Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/240 E. 2022/1317 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2020
NUMARASI :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/06/2019
KARAR TARİHİ : 27/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; hesap kat tarihinde müvekkilleri ve müvekkillerinin kefili olduğu şirket hakkında geçici mühlet kararı bulunduğunu, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, asıl borçlu şirketin borçlarını ödeme kabiliyeti bulunduğunu, hak edişlerin zamanında ödenemeyecek olması sebebiyle bir takım sıkıntılar yaşama ihtimali doğduğunu, asıl alacağa işletilen faiz oranı ve miktarının fahiş olduğunu, müvekkillerinin müteselsil kefil olduğu genel kredi sözleşmesi kapsamında kullanılan kredilerin … garantisi altında bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacı ile dava dışı şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığı, davalıların işbu sözleşmeyi kefil olarak imzaladıkları, kefaletlerinin geçerli olduğu, asıl borçlunun konkordato talep etmesinin başlatılan takip ve açılan davaya etkisinin olmadığı, sözleşme hükümlerine göre yapılan hesaplama sonucunda takip tarihi itibariyle davalıların her iki hesapla ilgili olarak toplam sorumlu olduğu miktarın belirlendiği, bilirkişi raporlarının toplanan delillerin içeriğine uygun, denetime de elverişli olması nedeniyle yeterli olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların 2.887.120.19 TL asıl alacak, 40.395,42 TL faiz, 2.019,76 TL BSMV olmak üzere toplam 2.929.535,37 TL’ye yapmış olduğu itirazın iptaline, kabul edilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren 537.470,19 TL’sine yıllık %24,37, bakiyesine yıllık %27 temerrüt faizi ve BSMV uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, %20 icra inkar tazminatı olarak hesaplanan 577.424,04 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece kök raporda yapılan usul ve yasaya uygun hesaplamalara göre karar verilmesi gerekirken faiz oranlarının tespitinde ve tarihlerde hataya düşüldüğünü, müvekkilinin alacağının eksik hesaplandığı ek raporların hükme esas alındığını, ek raporda faiz oranı, gecikme tarihi gibi parametrelerde hataya düşüldüğünü, ana para ve faiz alacağının eksik tespit edildiğini, ek rapor ile kök rapor arasında çelişki oluştuğunu, sözleşmede kredinin vadesinde ödenmemesi halinde aynı tür krediler için uygulanan faizin %50 fazlasının ve onun gider vergisinin ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiğini, dosyaya sunulan belgelerle de o dönemde uygulanan kredi faiz oranının %45 olduğunun anlaşılacağını, buna göre bu oranın %50 fazlası olan %67,50 oranının uygulanması gerektiğini, hatalı oran üzerinden temerrüt faizi hesaplandığını, bu durumun ödemesini geciktirerek sözleşmeye aykırı davranan borçlunun ödüllendirilmesi sonucunu doğurduğunu, hesabın kat edildiği tarihe kadar %67,50 oranı üzerinden faiz hesaplanıp, daha sonra kredi borcu ile hesaplanan faiz toplanarak müvekkilinin kat tarihi itibarıyla asıl alacağının belirlenmesi gerektiğini, kat ihtarnamesi ile verilen sürenin sonundan itibaren faiz istenebileceğine ilişkin tespitin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2019/4215 sayılı icra takip dosyası, takip dayanağı genel kredi sözleşmesi, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 08/01/2020 tarihli kök, 05/02/2020 tarihli birinci ek, 10/08/2020 tarihli ikinci ek bilirkişi raporu, hesap kat ihtarnamesi, bankacılık hizmetleri sözleşmesi, TC Merkez Bankasına bildirilen faiz oranlarına ilişkin liste dosya içerisinde yer almaktadır.
Davalılar vekili davacı vekilinin istinaf dilekçesinin tebliği üzerine verdiği istinafa cevap dilekçesinde karara karşı itiraz sebeplerini bildirmiş ise de, istinaf aşamasında Uyap üzerinden sunduğu 26/10/2022 havale tarihli dilekçenin davacının istinaf kanun yoluna başvurusuna cevap olarak sunulduğunu, istinaf talebinde bulunmadığını bildirmiştir.
Dava konusu Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2019/4215 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 3.488.819,77 TL alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara bila tebliğ edildiği, davalı borçluların 17/04/2019 tarihinde takibe konu borca ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği, itirazın 7 günlük yasal süre içerisinde yapıldığı, itirazın davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 27/06/2019 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Yargılama aşamasında banka kayıtları üzerinde yerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi kök raporunda, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan ihtar giderleri, ihtiyati haciz giderleri dışında 3.321.460,95 TL asıl alacak, hesap kat tarihinden takip tarihine kadar 155.693,48 TL işlemiş faiz, 7.784,67 TL BSMV olmak üzere toplam 3.484.939,10 TL alacağı bulunduğu, takip tarihinden itibaren asıl alacağa %67,50 oranında temerrüt faizi işletilebileceği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazı üzerine alınan birinci ek raporda, davalıların 06/03/2019 tarihinde temerrüte düştüğü, davacı tarafından taraflarına aynı tip kredilerin dökümü ve uygulanan faiz oranlarının ibraz edilmediği, ibraz edilen faiz oranları esas alınarak hesaplama yapıldığı, bu hususun genel kredi sözleşmesinin 8. maddesinde düzenlenen temerrüt faizi ve oranı tatbikatına uygun bulunduğu, 1 no’lu kredi için 04/08/2017 tarihinde %16,25 akdi faiz oranı ile kullanılan 1.000.000,00 TL kredinin bakiye 500.909,00 TL’sinin 06/03/2019 temerrüt tarihine kadar 154 gün akdi faiz işletilip ana paraya ilave edildiğinde 537.470,19 TL asıl alacak bulunduğu, 2 no’lu kredi için 09/04/2018 tarihinde %18 akdi faiz oranı ile kullanılan 2.000.000,00 TL krediye 06/03/2019 temerrüt tarihine kadar 333 gün akdi faiz işletilip ana paraya ilave edildiğinde 2.349.650,00 TL asıl alacak bulunduğu, her iki hesap toplandığında takip tarihi itibarıyla 2.887.120,19 TL asıl alacağa temerrüt tarihinden takip tarihine kadar %67,50 temerrüt faiz oranı işletildiğinde 102.853,66 TL işlemiş faiz, 5.142,68 TL BSMV olmak üzere toplam 2.995.116,53 TL alacak bulunduğu, %67,50 temerrüt faiz oranının sözleşmeye uygun bulunduğu tespit edilmiştir.
Alınan ikinci ek raporda ise, mahkemece akdi faizin %50 fazlası temerrüt faizi olarak esas alınıp, hesaplama yapılması istenildiğinden takip tarihi itibarıyla 2.887.120,19 TL asıl alacak, 40.395,42 TL işlemiş faiz, 2.019,76 TL BSMV olmak üzere toplam 2.929.535,37 TL alacak bulunduğu, takip tarihinden itibaren asıl alacağın 537.470,19 TL’lik kısmına %24,37, 2.349.650,00 TL’lik kısmına %27 temerrüt faiz oranı uygulanacağı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı ile dava dışı … … … A.Ş. arasında 28/11/2016 tarihli ve 13.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede davalıların aynı limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, davalıların sözleşmede yer alan kefalet imzalarının sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi ikinci ek raporu hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlendiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, kredinin ödenmediği iddiasıyla davacının kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalıların icra takibinde borca ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettikleri hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
İstinaf itirazı kapsamında uyuşmazlık, temerrüt faiz oranı, temerrüt tarihi ve asıl alacağa hesap kat tarihine kadar temerrüt faizi işletilip, asıl alacağa ilave edilerek asıl alacak miktarının belirlenip belirlenemeyeceği hususundan kaynaklanmakta olup, davalıların icra müdürlüğünün yetkisine itirazları kapsamında icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığının da dava şartı olması nedeniyle re’sen incelenmesi gerekmiştir.
Davalılar icra takibinde borca itirazının yanı sıra Ankara Batı İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu belirterek icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz etmiştir. İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılması HMK’nun 114/2. maddesi hükmü uyarınca dava şartı niteliğinde olup, mahkemece İİK’nun 50/2. maddesi uyarınca öncelikle ve re’sen davalıların icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir.
İcra müdürlüğünün yetkisine itirazın ne şekilde yapılacağı İİK’da düzenlenmediğinden İİK’nun 50. maddesinin HMK’nun yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yaptığı gözetilerek HMK’daki hükümler gözetilmelidir.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 44. maddesinde Ankara mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilmiştir. HMK’nun 17. maddesi uyarınca sözleşmeyle belirlenen icra müdürlüğü yetkili olduğundan takibin yapıldığı Ankara icra müdürlüğü yetkilidir.
Bu durumda, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde yer alan yetkili mahkeme hükmü karşısında Ankara İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu, itirazın iptali davasında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılmasına ilişkin dava şartının gerçekleştiği gözetilerek mahkemece işin esasına girilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, davacı yan kredi ödeme süresinin sona erdiği tarihte davalıların temerrüte düştüğünü, bu tarihin temerrüt tarihi olarak esas alınması gerektiğini ileri sürmüş ise de, kredi borcunun ödenmemesi üzerine kredi hesabını kat eden davacı banka düzenlediği 28/02/2019 tarihli hesap kat ihtarnamesini davalılar ve dava dışı asıl borçluya göndererek borcun ödenmesi için atıfet süresi tanımıştır.
Davacı banka tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine düzenlenen ve 1 günlük atıfet süresi içeren 28/02/2019 tarihli hesap kat ihtarnamesi davalılara ve dava dışı asıl borçlu şirkete 04/03/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Verilen atıfet süresinin sona ermesi ile de davalılar 06/03/2019 tarihinde temerrüte düşmüştür.
Hal böyle olunca, mahkemece hesap kat ihtarnamesinin davalılara tebliğ edilip, verilen atıfet süresinin sona ermesi ile davalıların temerrüte düştüğü gözetilerek hüküm kurulması usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, yukarıda açıklandığı üzere, davalılar 06/03/2019 tarihinde temerrüte düşmüştür. Temerrüt tarihine kadar alacağa kredi ilişkisinde uygulanan akdi faiz uygulanıp, hesaplanan işlemiş akdi faiz miktarı asıl alacak ile kapitalize edilerek temerrüt tarihindeki asıl alacak miktarı hesaplanacaktır. Bir başka anlatımla, hesap kat tarihinden temerrüt tarihine kadar geçen süre yönünden temerrüt faiz oranı uygulanamayacaktır. Bu durumda davacı vekilinin hesap kat tarihine kadar temerrüt faiz oranı işletilip, asıl alacağa ilave edilerek hesap kat tarihindeki asıl alacak miktarının belirlenmesine yönelik istinaf itirazı yerinde değildir.
Davacı vekilinin temerrüt faiz oranına yönelik istinaf itirazına gelindiğinde, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 8. maddesinde temerrüt faizinin, temerrüt tarihinde bankanın aynı tür ticari kredilere uyguladığı en yüksek kredi faiz oranının %50 fazlası olarak hesaplanacak oran üzerinden tespit edileceği hükme bağlanmıştır.
Dosya kapsamından davacı bankanın dava konusu 1.000.000,00 TL bedelli 1 no’lu krediye fiilen uyguladığı akdi faiz oranı yıllık %16,25, 2.000.000,00 TL bedelli 2 no’lu krediye fiilen uyguladığı akdi faiz oranı yıllık %18 olduğu anlaşılmıştır. İspat yükü kendisinde olan davacı banka tarafından davalıların temerrüt tarihi olan 06/03/2019 tarihinde benzer krediler için fiilen daha yüksek oranda akdi faiz uygulandığına ilişkin dosyaya herhangi bir bilgi ve belgede sunulmamıştır. Davacı banka halen TCMB’ye bildirdiği en yüksek akdi faiz oranının esas alınarak temerrüt faizi oranının tespit edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.
Davacı, davalıların temerrüt tarihinde uyguladığı en yüksek kredi akdi faiz oranının işbu uyuşmazlığa konu akdi faiz oranı olan %16,25 ve %18’den daha yüksek olduğunu ispatlayamamıştır. Yargılama aşamasında alınan ikinci ek bilirkişi raporunda genel kredi sözleşmesindeki hükümler dikkate alınarak anılan oranların %50 ilavesiyle temerrüt faizinin 1 no’lu kredi yönünden %24,37, 2 no’lu kredi yönünden %27 olduğu tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece yargılama aşamasında alınan denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi ikinci ek raporunda taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi hükümlerine uygun nitelik taşıyan 1 no’lu kredi yönünden %24,37, 2 no’lu kredi yönünden %27 temerrüt faiz oranı esas alınmak suretiyle davacının takip tarihi itibarıyla davalılardan alacaklı olduğu tespit edilen miktar üzerinden hüküm kurulmasına ilişkin istinaf başvurusu, fiili faiz oranının daha yüksek olduğu ispat yükünün davacı bankada olduğu ve istinafa davalı tarafça gelinmediği gözetildiğinde istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında istinafa başvuran taraf da gözetildiğinde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcın peşin alınan 50.088,44 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 50.007,74 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/10/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.