Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/344 E. 2022/1636 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/344 Esas 2022/1636 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/344
KARAR NO : 2022/1636

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2020
NUMARASI : 2018/374 Esas 2020/664 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/05/2018
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/01/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Kahramankazan İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu, davacının fahiş faiz talep ettiğini, müvekkillerinin kefaletinin geçerli olmadığını, çek yaprak bedellerinin talep edilemeyeceğini, aynı alacağa yönelik olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, takibin usulsüz olduğunu, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporuyla davacının takip tarihi itibarıyla davalılardan alacaklı olduğu asıl alacak, işlemiş faiz, BSMV’ye ilişkin nakdi miktarın tespit edildiği, davacının tahsilde tekerrür olmamak üzere alacağının tahsili için icra takibi başlatmasına yasal engel bulunmadığı, bankanın 20 yaprak çek için 25.690,00 TL yasal yükümlülük tutarı bulunduğu anlaşılmış ise de, genel kredi sözleşmelerinin eki kefalet sözleşmesinde davacı bankanın çek sorumluluk bedelinin depo edilmesini talep edebileceğine dair açık bir hüküm bulunmadığı, davalı kefillerin çek sorumluluk bedeline ilişkin depo bedelinden sorumlu olmadığı, alacak likit olduğundan davacı yararına kabul edilen alacak tutarı üzerinden %20 oranında inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların icra takip dosyasında 1.326.291,96 TL asıl alacak, 93.565,99 TL işlemiş faiz, 4.678,30 TL BSMV, 1.687,69 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 1.426.223,94 TL nakdi alacak tutarına yapmış olduğu itirazın iptaline, 1.326.291,96 TL asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren yıllık %72 oranında faiz yürütülmek yürütülmek suretiyle 1.426.223,94 TL nakdi alacak üzerinden Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2018/3707 ve 2018/ 3963 sayılı dosyalarıyla tahsilde tekerrür olmamak üzere takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, kabul edilen 1.426.223,94 TL üzerinden %20 oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, gayrinakdi alacağa ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kefillerin gayri nakdi risklerden sorumlu tutulması gerektiğini, imzalanan sözleşmenin 2.2 maddesinde belirtildiğinden ve kefillerin de sözleşmede imzaları bulunduğundan kefillerin gayri nakdi risklerden sorumlu olması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da bu yönde görüş bildirildiğini, sunulan tüm deliller ve bilirkişi raporunun hükme esas alınmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;

Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2018/4152 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 22/07/2019 tarihli ön, 21/02/2020 tarihli rapor, dava konusu icra takip tarihinden önce yapılan ödemelere ilişkin bilgiler, dava dışı asıl borçlunun ortaklarını gösterir Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ilanları dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2018/4152 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 1.459.742,12 TL nakit alacağın tahsili, 25.690,00 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı şirkete bila tebliğ olduğu, diğer davalılara 05/04/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde olacak şekilde 05/04/2018 tarihinde takibe konu borca ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde, 16/05/2018 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Davacı banka ile dava dışı … … Ltd. Şti. arasında 02/04/2015 tarihli 3.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalıların sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı, 04/04/2014 tarihli 2.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde davalılar … ve …’ın müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı, davalı şirketin kefaletinin ise bulunmadığı, davalılar … ve …’ın sözleşme tarihlerinde dava dışı asıl borçlu şirketin ortakları oldukları, eş rızalarının aranmayacağı, sözleşmelerde yer alan kefaletlerin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan ve banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle alınan bilirkişi raporunda, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan 1.326.291,96 TL asıl alacak, 93.565,99 TL işlemiş faiz, 4.678,30 TL BSMV, 11.128,73 TL masraf olmak üzere toplam 1.435.664,98 TL nakit alacağı bulunduğu, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %39 oranında temerrüt faizi uygulanacağı, çek depo talebine ilişkin sözleşmede açık hüküm bulunmadığı, bu konuda takdirin mahkemeye ait olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalıların icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bankacı bilirkişiden alınan rapor nakdi alacak yönünden hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlenen kararda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davalıların kredi borcunu ödememesi üzerine davacı bankanın kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili talebiyle dava konusu icra takibini başlattığı, davalıların icra takibinde icra müdürlüğünün yetkisine ve borca itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığı, yetkili icra müdürlüğünde takip yapılmasına ilişkin itirazın iptali dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediği, davacının davalılardan takip tarihi itibarıyla genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı, davalıların gayri nakdi kredi borcundan sorumlu olup olmadıkları hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalıların icra müdürlüğünün yetkisine itirazları kapsamında icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığının da dava şartı olması nedeniyle re’sen incelenmesi gerekmiştir.
Davalılar icra takibinde borca itirazının yanı sıra Kahramankazan İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu belirterek icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz etmiştir. İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılması HMK’nun 114/2. maddesi hükmü uyarınca dava şartı niteliğinde olup, mahkemece İİK’nun 50/2. maddesi uyarınca öncelikle ve re’sen davalıların icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir.
İcra müdürlüğünün yetkisine itirazın ne şekilde yapılacağı İİK’da düzenlenmediğinden İİK’nun 50. maddesinin HMK’nun yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yaptığı gözetilerek HMK’daki hükümler gözetilmelidir.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 5.2 maddesinde sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlıklarda krediyi kullandıran banka şubesinin veya genel müdürlüğün ikamet yeri mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olduğu, bu durumun genel mahkemelerin yetkisini bertaraf etmediği, banka tarafından müşterinin veya müteselsil kefillerin ikametgahı veya bulunduğu yerin veya müşteriye ait mal ve değerlerin bulunduğu yer icra müdürlüğü ve mahkemelerinin de yetkili olduğu belirtilmiştir. HMK’nun 17. maddesi uyarınca sözleşmeyle belirlenen icra müdürlüğü yetkili olduğu gibi, esasen de TBK’nun 89/1.1 maddesine göre para borcuna ilişkin ifa yerinin alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri olduğu gözetildiğinde krediyi kullandıran banka şubesi Maltepe Ankara şubesi olduğundan takibin yapıldığı Ankara icra müdürlüğü yetkilidir.
Bu durumda, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde yer alan yetkili mahkeme hükmü karşısında Ankara İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu, itirazın iptali davasında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılmasına ilişkin dava şartının gerçekleştiği gözetilerek mahkemece işin esasına girilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, davacı yan dava konusu icra takibinde nakdi alacağın tahsilinin yanı sıra çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesini talep etmiştir.
Çekten ve/veya teminat mektubundan kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesi kefiller yönünden nakit alacağın dışında bir sorumluluk doğurduğundan bu hususta genel kredi sözleşmesinde açık hüküm bulunması gerekir. Bir başka anlatımla genel kredi sözleşmesinde müşterinin çekten ve/veya teminat mektubundan kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduğuna ilişkin hüküm, müşteri hakkında yer alan hükümlerin kefiller hakkında da uygulanacağına yönelik bir atıf hükmü ile kefillerin de gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olması sonucunu doğurmayacaktır.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde ise, davalı kefillerin çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduklarına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Sözleşmenin kredi türleri başlıklı 2.2 maddesi “işbu sözleşme uyarınca banka, müşteri lehine açtığı yukarıda belirtilen limiti, Türk Lirası veya herhangi bir para cinsinden, teminatsız, kefalet karşılığı veya herhangi bir teminat karşılığı, nakdi veya gayri nakdi, vadesiz, kısa vadeli, orta veya uzun vadeli, cari hesap, taksitli, spot, avans ya da iskonto-iştirağı, ayni ve bankaca müşterilere ilan edilecek diğer kredileri kullandırabilecektir. Banka anılan kredilerin yeniden finansmanı amacıyla da kredi kullandırabilir, kredili ticari mevduat hesabı açabilir, vadesi gelen kredileri müşteri talebi doğrultusunda uygun bulması halinde temdit edebilir, kredileri yeniden yapılandırabilir. Banka müşteriye tahsis ettiği nakit kredilere sözleşmenin imzalanmasını müteakip yukarıda belirtilen şekil ve şartlarda kullandırabileceği gibi, kredinin bir bölümünü veya tamamını müşterinin alacaklı cari veya diğer borçlu cari hesaplarına re’sen virman yapmak suretiyle ve/veya alacaklı cari hesaplarını borçlu cari hesaba dönüştürülmesi şeklinde de kullandırabilir.” hükmünü içermektedir.
Anılan hüküm bankanın müşteriye krediyi nakdi veya gayri nakdi kredi şeklinde kullandırabileceğine ilişkin olup, hüküm bankanın gayri nakdi kredi alacağının depo edilmesinden kefillerin sorumlu olduğuna ilişkin bir içerik taşımamakta olup, davacı vekilinin anılan hükmün kefillerin gayri nakdi kredi alacaktan sorumlu olduklarına ilişkin düzenleme içerdiğine yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davacı bankanın davalılardan takip tarihi itibarıyla talep edebileceği nakit asıl alacak, işlemiş faiz, BSMV miktarları tespit edilmiştir. Alınan rapor tespit edilen nakit asıl alacak, işlemiş faiz ve BSMV hesabı yönünden ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir.
Mahkemece, bilirkişi raporunda yer alan masrafa ilişkin alacak miktarı yönünden rapordan ayrılınarak dosya içerisinde yer alan masraf dekontları gözetilerek hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca, mahkemece dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen nakit asıl alacak, işlemiş faiz ve BSMV hesabı yönünden ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu hükme esas alınıp, masraf kalemi yönünden de dosya içerisinde yer alan belgeli masraflar gözetilip, çekten kaynaklanan gayri nakdi alacak yönünden ise sözleşmede kefillerin çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduklarına yönelik açık bir hüküm bulunmadığı, davalı kefillerin çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olmadıkları gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygundur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/10/2022 tarih 2020/11-697 Esas 2022/1386 Karar sayılı ilamı).
Öte yandan, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında 02/04/2015 ve 04/04/2014 tarihli genel kredi sözleşmeleri imzalanmış, davalı gerçek kişiler her iki sözleşmede de müteselsil kefil ise de, davalı şirket sadece 02/04/2015 tarihli sözleşmede kefildir. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen kredi alacağının hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı tespit edilmediği halde, takip tarihi itibarıyla davacının alacaklı olduğu kredi bedelinden tüm davalılar sorumlu tutulmuştur. Oysa davalı şirket, dava konusu kredi alacağı 04/04/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanması halinde borçtan sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Davalı kefil şirket ise, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmamıştır. Bu durumda anılan husus kamu düzenine aykırılık teşkil eden bir husus olmadığından Dairemizce re’sen gözetilmemiş olup, bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarına kamu düzenine aykırılık yönünden incelenmesine gelindiğinde, dava konusu icra takip talebinde takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %39 temerrüt faizi işletilmesi talep edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da takip talebiyle aynı olacak şekilde takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %39 temerrüt faizi işletilebileceği tespit edilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alındığı halde hüküm kısmında takip tarihinden itibaren hüküm altına alınan asıl alacağa yıllık %72 temerrüt faizi işletilmesine hükmedilmiştir. Bu durum ise, gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturacağından kamu düzenine aykırılık oluşturup, bu durumun aleyhe hüküm kurma yasağının istisnalarından olduğu anlaşıldığından Dairemizce re’sen gözetilmiştir.
Buna göre yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davacı bankanın %39 temerrüt faizi uygulayabileceği tespit edilmiştir. Rapor bu yönüyle de ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir. Kaldı ki, davalı yanın da temerrüt faiz oranına yönelik açık bir istinaf itirazı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece takip tarihinden itibaren hüküm altına alınan asıl alacağa işletilecek temerrüt faiz oranı yönünden gerekçe hüküm çelişkisi oluşturacak şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiş, Dairemizce yeniden hüküm kurulması aşamasında davacının talep edebileceği temerrüt faiz oranı %39 olduğundan takip tarihinden itibaren hüküm altına alınan asıl alacağa yıllık %39 oranında temerrüt faizi işletilmesine hükmedilmiştir.
Takip talebinde takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek %39 temerrüt faizi ile BSMV alacağı talep edilmiş ise de, mahkemece takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek temerrüt faizinin BSMV’si hüküm altına alınmamış, fazlaya ilişkin talebin reddine hükmedilmiştir. Davacı vekilinin de bu yönde açık bir istinaf itirazı bulunmadığından Dairemizce yeniden kurulan hüküm sırasında anılan BSMV alacağının hüküm altına alınması yoluna gidilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle, mahkemece davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararda kamu düzenine aykırılık yönünden isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kamu düzenine aykırılık gözetilerek kaldırılmasına, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, davanın kısmen kabulüne, davacı yararına icra inkar tazminatına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek KABULÜNE,
2-Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarih ve 2018/374 Esas 2020/664 Karar sayılı kararının gerekçe hüküm çelişkisi nedeniyle kamu düzenine aykırılık gözetilerek KALDIRILMASINA, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜNE, Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2018/4152 sayılı takip dosyasında davalıların 1.326.291,96 TL asıl alacak, 93.565,99 TL işlemiş faiz, 4.678,30 TL BSMV, 1.687,69 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 1.426.223,94 TL nakdi alacak tutarına yapmış oldukları itirazın iptaline, takibin anılan miktarlar üzerinden, hüküm altına alınan 1.326.291,96 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %39 oranında faiz yürütülmek yürütülmek suretiyle ve Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2018/3707 ve 2018/ 3963 sayılı dosyalarıyla tahsilde tekerrür olmamak üzere takibin devamına,
2-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Hüküm altına alınan 1.426.223,94 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan 285.244,78 TL icra inkar tazminatının davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
4-Gayri nakdi alacağa ilişkin talebin reddine,
5-Koşulları oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı isteminin reddine,
5-Alınması gerekli 97.425,35 TL harçtan peşin yatırılan 17.630,04 TL harç ile 7.298,71 TL icra peşin harcının mahsubu ile bakiye 72.496,60 TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak Hazine’ye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 17.630,04 TL peşin harcın ve 7.298,71 TL icra peşin harcının davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvuru harcı, 700,00 TL bilirkişi, 176,00 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 911,90 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 898,80 TL’sinin davalılardan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Kararın kaldırma gerekçesi de gözetilerek kabul edilen miktar üzerinden AAÜT uyarınca hesaplanan 82.717,84 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davacıya ödenmesine,
9-Aleyhe istinaf itirazı bulunmadığı gözetilerek reddedilen nakit alacak miktarı üzerinden AAÜT uyarınca hesaplanan 5.027,73 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalılara ödenmesine,
10-Aleyhe istinaf itirazı bulunmadığı gözetilerek reddedilen gayri nakit alacak miktarı üzerinden davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
11-HMK 333. maddesi uyarınca artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında posta masrafı olarak yapılan 82,50 TL yargılama masrafının davanın kabul ve reddi oranı gözetilerek 80,61 TL’sinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.