabının kabulü veya reddine ilişkin olduğu, genel kurula 2 farklı bilanço sunulmasının söz konusu olmadığı, 7 nolu gündem maddesinin 2007 ila 2017 yılları arasındaki müdürün ibra edilmesine ilişkin olduğu, davalı şirketin müdürü tarafından yurt dışında kurulan …. ve … … firmaları ile davalı şirket arasında yoğun ticari ilişki mevcut olduğu, davalı şirket aleyhine bir para aktarmanın mevcut olmadığı, davalının bu iki firmadan alacağının yüksek olduğu, 6736 sayılı kanundan yararlanılarak kasa fazlasının sıfırlandığını, bunun vergisel bir koruma kalkanı olduğunu, şirket yöneticisinin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, davalı şirketin %30 oranında ortağı olan …’nın aynı zamanda … A.Ş.’nin ortağı ve yetkilisi olduğunu, TTK nın 436 ve 620. maddelerindeki oydan yoksunluk halinin oluşup oluşmadığının mahkemenin takdirinde bulunduğu, 8 nolu gündem maddesinin yeni şirket müdürünün seçimi, şirketi temsil ve ilzam yetkisinin münferit imza ile kullanmasına izin verme ve görev süresinin tespitine ilişkin olduğu, davalı şirketin …., … … ve … A.Ş. şirketine borçlu olmadığı aksine alacaklı olduğu, limited şirket müdürlerinin görev süreleri ile ilgili bir kısıtlamanın şirket ana sözleşmesi ile ilgili hüküm bulunmadığı gibi, TTK da da bu yönde bir hüküm bulunmadığı, 11 nolu gündem maddesinin 2007 ila 2017 yılları arasındaki faaliyet dönemi karının dağıtılıp dağıtılmamasına ilişkin olduğu, uzun süredir davalı şirketin kar dağıtmadığının doğru olduğu, kar dağıtılmaması hususunun %10 olumsuz oya karşı %90 olumlu oyla alındığını, 12 nolu gündem maddesinin şirkete özel veya daimi denetçi atanmasına gerek bulunup bulunmadığının müzakeresi ve oylanması ile gerekli görülmesi halinde özel veya daimi denetçi tayin edilmesine ilişkin olduğu, davalı şirketin her yıl zorunluluk kapsamında bilanço düzenlediğini, ticaret sicil müdürlüğü dosyasında faaliyet raporlarının süresinde düzenlenmediğinin anlaşıldığını, davalının … firmasında defter kayıtlarına göre 2.151.613,00-TL alacaklı olduğunu, davalının bu firmaya yönelik hazırladığı ihtarname taslağına göre 611.000,00-$ lık alacağının tahsil edilmediğinin ihtar edildiğini, kasadaki 200.000,00-TL ile ilgili 6736 sayılı yasadan faydalanılmasının bilançonun gerçeği yansıtması ve yasanın sağladığı vergisel koruma kalkanı yönünden faydalı olduğu, ancak bu işlemin yöneticilerin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını, alınan ve verilen çekler hesabının defter incelemelerine göre mutat ticari faaliyet çerçevesinde olduğu, ancak verilen sipariş avansları hesabındaki … şirketi kayıtları incelendiğinde ticari ilişkilerinin ocak 2011 yılında başladığı, 4 adet fatura ile 13.865,00-TL tutarında mal alındığı, buna karşılık çekler keşide edildiği ve 31/12/2011 tarihi itibari ile davalının bu firmadan 202.169,00-TL alacaklı olduğu, 2012 yılında mal alımı olmamasına rağmen çek keşidesine devam edildiği, 31/12/2012 tarihi itibari ile 365.467,00-TL alacaklı olduğu, bu şirketin iflas ettiği, iflas ilanından sonrada para gönderilmeye devam edildiği, bunun karşılığında bir mal alışının olmadığı, 31/12/2015 itibari ile ise 1.085.190,00-TL alacaklı olunduğu, bunun tahsiline yönelik bir girişimde bulunulmadığı, yeni fabrikanın toplamda maliyetinin yatırım teşvik belgesine göre 9.500.000,00-TL olduğunu, bunun davalı defterlerinde yapılmakta olan yatırımlar hesabında takip edildiği, bu hesapta 31/12/2018 tarihi itibari ile yatırım tutarının 13.068.679,00-TL ye ulaştığını, yatırımın döviz cinsi çekilen kredilerle gerçekleştirildiğini, bundan dolayı 17.186.030,00-TL borcu olduğunu, 22/10/2011 den buyana şirket müdürü olan …’nın dava tarihine kadar aldığı brüt ücret tutarının toplam 715.523,00-TL olduğunu, ücret ödemesi ile ilgili herhangi bir genel kurul kararı olmadığını, yine şirket ortağı olan …’nın ve davacı şirket ortağı …’ya da huzur hakları ödendiği, bunlar içinde herhangi bir genel kurul kararının bulunmadığı bildirilmiştir.
10/03/2020 tarihli 1.bilirkişi ek raporunda özetle; davacı vekilinin itirazlarına yönelik olarak; genel kurula iki ayrı bilanço ve gelir tablosu sunulmasının mevzuat gereği mümkün olmadığı, genel kurula sunulan ve tartışılan bilanço ve gelir tablosu, vergi idaresine sunulan bilanço ve gelir tablosu olduğunu, bunlar üzerinde yapılacak değişikliğin yeni genel kurul toplantısı gerektirdiğini, 6736 sayılı yasa gereğince yapılan değerlendirmenin hesaplardaki etkilerinin tartışılması konusunun görevleri arasında olmadığını, yine yurtdışına yapılan satışların davalı şirket tarafından değilde şirket müdürünün ortağı olduğu başka şirketler tarafından yapılmasının görev alanlarına girmediği, kök raporda …’ya yapılan huzur hakkı ödemesine ilişkin görüşün sehven yazıldığı, huzur hakkı ödemesinin …’ya yapıldığı yönünde, davalı vekilinin itirazlarına yönelik olarak ise; faaliyet raporları konusundaki kök raporlarındaki görüşlerinin değişmediğini, şirket müdürünün ücretinin belirlenmesi ile ilgili itirazın mahkemenin takdirinde bulunduğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişi kurulunun 03/08/2020 tarihli ikinci ek raporunda özetle; davacı tarafın önce sunulan bilanço ile genel kurula sunulan bilançonun farklı olduğu iddiasının yerinde olmadığı, 6736 sayılı yasa kapsamından yaralanılarak %3 vergisi ödenmek suretiyle kayıtlardan silinen 200.000,00-TL kasa hesabı bakiyesinin işletmeden çekilen nakit olduğu, diğer ortaklara karşı sorumluluk kapsamında ele alınması gerektiği, yurtdışındaki firmaların aldıkları malları müşterilerine kaça sattıkları, yurtdışındaki bu şirketlerin kar zararının ne olduğunun davaya etkisinin mahkemenin takdirinde bulunduğu, bunun için … ve … defterlerinin incelenmesi gerektiği, şirket müdürünün genel kurul kararına dayanmaksızın aldığı ücretin mahkemenin takdirinde bulunduğunu bildirmişlerdir.
Gelen ticaret sicil kayıtlarına göre davacılar , davalı şirketin ortaklarından olup ,dava açma hak ve yetkisine sahiptirler.Dava konusu genel kurul toplantı tarihi 18/07/2018 olup dava yasada öngörülen 3 aylık süre içerisinde 14/09/2018 tarihinde açılmış, TTK’nın 446/1. Maddesi gereği davacıların vekilleri iptali talep edilen dava konusu genel kurul toplantısında alınan 5.,6.,7, 8.,10.,11. ve 12 no’lu kararlara karşı olumsuz oy kullanarak usulüne uygun olarak TTK’nın 446/1/a maddesi uyarınca muhalefet şerhlerini tutanağa yazdırmışlardır.
Davalı şirketin dokuz ortağı bulunmakta olup toplantıya davacı ortaklara vekaleten vekilleri ile dava dışı ortak ve aynı zamanda davalı şirketin yetkili müdürü … ve diğer ortaklar asaleten katılmıştır. Davalı şirketin 2.400.000 TL sermaye karşılığı 96.000 adet payı bulunmakta olup davacıların pay toplamının %10 olduğu,toplantıda şirket ortaklarının tamamının temsil edildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davalı şirketin 18/07/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında 10 nolu gündem maddesinde alınan kararın yok hükmünde olup olmadığının tespiti ile 5,6,7,8,11 ve 12 gündem maddelerinde alınan kararların ise iptal edilmesi ve davalı şirkete denetçi ile kayyım atanmasını gerektirir bir durum bulunup bulunmadığı hususundan kaynaklanmaktadır.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda,davalı şirketin defter kayıtlarına göre davalı şirketçe uzun süredir kar payı dağıtılmadığının belirgin olduğu , cevap dilekçesindeki beyanlara göre, de davalı şirketin kar payı dağıtmadığı hususunun davalı şirket vekilinin de kabulünde olduğu belirtilerek , davalı şirketin 09/02/1996 tarihinde 12250 sayı ile onanan anasözleşmesinin Karın Dağıtımı başlıklı 11. Maddesi “ Şirketin safi karı, yapılmış her çeşit masrafın çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Safi kardan her sene evvela 5 ihtiyat akçesi ayrılır; kalanı hissedarlara ödenmiş sermaye üzerinden hisseleri oranında dağıtılır. Kara iştirak edenlerle hissedarlara dağıtılması kararlaştırılan miktardan Türk Ticaret Kanunu’nun 466. Maddesinin 2. Fıkrasının 3 numaralı bendi gereğince %10 ayrılarak umumi yedek akçeye eklenir. Kardan bir kısmının hissedarlara dağıtılması veya şirket adına işletilmesi veya memurlara, hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlar şirket sermayecinin en az % 51’ni temcil eden hissedarların kararına bağlıdır. ” şeklinde olduğu belirtilmiş ise de,iptali istenen genel kurul kararına konu 2007-2017 yıllarına ilişkin ticari defter ve belgelere ilişkin bilirkişi rapor ve ek raporunda bir değerlendirmenin bulunmadığı, davacının kar dağıtılması kararına karşı yapmış olduğu iptal davasında davanın neden red edildiğine dair gerekçe içermemesi davacının gerekçeli karar alma hakkının ihlalidir. Öte yandan davadaki iptali istenilen genel kurul kararları finansal tablolara ilişkin olmakla, davalı şirket kayıtları üzerinde inceleme yaptırarak şirketin finansal durumunu defter, kayıtları ve dayanakları incelenerek gerçek finansal durumu tespit edilmeden dosyadaki tablolar üzerinden alınan rapor ile karar verilmesi esasa etkili delillerin toplanmaması ve değerlendirilmemesi anlamındadır.
Hal böyle olunca, mahkemece, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi heyetine yukarıda açıklanan şekilde inceleme yaptırılarak belirtilen hususlarda ek rapor alınıp, alınacak raporun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken denetime elverişli olmayan bilirkişi rapor ve ek raporuna itibar edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak, dosyanın HMK’nın 353/1-a-6. Maddesine göre davanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekili ile davalı vekilinin esasa ilişkin diğer istinaf başvuru sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekili ile davalı vekilinin İstinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2020 tarihli ve 2018/830 Esas-2020/737 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre taraf vekillerinin esasa ilişkin diğer istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5- İstinafa başvuran davacıdan başlangıçta alınan 59,30 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
6-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf nispi ve 59,30 TL istinaf maktu karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
7-İstinafa başvuran davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca tarafların yokluğunda kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/01/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.