Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/22 E. 2022/1164 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/22 Esas 2022/1164 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/22
KARAR NO : 2022/1164

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/09/2020
NUMARASI : 2018/345 Esas 2020/424 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 05/04/2018
KARAR TARİHİ : 05/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı banka vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankaca müvekkili ve dava dışı borçlu … aleyhine 02.06.2015 tarihli zırai işletme kredi sözleşmesine dayalı olarak Eskişehir 1.İcra Müdürlüğünün 2016/14513 Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin takip alacaklısı şirkete böyle bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin dava dışı takip borçlusu …’nun yalnızca 24/01/2014 tarihinde kullanmış olduğu genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, davacının dava dışı borçlu …’ya yalnızca 24.01.2014 genel kredi sözleşmesinde kefil olmakla bu sözleşme harici çekilen ve çekilebilecek kredilerde müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin imzaladığı genel kredi sözleşmesindeki kefalet miktarı ile kefalet tarihine ilişkin bölümlerin müvekkilince doldurulmadığını, bu bölümlerdeki yazıların başkasına ait olmakla birlikte sonradan doldurulduğunu, davacının borçlu ve kefil olmadığı bir kredi sözleşmesinin mağduriyetini yaşadığını, davalı alacaklının açmış olduğu icra takibinde müvekkili açısından haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek, müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile takipte yazılı miktar olan 20.876,02 TL’nin %20 si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili banka ile dava dışı borçlu …’nun 24/01/2014 tarihinde 20.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzaladığını ve davacı …’un işbu genel kredi sözleşmesine müşterek müteselsil kefil olarak kendi el yazısı ile doldurduğunu ve kendisinin imza attığını, davacının kefaletinin usul ve yasaya uygun olduğunu, bu borçtan müteselsilen sorumlu olduğunu, daha sonra borcun ödenmemesi üzerine davacı hakkında icra takibi başlatıldığını, davacı tarafından işbu icra takibine yine süresi içerisinde itiraz edilmediğini ve takibin kesinleştiğini belirterek, açılmış olan işbu kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı banka ile dava dışı … arasında 24/01/2014 tarihli 20.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacı …’un söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin raporuna göre 24/01/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 18/20 nolu sayfasında “kefil olunan tutar ve para birimi” bölümünde yazılı “20.000 TL” ibaresi ve “kefil olunan tarih” bölümündeki “24”, “01” ve “14” ibareleri ile …’un dava dosyamızda bulunan mukayese ve yazı rakamlarına kıyasla …’un eli ürünü olmadığı, bu hale göre dava konusu genel kredi sözleşmesinde kefalet tarihi ve miktarının sözleşmenin müteselsil kefili olarak imzası bulunan davacı …’un eli ürünü olmadığı, davacı …’un dava konusu sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, davacının Eskişehir 1. İcra Müdürlüğünün 2016/14513 Esas sayılı dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyeti kanıtlanamadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacı …’un asıl borçlu…ya kefil olduğu sözleşme gereğince asıl borçluya kredi kullandırıldığını kredinin ödenmediğinin sözleşmedeki imzanın davacının el ürünü olduğu ancak sözleşmedeki kefil olunan tutar ve tarih bölümündeki yazıların davacının el ürünü olmadığı yönündeki bilirkişi raporunu kabul etmediklerini yeniden rapor alınması için talepte bulunduklarını ancak mahkemece talepleri yerinde görülmeyerek davanın kabulüne karar verildiğini, kararın eksik incelemeye dayalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
24/01/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin incelenmesinde; …. ile asıl borçlu … arasında 20.000,00 TL limitle genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davacı …’un aynı limitle sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza ettiği, eşi …’un da muvafakatının bulunduğu görülmüştür.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi’nin 11/11/2019 tarihli ve 2019/61044 sayılı kararında özetle : İnceleme konusu genel kredi sözleşmesinin 18/20 nolu sayfasında “kefil olunan tutar ve para birimi:” bölümünde yazılı “20.000 TL” ibaresi ve “kefil olunan tarih:” bölümündeki “24”, “01” ve “14” ibareleri ile …’un mukayese yazı ve rakamları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu ibarelerin mevcut mukayese yazı ve rakamlarına kıyasla …’un eli ürünü olmadığı bildirilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 583.maddesinde; kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu, düzenlemesi yer almaktadır.
Düzenlemeler ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde davacı banka ile dava dışı … arasında 24/01/2014 tarihli 20.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, davacının söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla aynı limitle imzaladığı, Adli Tıp kurumu fizik ihtisas dairesinden alınan rapora göre 24/01/2014 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin 18/20. sayfasındaki matbu, “Kefalet Limiti” ve “Kefalet Tarihi” bölümlerinin karşılarında yazılı bulunan yazıların dava dosyasındaki mevcut mukayese yazı ve rakamlarında tespit edilen farklılıklara kıyasen davacı … elinden çıkmadığının tespit edildiği, bu hale göre dava konusu genel kredi sözleşmesinde kefalet tarihi, ve kefalet miktarının sözleşmenin müteselsil kefili olarak imzası bulunan davacı …’un eli ürünü olmadığı anlaşılmakla davacı …’un dava konusu sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğundan ilk derece mahkemesince davanın kabulüne yönelik verilen kararda bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir (Emsal Mahiyette Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 22/05/2017 tarih 2016/7935 esas 2017/4041 karar sayılı içtihatı ile 27/04/2017 tarih 2016/16320 esas 2017/3435 karar sayılı içtihatı).
Davacının kredi sözleşmesindeki kefaleti TBK’nın 583.maddesindeki şekle uygun alınmadığından geçersiz olmasına rağmen davalı bankaca davacı hakkında icra takibine girişilmesinden ötürü davalı bankanın kötü niyetli olduğu kabul edilerek davalı yararına İİK’nın 72. maddesi gereğince %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı ise de bu yönde istinaf başvurusu bulunmadığında bu husus eleştirmekle yetinilmiştir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18/09/2017 tarih ve 2016/10364 esas 2017/5928 karar sayılı emsal içtihatı).
Dosya kapsamında alınan raporun Adli Tıp kurumu fizik ihtisas dairesinden alındığı alanında uzman bilirkişi heyetinden alındığı anlaşılmakla davalı vekilinin yeniden rapor alınmadan eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğuna yönelik istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 1.426,04 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.371,64‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.05/10/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.