Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/318 E. 2023/1408 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/318 Esas 2023/1408 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/318
KARAR NO : 2023/1408

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
NUMARASI : 2017/396 Esas 2020/631 Karar
DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 18/05/2017
KARAR TARİHİ : 18/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/10/2023

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirkette %10 hisse sahibi olduğunu, davalı şirketin 23/02/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların hukuka aykırı bulunduğunu, şirketin çoğunluk hissesini ele geçirmiş olan yönetim kurulu üyeleri ve büyük pay sahiplerinin azınlık haklarını hiçe sayar şekilde kararlar aldıklarını, sunmuş oldukları faliyet raporlarının da açıkça gerçeği yansıtmadığını, yönetim kurulu ücreti görüntüsü ile örtülü kar dağıtımı yaptığını, her genel kurulda fahiş ücret kararları alındığını, mahkeme ve Yargıtay yoluyla iptal edilen kararlar için tekrar olağanüstü genel kurullar yapılarak mahkeme kararlarına rağmen benzer kararlar alınmaya devam edildiğini, şirket için önemli olan birçok konuya yer verilmediğini, alınan kararlara muhalefet edildiğini belirterek davalı şirketin 23/02/2017 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 3., 4.ve 7. maddeleriyle alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’in 23/02/2007 tarihli genel kurulda aday olmayarak uzun yıllar yürüttüğü yönetim kurulu başkanlığından ayrılmayı tercih ettiğinin iddia edildiğini, oysa ilgili yıl genel kurul kararından anılan davacının azledildiğinin görüleceğini, 49 yıl davacıların yönetiminde olan, 2007 ve sonrası hariç tüm mali yılları zararla kapatılan müvekkili şirkette sürekli olarak sermaye artışına gidildiğini, 49 yıl önce tarla olarak dağ başında alınan arazilerin bugün şehirlerin büyümesi ile değer kazanması sonucu değer artışından şirket aktifinin değerlendiğini, aktif değerde davacı …’in bir katkısının bulunmadığını, bilanço ve gelir tablosunun en geniş bilgileri içerdiğini, yönetim kurulunun ibrasının TTK hükümlerine uygun olarak yapıldığını, yönetim kurulu üyelerinin ücretleri, görev ve sorumlulukları ile şirketin finansal tabloları, finans durumu, geçmişten bu yana süre gelen şirket politikaları dikkate alınarak günün şartlara uygunluğuyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, 2017 genel kurulunda belirlenen ücretin makul ve kabul edilebilir bir ücret olduğunu, yönetim kurulu ücret politikasının şirketin geçmişten gelen genel politikası olup, aynı politikanın sürdürüldüğünü, şirketin faaliyetini zararla kapattığı, finansman sıkıntısı içinde olunduğu, yüksek oranda krediler kullandığı, sermaye artırımına gidildiği yıllar da dahil olmak üzere her yıl katlamalı ücret artışı yapıldığını, davacıların bugün yüksek olduğunu iddia ettikleri ücretleri geçmişte kendileri hiç itiraz etmeden aldıklarını, davacıların hukuki yolları kötüniyetli ve şirketin çalışmasını engelleyici şekilde kullandığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacılar vekilinin müvekkillerinden bilgi saklanması nedeniyle gündemin 3. maddesi ile bilanço ve gelir gider tablosunun tasdikine ilişkin alınan kararın iptalini istemişse de davalı şirketin 2016 yılı faaliyet raporunda yer alan finans tabloları, bilanço ve gelir tablosunda herhangi bir usulsüzlüğe rastlanmadığı, davacının iptal talebinin yerinde olmadığı, davacılar vekili, …’ın ve … ailesinin sahip olduğu … A.Ş.nin ibra oylamasında oy kullanmasının 6102 sayılı Ticaret Kanunu’nun rey hakkından mahrumiyeti düzenleyen 436. maddesi hükmüne muhalefet dolayısıyla ibra oylamasının Kanuna aykırı olduğunu iddia etmiş ise de; oydan yoksunluk başlıklı TTK’nun 436. Maddesinde; “(1) Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” hükmü bulunduğu, şirket yöneticilerinin kendi ibralarında oy kullanmadıkları, …’ın ve … ailesinin sahip olduğu … A.Ş.’nin ibrada oydan yoksunluk halinin bulunmadığı, 2016 yılı faaliyet raporlarında yönetim kurulu tarafından yapılmış bir usulsüzlüğe rastlanmadığı, yönetim kurulunun ibra edilmesine ilişkin gündemin 4. maddesi ile alınan kararın iptalini gerektirir bir husus bulunmadığı, davalı şirketin 20/02/2016 tarihli genel kurulunda yönetim kurulu üyelerine aylık 27.500,00 TL huzur ücreti ödenmesine karar verildiği, dava konusu 23/02/2017 tarihli genel kurulun 7. maddesinde yönetim kurulu üyeleri için önceki ücretlerin devamına karar verildiği, yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret miktarı olan aylık 27.500,00 TL ücretin, dava dosyasına emsal olarak sunulan mahkeme kararları da dikkate alındığında ortakların kârdan pay almak hakkını sınırlandıracak ölçüde yüksek olduğu, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan gündemin 7. maddesinde alınan kararın iptaline ilişkin talebin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 23/02/2017 tarihli genel kurulunda 7. gündem maddesi ile alınan kararın iptaline, 3 ve 4 maddelerine ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi kurulunun tüm dosyayı kapsamlı şekilde inceleyerek delil olarak takdir edilebilir bir rapor tanzim ettiğini, mahkeme de aynı kanaate varmış olacak ki, davacı yanın rapora itirazlarını yerinde görmeyerek yeni bir rapor alınmasına gerek duymadığını, ancak aksi yönde hiçbir delil olmamasına rağmen yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücrete ilişkin kararın iptaline karar verdiğini, yönetim kurulu üye ücretlerinin şirketin ücret politikasına uygun ve makul seviyede bulunduğunu, bilirkişi raporu ile davacılardan …’in yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde almış olduğu ücretler ve son olarak 2005-2006 yıllarında almış olduğu aylık 15.000,00 TL ücret göz önünde bulundurularak aradan geçen 10 yıldan fazla süreçteki enflasyon etkisi, piyasa koşulları, şirketin kar artışı vb. hususlar irdelenerek aynen devamına karar verilen 27.500,00 TL ücretin makul olduğu sonucuna varıldığını, 10 yılı aşkın süreçte yönetim kurulu üye sayısının üçten ikiye düşürülmüş olduğunu ve bu sayede toplam yönetim kurulu masraflarından %33 oranında tasarruf sağlandığını, enflasyon etkisi gözetildiğinde gerçek ücretin 2005-2006 yıllarında ödenen ve davalı tarafından savunulan ücretten çok daha düşük olduğu gözetildiğinde davanın kötü niyetli olduğunun da anlaşıldığını, halihazırdaki yönetimden önce yani davacı …’in yönetici olduğu dönemde şirketin faaliyetini zararla kapattığını, finansman sıkıntısı içinde olunduğunu, yüksek oranda krediler kullandığı, sermaye artırımına gidildiğini, yıllar da dahil olmak üzere her yıl katlamalı ücret artışı yapıldığını, 2007 yılından itibaren hiç bir surette bu şekilde bir artırım yoluna gidilmediğini, davacıların yönetimdeyken almış oldukları ücretin TÜFE-TÜFE oranın güncellenmiş halinin halihazırdaki yöneticilerin aldığı ücretten fazla olduğu olgularını isabetle tespit ettiğini, dosyada aksi yönde hiçbir delil bulunmadığını, mahkemece gerekçe ve dayanak olmaksızın raporun aksine hüküm kurulduğunu, davacılar tarafından kasten 2004’ten itibaren genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava bilgileri verilerek yanıltıcı şekilde 2004, 2005, 2006 yıllarına ilişkin genel kurul kararların sürekli şekilde iptal edildiği belirtilmişse de cevap dilekçemizde ayrıntılı şekilde izah edildiği üzere 2007 yılına kadarki süreçte davacı …’in yönetimde olduğunu, davacılar tarafından mahkemeyi yanıltıcı şekilde, 2004, 2005, 2006 yıllarına ilişkin genel kurul kararlarının iptal edildiği ve bu kararların kesinleştiği yönündeki söylemin şirketin hali hazırdaki yöneticilerine yönelik değil, huzurdaki davanın davacısı …’in şirketin yönetiminde olduğu döneme yönelik iptal kararları olduğunu, huzurdaki davanın davacılarının müvekkil şirketin %10 hissedarı olmalarına rağmen çok uzun süre şirkette yöneticilik yaptıklarını, davacılardan …’in kendi deyimi ile 40 yıl müvekkil şirketin yönetim kurulu başkanlığını yaptığını, diğer davacılar …’in genel müdürlük ve …’in ise alışveriş merkezinin müdürlüğünü yaptığını, davacıların 2007 yılına kadar şirket yönetiminde aktif rol aldıklarını, 2007 yılında yönetimden uzaklaştırıldıklarını, buna müteakip şirket tarafından yapılan tüm işlemler ve alınan tüm kararlara karşı dava açtıklarını, şikayet yoluna başvurduklarını, davacıların en son görevden uzaklaştırıldıklarında davacı …’in 2007 yılında aylık net 15.000.00 TL maaş aldığını, mahkeme huzurunda imzalı beyanı ile bu maaşın yerinde olduğu yönünde beyanda bulunduğunu, …’in beyanından ücret artışının TTK hükümlerine ve ana sözleşmeye uygun olduğu ve iptali ile tedbiren durdurulmasını gerektirir bir yön bulunmadığı beyan edilen karar ile şirket yönetim kurulu başkan ve yardımcısına 2005 yılı için 15.000,00 TL net ücret ödenmesine karar verildiğini, anılan davacının tüm dönem boyunca söz konusu ücreti (aylık net 15.000,00 TL) tahsil ettiğini, davacıların kendi dönemlerindeki ücrete yalnızca enflasyon uygulanmak suretiyle belirlenen yeni dönem yönetici ücretine karşı ileri sürdüğü iddiaların samimiyetten, dürüstlükten ve gerçeklikten uzak olduğunu, müvekkili şirketin yönetim kurulu üyelerinin ücretlerine dair hesaplama yapılırken, müvekkili şirketin yoğunlukla hizmet sektöründe faaliyet gösterdiği, maliyetlerinin büyük kısmının hizmet (insan unsuru ve yönetim) sektörüne dahil olduğu ve bu sektörde de ücretlerin tüm diğer maliyetlerin üzerinde olduğunun dikkate alınması gerektiğini, bunun şirketin yapısının ve faaliyet alanının gerektirdiği bir durum olduğunu, müvekkili şirketin yönetim giderlerinin geçmişten beri yüksek olduğu, dağıtılabilir net dönem karına oranının daima yüksek bir oranda bulunduğu, bunun kuruluştan bu yana bir şirket uygulaması olduğunu, davacı …’in yıllarca devam etmiş olan yönetim kurulu başkanlığı süresince mutat hale gelmiş olan bu ücret seviyesi ve oranına itiraz etmenin artık davacılar bakımından dürüstlük kuralına açıkça aykırılık teşkil ettiğini, aynı zamanda, davacıların böyle tek taraflı bir iddia ortaya atmasının davacıların iptal davasını kötüye kullandıkları sonucunu doğurduğunu, yönetim kuruluna ödenen ücretlerin, yöneticilerin eğitim durumu, deneyimi, performansı ve şirkete kazandırdıkları gibi pek çok etkenin göz önünde bulundurularak serbestçe belirlenebileceği göz önünde bulundurularak, müvekkil şirkette yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretlerin her geçen yıl artış gösterdiği, davacılardan …’in de yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde, ücretlerin bazen %50, bazen %100 ve hatta %230 artış gösterdiği dikkate alındığında, 26/02/2004 tarihi itibarıyla 7.500,00 TL olan …’in ücretinin 16/05/2005 tarihi itibariyle 15.000,00 TL olup, bu suretle %100 artış yapıldığını, dava konusu olan 23/02/2017 tarihli genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretin aradan geçen 10 yılda toplam %45 artışla 27.500,00 TL’ye yükseltildiğini, her bir yıl için %5’ten daha az bir artış olduğu ve sonuçta kurumsal yönetim ilkelerine uygun bu artışın makul bulunduğunu, kendi yönetim kurulu üyeliği döneminde %100 hatta %230 oranındaki artışlara ses çıkartmayan …’in yönetim kurulu üyeliğinin sona ermesinin ardından ücretin aynen devamı yönündeki bu karara itiraz etmesi, içinde bulunduğu çelişkiyi, kötüniyeti ve dürüstlüğe aykırı tavrı ortaya koyduğunu, davacıların hakkın kötüye kullanılmasını oluşturan bu davranışlarının kabulü ve bu niyete cevaz verilebilmesinin hukuken mümkün olmadığını, her ne kadar müvekkil şirkete dışarıdan bakan bir kişiye bu ücretler yüksek gelse de, şirketin yıllardır yüksek yönetim kurulu ücret seviyesi uyguladığı, bu konuda ortaklar arasında ayrım yapmadığı, yani … ailesi aleyhinde kasıtlı ve onların kar payı haklarını zayıflatma kastını kesinlikle taşımadıklarının buradan belli olduğunu, bilirkişilerin bu tespitinin, davacıların müvekkili şirkete ve müvekkil şirketin diğer ortaklarına bakışındaki kötüniyeti ve dürüstlük kuralına aykırı tutumunu da gözler önüne serdiğini, söz konusu ücret tüm üst yönetim ücretlerini kapsadığını, müvekkil şirkette yönetim kurulu üyeleri olan … … dışında başkaca bir üst yönetim çalışanı bulunmadığını, tüm üst yönetim işlerini bu iki yönetim kurulu üyesinin yerine getirdiğini, halihazırda yönetim kurulu üyelerine verilen ücretin şirketin tüm üst yönetim harcamaları anlamına geldiğini, müvekkili şirkette yönetim kurulunun doğrudan şirketin yönetimini yerine getirmekte olup, emsal alınabilecek başkaca şirketlerde genel müdür ve genel müdür yardımcılarının görevlerini yerine getirdiğini, müvekkil şirketin yönetim kurulu üyelerinin şirket yönetimini kendileri yerine getirmekte şirkette ayrı bir genel müdür yada genel müdür yardımcısı gibi yönetim harcamaları bulunmadığını, büyük bir sermaye yönetimi gerektiren ve pek çok sektörde faaliyet gösteren müvekkil şirketin üst yönetimi için takdir edilen yıllık toplam 330.000,00 TL ödemenin, benzer şirketlerde genel müdür vb. tüm üst yönetim elemanlarına ödenen ücretler göz önünde bulundurulduğunda gayet mütevazı ve makul olduğunu, şirket kaynaklarıyla sağlanan kârın yıllar içinde artış gösterdiğini, şirketin 5 farklı işletmede toplam 41 adet çalışanı istihdam ettiğini, gerek iş çeşitliliği gerekse kapasite düşünüldüğünde çalışan sayısına göre yöneticilerin şirket işleri ile daha çok ilgilenmek zorunda olduklarını, yönetim kurulu üyeleri dışında başkaca hiçbir üst yönetim elemanı bulunmadığını, toplam hasılat içinde yönetim kurulu üye ücretlerinin %2,59’a tekabül ettiğini, yönetim kurulu üyelerinin emek ve mesaileri düşünüldüğünde bu oranın makul olduğunu, bu durumun bilirkişi raporundan da anlaşıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davalı şirketin 23/02/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 3., 4. ve 7. maddeleriyle alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılama aşamasında mali müşavir ve hesap uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 01/06/2020 tarihli rapor, dava konusu 23/02/2017 tarihli davalı şirket genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli, davalı şirket ticaret sicil kaydı, aynı taraflar arasında değişik yıllara ilişkin genel kurul kararlarının iptali talebiyle açılan davalarda verilen kararlar, gelir tabloları, genel kurul kararları, çalışma raporları, vergi inceleme raporları, faaliyet raporları, tapu kayıtları, emsal dosyalarda alınan bilirkişi raporları dosya içerisinde yer almaktadır.
Davalı şirket ticari defterleri incelenerek hazırlanan bilirkişi heyeti raporunda, dava konusu genel kurulda okunan 2016 yılı faaliyet raporunda yer alan finans tabloları, bilanço ve gelir tablosunda herhangi bir usulsüzlüğe rastlanmadığı, ticari defter kayıtlarıyla uyumlu bulunduğu, ibraya ilişkin kararın karar nisabına uygun olduğu, yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamasına katılmadığı, oylamada usulsüzlüğe rastlanmadığı, oydan yoksunluk bulunmadığı, 2007 tarihindeki 15.000,00 TL huzur hakkı ücretinin TUİK brüt ücret maaş endeksi esas alınarak değerlendirilmesi halinde 2017 şubat tarihindeki değerinin 50.647,76 TL olacağı, 2017 yılı şubat ayı için belirlenen 27.500,00 TL huzur hakkı ücretinin davalının geçmiş dönem uygulamaları ve süre gelen huzur hakkı ödemeleri dikkate alındığında makul bulunduğu, şirket karının yıllara göre artan eğilimde olup, faaliyetlerin olumlu ilerlediği, davacı …’in yönetim kurulu başkanlığı yaptığı 2006 yılına kadar huzur hakkı ödemelerinin şirketin zarar ettiği durumda dahi yapıldığını, 2007 yılı ve sonrasında şirket karlılığının arttığını, üst düzey yöneticiler, genel müdür ve yönetim kurulu üyeleri için belirlenmiş ortalama ücretin 25.000,00 TL – 100.000,00 TL sınırında olduğu, ücret kararının iptal kararını gerektirir bir husus bulunmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Dairemizin emsal nitelikteki 2017/964 Esas 2020/78 Karar sayılı dosyasında yapılan inceleme sırasında, davalı şirketin 14/03/2014 tarihli genel kurul toplantısında diğer kararların yanı sıra yönetim ve denetim kurulu üyelerine ödenecek ücret miktarına (23.500,00 TL) ilişkin alınan kararların iptaline ilişkin birleşen dosyada davacı olan ortaklar tarafından davalı şirket aleyhine genel kurul kararının iptali talebiyle Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1195 Esas sayılı davasının açıldığı, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilerek davalı şirketin 14/03/2014 tarihli genel kurul toplantısında yönetim ve denetim kurulu üyelerine ücret belirlenmesine ilişkin alınan kararın iptaline, diğer maddelere ilişkin iptal talebinin reddine dair 2015/794 Karar sayılı karar verildiği, bu karara karşı taraf vekillerinin temyiz kanun yoluna başvurması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/4873 Esas 2017/6710 Karar sayılı ilamıyla kararın onandığı, onama kararına karşı davalı vekilinin karar düzeltme yoluna başvurduğu, anılan Dairece karar düzeltme talebinin reddine karar verilmesiyle ilk derece mahkemesi kararının kesinleştiği görülmüştür.
Dairemizin 2017/964 Esas 2020/78 Karar sayılı dosyasında da birleşen dosya davacısı olan ortaklar tarafından davalı şirket aleyhine 27/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında diğer kararların yanı sıra yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücrete (27.500,00 TL) ilişkin alınan kararların iptali talebiyle Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/311 Esas sayılı davasının açıldığı, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin anılan kararı ile dava konusu genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeleri için kararlaştırılan 27.500,00 TL ücretin fahiş olduğu, genel kurul kararının azlık pay sahiplerinin meşru menfaatlerini zedeleyeceği, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 27/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 7. Maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerinin aylık ücret belirlenmesine ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, karara karşı davalı vekilince temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/1576 Esas 2022/949 Karar sayılı kararıyla Dairemiz kararının onanmasına karar verilerek kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı yan davalı şirketin 23/02/2017 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 3., 4. ve 7. maddeleriyle alınan kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu, anılan kararların iptali gerektiğini iddia etmiş, davalı yan ise alınan kararların usulüne uygun olduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, yönetim kurulu üyelerinin ücretlerine ilişkin alınan 7. no’lu kararın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davalı şirketin 23/02/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında gündemin 3., 4. ve 7. maddeleriyle alınan kararların iptal koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacılarının davalı şirketin 23/02/2017 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 3., 4. ve 7. maddeleriyle alınan kararlara muhalefet ettikleri, muhalefet şerhinin genel kurul toplantı tutanağına geçirildiği, işbu davanın TTK’nun 445. maddesi hükmü uyarınca 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Davalı vekilinin istinaf itirazı davanın kısmen kabulü ile dava konusu davalı şirketin 23/02/2017 tarihli genel kurul toplantısının 7. maddesi ile yönetim kurulu ücretine ilişkin bir önceki yıla aynen devamına ilişkin kararın iptali kararına yöneliktir. Bir önceki yılın yönetim kurulu ücreti aylık 27.500,00 TL’dir.
Davalı şirketin dava konusu genel kurul toplantısından önceki 20/02/2016 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerine aylık net 27.500,00 TL ücret ödenmesine karar verilmiştir. Anılan karara karşı açılan davada Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/03/2020 tarih 2016/467 Esas 2020/160 Karar sayılı kararıyla yönetim kurulu üyesi ücretine ilişkin gündemin 8. maddesi ile alınan kararın iptaline karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 2020/872 Esas 2022/1547 Karar sayılı kararıyla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup, karar henüz kesinleşmemiştir.
Öte yandan davalı şirketin 27/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeleri için aylık 27.500,00 TL ücret kararına karşı da davacı şirket ortakları tarafından Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açılmış, davanın reddine ilişkin verilen 2015/311 Esas 2017/269 Karar sayılı ilk derece mahkemesi kararı davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 2017/964 Esas 2020/78 Karar sayılı kararı ile kaldırılarak yönetim kurulu üyelerinin ücretine ilişkin alınan karar iptal edilmiş, karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile gündemin 7. maddesiyle alınan yönetim kurulu ücretlerin aynen devamına ilişkin kararın iptal şartlarının oluşmadığı belirtilmiştir.
Anonim şirketler yıllık kârının bir kısmını şirket pay sahiplerine kar payı adı altında dağıtmaktadır. Kar payı alma hakkı ortakların vazgeçilmez nitelikteki haklarından biri olup, şirket genel kurulunun ortakların kar payı alma hakkını herhangi bir şekilde sınırlandırma veya bertaraf etme hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla anonim şirkette sermaye oranı itibarıyla çoğunluğu teşkil edenler aldıkları genel kurul kararıyla azınlıktaki pay sahiplerinin kardan pay almalarına engel olamayacakları gibi bu hakkı sınırlandıramazlar. Yönetim kurulu üyelerine yüksek miktarda ücret ödenmesinin kararlaştırılması şirket ortaklarına dağıtılacak kar payını etkileyecektir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda yönetim kurulu üyeleri için kararlaştırılan ücretin iptal koşullarının oluşmadığı tespit edilmiş ise de emsal nitelikte olup, dosya içerisinde bir sureti bulunan mahkeme ilamlarından davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri için belirlenen aylık ücretin fahiş olduğu gerekçesiyle değişik yıllara ilişkin genel kurul kararlarının iptal edildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin 14/03/2014 tarihli genel kurulunda yönetim kurulu üyeleri için kararlaştırılan 23.500,00 TL ücretin fahiş olduğu gerekçesiyle ücrete ilişkin alınan kararın iptaline ilişkin Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1195 Esas 2015/794 Karar sayılı ilamı da dosya içerisinde yer almaktadır. Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1195 Esas 2015/794 Karar sayılı kesinleşen ilamına göre mahkemece 2014 yılı için yönetim kurulu üyelerine aylık 23.500,00 TL ücretin fahiş olduğu gibi Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/311 Esas 2017/269 Karar sayılı ilamının istinaf ve Yargıtay denetimi sonucu istinaf kaldırma kararı ile kesinleşen şekline göre 2015 yılı genel kurulunda yönetim kurulu üyelerine kararlaştırılan 27.500,00 TL ücreti fahiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece emsal nitelikteki mahkeme kararları ile kesinleşen yıllardaki fahiş kabul edilen yönetim kurulu aylık ücretleri dikkate alındığında 27.500,00 TL aylık ücretin ortakların kardan pay alma hakkını sınırlandıracak ölçüde yüksek olduğu, objektif iyi niyet kurallarına aykırı bulunduğu, gündemin 7. maddesi ile alınan kararın iptali gerektiği gözetilerek yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi yönünde teknik incelemeyi içermektedir. Mahkemece teknik yönden yapılan inceleme sonuçları ile emsal nitelikteki davalı şirketin önceki yıllara dair yönetim kurulu üye ücretlerine ilişkin alınan kararların iptali hususu birlikte değerlendirilerek sonuca varılması isabetli olup, yönetim kurulu üye ücretine ilişkin maddenin iptal koşullarının oluşmadığına ilişkin değerlendirme hukuki nitelikte bulunduğundan bilirkişi raporundan ayrılarak hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/10/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.