Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/273 E. 2023/235 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/273 Esas 2023/235 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/273
KARAR NO : 2023/235

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2020
NUMARASI : 2015/349 Esas 2020/536 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 16/03/2015
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2023
Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankada mevduat hesabını bulunduğunu, banka tarafından müvekkilinin talimatı olmaksızın 15.000,00 USD’nin Çin’de bulunan bir bankaya aktarıldığını, davalı bankaya müvekkili şirket yetkilisine ait olmayan bir e-posta adresinden paranın aktarılması yönünde talimat verilip işleminin yapıldığı şeklinde açıklama yapıldığını, müvekkili şirket yetkilisinin tesadüfen bankaya gitmesi ile olmayan talimatlarını öğrendiğini, yapılan hatalı işlem nedeniyle 15.000,00 Usd ve aktarma sırasında yaklaşık 300 Usd’nin masraf olarak kendisinden tahsil edildiğini öğrendiğini, geri alınamayan işlem nedeniyle bu miktarlarda zarara uğradığını, davalının objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, işlem sırasında e-posta hesabının doğruluğunun denetlenmediği gibi bankanın kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince zararı karşılaması gerektiğini belirterek toplam 15.300,00 Usd zararının olay tarihinden itibaren devlet bankalarınca 1 yıllık vadeli döviz mevduatına uygulanan en yüksek faiz oranında uygulanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin yetkilisinin ad ve soyadını içeren e-posta adresinden gönderilen firma kaşesi ve yetkili imza içermeyen ileti ile para transferi işlerinin yapılmasının istenildiğini, bu şekilde işlem yapılamayacağının bu adrese cevaben iletildiğini, daha sonra söz konusu transfer talebinin bu kez antetli kağıt üzerinde firma kaşesi ve yetkilisinin imzasını içerecek biçimde iletildiğini, kaşe ve yetkili imza kontrolü yapıldıktan sonra talimat gereği 15.000,00 Usd’nin Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki hesaba transfer edildiğini, sonrasında tüm çabalara rağmen hesaba aktarılan tutarın iadesinin sağlanamadığını, bu paranın hesaba ulaşıp ulaşmadığı hususları ile ilgili olarak aynı e-posta üzerinden mailler alınmaya devam edildiğini, 12/02/2015 tarihinde aynı e-posta adresinden bu kez 19.800,00 Usd tutarında yeni bir transfer talebinde bulunulduğunu, bu arada kaşe ve yetkili imza kontrolü yapılırken davacı şirket yetkilisinin şubeye gelmesi ile 19.800,00 Usd’lik işlemin ve öncesindeki işlemin varlığından haberlerinin olmadığını belirtmesi üzerine son yapılan 19.800 Usd’lik bu miktarın hesaba derhal iadesinin sağlandığını, şubeye gelen davacı şirket yetkilisine mail aracılığıyla gelen yazılar gösterildiğinde bu yazılar altındaki imzanın kendisine ait olup kaşenin ise şirketin kaşesi olduğunu kabul ettiğini, ancak bu yazıların (maillerin) kendisine yakın birisi veya birileri tarafından hazırlanmış olabileceğini şifahen belirttiğini, sonuç olarak dava konusu edilen 15.000,00 Usd’nin ilgili aracı … aracılığıyla transfer işleminin yapıldığını, alıcı banka ile yapılan yazışmalardan sonuç elde edilemediğini, neticede yararlanıcının fonu iade etmeyi reddettiği şeklinde kendilerine cevap verildiğini, bankanın tüm işlemlerinde gerekli dikkat ve özenin azami derecede gösterdiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı bankanın mudinin mevduatını korumada tam kusursuzluğunu kanıtlayamadığı ve davacı mudiye de bu eylem ve hareketlerinde kendisine atfı kabil bir müterafik kusur yüklenemediği, davacının hesabından 300,00 Usd’nin masraf olarak çekildiği hususunda davacının yazılı kanıt sunamadığı, bankadan yapılan sorgulamada havale tarihi itibarıyla davacı hesabından toplam 409,57 TL masraf ve BSMV tahsil edildiğinin anlaşıldığı, bu miktarın dava tarihindeki TCMB döviz efektif satış kuru üzerinden yapılan hesaplamasında 155,99 Usd’ye tekabül ettiği, davacının bu miktarı da davalıdan talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 15.000 Usd havale tutarı ile 155,99 Usd havale ücreti olmak üzere toplam 15.155,99 Usd’nin dava tarihinden itibaren işletilecek bankalarca döviz mevduatına uygulanan en yüksek faiz oranındaki faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı yetkilisinin ad ve soyadını ihtiva eden adresten gönderilen, firma kaşesi ve yetkili imzası içermeyen iletiyle para transferi işlemi yapılmasının istenildiğini, bu şekilde işlem yapılamayacağının cevaben iletildiğini, daha sonra transfer talebinin bu kez firmanın antetli kağıdı üzerine firma kaşesi ve yetkili imzası içerecek şekilde iletildiğini, banka tarafından kaşe ve yetkili imza kontrolü yapıldıktan sonra talimat gereğinin yerine getirildiğini, daha sonraki bir tarihte aynı e-posta adresinden bu kez 19.800 Usd tutarında yeni bir transfer talebi yapıldığını, kaşe ve yetkili imza kontrolü yapıldığı sırada davacı şirket yetkilisinin şubeye geldiğini, kendisinin söz konusu işlemden haberi olmadığını söylemesi üzerine talimatın yerine getirilmediğini, davacı şirket yetkisine mail aracılığıyla gönderilen her iki yazı gösterildiğinde yazılar altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, kaşenin şirketin kaşesi olduğunu kabul ettiğini, dava konusu 15.000 Usd’nin tüm yazışmalara rağmen hesaba iade edilemediğini, alıcı banka tarafından gönderilen mesajda yararlanıcının fonu iade etmeyi reddettiği, yararlanıcının ve havale edenin fonu iade etmeme konusunda mutabakata vardığını bildirdiğini, bu konunun dikkatten kaçmaması gerektiğini, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek kendisine ait bilgileri ve imza örneğini içeren bilgilerin 3. kişiye geçmesine neden olduğunu, davacının dikkatsiz ve tedbirsiz davranışının illiyet bağını kestiğini, açığa imza hükümleri uyarınca sonuçlara davacının katlanması gerektiğini, bilirkişi raporundaki çelişkiler ve yetersizlikler giderilmeden hüküm kurulduğunu, dava konusu olayla ilgili dava dışı … hakkında yapılan ceza yargılaması sonunda beraatine karar verilmesinin suçun oluştuğu gerçeğini değiştirmediğini, …’in savunmasında sahte olduğu ileri sürülen “….com” mail adresinin davacı şirket yetkilisinin gerçek olduğu ileri sürülen “….com” adresinin ek adresi olduğu, yani her iki adresin de birbiriyle ilişikli mail adresleri olduğunun ifade edildiğini, bu iddianın doğrulanması halinde talimatın sahte adresten geldiği iddiasının gerçek olmadığının ortaya çıkacağını, hiçbir şekilde bankanın kusurundan bahsedilemeyeceğini, bu hususun bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, rapordaki tespite göre sahte olduğu belirtilen mail adresinin davacının gerçek adresine şifre ile giriş yapılarak eklenmiş bir adres olduğunu, buna göre banka kusurundan bahsedilemeyeceğini, sahte mail adresinden gönderilen mailin hangi IP adresinden gönderildiğinin Yahoo şirketinden, BTK’dan veya ilgili kurumlardan celbi talepleri konusunda delillerinin toplanmadığını, gerekli araştırma yapılmış olsa idi, mailin kim tarafından gönderildiği, davacının bu olayla ilgili bir dahili bulunup bulunmadığının ortaya çıkacağını, meydana gelen zararın davacının bilgilerini üçüncü kişilerin ele geçirmesinden kaynaklandığını, bu nedenle banka yönünden illiyet bağının bulunmadığını, davacının bu dikkatsizliğinin ağır kusurunu teşkil ettiğini, kusuru sabit olan davacının tüm zararını müvekkilinden talep edemeyeceğini, zarar görenin müterafik kusuru halinde zarardan indirim yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; banka hesabında bulunan paranın bilgi ve rıza dışında sahte e-mail adresinden gönderilen talimat üzerine başka bir hesaba aktarılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/54 Esas 2016/358 Karar sayılı ceza dosyası, anılan dosyada yer alan transfer talimatları, davacı yetkilisinin pasaport sureti, banka hesap cüzdan sureti, BTK müzekkere cevabı, dava dışı …’in telefonuna ilişkin Hts tutanakları, davacı şirket yetkilisinin 13/10/2015 tarihli kolluk ifadesi, ceza yargılaması aşamasında alınan 10/05/2016 tarihli adli bilişim uzmanı bilirkişi raporu, işbu dava dosyasında yargılama aşamasında hukukçu ve bilişim uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 21/03/2016 tarihli bilirkişi raporu, bilgisiyar mühendisi ve bankacı bilirkişi heyetinden alınan 27/09/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu, bankacı bilirkişiden alınan 02/01/2020 tarihli bilirkişi raporu, mevduat hesabı sözleşmesi, davacı şirket imza sirküleri, banka hesap ekstresi, elektronik bankacılık sözleşmesi dosya içerisinde yer almaktadır.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/54 Esas 2016/358 Karar sayılı ceza dosyasında, davacı şirket yetkilisinin işbu davadaki iddialarına dayalı şikayeti üzerine soruşturma başlatıldığı, davalı bankanın ceza dosyasında müşteki olarak yer aldığı, anılan şikayet üzerine dava dışı … hakkında dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda sanığın suçu işlediği sabit görülmeyerek beraatine karar verildiği, kararın istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiği görülmüştür.
Ceza dosyasında yer alan transfer talimatları incelendiğinde, davacı şirket antetli,… Şube Müdürlüğüne hitaben, alt kısmında “… Yönetim Kurulu Başkanı” ibareleri ve imza ile davacı şirket kaşesinin yer aldığı, 06/02/2015 tarihli dava konusu talimatta Çin’deki tedarikçiye 15.000 Usd devrine iznin talep edildiği, 12/02/2015 tarihli talimatta 18.000 Usd transfer yapmada bankanın yetkilendirildiği, 12/02/2015 tarihli talimatta ise 19.800 Usd transfer yapmada bankanın yetkilendirildiği belirtilmiştir.
BTK’ya ceza soruşturması aşamasında yazılan müzekkereye verilen 18/11/2015 tarihli cevapta, davalı bankaya dava konusu talimat içerikli e-maili gönderen IP adresinin yurt dışı kaynaklı olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Davacı şirket yetkilisi … 13/10/2015 tarihli kolluk ifadesinde dava konusu talimat yazısındaki imzanın kendisinin dava dışı sanık …’in ofisinde scan ettiği evraktaki imzası olduğunu belirtmiştir.
Ceza yargılaması aşamasında alınan 10/05/2016 tarihli bilirkişi raporunda, sanık …’in bilgisayar diski üzerinde inceleme yapıldığı, sanığın e-posta adresiyle davacı yetkilisinin gerçek mail adresi arasında e-posta hareketi bulunduğu, “….com” veya “….com” e-posta adresinin kullanılarak oturum açıldığı ve e-posta gönderilmesine ilişkin bir tespit yapılamadığı, “….com” e-posta adresinin yanıt bölümüne sahte olduğu bildirilen “….com” e-posta adresinin eklenmiş olduğu, bu işlemin mağdur …’a ait gerçek e-posta adresi olan “….com” e-posta adresine şifresiyle giriş yapılarak ayarlar bölümünden eklenebileceği, görsellerdeki işlemlerin yani “….com” e-posta adresinin yanıt adresi olarak “….com” adresinin ayarlandığı tespit edilmiştir.
Taraflar arasında 27/06/2014 tarihli mevduat hesabı sözleşmesi, 20/07/2014 tarihli elektronik bankacılık sözleşmesi akdedildiği görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi heyeti raporunda, bankada yerinde teknik inceleme yapıldığı, mail ismi ile mail adresi arasında fark bulunduğu, bu farkın ilk bakışta görülmemekle birlikte küçük bir detay incelemesi ile görülebilecek mahiyette olduğu, dava konusu işleme ilişkin bankaya gönderilen form ile davacı tarafından daha önce bankaya gönderilen formun karşılaştırıldığı, kaşe ve imzaların birebir aynı olduğu, ancak aynı kişi tarafından farklı zamanlarda atılan imzaların benzerde olsa birebir aynı olmasının olanaksız bulunduğu, para transferi için gönderilen formun fotoğraf formatında gönderilmesinin dijital görsel düzenleme araçlarıyla oluşturulduğu düşüncesini güçlendirdiği, ayrıca formadaki normal metnin yazı rengi koyuluğuyla altında yer alan isim, soy isim kısmının yazı rengi koyuluğunun farklı olduğu, isim, soy isim, imza ve kaşenin oluşturulan forma sonradan eklendiğinin düşünüldüğü, paranın transfer edildiği yararlanıcının ticari bir firma olduğu, davacıyla arasındaki ticari ilişkinin araştırılması gerektiği, davalı bankanın e-mail adresinin farklı olduğuna dikkat etmediği gibi, miktar yüksek olduğu halde davacıdan telefonla onay almadığı, davacının dava tarihi itibarıyla davalıdan 15.300 Usd asıl alacak, 104,12 Usd faiz talep edebileceği tespit edilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi heyeti raporunda, dava konusu talimata ilişkin e-postanın gönderildiği bilgisayara ilişkin IP numarasının yurt dışı numarası olduğu, ıslak imza içeren talimat bulunmadığı, banka yetkililerinin işlemlerinin bankacılık mevzuatına uygun olmadığı, davacının 15.300 Usd asıl alacak, 58.68 Usd işlemiş faiz talep edebileceği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan üçüncü bilirkişi raporunda da, davalının havalenin davacı müşterinin rıza ve muvafakati ile yapıldığını ispat edemediği gibi, yapılan işlemin davacı yararına yapıldığını da ispat edemediği, bu şartlarda davalının sözleşme gereğince mevduatı iade borcunun devam ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, ceza mahkemesince dava konusu işlemin yurt dışındaki bir IP numarası vasıtasıyla gerçekleştirildiği, havale emrinin davacıya ait e-posta adresine benzetilen sahte bir e-posta adresinden gönderilerek yapıldığı, davacıya ait e-posta adresinden gönderilmediğinin tespit edildiği, davalının davacı tarafından havalenin yapıldığını ispatlayamadığı, davacının zararın oluşmasında kusurunun bulunmadığı, davacının 15.300 Usd zararını talep edebileceği tespit edilmiştir.
Davacı yan davalı bankada bulunan hesabından rızası ve talimatı olmaksızın Çin’deki bir firma hesabına 15.300 Usd havale edildiğini, havale nedeniyle hesabından transfer ücreti tahsil edildiğini, maddi zarara uğradığını iddia etmiş, davalı yan ise yapılan işlemde kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının davalı bankada hesabı bulunduğu, hesabından davacının gerçek e-mail adresi olan “….com” adresi dışında “….com” sahte e-mail adresinden gönderilen talimat üzerine davalı banka tarafından Çin’de bulunan bir şirketin hesabına 15.300 Usd para transferi yapıldığı, para transferi nedeniyle davacının hesabından masrafların banka tarafından tahsil edildiği, e-mail olarak gönderilen talimatta yer alan kaşenin şirkete, imzanın şirket yetkilisine ait olduğu, paranın davacı hesabına iadesinin gerçekleştirilemediği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının hesabından para transferleri yapılmasında bilgi ve onayının olup olmadığı, bilgi ve onayı yok ise yapılan işlemde taraflardan hangisinin hangi oranda kusurlu olduğu, davacının yapılan işlemler nedeniyle maddi zarara uğrayıp uğramadığı, uğramış ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; yukarıda açıklandığı üzere dava konusu 15.300 Usd miktarlı talimat davacının kaşesi ve yetkilisinin imzasını içerecek şekilde sahte e-mail adresi üzerinden bankaya gönderilmiştir. Nitekim davalı banka vekilinin aşamalardaki savunmalarından dava konusu para transferi işleminden sonra “….com” adresinden gelen 19.800 Usd para transferi talimatını içeren e-mail nedeniyle transfer hazırlıklarının yapıldığı aşamada davacı şirket yetkilisinin bankaya geldiği, kendisine sorulduğunda ise anılan e-mailin kendisi tarafından gönderilmediğini beyan etmesi üzerine, bu talimat işleminin gerçekleştirilmediği anlaşılmıştır.
Davacının gerçek e-mail adresi “….com” iken, dava konusu talimatın gönderildiği e-mail adresi ise “….com” olup, davalı banka sahte e-mail adresinden gönderilen talimat doğrultusunda dava konusu işlemi gerçekleştirmiştir. Her iki e-mail adresi karşılaştırıldığında çok benzer olmakla birlikte, küçük bir detay incelemesi ile sahte e-mail adresi olup olmadığı anlaşılabilecektir. Davalı yan aşamalarda aynı sahte hesap üzerinden daha önce yapılan ve davacı tarafından itiraz edilmeyen başka bir para transfer işlemi bulunduğunu da savunmamıştır.
Davacının Türkiye’de bulunduğu sırada, sahte e-mail adresi ile davalı bankaya talimatı gönderen bilgisayarın IP numarasının, ceza soruşturması sırasında BTK’ya yazılan müzekkere cevabından yurt dışı kaynaklı olduğu belirlenmiştir.
Yargılama aşamasında alınan tüm bilirkişi raporlarıyla da davalının dava konusu talimatı içeren e-mail adresinin farklı olduğuna dikkat etmediği gibi yüksek miktarlı olduğu halde, talimata ilişkin telefonla davacıdan onay almaması nedeniyle kusurlu bulunduğu belirlenmiştir.
Davalı vekili davacı yanın müterafik kusurunun bulunduğunu ileri sürmüş ise de, zararı doğuran işlemin davalının talimatı gönderen e-mail adresinin farklı olduğuna dikkat etmeden ve telefonla davacıdan onay almadan para transferi işlemini gerçekleştirmesidir. Her ne kadar e-mail ile gönderilen talimat altındaki kaşe ve imzanın davacıya ait olduğu davacı tarafından kabul edilmiş ise de, talimatın içeriği kabul edilmediği gibi, talimatın gönderildiği e-mail adresi de davacıya ait değildir.
Tartışılması gereken bir diğer husus ise, ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporundaki davacının gerçek mail adresinin yanıt bölümüne sahte olan mail adresinin ekli olup, bu işlemin ancak gerçek e-posta adresine şifreyle giriş yapılarak ayarlar bölümünden yapılmasının mümkün olduğuna ilişkin tespittir. Davalı vekili tespit edilen bu durum karşısında davalının kusursuz olduğunu ileri sürmüştür. Sahte e-mail adresinin davacının gerçek e-mail adresinin yanıt bölümüne ne şekilde eklendiği hususuna ilişkin herhangi bir tespit yapılamadığı gibi, bu eklemenin davacı tarafından yapıldığı da tespit edilmiş değildir. Salt gerçek e-posta adresinde sahte e-posta adresinin yanıt bölümünde kayıtlı olması davalının kusurunu ortadan kaldırmayacaktır.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince davalının davacının mevduatını korumada kusurlu olduğu, davacının müterafik bir kusurunun bulunmadığı, davacının zararından sorumlu olduğu gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, yargılama aşamasında davacı ile dava konusu talimat sonucu para transferinin gerçekleştirildiği Çin firması arasında herhangi bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılmamıştır. Bir başka anlatımla davacının ticari defterleri üzerinde dava konusu talimat ile transferi yapılan bedele ilişkin bir kayıt bulunup bulunmadığı, Çin firmasıyla herhangi bir ticari ilişki olup olmadığı bilirkişi marifetiyle tespit edilmemiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar ile davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürülen istinaf itirazları ile sınırlı olarak yapıldığından bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 2.718,19 TL istinaf karar harcından peşin alınan 680,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.038,19‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/02/2023

Başkan Üye – Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.