Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/442 E. 2023/822 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/442 Esas 2023/822 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/442
KARAR NO : 2023/822

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :11/11/2020
NUMARASI …
DAVA TARİHİ : 28/06/2019
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/05/2023

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketin 3.200/20.000 pay sahibi olduğunu, davalı şirkette %16 payı bulunduğunu, davaya konu, davalı şirketin 10/06/2019 tarihinde yapılan 2018 yılına ilişkin olağan genel kurulu toplantısının 1-2 no.lu maddesinde özel denetçi atanması hususundaki talebin, genel kurulun ilanlı olduğu, genel kurula böyle bir çağrının … kanalla yapılmadığından reddi gerekir denilmek suretiyle haksız ve dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde reddedildiğini, dava konusu yapılan genel kurul toplantısının 6, 7 ve 8 no.lu maddelerinde faaliyet raporları ve gelir gider tabloları ile bilançonun oy çokluğu ile kabulüne karar verildiğini, oysa genel kurul toplantısına sunulan bilançonun T.T.K. uyarınca taşıması gereken zorunlu bilgileri içermediğini, şirket müdürünün genel kurul toplantısından en az 15 gün önce ortakların incelemesine arz etmekle yükümlü olduğunu, genel kurul toplantısına sunulacak faaliyet raporunun bilanço açıklayıcı, zarar var ise nedeni ve yasaya uygun şekilde olması gerektiğini, ayrıca sunulan bilançonun, yasal düzenlemelere aykırı olduğu gibi açıklayıcı nitelikte olmadığını, söz konusu bilançoda açıklama ve gelir tablosu dipnotları bulunmadığını, bu nedenle bilançoya ve faaliyet raporunun kabulüne ilişkin kararın iptal edilmesi gerektiğini, dava konusu yapılan tutanağın 9. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı oylama yapılarak ibra edildiğini ve birbirlerinin ibrasında oy kullandıklarını, söz konusu yasal düzenleme uyarınca şirket müdürünün kendi ibrasında oy kullanması mümkün olmamasına rağmen oy kullandığı ve bu şekilde kanuna aykırı bir şekilde karar alınmasının sağlandığını, yönetim kurulu üyelerinin ibrası için ayrı ayrı karar alınacaksa ibra edilecek üye dışında kalan diğer üyelerin müteselsil sorumluluk gereğince oy hakkından yoksun olduğunu iddia ederek davalı şirketin olağan genel kurul toplantısında alınan 1-2, 6, 7, 8 ve 9 no.lu maddelerin iptallerine, şirkete en az 3 kişiden oluşacak özel denetçinin atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının gündemin 1-2 maddesinde özel denetçi atanması için gündeme madde konulması yönündeki talebinin yer aldığını, davacının bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmadan bunlara ilişkin prosedürlerin oluşmasını beklemeden ve özel denetçi atanması istemini belirli bir olaya hasretmeden, bu hakkı kullanmaya kalktığı için, bu yöndeki talebinin reddi gerektiğini, davacının bilanço ve ekleri ile faaliyet raporunun 15 gün öncesi, ortakların incelemesine hazır bulundurulması gerektiğini belirttiğini, bunların, şirket merkezinde incelemeye sunulmadığını iddia eden davacının ispat yükü ile yükümlü olduğunu, söz konusu maddelere ilişkin olarak alınan kararın iptalini isterken, bilanço ve ekleri ile yönetim faaliyet raporunun yeterli açıklıkta olmadığını beyan ettiğini, nelerin muhalefet konusunu oluşturduğunu belirtmeden ve şirket yetkililerine açıklama olanağı vermeden, söz konusu maddeler için kararın iptalini istemenin, yasaya uygun olmadığı gibi adil de olmadığını, davacının yönetim kurulunun ibrasına ilişkin gündem maddesine ilişkin olarak alınmış olan kararın da iptalini istediğini, yeni T.T.K.nda, eski yasada olduğu gibi kusur sorumluluğunu benimsemesinin yanında farklılaştırılmış teselsül ilkesinin de benimsediğini, her bir yönetim kurulu üyesinin sorumluluğunun ayrı ayrı belirlenmesini emrettiğini, yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibralarının yeni T.T.K. açısından doğru bir yaklaşım olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalının davacı şirkette %16 pay sahibi olduğu, davalı şirketin 2018 yılına ilişkin olağan genel kurulunun 10.06.2019 tarihinde yapıldığı,davacının vekili aracılığıyla anılan genel kurula katıldığı, dava konusu edilen tüm kararlara karşı davacı vekilinin karşı oy kullandığı ve alınan tüm kararlara muhalefetini tutanağa geçirdiği, bu kapsamda davacının eldeki davayı açması için gereken dava şartının gerçekleştiği, davalı şirketin 2018 yılı faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin 6 nolu gündem maddesinde faaliyet raporunun onaylanmasına karar verilmişse de, söz konusu faaliyet raporunun yasada sayılan hususları içermediği gibi … şirketlerin genel kurul toplantılarının usul ve esasları ile bu toplantılarda bulunacak bakanlık temsilcileri hakkındaki yönetmelikte faaliyet raporunun onaylanması değil okunup müzakeresi hususu düzenlenmiş olup, bu hükümler gözetildiğinde faaliyet raporunun onaylanması yasal mevzuata aykırı olduğu; dava konusu edilen 8 nolu karar ile faaliyet raporu ve mali tabloların ibrasına karar verilmiş ise de, bu kararın herhangi bir yasal dayanağı olmayıp ibra kişilere yönelik yapılması gereken bir husus olduğundan ve bu karar dolaylı olarak yönetim kurulunun ibrasına yola açabileceğinden bu gündem maddesi ile alınan kararın da yasaya aykırı olduğu; yine dava konusu edilen 9 nolu karar ile yönetim kurulunun ibrasına karar verilmiş ise de, TTKnun 436/2 maddesinde şirket yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacaklarının öngörüldüğü, dava konusu genel kurulda yönetim kurulu üyeleri ayrı ayrı oylama yapılarak ibra edildiği ve yönetim kurulu üyelerinin birbirinin ibrasında oy kullandıkları, anılan genel kurulda davacı ibra oylamasında 3200 paylı oyla karşı oy kullandığı ve tüm yönetim kurulu üyeleri dışında yasaya uygun olarak 1500 paylı oy ise ibra lehine oy kullanıldığı dikkate alındığında yönetim kurulu üyelerinin ibrasının söz konusu olmadığı anlaşıldığından bu gündem maddesi ile alınan kararın iptalinin gerektiği; her ne kadar 1-2 ve 7 gündem maddeli kararların iptali istenmişse de, bilgi alma hakkı kullanılmadan genel kurulda özel denetçi atanmasının talep edilmesinin yasaya uygun olmadığı , bu kapsamda davacı talebinin genel kurulda red edilmesinin yasaya uygun olduğu, 7 nolu gündem maddesini oluşturan gelir gider tabloları ve bilançonun TTK’nın 514 ve 515 maddelerine uygun olarak hazırlandığı gibi şirket kayıtlarına da uygun olarak hazırlandığı, bunun onaylanmasının da yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına uygun bulunduğu anlaşıldığından , davacı vekilinin bu gündem maddeli taleplerinin ise reddinin gerektiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 10/06/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 6, 8 ve 9 numaralı gündem maddeli kararların iptaline, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu genel kurul toplantısının 1-2 maddesinde özel denetçi atanması hususundaki talepleri red gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, 7 nolu gündem maddesini oluşturan gelir gider tabloları ve bilançonun TTK.nun 514 ve 515 maddelerine uygun olarak hazırlanmadığı, davalı şirkete denetçi atanmasına ilişkin talepleri yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmediği ve bir gerekçe yazılmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; finansal tabloların, yönetim kurulu raporunun ve bilançonun ayrı ayrı oylanmasının mümkün olduğu ve bu oylama için “oydan yoksunluk” kuralının geçerli olmayacağının Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin ilamlarında belirtildiğini, ibranın usulüne uygun olarak gerçekleştiğini ve davanın reddi gerektiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; … şirket olağan genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, dava konusu 10/06/2019 tarihli olay genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetveli, 23/01/2020 tarihli bilirkişi raporu vs deliller dosya arasında mevcuttur.
23/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, kapanış tasdiklerinin mevcut olduğu, dava konusu genel kurulun 1-2 ve 7 nolu maddelerince alınan kararların yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına uygun olduğu, 6,8 ve 9 nolu gündem maddeleri ile alınan kararların ise yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına uygun olmadığını bildirmiştir.
TTK’nın 445. maddesinde; “(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükmü düzenlenmiştir.
446. maddesinde ise; “(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Buna göre, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olup genel kurul kararlarına karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahibi genel kurul kararının iptali istemiyle dava açabilecektir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda dava konusu olağanüstü genel kurulun 6, 8 ve 9 no’lu gündem maddesinde alınan kararın iptaline, 1-2 ve 7 no’lu gündem maddelerinde alınan kararların iptali talebinin reddine karar verilmiş, taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dosya kapsamından, davalının davacı şirkette %16 pay sahibi olduğu, davalı şirketin 2018 yılına ilişkin olağan genel kurulunun 10.06.2019 tarihinde yapıldığı,davacının vekili aracılığıyla anılan genel kurula katıldığı, dava konusu edilen tüm kararlara karşı davacı vekilinin karşı oy kullandığı ve alınan tüm kararlara muhalefetini tutanağa geçirdiği, bu kapsamda davacının eldeki davayı açması için gereken dava şartının gerçekleştiği ve davanın dava konusu genel kurul toplantısının yapıldığı 10/06/2019 tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü sürede, 28/06/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 418. maddesinde; genel kurulların, bu kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanacağı, bu nisabın toplantı süresince korunmasının şart olduğu, ilk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmayacağı, kararların toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verileceği düzenlenmiştir.
Yine 6102 sayılı TTK’nın 436/2 maddesinde “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy kullanamayacakları gibi, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında da oy kullanamazlar. Bir örneği dosyada bulunan genel kurul toplantı tutanağından, hazirun cetvelinden ve ticaret sicil kayıtlarından davalı … şirketin yönetim kurulu üyeleri …… oluşmakta olup, tüm yönetim kurulu üyelerinin aynı zamanda şirket ortağı/pay sahibi oldukları ve tüm pay sahiplerinin asaleten ve vekaleten toplantıya katıldıkları, şirketin sermayesinin 500.000 TL, toplam hisse adedinin 20.000 adet, davacının hissesisinin 3200 adet, yönetim kurulu üyelerinin toplam hisselerinin 15300 adet, davacı ve yönetim kurulu dışında kalan ortakların hisselerinin ise toplam 1500 adet olduğu, gündemin ibraya ilişkin 9 nolu maddesi dışındaki maddeler yönünden kararların davacının 3200 red oyuna karşılık 16800 kabul oyu ve oy çokluğu ile alındığı, ibraya ilişkin 9 nolu maddesine de davacı yanca red oyu verildiği, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmadığı ancak, birbirlerinin ibralarında oy kullandıkları anlaşılmakla ilk derece mahkemesince 9 nolu gündem maddesinin iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yine, dava konusu edilen 6 nolu kararla davalı şirket faaliyet raporları onaylanmış ise de, bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere faaliyet raporunun TTK.nun 516.maddesi ve 28/08/2012 tarihli 28395 sayılı … Gazete’de yayımlanan Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmediği gibi … Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkındaki Yönetmelikte faaliyet raporunun onaylanması değil okunup müzakeresi hususu düzenlenmiş olması karşısında faaliyet raporunun onaylanması yasal mevzuata aykırı olduğundan ilk derece mahkemesince 6 nolu gündem maddesinin iptaline karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, dava konusu edilen 8 nolu karar ile faaliyet raporu ve mali tabloların ibrasına karar verilmiş ise de yukarıda belirtilen yönetmelikte faaliyet raporu ve mali tabloların ibra edileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığından ve bu karar dolaylı olarak yönetim kurulunun ibrasına yola açabileceğinden bu gündem maddesi ile alınan karar da yasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmesinde hukuka aykırı bir durum görülmemiştir.
Somut olayda, davalı şirketin 10/06/2019 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 1-2. maddesinin görüşülmesi sırasında şirketin özel denetime tabi tutulması talebinin reddine karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 438. maddesi uyarınca azlığın özel denetim talebi genel kurulca reddedilirse 3 ay içerisinde ilgililerce şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesine başvurmak suretiyle özel denetçi atanmasını istemesi mümkündür. Bu itibarla davacı yanın özel denetime ilişkin talebin reddine yönelik genel kurulun 1-2 no’lu gündem maddesindeki kararına karşı azlığın iptal davası açmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. (Emsal mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/06/2021 Tarih ve 2019/4620 Esas 2021/5396 Karar sayılı içtihatı). Öte yandan, bilirkişi raporu tespit edildiği üzere 7 nolu gündem maddesini oluşturan gelir gider tabloları ve bilançonun TTK’nın 514 ve 515 maddelerine ve şirket kayıtlarına da uygun olarak hazırlandığından bunun onaylanması yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına uygun bulunduğu anlaşılmakla mahkemece 1-2 ve 7 nolu maddelerin iptali yönündeki talebinin reddinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Taraflar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.31/05/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.