Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/433 E. 2021/819 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2020
NUMARASI….
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 05/01/2016
KARAR TARİHİ : 17/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2021

Taraflar arasındaki şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı şirket hakkında kesin hüküm nedeniyle usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili ve davalı şirket vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yatırılan paraların istenildiği her an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 35.207,55 Euro’nun (68.860,00DEM) yatırdığını, ancak talep etmesine rağmen yatırdığı parayı geri alamadığını ileri sürerek, haksız fiil hükümleri gereğince paranın yatırıldığı tarihden itibaren işleyecek en yüksek döviz faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, davacıların iddialarının yerinde olmadığını savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Davalı … ve vasisine dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ise de anılan davalı ve vasisi davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı şirket aleyhine Almanya’da aynı nitelikte ve aynı nedenlere dayalı olarak 35.207,55 Euro’nun (68.860,00 DEM) alacak davası açtığı, açılan davanın reddine ilişkin kararın Türkiye’de tanınması için dava açılacağını, davalı şirkete yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edilerek taraflar arasında ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı, bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarını ortadan kaldırmayacağı, ortaklık ilişkisinin kurulmadığının iddia edilemeyeceğini, bu şekilde kurulan ortaklık ilişkileri hakkında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığı veya primli pay satışı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği, davacı ile davalı şirket arasındaki ilişki kanun gereğince ortaklık ilişkisi sayıldığından şirket yöneticisinin sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kısmi kesin hüküm bulunmadığını, kesin hüküm itirazına mesnet yapılan yabancı mahkeme kararının tarafların, konusunun, dava değerinin ve davanın mahiyetinin farklı olduğunu bildirerek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hak düşürücü ve zamanaşımı itirazlarının reddine ilişkin gerekçenin hatalı olduğunu, bu kısmın gerekçeden çıkarılması gerektiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
… dosyasının incelenmesinde; dosyamız davacısı tarafından dosyamız davalısı şirkete karşı 01/01/1999 tarihinde davalı şirketten satın aldığı 880 adet hisse karşılığında 59.400,00 DM ödediği ve karşılığında … seri no’lu 80 hisse, .. seri no’lu 80 hisse, … seri no’lu 200 hisse, … seri no’lu 20 hisse, … seri no’lu 200 hisse ve … seri no’lu 300 hisse aldığı, davalı şirketçe kendisine verilen 27/03/2000 tarihli belgede davalı şirketten 880 adet hisse karşılığı 68.860,00 DM alacaklı olduğu iddiasına dayalı olarak açtığı alacak davasında mahkemece davanın reddine dair verilen kararın 01/09/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Konya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/11/2017 tarih ve …. Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısının dosyamız davalısı olan … Holding A.Ş., davalısının ise dosyamız davacısı … olduğu, davacı şirketçe ….numaralı dosyasından verilen ret kararının tanınmasına yönelik dava açtığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın 11/09/2018 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nın HMK’nun 303. maddesi uyarınca, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
5718 sayılı MÖHUK’un 50/(1). maddesi gereğince, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. Aynı Kanunun 58. maddesi gereğince, yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın, karşılıklı işlem şartı hariç, tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Yine aynı Kanunun 59. maddesi gereğince yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder. Bu nedenle, yabancı mahkemelerden verilmiş olup da henüz Türk mahkemesince tanınıp tenfiz edilmemiş bir yabancı karar, Türk mahkemeleri önündeki bir davada kesin hüküm itirazına konu yapılamaz. Türk mahkemesince tanınıp tenfiz edilen yabancı mahkeme kararı, Türk hukuku bakımından kesin hüküm oluşturur. Buna bağlı olarak tanınıp, tenfiz edilen yabancı mahkeme kararı, aynı konudaki uyuşmazlığın tekrar Türk mahkemelerinde görülmesini engelleyecektir.
Somut olaya gelince, davacı yanca davalılar aleyhine taraflar arasında geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığı nedeniyle verilen paranın istirdadını sağlamaya yönelik alacak istemine ilişkin işbu dava açılmıştır.
Davacı … tarafından Almanya …numaralı dosyasında davalı şirket aleyhine, dava dilekçesinde açıklandığı üzere 35.207,55 Euro (68.860.00 DM) alacak istemine yönelik açılan davanın yabancı mahkemece reddine karar verildiği, kararın 01/09/2016 tarihi itibariyle kesinleştiğinden bahisle Konya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/11/2017 tarih ve ….. Esas 2017/692 Karar sayılı dosyasında tanınmasına yönelik dava açıldığı, ilk derece mahkemesince 30/11/2017 tarihinde tanıma kararı verildiği, kararın istinaf yoluna başvurulmaması üzerine 11/09/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu hale göre, Almanya … Essen Mahkemesinin ….. numaralı dosyasına açılan ve reddedilen ve Konya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/11/2017 tarih ve…… Karar sayılı dosyasında tanınan dosyanın davacısı ile davalı şirketin konusunun, dava değerinin ve sebebinin eldeki işbu davanın davacısı ve davalı şirket ile, konusu ve sebebiyle aynı olduğu anlaşıldığından MÖHUK’un 59, HMK’nın 303.maddesi gereğince kesin hüküm nedeniyle davanın davalı şirket yönünden usulden reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır (Emsal Mahiyette Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 14/05/2018 tarih ve …
Ancak her ne kadar mahkemece yabancı mahkeme ilamında taraf olarak yer almayan davalı … yönünden de davanın kesin hüküm nedeniyle karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı ise de, …Kanunu’nun “Halka Açık Ortaklık Statüsünün Kazanılması” başlıklı 16/1.maddesinde (Değişik birinci cümle: 28/11/2017…..Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılacağı, bu ortaklıkların halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olacağı,
2.fıkrasında ise; payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıkların, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorunda olacağı, aksi durumda, Kurulun, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alacağı düzenlemesi yer almaktadır.
07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde, 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna geçici madde eklenmiş olup, geçici 4. maddesinde ise; 31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı …Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunacağı, bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı, bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığının da iddia edilemeyeceği, birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verileceği ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılacağı hükmü düzenlenmiştir.
07/12/2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yasa kapsamında Dairemizce …Kurulu’na yazılan yazıya verilen cevaba göre; davalı şirketin …Kurulu’nun 21/11/1996 tarih ve … sayılı kararı ile şirket payları sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayıldığı, 23/11/2012 tarihinde ise şirketin paylarının borsada işlem görmeye başladığı şirketin 31/12/2014 tarihine kadar pay sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayılan ancak borsada işlem gören şirketler kapsamına girdiği belirtilmiştir. Bu hale göre davalı şirketin …Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında kaldığı ve davacının da artık davalı şirketin ortağı olarak kabul edildiği, yabancı mahkeme ilamının açılan davada, davacıya yapılan ödemelerin mahsubundan sonra kalan kısım yönünden kesin hüküm olarak kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğu, yasa karşısında davacı, davalı şirket ortağı olduğundan zaman aşımının değerlendirilimeyeceği anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun Yasa nedeniyle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve açılan davada 3332 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 4. maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan davacı yukarıda anılan yasa kapsamında davalı şirketin ortağı olarak kabul edildiğinden davalı şirket yöneticisi olan davalı …’ın yönetici sıfatıyla sorumluluğundan da söz edilemeyeceğinden davalı … hakkında açılan davanın yukarıda açıklanan yasa hükümleri karşısında -davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalı şirket yönünden davanın kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin kararında bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine; davalı … yönünden ise dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin davalı şirkete yönelik istinaf başvurusu ile davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
B)1-Davacı vekilinin davalı … hakkındaki istinaf bavşurusunun kamu düzeni gözetilerek HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca KABULÜNE,
2-Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/11/2020 tarih ve …. … yönünden KALDIRILMASINA,

C)1-… hakkındaki davanın 3332 sayılı Yasanın geçici 4.maddesi gereğince konusu kalmadığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gerekli olan 59,30 TL harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından fazla yatırılan 1.878,07‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça … yönünden yapılan 70,00 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafça davalı şirket yönünden yapılan tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı … yönünden kurulan hüküm yönünden AAÜT gereğince takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin 3332 sayılı Yasanın geçici 4.maddesi kapsamı da gözetilerek davalı şirketten tahsil ile davacıya verilmesine,
6-Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde yatırana iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 148,60 TL yargılama giderinin 3332 sayılı Yasanın geçici 4.maddesi kapsamı da gözetilerek davalı şirketten tahsil ile davacıya verilmesine,
3-Davalı şirket tarafından istinaf aşamasında yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/06/2021

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.