Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/2010 E. 2023/830 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/2010 Esas 2023/830 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2010
KARAR NO : 2023/830

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2018
NUMARASI : 2016/672 Esas 2018/1062 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/08/2016

KARAR TARİHİ :01/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/06/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka Çukurambar Kurumsal şubesince 08/08/2011, 02/07/2012 ve 08/11/2013 tarihli Genel Ticari sözleşmelerine istinaden ….Ltd.Şti’ne ticari kredi kullandırıldığını, diğer davalıların sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, hesabın katedildiğini, ihtarname keşide edildiğini, buna rağmen nakdi alacağın tahsil edilemediğini, Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2016/13447 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini beyanla itirazın iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle;davalı …’un 02/07/2012 ve 18/11/2013 tarihli kredi sözleşmelerine hiçbir şekilde imzasının bulunmadığını, müvekkilleri … ve … yönünden ise kefalet sözleşmelerinin geçerli olmadığını, eş rızalarının alınmadığını, faizin fahiş olduğunu, yanlış hesaplama yapıldığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı ile davalılar arasında birden fazla genel kredi sözleşmesinin bulunduğu, söz konusu genel kredi sözleşmeleri kapsamında davalılara kredi kullandırıldığı, kullanılan kredilerin davalılar tarafından geri dönüşünün olmaması nedeni ile davacı tarafından davalılar hakkında icra takibi yapıldığı, söz konusu takibe itiraz edilmesi üzerine mevcut itirazı iptali davasının açıldığı görülmüş olup bu çerçevede yapılan incelemede; davacı tarafından davalılara kullandırılan kredilerin 08.07.2015 tarihinde hesabı kat edilerek muaccel hale getirildiği ancak alacak muaccel hale geldikten sonra davacı ile davalı asıl borçlu … Limited Şirketi arasında 06.10.2015 tarihinde borcun yeniden yapılandırıldığı (taraflar arasındaki yapılandırma sistem üzerinden yapılmış olup bankaların her zaman kullandığı klasik bir yapılandırma sözleşmesi yapılmamıştır.), söz konusu yapılandırma ile birlikte yapılandırma tarihine kadar işlemiş faiz ve masraflar ana paraya dahil edilerek yeni ana para borcunun tespitinin yapıldığı, bu durumun bilirkişi tarafından hazırlanan 2. Ek raporun 6. Sayfasının 3. Paragrafında da aynen kabul edildiği, yapılandırma ile eski borcun sonlandırılarak yeni bir borcun ortaya konulduğu, yapılandırma sonrası ortaya çıkan yeni borç kapsamında davacı bankanın hesabı kat ederek alacağı muaccel hale getirmediği, zira yapılandırma öncesindeki borç ile yapılandırma sonrasında ki borcun farklı olduğu, yapılandırma öncesi çekilen hesap katın yapılandırma sonrası ortaya çıkan borcu muaccel hale getirmeyeceği anlaşıldığından davacının davasının takip tarihi itibari ile muaccel bir alacak bulunmadığından reddi gerektiği yönünde kanaat oluşmuş ve davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin 2021/152 E. – 2021/536 K. sayılı dosyasından verilen 30.09.2021 tarihli karar ile bilirkişi delil avansı yatırılmadığından bahisle davanın reddedildiğini ve gerekçeli karar sonrasında davalılar lehine hükmedilen 51.573,34-TL vekalet ücretinin müvekkili Banka aleyhine icra takibine konulduğunu, bilirkişi delil avansı yatırılmadığı gerekçesi ile davanın reddi kararının usul ve esasa aykırı olduğunu, zira, işbu dava bir itirazın iptali davası olduğunu, takibe konu alacağın bilirkişi raporu ile belirlenmesi gerekmekte ve dosyada avans bulunmadığını, dosya bilirkişiye tevdii edildikten sonra avansta eksiklik bulunması halinde taraflarına süre verilerek eksik avansın tamamlanması yerine, dosyada avans bulunmasına rağmen bilirkişi delil avansı yatırılmadığından bahisle davamızın reddi hukuka uygun olmayıp işbu kararın kaldırılması gerektiğini, Ankara 2. İcra Müd. 2021/13097 E. sayılı dosyası ile takibe konulan 51.573,34-TL vekalet ücreti alacağına dair icra emrinin müvekkili bankaya 08.10.2021 tarihinde UETS üzerinden tebliğ edildiğini, süresinde sundukları işbu istinaf dilekçeleri ile icra emrine konu meblağın ödenmemesi için Bölge Adliye Mahkemesinden tehir-i icra kararı getirmek üzere derkenar taleplerinin de bulunduğunu, Ankara 1. Asliye Ticaret Mah. 2021/152 E. – 2021/536 K. sayılı 30.09.2021 tarihli gerekçeli kararının taraf vekillerine tebliğe çıkarılmasını ve yerel mahkeme kararına karşı istinafa başvurulduğuna dair derkenar verilmesini, öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabul edilerek istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar Ankara 1. Asliye Ticaret Mah. 2021/152 E. – 2021/536 K. sayılı 30.09.2021 tarihli kararının uygulanmasının ve bu itibarla Ankara 2. İcra Müd. 2021/13097 E. sayılı dosyasından müvekkili Banka aleyhine icra takibe konulan vekalet ücreti alacağının icrasının geri bırakılmasını, Ankara 1. Asliye Ticaret Mah. 2021/152 E. – 2021/536 K. sayılı 30.09.2021 tarihli davanın reddi kararının kaldırılmasını, itirazın iptaline dair taleplerinin kabulü ile davalıların itirazının iptaline, icra takibinin devamına ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2016/13447 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, davalı … tarafından davacı bankaya gönderilen ihtarname sureti, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 04/10/2017 tarihli kök, 21/05/2018 tarihli birinci ek, 09/11/2018 tarihli ikinci ek rapor, 21/09/2016 tarihli ihtiyati haciz kararı, davalı … vekilinin ihtiyati haciz kararına itiraz dilekçesi dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2016/13447 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine 690.466,77 TL asıl alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu …’a bila tebliğ olduğu, diğer borçlulara 11/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde, 11/07/2016 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının, itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde, 01/08/2016 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi birinci ek raporunda, sözleşmeler ile kredi kullandırım işlemleri arasında banka kayıtlarında herhangi bir bağlantı kurulmadığı, bu nedenle eşleştirme yapılamadığı, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan 574.308,67 TL asıl alacağının bulunduğu tespit edilmiş, ikinci ek raporunda ise, takip tarihine kadar BCH kredisine akdi faiz ve BSMV eklendiğinde davacının takip tarihi itibarıyla davalılardan 568.265,25 TL asıl alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu icra takip dayanağı olan ve davacı banka ile davalı şirket arasında akdedilen 08/08/2011 tarihli 1.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde diğer davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı, 11/05/2012 tarihli son limit artışıyla sözleşme limitinin 15.000.000,00 TL’ye, kefalet limitinin ise 17.250.000,00 TL’ye çıkarıldığı, davacı banka ile davalı şirket arasında akdedilen 02/07/2012 tarihli 15.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde davalılar … ve …’un 17.500.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı, eş rızalarının bulunduğu, 15/01/2013 tarihli son limit artışıyla sözleşme limitinin 30.000.000,00 TL’ye, kefalet limitinin ise 34.500.000,00 TL’ye çıkarıldığı, eş rızalarının bulunduğu, dava dışı …’ın müteselsil kefaletinin de yer aldığı, davacı banka ile davalı şirket arasında akdedilen 18/11/2013 tarihli 30.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde diğer davalılar … ve …’un 34.500.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı, kefaletlerin sözleşme tarihlerinde yürürlükte bulunan yasanın aradığı şekil koşullarına uygun olduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Dairemizin 11.02.2021 tarih 2019/1097 Esas 2021/178 Karar sayılı ilamı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldığı,mahkemece kaldırma kararı gereğinin yerine getirilmesi için 03.06.2021 tarihli celsede dosyanın bilirkişiye tevdiine, bilirkişiye 1.250,00 TL ücret takdirine ve davacı vekiline bilirkişi ücretini yatırması için 2 hafta kesin süre verildiği,davacı vekilince kesin süre içinde bilirkişi ücreti yatırılmadığından davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Delil İkamesi için avans” başlığı altında düzenlenen 324. maddesinde; “(1)Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. (3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
HMK’da öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise; kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş cevap süresi, temyiz süresi gibi süreler olup bu süreler kesindir. Bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı mahkemece resen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, HMK’ya göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).
Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nın 90/2. maddesine göre; iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir, aynı Kanunun 94/2. maddesine göre de: bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. Hakimin verdiği sürenin kesin olması için ya hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması; ya da hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir.
Kesin süre verilmesinin temel amacı, tarafların davayı uzatıcı ve hükmü geciktirici tutum ve davranışlarını önlemektir. Hak kaybına yol açmak gibi ağır hukuki sonuçlar doğuran kesin süre kurumunun hakim tarafından dikkatli, duyarlı bir şekilde kullanılması gereklidir (HGK’nın 28/04/2010 tarihli ve 2010/2-221 E. 241 K.).
Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.
Öte yandan; HMK’nın 94. maddesi uyarınca kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, miktarının net olarak belirlenmesi gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Somut olayda; mahkemece 03/06/2021 tarihli celsede davacıdan yatırılması istenilen bilirkişi ücreti, HMK’nın 324. maddesi uyarınca delil ikame avansı niteliğinde olup, bu avansın süresinde yatırılmamasının hukuki sonucu, tarafın dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılmasıdır. Mahkemece, delil avansının verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı, bu nedenle kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; 03/06/2021 tarihli duruşmada kesin süreye ilişkin ( 2 ve 3) numaralı ara kararın ise aynen; “dosyanın bilirkişiye günsüz olarak tevdiine, bilirkişiye banka kayıtları üzerinde örnek alma ve yerinde inceleme yetkisi verilmesine, bilirkişiye harcayacağı emek ve mesaiye karşılık 1.250,00-TL ücret takdirine, bakiye delil avansını yatırması için davacı vekiline 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatırılmadığı takdirde bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılacağı ve mevcut hali ile karar verileceği hususunun davacı vekiline ihtarına”, şeklinde oluşturulduğu görülmüştür.
Mahkemece 03.06.2021 tarihli celsede bilirkişi ücretinin yatırılmasına dair kesin süre verilmesine dair ara karar tesis edilmişse de anılan ara kararda, bilirkişinin hangi sıfata haiz olacağı belirtilmediği gibi,bilirkişinin daha önce rapor sunan bilirkişi mi yoksa yeni bir bilirkişi mi atandığının da belli olmadığı anlaşılmıştır. Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekmektedir.Bu nedenle davacı vekiline verilen kesin mehil usulüne uygun olmadığından kesin süre içinde bilirkişi ücretinin yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/6211 Esas 2018/254 Karar sayılı ilamı)
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2- Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarih ve 2016/672 Esas 2018/1062 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/06/2023

Başkan- … Üye -… Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.