Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/411 E. 2021/389 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : ….
KARAR NO : …

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2020
NUMARASI : …
….
DAVA : Alacak (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/11/2020
KARAR TARİHİ : 10 /03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25 /03/2021

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı görev şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … nin büyük ortağı …’ın, ……. İsimli başka bir şirkette 2017 yılı itibarıyla ortak olduklarını, ortaklıklarının halen devam ettiğini, müvekkilinin borç verdiği tarihte aralarında güven ilişkisi mevcut olduğunu, davalı şirketin…..olan ünvanını ….olarak değiştirdiğini, müvekkili tarafından ödenen davalı şirketin birtakım kredi ve kredi kartı borçlarının müvekkiline iade edilmediği, müvekkilinin davalı şirketin banka hesabına farklı tarihlerde toplam 287.507,00 TL ödediğini, Ankara Arabuluculuk merkezinin … esas sayılı arabuluculuk dosyası ile arabuluculuk yoluna müracaat edilmiş ise de sonuç alınamadığını ileri sürerek davanın kabulü ile müvekkilinin alacağı olan 287.507,00-TL nin ödeme tarihleri itibarıyla ticari faizi ile birlikte davalı şirketten alınıp müvekkiline verilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda tensiben; davacı tarafça davalı şirketin büyük ortağı ile başka bir şirkette ortak olmalarından dolayı güven ilişkisi sebebiyle davalı davalı şirkete verildiği bildirilen borç paranın tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, davacının güven ilişkisine dayalı olarak davalı şirkete borç para verdiği iddiasında olduğu, davacı tarafça verildiği belirtilen borcun ticari işletme nedeniyle verildiği ya da borç verilen davalı şirkette davacının da ortak olduğu iddiasının bulunmadığı, bu bağlamda davacının TTK nun 4 maddesi kapsamında tacir sayılamayacağı, borç ilişkisinin de TTK da değil Borçlar Kanununda düzenlenmesi nedeniyle tarafların sıfatı ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikte bir ticari davanın bulunmadığı, davaya bakmakla görevli mahkemenin, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemeni görevsiz olduğu anlaşılmakla dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, hükmün kesinleşmesi ve talep halinde dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin savunması alınmadan tensiben karar verildiğini, müvekkilinin savunma hakkının kısıtlandığını, davacının iddiası olan hususlar davacı ile diğer ortağı olan dava dışı başka bir kişi arasındaki güven ilişkisine dayalı bir hukuki işlem olduğundan davanın ayrıca husumetten de reddi gerektiğini, müvekkilinin savunması alındıktan sonra davanın görev ve husumet bakımından reddi ile müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesini gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu ve resen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı tarafından davalı şirkete borç olarak verilen paranın iadesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle görev şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere dava tarihi olan 02/10/2019 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 3. maddesinde bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillerin ticari işlerden olduğu belirtilmiş, 4. maddesinde de ticari dava ve işler sayılmıştır. Aynı yasanın 5. maddesinde ise bir yerde asliye ticaret mahkemesinin bulunması halinde, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4. madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağına değinilmiş, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, ihtilaf halinde göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevinin düzenlendiği 6100 sayılı HMK’nın 2. Maddesine göre dava konusunun değerine ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olduğu, 2. Fıkrasında ise, bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu düzenlenmiştir. Aynı Yasa’nın 1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenmekte olup göreve ilişkin kurallar kamu düzeniyle ilgili olduğundan yargılmanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır.
Somut olayda davalı şirkete borç para verdiğini ileri süren davacı tacir olmayıp, verilen borç paranın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, dolayısıyla TTK’nın 4. Maddesi kapsamında ticari dava olarak kabul edilmeyeceği ilk derece mahkemesince gözetilerek aynı yasa’nın 5. Maddesi gereği bu davada asliye ticaret mahkemelerinin görevli olmadığına, karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.04.2019 tarih ve … Karar sayılı içtihatında; “…Dava şartları ve ilk itirazların karara bağlanması için, tarafların açıklamaları yeterli ise hâkim, dosya üzerinden karar verebilir. Verilen karar (görevsizlik veya yetkisizlik kararı gibi) davayı (o mahkemede) sona erdirici nitelikte ise, hâkim tarafları ön inceleme duruşmasına davet etmeden (dosya üzerinden) gerekli kararı verebilir. Bu hâlde ön inceleme duruşması yapılmasına, tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesine ve tahkikat aşamasına geçilmesine gerek kalmaz (Kuru B., s 286).
Nitekim 6100 sayılı HMK’nın 138. madde gerekçesinde de, usule ilişkin hususların, şekli nitelik taşıdıklarından yargılamanın başında dosya üzerinden de incelenerek karara bağlanabileceği ancak mahkemenin kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyması hâlinde bunu tahkikat aşamasında değil, ön inceleme oturumunda yapacağı, böylece dava şartları ve ilk itirazlarla ilgili sorunların, en geç tahkikat başlamadan ön inceleme duruşması sonunda karara bağlanmasının amaçlandığı belirtilmiştir.
Anılan düzenleme ile hâkime dava şartlarına ilişkin olarak hangi aşamada karar verilmesi noktasında takdir hakkı tanınmış olup, hâkim tarafların dinlenmesine ihtiyaç duymaması hâlinde gerekli gördüğü takdirde dosya üzerinden de karar verebilecektir.
6100 sayılı HMK’nın 30. maddesi uyarınca hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olup, dava şartlarına ilişkin bir sorunun yargılamanın başında çözülmeyip sonrasında dava şartı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ekonomisi ilkesi ile de bağdaşmayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, mahkemece dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 115/1. ve 138. maddeleri ve usul ekonomisi uyarınca mümkündür.
Açıklanan nedenlerle mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.” denilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun içtihatında da açıkça belirtildiği üzere ilk derece mahkemesince tensiple verilen görevsizlik kararı usul ekonomisine uygun olduğu gibi davalı yan görevli mahkemede savunma hakkını kullanmasına engel teşkil etmeyeceğinden buna yönelik istinaf itirazı da yerinde değildir.
Ayrıca husumet görevli mahkemece değerlendirilir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddi yönündeki kararında herhangi usul ve yasaya aykırı bir durum görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. HMK’nın 353/(1)-a.3, 362/(1)-c ve 20. maddelerindeki hükümler birlikte amaçsal olarak yorumlandığında ilk derece mahkemesinin görevsizlik ve yetkisizlik kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince verilecek kararların kesin olması amaçlandığından Dairemizin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin hükmünün kesin olduğu kabul edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,9 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK’nun 362/(1)-c. maddesi gereğince kesin olmak üzere tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 10.03.2021

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.