Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/203 E. 2022/1197 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/203 Esas 2022/1197 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/203
KARAR NO : 2022/1197

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2020
NUMARASI : 2017/385 Esas 2020/253 Karar
DAVACI :
DAVALILAR :

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/05/2017
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022

Taraflar arasındaki bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile borçlu … arasında 13.05.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, nakdi ve gayri nakdi kredi borçlarının ödenmemesi üzerine hesabın 30.01.2014 tarihinde kat edildiğini, hesap kat tarihi itibariyle 2.069.257 TL nakit, 14.962.179 TL gayri nakit alacak bulunduğunu, alacağın tahsili için Ankara 5.İcra Müdürlüğünün 2014/2782 sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, takibin itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, borçlu ve kefillerin haczi kabil malı bulunmadığını, borçlu …’ın yakın akrabalarına malvarlığını muvazaalı olarak devrettiğini bu nedenle alacaklılar tarafından Ankara 19.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/165 esas sayılı dosyası ile tasarrufun iptali davası açıldığını, davalı şirketlerin ise …’ın oğlu … tarafından kurulduğunu, tüm bu şirketlerin aynı iş kolunda faaliyet gösterin aynı adresi kullandıklarını, bu şirketlerden ikisinde (…) borçlu …’ın da pay sahibi olduğunu, esasında davalı tüm şirketlerin perde gerisinden borçlu … tarafından idare edildiğini, yine davalı … adına kayıtlı 11 adet taşınmazın 30.01.2014 tarihli hesap kat ihtarından sonra satın alınmış olduğunu, …’ın borca batık hale gelmesini takiben davalı şirketlerin … adına muvazaalı bir şekilde kurulduğunu, …’ın 32 yaşında olup Elektrik üretimi sektöründe şirket kuracak sermaye ve birikime sahip olmadığını, bu bağlamda … ile oğlu … ve kurduğu şirketler arasındaki organik bağın tespiti gerektiğini, organik bağın varlığı için farklı tüzel kişiler arasında belirli bir iktisadi bağımlılığın, kader birlikteliğinin veya birlikte hareket etme olgusunun veya başka bir özdeşliğin bulunması, borç takibinden kurtulmak için muvazaalı işlemler yapılması gibi durumlar gerektiğini, borçlunun konkordato başvurusu yaptığını, mahkemece talebin kabul edildiğini, ancak sonrasında Yargıtay 23. Hukuk Dairesince hükmün dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve teminatın yatırılmamış olması nedeniyle bozulduğunu, bozma kararından sonra teminat mektuplarından iki adedinin tazmin edildiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müvekkili banka alacağının şimdilik 500.000,00 TL’sinin işleyecek %20,80 temerrüt faizi ve %5 gider vergisi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacı bankanın, borçluları …’ın ticari faaliyetlerini örtülü olarak müvekkillerden …’ın sahibi olduğu toplam 8 şirket üzerinden devam ettirdiğini iddia ettiğini, ancak, iddiaların aksine davalı sekiz şirketten hiçbiri kuruluşlarından bu yana hiçbir gelir getirici faaliyette bulunmadığı gibi, bu şirketlerin tamamı, kuruluşlarından itibaren zarar ettiğini, davacı bankanın borçlusu …’ın ticareti terk etmesi ve herhangi bir ticari işletme devrinin de söz konusu olmadğını, müvekkili …, dava konusu taşınmazları, sahiplerinden bedellerini ödemek suretiyle satın aldığını, Davacı Bankanın Ankara 19.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/165 Esas sayılı dosyasında … Bankasının aralarında müvekkil …’ın da bulunduğu davalılar aleyhine açılmış olan tasarrufun iptali davası ile ilgili olarak; Dava dışı … ile 08.04.2011 tarihinde boşandığı … arasında imzalanmış olan boşanma protokolü içinde yer alan Bodrum ilçesinde yer alan taşınmazın, …’ın çocukları olan müvekkil …, …’ın reşit olması sonrasında” 04.03.2013 tarihinde müştereken devir edildiğini, bu konuda da hiçbir şekilde muvazaa söz konusu olmadığını, ayrıca, aralarında kan bağı olan kişilerin aynı adreste ticari faaliyette bulunmaları, davacı tarafın iddiasının aksine hayatın olağan akışına aykırı olmadığını, 7.ve 8. sıradaki şirketlerin, hakim ortağı … olan limited şirketler olmadığını, tek sahibi … olan anonim şirketler olduğunu, … A.Ş. 16.12.2013 tarihinde aldıkları kararlarla unvan değişikliği yaparak, Limited şirket statüsünden tek ortaklı anonim şirket statüsüne geçtiğini, davacı taraf ile dava dışı … arasındaki alacak-borç ilişkisinin henüz sonuçlanmadığını, dava edilen şirketlerdeki hisselerin tamamının müvekkil …’a ait olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı banka ile dava dışı … (…) arasında 13.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu kapsamda borçluya nakit ve gayri nakit krediler kullandırıldığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın 30.01.2014 tarihinde kat edildiği, kat tarihi itibariyle banka alacağının 1.971.273 TL nakit, 14.977.179 TL gayri nakit alacaktan oluştuğu, borçlu hakkında yapılan icra takibinin sonuçsuz kaldığı, borçlu tarafından Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/30 esas sayılı dosyası ile konkordato başvurusu yaptığı, borçlunun aciz halinde olduğu saptanmadığı, davacı vekili kredi borçlusu …’ın bankayı zarara uğratmak ve kredi borçlarından kurtulmak için oğluna davalı kurdurup, ticari faaliyetine bu şirketler üzerinden devam ettiğini, … adına kayıtlı taşınmazların banka kaynakları ile alındığını, bu amaçla hareket eden davalıların tüzel kişiliği bir araç olarak kullandıklarını iddia ettiği, davalı şirketler ile asıl borçlu … arasında bir ilişki olup olmadığı değerlendirilmiş olup ticaret sicil kayıtları üzerinde yapılan incelemede; davalı …’in ortaklık yapısının %95 … %5 … şeklinde olduğu, davalı diğer firmaların ise %100 payla tek ortağının davalı … olduğu, davalı şirketlerin perde gerisinden … tarafından yönetildiği, şirketlerin alacaklıları zarara uğratmak amacıyla … tarafından oğlu …’a kurdurulduğu iddiasının ispata muhtaç bir vakıa olup somut bir delile dayanmadığı, kredi suretiyle temin edilen banka kaynaklarının davalı şirketlere aktarıldığı ve bu şirketler üzerinden kullanıldığı iddiası bakımından bilirkişi marifetiyle yapılan incelemede; kredi borçlusu … ile davalı şirketler arasında her hangi bir nakit akışı saptanmadığı gibi davalı şirketlerin kuruluşlarından itibaren zarar ettikleri, organik bağ içinde olduğu iddia edilen şirketlerin biri zarar ederken diğerinin anormal kar elde etmesi gibi bir durumun olmadığı, davalı …’ın kredi borçlusu … nezdinde iş akdi kapsamında çalışması ve sigorta primlerinin … tarafından ödenmesi asıl borçluya ait sorumluluğun davalılara teşmil edilmesi için bir neden olarak kabul edilmediği, nihai olarak somut olayda davalı şirketler yönünden koşulları oluşmayan davanın reddine,
Davalı … yönünden ise; davacı vekili davalı …’a ait olan 11 adet taşınmazın banka kredi borcunun muaccel hale gelmesinden kısa bir süre sonra alındığını ileri sürerek bu olguyu tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisine dayanağı olarak kabul edilmesinin istenildiği. tüzel kişilik perdesinin kaldırılması; tüzel kişinin borçlarından dolayı, tüzel kişiyi oluşturan ortaklar ve şirket yöneticilerinin sorumlu tutulabilmesi veya ortağın şahsi borcundan dolayı doğrudan şirketin mal varlığı ile sorumlu tutulması yahut bağlı ortaklık üzerinden ana ortağın malvarlığına gidilebilmesi suretiyle gerçekleşmekte olup davalı … yönünden bu hallerden her hangi birinin gerçekleştiği davacı tarafça kanıtlanamadığından … hakkındaki davanın da reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada davalılar arasında organik bağ bulunduğu tespit edilmesine rağmen gerekçede hata yapılarak davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, kredi borçlusu olan …’ın aynı alandaki ticari faaliyetini borca batık haleö gelmesinin takiben oğlu … üzerine şirket kurarak devam ettirmesi ve ayrıca sigorta primlerini yatırmaya devam etmesi, davalılar arasında belirli bir iktisadi ve ticari bağımlılığının, kader birlikteliğinin ve birlikte hareket etme olgusunun mevcut olduğu ve davalının birçok alacaklısından kurtulmak amacıyla muvazaalı işlemler yaptığının en güzel göstergesinden birisi olduğunu,
Mahkemenin gerekçesinde davalı şirketlerin zarar eden şirketler olarak değerlendirilmesinin de hatalı olduğunu,
Tüzel kişilik perdesinin aralanmasının, tüzel kişilik borçlarından dolayı ortak ve/veya yöneticilerinin sorumlu tutulmasının yanı sıra ortağın şahsi borcundan dolayı tüzel kişiliğin sorumlu tutulmasını ve bağlı ortaklık üzerinden ana ortağın mal varlığına gidilebilmesi suretiyle gerçekleştiği şeklindeki dar yoruma tabi tutulmasının hatalı olduğunu, … ile davalı şirketler ve … arasındaki organik bağ sabit iken dar yorum yoluyla davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; dava dışı borçlu … ile davalılar arasında organik bağ olduğu, dava dışı borçlu ve davalıların davacı bankayı zarara uğratmak için tüzel kişiliği bir perde olarak kullandıkları ve muvazaalı işlemler yaptıklarından bahisle borçlu …’ın sorumluluğunda olan 500.000,00 TL’nin müteselsil sorumluluk ilkesi kapsamında davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Mali Müşavir ve Hesap bilirkişisinden alınan raporda özetle; … hariç davalı şirketlerin %100 payla tek ortağının davalı … olduğu, davalı …’in ortaklık yapısının ise %95 … %5 … şeklinde olduğu, şirketlerin enerji (Elektrik) sektöründe faaliyet gösterdikleri, davalı şirketlerin tamamının merkez adresinin “…” olarak kayıtlı olduğu, şirket ortakları arasında baba-oğul ilişkisi bulunduğu ayrıca davalı …’ın 01.01.2013 – 29.05.2017 tarihleri arasında babası …’ın bazı işlerlerinde çalıştığı, şirketlerin kuruluşlarından itibaren zarar ettikleri, davalı firmalar ile borçlu … arasında her hangi bir nakit akışına rastlanmadığı, sadece davalı … Üretim AŞ nin 31.12.2018 tarih ve 32 yevmiye nolu defter kaydına göre şirketin 12.300 TL borcunun bulunduğu, İşbu dava açılmadan önce asıl borçluya karşı icra takibi yapılmış ve sonuçsuz kalmış olduğu, ayrıca asıl borçlu …’ın Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/30 esas sayılı dosyası ile konkordato başvurusu yaptığı başvurusunun tasdik edildiği, esasen mali aciz halinde bulunan asıl borçlunun yanı sıra davalı şirketlerin bilançolarında yapılan incelemede zarar ettiklerinin tespit edildiği, başka bir anlatımla, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına ilişkin yapılan işlemlerle organik bağ bulunan şirketlerden biri zarar ederken diğerinde anormal kar elde etme hususunun somut olayda bulunmadığı belirtilmiştir.
Perdeyi kaldırma esasen arkasına saklanılan tüzel kişiliğin kötüye kullanılması nedeniyle, talep konusunun, tüzel kişinin arkasındaki ortaklara yöneltilmesi imkanıdır.
Perdeyi kaldırma davasının dayanakları, dürüstlük kuralı, (TMK’nın 2.maddesi) ve hiç kimsenin bir normun arkasına sığınarak onun amacı dışında kullanılmamasıdır ( Ünal Tekinalp, Sermeye Ortaklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, Sahife 687 – 688).
Perdeyi kaldırma teorisinin uygulanabilmesi için şirket ortağı ya da yönetici olan kişilerle tüzel kişiler arasında iktisadi anlamda bu kişiler arasında özdeşlik olmalı ve somut olay açısından bakıldığında, davalı gerçek kişilerle tüzel kişilerin mal varlıklarının birbirine karışmasından söz edilmelidir (Vural Seven / Y.Can Göksoy, Tüzel Kişilerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması, Bir Kararın Değerlendirilmesi İBD,C.80, Sayı 6, Yıl 2006, Sahife 2464 – 2467).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/07/2020 tarih ve 2019/11-808 Esas 2020/504 Karar sayılı ilamında da tüzel kişiliğin perdesinin aralanmasına ilişkin kıstaslar belirtilmiştir.
Açıklama ışığında somut olaya gelindiğinde, davacı banka ile dava dışı … arasında 13/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme gereğince davalıya davacı bankaca nakdi ve gayri nakdi krediler kullandırıldığı, borcun ödenmemesi üzerine hesabın 30/01/2014 tarihinde kat edildiği, kat tarihi itibariyle davacı bankanın alacağının 1.971.273,00 TL nakdi, 14.977.179,00 TL gayri nakdi alacağının bulunduğu, borçlunun aciz halinde olduğu saptandığından borçlu hakkında yapılan icra takibinin sonuçsuz kaldığı, davalı şirketlerin ticaret sicil kayıtları incelendiğinde davalı Eurus Elektriğin %95’inin …’a, %5’inin ise …’a ait olduğu, diğer davalı şirketlerin ise tek ortaklı olup, ortağının davalılardan … olduğu dosya kapsamıyla sabittir.
Davacı bankaca davalı kredi borçlusu …’ın bankayı zarara uğratmak ve kredi borçlarından kurtulmak için davalı oğlu …’a şirket kurdurup ticari faaliyetini bu şirketler üzerinden devam ettiği ve … adına kayıtlı taşınmazların banka kaynaklarıyla alındığı, bu nedenle hareket eden davalıların tüzel kişiliği bir araç olarak kullandıkları, davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğundan bahisle tüzel kişilik perdesinin aralanması, gerçek kişi ortakların da tüzel kişilerle birlikte kullanılan krediden sorumlu oldukları iddiasıyla işbu dava açılmıştır.
Davalı … yönünden tüzel kişilik perdesinin aralanması talep edilmiştir. Davalı gerçek kişinin birden çok şirketin ortağı veya yönetici olmasına engel bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda da, dava dışı kredi kullanan … ile davalılardan …’ın birlikte ortak oldukları tek şirket davalı … Üretim Şirketi olup, diğer davalı şirketlerde dava dışı …’ın herhangi bir ortaklığı bulunmamaktadır. Davacı yanın iddia ettiği gibi tüzel kişilik perdesinin aralanması için borçlu şirketin alacaklıları aleyhine bu şirketin de zararına olacak şekilde eylem ve işlemlerinin bulunması şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
Davacı yanca, tüzel kişilik perdesinin aralanması için davalı şirketler arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmekte olup, davacı yanca bu yönde dosyaya somut bilgi belge ve deli sunulamadığı gibi dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna göre de kredi borçlusu … ile davalı şirket arasında herhangi bir nakit akışı bulunmadığı gibi davalı şirketlerinde kuruldukları günden itibaren zarar ettikleri, organik bağ içinde olduğu iddia edilen şirketlerden birisinin zarar ederken diğerlerinin anormal bir şekilde kar elde etme olgusu bulunmadığı anlaşıldığından davalı şirketler yönünden açılan davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
İlk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, davalı …, dava dışı …’ın yanında iş akdi kapsamında çalışmakta olup, bu kapsamda ödenmiş olan sigorta primlerinden ötürü taraflar arasında organik bağ bulunduğu ve dava dışı …’ın borçlarından davalı …’ın da sorumlu olduğu yönündeki davacı yanın iddiası yerinde olmadığı gibi davalı … tarafından satın alınan 11 adet taşınmazın banka kredi borcunun muaccel hale gelmesinden kısa bir süre sonra alındığı ileri sürülerek tüzel kişilik perdesinin aralanması gerektiği iddia edilmiş ise de yine ilk derece mahkemesinin gerekçesinde belirtildiği üzere tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, tüzel kişinin borçlarından dolayı tüzel kişiyi oluşturan ortaklar ve şirket yöneticilerinin sorumlu tutulabilmesi veya ortağın şahsi borçlarından dolayı doğrudan şirketin mal varlığı ile sorumlu tutulması veya bağlı ortaklık üzerinden ana ortağın mal varlığına gidilmesi suretiyle gerçekleşebileceğinden davalı bankanın iddialarının bu kapsamda kalmadığı gibi somut bilgi belgelerle de dava ispatlanamadığından açılan davanın davalılardan … yönünden reddi kararı da usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/10/2022

Başkan- Üye – Üye Zabıt Katibi –