Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/225 E. 2022/1500 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/225 Esas 2022/1500 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/225
KARAR NO : 2022/1500

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2020
NUMARASI : 2018/918 Esas 2020/640 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Şirket Ortaklığından Çıkarılma
DAVA TARİHİ : 25/12/2018
KARAR TARİHİ : 02/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022

Taraflar arasındaki şirket ortaklığından çıkarılma istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların dava dışı şirketin ortakları olduğunu, davalı hakkında PDY/FETÖ silahlı terör örgütü üyeliği suçundan soruşturma yapıldığını, davalının ABD’de yaşadığını, şirkete kayyım atandığını, davalı hakkında ceza yargılamasının ne zaman biteceği, yargılama sonucunda ne yönde karar verileceği ve kayyım görevinin ne zaman biteceğinin bilinmediğini, müvekkilinin şirkete kayyım atanmasında, gerek kendisinin gerekse davalının şirket ve şirket malı üzerindeki tasarruf yetkisinin kaldırılmasında herhangi bir kusurunun bulunmadığını, kayyım atanması nedeniyle şirketin zarar eder hale geldiğini, tarafların şirket ve malları üzerinde herhangi bir karar alma ve alınan kararlara muhalefet etme ihtimali bulunmadığını, davalının şirket ortaklığının devam ettirilmesinde hukuki bir menfaati kalmadığını, davalı yurt dışında bulunduğundan şirket ile ilgili yapılması gereken resmi işlemlerin aksadığını, ortaklıktan kaynaklanan borçlarını yerine getirmediğini belirterek davalının dava dışı şirket ortaklığından çıkarılmasına, davalıya ait olan ortaklık payının haklı sebeplerle davacıya devrine ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin mal varlığı değerleri ile ilgili her türlü işlemin kayyım temsilciliği tarafından yerine getirildiğini, bu sebeple davalının ortaklıktan kaynaklanan borçlarını yerine getirmediği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, kendisine kayyım atanan müvekkilinin PDY/FETÖ silahlı terör örgütü yöneticisi olmak ve finansal destek sağlamak suçu ile yargılanmakta olduğundan davanın bu anlamda reddi gerektiğini, ortaklıktan çıkarılma konusunda haklı sebebin gerçekleşmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tarafların dava dışı … Şirketinin ortakları oldukları, eldeki davanın şirket ortaklığından çıkarma istemine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 640. maddesi uyarınca, bir ortağın limited şirketten çıkarılmasına ilişkin davanın ancak şirket tarafından açılabileceği, somut olayda davacının şirket adına açtığı davanın bulunmadığı, ortak olarak diğer ortağın şirketten çıkartılmasına ilişkin dava açıldığı, limited şirket ortağının diğer ortak aleyhine haklı sebeple çıkarma davası açmasının mümkün olmadığı, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; şirketin ortaklık yapısının iki kişiden oluştuğunu, bu nedenle müvekkilinin dava açma hak ve yetkisi bulunduğunu, şirket ana sözleşmesinde ortaklıktan çıkarmayla ilgili bir madde bulunmadığını, iki kişilik limited ortaklıkta haklı sebeple ortağın çıkarılması için ortaklık genel kurul kararının aranmaması gerektiğini, bu şekilde açılacak olan çıkarma davasında ortaklığın herhangi bir role sahip olmadığını, bu davanın gerçek taraflarının ortaklığın her iki ortağı olduğunu, iki kişilik ortaklıklarda ortağın çıkarılması yönünde genel kurul kararı alınması gerekmediğini, haklı sebeple çıkarılma talep edecek olan ortağın doğrudan mahkemeye başvurarak şahsında haklı sebep yaratan ortağın çıkarılmasını talep edebileceğini, davalının kendi davranışı nedeniyle ortaya çıkan haklı sebeplerle ortaklığın amacına ulaşmasının olanaksız hale geldiğini, davalının ortaklıkta kalmasının diğer ortak yönünden katlanılamaz hal oluşturduğunu, mahkemece bilirkişi raporunda yer alan bu hususlar gözetilmeden karar verildiğini, karar gerekçesinde bu hususların neden göz önüne alınmadığının gerekçelendirilmediğini, ihbar edilen şirket ile davalı avukatının aynı şahıs olması nedeniyle somut olayda taraflar arasında menfaat çatışması olduğunu, davalı vekilinin davalı yönünden davanın reddini talep ederken ihbar olunan şirketi temsilen şirket ortaklığının sonlandırılarak davalının şirket ortaklığından çıkarılmasını savunmasının mümkün olmadığını, ilgili vekilin her iki müvekkili yönünden davanın reddini talep ettiğini, davalı hakkında yürütülen PDY/FETÖ soruşturması ile bu soruşturma kapsamında şirketin tamamına kayyım atanarak müvekkilinin şirketten tasfiye edilmesinin davanın ana dayanağı olduğunu, şirkete kayyım atandıktan sonraki süreçte şirketin kayyım heyeti tarafından iyi yönetilmediğini, müvekkilinin mağdur olduğunu, şirketi temsil eden kayyım heyetinin maaşlı çalışanı olan vekilin ihbar talebinin kabul etmesinin de tarafların pozisyonları dikkate alındığında mümkün gözükmediğini, yargılama aşamasında esasa yönelik rapor tanzimi için dosyanın iki kez bilirkişiye gönderildiğini, bilirkişi raporunda davadaki haklılığın açıkça tespit edildiğini, esasa yönelik tüm incelemeler tamamlandıktan sonra bir anda davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedildiğini, şirkete kayyım atanması nedeniyle tarafların şirket ve malları üzerindeki tasarruf ehliyetinin kaldırıldığını, davalının şirket üzerinde herhangi bir karar alma, alınan kararlara muhalefet etme ihtimali bulunmadığını, davacının şirket ortaklığını devam ettirmesinde hukuki bir menfaatinin kalmadığını, kayyım heyetinin şirketi bilinçli olarak zarara uğrattığının düşünüldüğünü, müvekkilinin kendi kusurundan kaynaklanmayan bir sebeple şirketten faydalanamadığını, davalının yurt dışında olması nedeniyle ortaklıktan kaynaklanan asli görevlerini ve borçlarını yerine getiremediğini, haklı sebebin oluştuğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; haklı nedenle limited şirket ortaklığından çıkarılma istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dava dışı … Şirketinin ticaret sicil kaydı, mizan, muhtasar beyannamesi ve kurumlar vergisi beyannameleri, TMSF yazı cevabı, yargılama aşamasında muhasebe ve finansman öğretim üyesi bilirkişiden alınan 17/02/2020 tarihli kök, 20/10/2020 tarihli ek raporu, davacı tarafından sunulan 22/06/2020 tarihli mali müşavir uzman görüşü dosya içerisinde yer almaktadır.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök raporunda, dava dışı şirketin ticari kayıtlarının incelendiği, şirkete kayyım atanmadan önce ve sonraki mali durumunda önemli derece farklılık bulunmadığı, kayyım atandıktan sonra şirketin mali durumunun kötüye gitmesinin söz konusu olmadığı, bazı dönemlerde birkaç finansal göstergenin düşük çıkmasının ise genel anlamda şirketlerin faaliyetlerinin doğal sonucu olduğu, söz konusu durumun gerçekleşmesinde dava dışı şirket hakkında devam etmekte olan PDY/FETÖ davasının etkisinin sınırlı olabileceği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan bilirkişi ek raporunda, şirketin yıllar itibarıyla kira masrafının azaldığı, şirketin bankaya olan 2018 yılı 263.706,48 TL borcunun davacı tarafından ödendiği, haklı sebebin mahkemenin takdirinde olduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan uzman görüşünde, dava dışı şirketin net satış hasılatının 2018 yılında %65,92 oranında azaldığı, tek geliri kira olan şirketin satış hasılatının bu şekilde azalmasının normal olmadığı, bu hususun araştırılması gerektiği, davacının şirketin kullandığı kredinin kefili olduğu, kayyım heyetinin kredi borcunu ödemediği için davacının aylık 21.975,00 TL kredi taksiti ödediğini beyan ettiği, bu durumun davalının şirket ortaklığından çıkarılmasını talep etmek için yeterli bir neden olduğu, davalının şirket ortaklığından çıkarılmasının davalıyı hiçbir hak kaybına uğratmadığı ancak davacının mevcut durumun devam etmesi halinde artan zararının söz konusu olacağı belirtilmiştir.
TMSF’ye yazılan yazı cevabı ile, İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 04/11/2016 tarihli kararıyla … Şirketi’nde görev yapan kayyımların yetkilerinin TMSF’ye devredildiği, fondan bağımsız tüzel kişiliği ve taraf ehliyetine haiz olan … Şirketinin hiçbir hak, borç, dava veya takiplerinin devralınmadığı gibi, şirketin tüzel kişiliğinin hak ve alacaklarına sahip borç ve yükümlülüklerinden sorumlu bulunduğu, ayrıca kurum nezdinde şirkete ait herhangi bir kayıt ve evrak bulunmadığı bildirilmiştir.
Davacı vekili 27/05/2019 tarihli yazılı beyan dilekçesiyle, dava konusuyla ilgili davacı tarafından TMSF’ye yapılmış bir başvuru bulunmadığı, haklı sebebe dayalı şirketten çıkarılma davası açılabilmesi için herhangi bir ön şart bulunmadığı, bu sebeple davacının şirkete veya şirketi sevk ve idare eden TMSF’ye başvuruda bulunmaksızın doğrudan mahkemede dava açtığı belirtilmiştir.
Dava dışı … Şirketinin ticaret sicil kayıtlarından şirketin davacı ve davalı olmak üzere iki ortaklı olduğu, İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 26/08/2016 tarih 2016/3978 D. İş sayılı kararıyla fona devredilen şirketin yönetim kurulunun fon tarafından belirlenmesine karar verildiği, bu hususun tescil ve ilan edildiği anlaşılmıştır.
Davacı yan davalı hakkında PDY/FETÖ soruşturması bulunduğunu, davalının yurt dışında olduğunu, hakkındaki soruşturmanın devam ettiğini, soruşturma nedeniyle şirkete kayyım atandığını, kayyım yönetimindeki şirketin zarara uğradığını, davalının haklı nedenle limited şirket ortaklığından çıkarılma koşullarının oluştuğunu iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda ortağın limited şirketten çıkarılmasına ilişkin davanın şirket tarafından açılabileceği, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının ve davalının dava dışı limited şirket ortağı olduğu, dava dışı şirkete TMSF’nin kayyım atandığı hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının limited şirket ortaklığından haklı sebep ile çıkarılma davası açmakta aktif husumet ehliyeti bulunup bulunmadığı, var ise davalının haklı sebep ile limited şirket ortaklığından çıkarılma koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, 6102 Sayılı TTK’nun çıkarılma başlıklı 640/3. maddesinde, şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması halinin saklı olduğu, aynı yasanın genel kurulunun yetkileri başlıklı 616/1-h. maddesinde bir ortağın şirketten çıkarılması için mahkemeden istemde bulunulması hususunun genel kurulun devredilmez yetkileri arasında sayıldığı, yine aynı yasanın önemli kararlar başlıklı 621/1-h. maddesinde ise bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması için de genel kurul kararıyla temsil edilen oyların en az 2/3’ünün ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği düzenlenmiştir.
Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarih ve 2016/24 Esas 2016/1120 Karar sayılı ilamıyla; “… Dava, limited şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması istemine ilişkin olup dava, 18.07.2013 tarihinde yani 6102 sayılı TTK’nın 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 640. maddesinin 3. fıkrası gereğince haklı sebebe dayalı olarak ortağın şirketten çıkarılması için şirket dava açabilir. Ortağın bir başka ortağın şirketten çıkarılmasını isteyebileceğine dair yasada düzenlenmiş bir hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca şirketin bu davayı açabilmesi için de aynı yasanın 616. maddesinin birinci fıkrasının h bendi gereğince, genel kurulun bu konuda bir karar vermesi gerekir. Bu durumda, davacının aktif dava ehliyeti olmadığı gözetilerek davanın bu nedenle reddi gerekirken …” gerekçesiyle davanın kabulüne yönelik mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve emsal Yargıtay ilamı karşısında somut olaya gelindiğinde, TTK’nun 640/3. maddesi gereğince haklı sebebe dayalı olarak limited şirket ortağının şirketten çıkarılması için dava, ancak şirket tarafından ve genel kurulun bu konuda vereceği bir karar üzerine açılabilecektir. Bir başka anlatımla, limited şirket ortağı bir başka ortağın şirketten çıkarılması talebiyle dava açamayacaktır.
Hal böyle olunca, mahkemece davacı şirket ortağının davalı şirket ortağı aleyhine şirket ortaklığından çıkarılma talebiyle dava açamayacağı, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın usulden reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.