Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/276 E. 2022/1401 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/276 Esas 2022/1401 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/276
KARAR NO : 2022/1401

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2020
NUMARASI : 2019/496 Esas 2020/497 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Kasko Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/01/2019
KARAR TARİHİ : 09/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2022

Taraflar arasındaki kasko poliçesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava dışı …’ya ait … plaka sayılı araç için 19/10/2017 – 19/10/2018 tarihleri arasını kapsayan kasko sigorta poliçesi tanzim edildiğini, 18/09/2018 tarihinde sürücüsü…’ nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyon ile … ilçesi istikametinden Nallıhan İlçesi istikametine seyir halinde iken kaza yerine gelindiğinde menfez üstü sathı kaplama malzemesindeki 2 ayrı yerdeki çökme nedeni ile kamyonun geçişi esnasında sol arka taşıyıcı kolun kırılması ve aracın devrilmesi neticesinde maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, mevcut olay nedeniyle bağımsız sigorta eksperi vasıtasıyla sigortalı araçta tespit edilen 57.884,45 TL zarar bedelinin 11/12/2019 tarihinde müvekkili şirket tarafından ödendiğini, Poliçe Genel Şartları ve Türk Ticaret Kanunu’ nun 1472.maddesi uyarınca müvekkili şirketin ödediği tazminattan dolayı sigortalısına halef olarak bu hasara sebep olan kişiye ve zarardan kanunen sorumlu bulunanlara rücu etmek hakkına haiz olduğunu, davalı tarafın kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; 57.884,45 TL’ nin ödeme tarihi olan 11.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili şirketin komşu illerde yol ve altyapı taahhüt işleriyle uğraştığını, kazanın meydana geldiği yolda çalışma esnasında veya sonrasında yolda herhangi bir oturma ve çökmenin söz konusu olmadığını, davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; dosya kapsamında, kaza yerindeki menfezin ve menfez dolgularının davalı tarafından yapıldığına dair bir belge bulunmadığı, davalı tarafından yapılan imalatlar sonrasında yolun asfalt kaplamasının da yapılacağı, bu asfalt kaplama imalatı esnasında yolda mevcut imalatlar üzerinde başkaca imalatların yapılmış olmasının gerekeceği, oturmaların dolgulardan mı kaynaklandığı yoksa asfalt kaplama imalatında meydana gelen aşınmadan mı olduğunun da dosya kapsamındaki bilgilerden anlaşılamadığı, davalının Karayolları ile yaptığı sözleşmede bakım onarım gibi yükümlülüğünün bulunmadığı, üstlenilen işin geçici ve kesin kabulünün yapıldığı, kazanın kesin kabulden önce meydana geldiği ancak, geçici ve kesin kabul arasındaki teminat sürecinde davalıya yapılan, herhangi bir ayıp ihbarının bulunmadığı, kaza yapan kamyonun azami yüklü ağırlık sınırını yaklaşık 2 kat aştığı, yük sınırını ise yaklaşık 3 kat aştığı, hususları birlikte değerlendirildiğinde, kaza tespit tutanağında sol arka taşıyıcı kol bölümünde meydana gelen kırılmanın, kamyonun, azami yüklü ağırlığın 1,975 katı, yüklenebilecek azami yükün 3,06 katı ağırlıkta yüklenmesi nedeniyle oluşmasının muhtemel olabileceği, kaza tespit tutanağında belirtilen 4 cm ve 4,5 cm olduğu belirtilen çökmelerin kazaya sebep olacak boyutta olmadığı, dolayısıyla davalı tarafa kazanın oluşmasında herhangi bir kusur atfedilemeyeceği nazara alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Bilirkişi raporunun hukuka, yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olup, somut olaya da aykırılık teşkil ettiğini,
30.01.2020 tarihli bilirkişi raporunda “Bilirkişilik bölge Kurulunca bu tür yol kusurlarının değerlendirilmesi ulaşım alanında yetkin inşaat mühendislerinin uzmanlık alanı olarak belirlendiği, bu bakımdan, kaza tespit tutanağında her ne kadar sürücü kusuru bulunmadığı belirtilmekte ise de kaza tespit tutanağı düzenleyenlerin, jandarma uzman çavuşları olduğu, yoldaki kusuru ve somut olaydaki kazayı değerlendirebilecek mesleki nosyona, yeterli bilgi ve donanıma sahip olup, olamayacakları da Sayın Mahkemenin takdirindedir. ” dendiğini,
Her ne kadar bilirkişi raporunda aksi belirtilmiş ise de…’nın sevk ve idaresindeki sigortalı kamyon ile Nallıhan ilçesi istikametinde seyir halinde iken menfez üstü sathı kaplama malzemesindeki 2 ayrı yerdeki çökme nedeni ile kaza meydana geldiğini, davalının kazada kusurlu olup, yol üzerindeki alt yapısal faaliyetlerindeki gerekli tedbir ve önlemleri almadığını, yüklenicinin bu kazadan doğrudan doğruya sorumlu olup, trafik ekiplerince düzenlenen kaza tespit tutanağında ise davalının kusurlu olduğunun tespit edildiğini,
Trafik ekiplerince tanzim edilen kaza tespit tutanağında; “Kazanın oluşumunda 55K 6708 plakalı araç sürücüsü…’nın K.T.K. Yönünden kusursuz olduğu, Ancak yol yüzeyindeki bozulma nedeni ile yolun yapım bakımında sorumlu bulunan 43. Şb. Şefliğinin 2918 sayılı K.T.K.’nun 13ncü maddesi kuralını ihlal ettiği…” denilmekle yüklenici firma olan davalı şirketin kusurlu olduğunun açıkça görüldüğünü,
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan rapor ile kaza tespit tutanağı arasındaki çelişkiyi gidermeden hüküm kurulduğunu,
İlk derece mahkemesince AAÜT’nin 13/4.maddesui uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; TTK’nun 1472. maddesi uyarınca halefiyete dayalı rücuen alacak istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genişletilmiş Kasko Poliçesinin incelenmesinde; … plakala aracın poliçe başlangıç tarihinin 19/10/2017 bitiş tarihinin 19/10/2018 olduğu, kazanın poliçe vadesi tarihlerinde meydana geldiği,
24/03/2017 tarihli 06-91 KKN no’lu…- …, 06-80 KKN / lu (140/03) ayr/Baraj yolları ile 140/03 KKN / lu … devlet yoluna ait temel malzemesi ve sathi kaplama agregası temini, nakli ve yola figüresi işine ait sözleşmede ki işi davalı şirketin aldığı, işin geçici kabulünün 25/09/2017 tarihinde, kesin kabulün ise 24/10/2018 tarihinde yapıldığı, kesin kabul öncesi tespit edilen bir kısım eksikliklerin davalı şirket tarafından giderildiği,
Makine mühendisi bilirkişiden alınan raporda özetle; kaza sonucu davacı … şirketi nezdinde kaskolu kamyonda toplam yedek parça işçilik dahil 57.859,50 TL hasar meydana geldiğini, kazanın meydana geldiği yolun Karayolları 4. Bölge Müdürlüğünce davalı şirkete ihale ile yaptırıldığını, kaza tarihi ve kesin kabul tarihi dikkate alındığında yolda meydana gelen üst yapı çökmesinden davalı şirkete ait olup, davalı şirketin %100 kusurlu olduğunu, kaskolu araç sürücüsünün meydana gelen kazada herhangi bir kusurunun bulunmadığının belirtildiği,
İnşaat mühendisi bilirkişi tarafından sunulan ayrık raporda ise; olay mahalli yol zemini üzerinde ardı ardına 4 ve 4,5 cm derinliğinde iki çökme olduğu, yolda asfalt kaplama öncesi, bir kısım sanat yapıları kazısı ile yanlarının dolgusu, orta refüjün beton kaplaması, bunlarla ilgili beton ve demir, yapılması gerekli servis yolları, temel malzemesi temini ve yola nakli, asfalt mıcırı temini ve yola nakli, serme ve sıkıştırma ekibinde arazöz çalıştırılması, trafik işaretlemelerinin yapılması işlerinin Karayolları 4.Bölge Müdürlüğü tarafından davalı şirkete ihale ile yaptırıldığını, ancak kazanın olduğu yerde bulunan menfez ve menfez yanlarındaki dolgu imalatının da önceden mi mevcut olduğu ya da menfezin sonradan davalı şirketin üstlendiği sözleşme kapsamında mı yapıldığı da dosya kapsamından belirlenemediğini, Karayolları Genel Müdürlüğü ile davalı şirket arasındaki sözleşme kapsamında; asfalt kaplama işleri ve asfalt kaplama işleri sonrasındaki bakım onarım işleri bulunmadığını, çukurların yoldaki dolgulardan mı kaynaklandığı yoksa asfalt kaplamada meydana gelen aşınma mı olduğu da dosya kapsamındaki kaza tespit raporunda belirtilmediğini,
Karayolları 4.Bölge Müdürlüğü ile davalı …. Nakliyat Ltd. Şti arasında yapılan iş ile ilgili geçici kabul tutanağının 14.11.2017 tarihinde, kesin kabul tutanağının ise 30.10.2018 tarihinde düzenlendiğinin taraflar arasında düzenlenen tutanaklardan görüldüğünü,
Söz konusu kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen çökmelerle ilgili davalı firmaya yapılmış herhangi bir ayıp ihbarı da bulunmadığını, bunun yanında kaza öncesinde ve sonrasında gerek kaza tespit raporunu hazırlayan Jandarma Trafik Tim Komutanlığınca gerekse de başka şahıslarca Karayollarına bildirilmiş herhangi bir çökme veya oturma ihbarı da bulunmadığını,
Karayolları Genel Müdürlüğü 4. Bölge Müdürlüğünce davacı … sigortaya yazılan 07.12.2018 tarihli yazıda; kazanın olduğu kesimin tehlikeli viraj olduğu, bu kesimde tehlikeli viraj ve yön levhaları ile işaretlemelerin mevcut olduğunu, virajlara giren araçların hızlarını azaltmak zorunda olduklarını, sürücünün hiçbir trafik kuralına uymadığı için kazayı yaptığını, söz konusu yoldan 2016 yılı verilerine göre günde 687 aracın geçtiği bunlardan 81 adedinin kamyon olduğunu, bu yolda, yol kusurundan bahsetmek için aynı noktada benzeri kazaların tekerrür etmesi gerektiğini, oysa kazanın meydana geldiği tarihte ve öncesinde böyle bir tekerrürün bulunmadığı gibi kaza raporunu düzenleyen Jandarma Trafik Tim Komutanlığınca da kaza sonrasında, başka araçların kaza yapmasını önlemek adına, kuruma herhangi bir ihbarın yapılmadığını çünkü yolda oturma olduğu belirtilen kesimin kazaya neden olacak boyutta olmadığını, raporu hazırlayan kişilerin bilgisiz olduğunu, yanlı rapor tutulduğunun düşünüldüğünü, meydana gelen kazanın sürücü hatasından kaynaklanmış münferit bir kaza olduğunun belirtildiğini,
Kaza tespit tutanağı ekindeki krokide çökme alanlarının 4 cm ve 4,5 cm derinliğinde olduğunun belirtildiğini, ancak bu boyuttaki çökme ya da oturmanın kazaya sebebiyet verecek boyutta olmadığını,
Diğer yandan davalı tarafından dosyaya sunulan kantar fişleri ve sevk irsaliyesinden, kaza yapan … plakalı kamyonun, üzerindeki yük dâhil toplam ağırlığının 51.350 kg olduğunu, dosyada bulunan araç ruhsatına göre araç için müsaade edilen azami yüklü ağırlığın 26.000 kg olup, kamyonun ağırlığı kantar fişinden görüldüğü üzere 13.700 kg olduğunu, bu durumda araca yüklenebilecek maksimum yükün 12.300 kg olup, oysa kamyona 37.650 kg yük yüklendiğini, bu yük olmasının gerekeninin yaklaşık 3,06 katı olduğunu, kamyonun azami yüklü ağırlığının ise ruhsatta belirtilen değerinin yaklaşık 1,975 katı bulunduğunu,
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 128.maddesine göre, araçların boyutları ve ağırlıkları düzenlenmiş olup, karayollarında seyreden araçların yüklü ve yüksüz olarak uyacakları boyutların ve bu araçların karayolu yapısına zarar vermeden güvenle seyredebilecekleri ağırlıkların yönetmelikteki belirtilen şartlara uygun olmasının zorunlu olduğunu, karayollarında yapılacak sabit veya seyyar ağırlık kontrolü esnasında, aracın azami yüklü ağırlığının en çok %5’i kadar tartı toleransı tanındığını,
Somut olayda yüklü ağırlık limitinin aşıldığını, bu durumda aracın güvenli bir seyir halinde olamayacağını, karayolu yapısına zarar vereceğini, aracın sevk ve idaresinde sorunlar yaşanacağını, güvenli fren mesafesinde aracın durdurulamayacağını, aşırı yüke bağlı olarak, yükün, aracın bazı aksamlarının kırılma ve bozulmasına neden olabileceğini,
Dosya kapsamında, kaza yerindeki menfezin ve menfez dolgularının davalı tarafından yapıldığına dair bir belge bulunmadığını, davalı tarafından yapılan imalatlar sonrasında yolun asfalt kaplamasının da yapılacağını, bu asfalt kaplama imalatı esnasında yolda mevcut imalatlar üzerinde başkaca imalatların yapılmış olmasının gerekeceğini, oturmaların dolgulardan mı kaynaklandığı yoksa asfalt kaplama imalatında meydana gelen aşınmadan mı olduğunun da dosya kapsamındaki bilgilerden anlaşılamayacağını, davalının Karayolları ile yaptığı sözleşmede bakım onarım gibi yükümlülüğünün bulunmadığını, üstlenilen işin geçici ve kesin kabulünün yapıldığını, kazanın kesin kabulden önce meydana gediğini, ancak, geçici ve kesin kabul arasındaki teminat sürecinde davalıya yapılan, herhangi bir ayıp ihbarının bulunmadığını, kaza yapan kamyonun azami yüklü ağırlık sınırını yaklaşık 2 kat aştığını, yük sınırını ise yaklaşık 3 kat aştığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, kaza tespit tutanağında sol arka taşıyıcı kol bölümünde meydana gelen kırılmanın, kamyonun, azami yüklü ağırlığın 1,975 katı, yüklenebilecek azami yükün 3,06 katı ağırlıkta yüklenmesi nedeniyle oluşmasının muhtemel olabileceğini, kaza tespit tutanağında belirtilen 4 cm ve 4,5 cm olduğu belirtilen çökmelerin kazaya sebep olacak boyutta olmayacağını, dolayısıyla davacıya kazanın oluşmasında herhangi bir kusur atfedilemeyeceğini, kaza tespit tutanağında her ne kadar sürücü kusuru bulunmadığı belirtilmekte ise de kaza tespit tutanağını düzenleyenlerin, Jandarma uzman çavuşları olduğu, yoldaki kusuru ve somut olaydaki kazayı değerlendirebilecek mesleki nosyona, yeterli bilgi ve donanıma sahip olup, olmayacaklarının takdirinin mahkemede olduğunu, dava konusu rücu talebine mesnet olan kazanın meydana gelmesinde davacıya herhangi bir kusur atfedilemeyeceği belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesinde halefiyet usulü düzenlenmiş olup, düzenlemeye göre sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tanzim edilen bedel kadar sigortacıya intikal edeceği belirtilmiş olup düzenleme ile birlikte somut olayda değerlendirildiğinde, davacı … şirketince kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasar bedelinin sigortalıya ödendiğinden bahisle rücuen alacak istemine ilişkin dava açılmıştır.
Trafik kaza tespit tutanağına göre meydana gelen kazada davacı … şirketi nezdinde kasko poliçesi bulunan aracın herhangi bir kusurunun bulunmadığı, yolun yüzeyindeki bozulma nedeniyle yolun yapım ve bakımından sorumlu olan Karayolları’nın meydana gelen kazada sorumlu olduğunun belirtildiği, makine mühendisi bilirkişi tarafından alınan raporda kazanın yolun üst yapısının çökmesi sonucu geldiği belirtilerek davacı … nezdinde kaskolu araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, işi ihale ile üstlenen davalı şirketin tam kusurlu olduğunun belirtildiği, ayrık raporda ise, kaza tespit raporunda kazanın çukurların yoldaki dolgularından mı yoksa asfalt kaplamadan mı meydana geldiği hususunun tespit edilmediğini, davalı şirketin sözleşme kapsamında asfalt kaplama işleri ve asfalt kaplama işleri sonrasındaki bakım ve onarıma yönelik herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, kaza tespit raporundaki çukurların yoldaki dolgulardan mı yoksa asfalt kaplamadan mı meydana geldiği hususunun kaza tespit raporunda açıkça yazılmadığı, davalı şirketin üstlendiği işin geçici ve kesin kabulünden önce davalı veya dava dışı iradeye herhangi bir ayıp ihbarının yapılmadığı gibi sigortalı kamyonun da azami yüklü ağırlık sınırının yaklaşık 2 kat aşacak şekilde yük taşıdığı, bu hale göre meydana gelen kazanın kamyonun istihab haddini aşırı derecede aşmasından kaynaklandığı, davalı tarafın meydana gelen kazada herhangi bir kusuru bulunmadığı belirtilerek kural ihlali tespit edilmiştir. Kapatılan Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatlarında da belirtildiği üzere kusur bilirkişilerinin meydana gelen kazada kural ihlallerini tespit etmeleri gerektiği, kusur dağılımının ise hakim tarafından belirlenmesi gerektiği açıklandığından, somut olaya gelince, davalı şirketin Karayolları 4. Bölge Müdürlüğünden yapılan ihale sonucu asfalt kaplama öncesi bir kısım sanat yapıları kazısı ile yanlarının dolgusu, orta refüjün beton kaplaması, bunlarla ilgili beton ve demir yapılması, gerekli sıkıştırma ekibinde arazöz çalıştırılması, trafik işaretlerinin yapılması işlerinin Karayolları 4. Bölge Müdürlüğü ile yapılan sözleşme karşılığı alındığı, inşaat mühendisinin raporunda da belirtildiği üzere kazanın çukurların yoldaki dolgularından mı, yoksa asfalt kaplamadan mı meydana geldiği hususunda herhangi bir tespit yapılmadığı, dosya kapsamında yer alan resimli fotoğraflar ile kaza tespit tutanağına göre yolda 4 – 6 metre uzunluğunda 4 – 4,5 cm kadar çökme söz konusu olduğu, davacı … şirketi nezdinde kasko poliçesi bulunan araç sürücüsünün kazanın meydana geldiği yerde tehlikeli viraja ilişkin yön levhaları bulunmasına rağmen trafik yol, hava durumu koşulları dikkate alınmadan aracın hızını azaltmadan istihab haddi 12.300 kg olmasına rağmen 37.650 kg yük ile yaklaşık 3,06 katı fazla yüklü olduğu, bu hale tek taraflı meydana gelen kazada davacı … şirketi nezdinde kasko poliçesi bulunan araç sürücüsünün aracının hızını, yol, trafik ve hava durumuna uydurmayarak kazaya sebebiyet verdiğinden 7/8 oranında, davalı şirketin ise kaza mahallinde her ne kadar ihbar yapılmasa da kaza mahallinde çalışma yaptığından yolda meydana gelen 4-6 metre uzunluğunda 4-4,5 cm çökme bulunan çukurlar yönünden gerekli tedbirleri almadığından 1/8 oranında kusurlu olduğu Dairemizce kabul edilmiş olup, davacı … şirketince sigortalısına halefiyet ilkesi gereğince ödenen 57.884,45 TL’den 1/8 oranında kusura isabet eden 7.235,55 TL’yi davalıdan talep ve dava hakkı bulunmakla açılan davanın kısmen kabulü ile 7.2235,55 TL’nin11/12/2019 tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile,
Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 12/11/2020 tarih ve 2019/496 Esas 2020/497 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
2- 7.235,55 TL’nin 11/12/2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Alınması gereken 494,26 TL nispi karar ve ilam harcın peşin alınan 988,53 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 494,27 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 494,26 nispi harç, ile 44,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 538,66 TL harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan tebligat ve posta, bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.605,00 TL yargılama giderinin davanın red/kabul oranına göre 200,62 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davanın kabul edilen kısmı yönünden, istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre takdir ve tayin olunan 7.235,55 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı yönünden, istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 13/3.maddesine göre takdir ve tayin olunan 7.235,55 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Taraflar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmın istekleri halinde yatırına iadesine,
C)1-Davacı taraftan istinaf karar harcı olarak alınan 54,40 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim giderinin 31,50 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 180,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.09/11/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.