Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/2008 Esas 2023/1783 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/2008
KARAR NO : 2023/1783
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/06/2021
NUMARASI : 2020/31 Esas 2021/403 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 13/02/2019
KARAR TARİHİ : 13/12/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/12/2023
Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29.06.2017 tarihinde… Şubu Müdürlüğü ve DSİ 52. Şube Müdürlüğü arasında l8.07.2017 tarihinden başlamak üzere 43 ay süreyle geçerli olacak ve 17.02.2021 tarihindc sona erecek Maaş Ödeme Protokolü imzalandığını, sözleşmenin DSI 52. Şube Müdürlüğü bünyesinde çalışan 5l personel için yapıldığını, protokolün imzalanmasını müteakip 02.04.2018 tarihinde 696 Sayılı KHK Kapsamında 33 personel ve müteakip zamanlarda 5 personelin daha atama yoluyla … Müdürlüğü emrinde çalışmaya başladıklarını, sözleşme her ne kadar 51 kişi üzerinden yapılmış olsa da, sonradan kuruma ek 38 personelin daha gelip sözleşme kapsamında maaşlarını… Şube Müdürlüğünden almaya başladıklarını, … Şube Müdürlüğü ile yapılan görüşmelerde yeni başlayan 38 personel için de promosyon ödemesi yapılması istenilmiş olsa da protokolün 4, 20 ve 21.maddeleri kapsamında bankadan ilave bir promosyon ödemesi yapılması talebinde bulunulamayacağı gerekçesi ile taleplerinin reddedildiğini, maaş protokolü imzalanması sonrası 33 personelin 696 Sayılı KHK kapsamında bünyelerinde sözleşmeli işçi olarak işe başlayacağının öngörülemez bir durum olduğunu, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması gerektiğini, davalı bankanın 38 personelin hakettiği promosyonu ödemediğini ileri sürerek 29.06.2017 tarihli Maaş Ödeme protokolünün Bk 138 maddesi kapsamında değişen koşullara uyarlanarak sözleşmenin 20.maddesinde yer alan “kurum personeline yapılacak nakit 117.300,00TLNakit Promosyon ödemesi” ibaresinin, sözleşme imzalanması sonrası işe başlayan 38 personeli de içine alacak şekilde uyarlanarak (117.300,00TL+67.277,84TL) 184.577,84TL Promosyon ödemesi yapılması şeklinde uyarlanmasını dava ve talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacı kurum talebinin protokol hükümlerine aykırı olduğunu, protokolün 5., 19. ve 20. maddeleri uyarınca davacı kurumun ek promosyon ödemesi talep etmeyeceğini ve promosyon olarak sağlanan maddi imkanların kurum peroneline kullanıdırılmasından salt kendisinin sorumlu olduğunu kabul ve beyan ettiklerini, müvekkil bankanın kuruma yeni alınacak personele bir promosyon ödemesi yapılmasını taahhüt etmediğini, anılan maddenin sadece kuruma yeni alınacak personelin otomatik olarak anılan protokol kapsamına dahil olacağını düzenlediğini, ne nakil yoluyla atanan, ne de yeni alınacak personel açısından müvekkil bankanın bir promosyon ödeme yükümlülüğünü asla getirmediğini, imzalanan protokolün 5. maddesinde, müvekkil bankanın maaş ve diğer ödemelere aracılık hizmetinin 51 kişi düzeyindeki personeli kapsayacağı, yeni alınacak personelin bu protokol kapsamına dahil olarak yeni personelin maaş ve diğer ödemelerinin Protokol süresince Banka tarafından gerçekleştirileceği düzenlenmiş olup; davacının Kurum personel sayısında artış olması veya promosyon almayan personel bulunması ve bunlarla sınırlı olmamak üzere başkaca bir neden veya gerekçe ile müvekkil bankadan ilave bir promosyon ödemesi yapılması talebinde bulunulmayacağını açıkça kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, protokolün 20. maddesinden de anlaşıldığı üzere, müvekkil bankanı 117.300,00TL nakit promosyon ödemesi yaparak ani edimli olan Protokol kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, müvekkil bankanın ilave herhangi bir ödeme yükümlülüğü kalmadığını, somut olayda 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 138. maddesinin uygulanmasını gerektirir şartlar oluşmadığını, sözleşmeye bağlılık (pacta sunt servanda) ilkesi uyarınca her borçlunun, sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkan zorluk ve engellere rağmen sözleşmede öngörülen edimi aynen ifa etmeleri gerektiğini, bir kuruma atanacak/görevlendirilecek personel sayısında – kısa sürelerde dahi – artma ve azalma olacağının hayatın olağan akışının gereği olduğunu, kaldı ki, bu durum taraflar arasında imzalanan Protokol metninde de açıkça düzenlenmiş olup, davacı Kurumun, personel sayısında artış olması gerekçesi ile müvekkil Bankadan promosyon bedeli artışı istemeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini, somut olayda “olağanüstü” olarak nitelendirilebilecek bir durum olmadığını, söz konusu maddenin uygulanabilmesi için sözleşme kurulurken var olan koşulların öngörülemez bir şekilde sonradan değişmesinin araması gerektiğini, sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumdan maksat, günlük hayatın olağan akışına göre borçlunun hesaba katmakla yükümlü olmadığı, emsal yargı kararlarında da kabul edildiği üzere, savaş, ekonomik kriz, yüksek devalüasyon bu gibi durumların örnek olarak sayılabileceğini, davacının personel sayısında artış olacağı öngörüsünde bulunabileceğini, söz konusu maddenin somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının sözleşmeyi inceleyerek ve müzakere ederek imzaladığı, uyarlanmasını istediği promosyon konusunun sözleşmede belirlendiği ve davacının bu koşulları kabul ederek sözleşmeyi imzaladığı, Maaş Ödeme Protokolünün 5.maddesinde, “KURUM, personel sayısında artış olması veya promosyon almayan personel bulunması ve bunlarla sınırlı olmamak üzere başkaca bir neden veya gerekçe ile BANKA’dan ilave bir promosyon ödemesi yapılması talebinde bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder” düzenlemesinin yer aldığı, yine aynı protokolün 20. ve 21.maddelerinin de bu yönde düzenlendiği anlaşılmış olup, bu koşullarda değişikliğe ilişkin öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun ispat ve tespit edilemediği, taraflar arasındaki sözleşmenin ifasının da devam ettiği, öngörülemeyen durumlar haricinde sözleşmede açıkca yazılan hükümlere göre sözleşmenin uyarlanmasının da mümkün olmadığı, bu itibarla uyarlama şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
24/12/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 696 Karar sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında 657 Sayılı Kanuna Geçici 43.madde eklendiğini, geçici madde kapsamında 33 personelin sözleşmeli işçi statüsünde çalıştırılmaya başlandığını, davalı bankayla sözleşme imzalandıktan sonra beklenmeyen hal / öngörülmeyen hal durumunun bulunduğundan şüphe bulunmadığını, davalı bankanın 40 personelin maaşlarından gelir elde ettiğini, sözleşme süresine bakıldığında da gelir elde etmeye devam edeceğini, KHK ile alınan personelin protokol kapsamında promosyon almasının hakkaniyet gereği olduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da 38 personel için 67.277,84 TL davalı bankanın promosyon ödemesi gerektiğini, 6098 Sayılı Yasanın 138.maddesindeki koşulların oluştuğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; maaş ödeme protokolünün değişen koşullara uyarlanması istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Hesap bilirkişisi …’ndan alınan bilirkişi raporunda özetle; Maaş Ödeme Protokolünün ilk düzenlendiği tarihte 51 personele karşılık promosyon ödemesi yapılacağı kararlaştırılmış olup personel artışlarından sorumlu olunmayacağının aşırı bir orantısızlık yarattığını, davacı tarafça uyarlama talep koşullarının dava konusu olayda gerçekleştiği hususunun Mahkemece kabulü halinde, Devlet Su İşleri 52.Şube Müdürlüğü Banka Promosyonu Alamayan Personel Hostesi Kaydına göre, 38 personelin promosyon hakkı olan 67.277,84 TL’nin davalıdan tahsil edilebileceği belirtilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Aşırı İfa Güçlüğü başlıklı 138. maddesi ile “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesi dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değişir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükmü düzenlenmiştir.
Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmeye bağlılık esas olup, sözleşmenin uyarlanması ise uyarlama koşullarının varlığı halinde başvurulması gereken istisnai bir durumdur. Her şeyden önce sözleşmenin imzalanmasından sonra beklenmeyen olağanüstü durumların gerçekleşmesi, sözleşmenin uzun süreli olması, beklenmeyen olağanüstü durumların herkes için geçerli, objektif ve önceden belirlenemeyecek nitelikte bulunması, değişen koşulların sözleşmeyi çekilemeyecek hale getirmesi bu suretle işlem temelinin çökmesi zorunludur.
Maaş Ödeme Protokolünün 5.maddesinde, Kurumun personel sayısında artış olması veya promosyon almayan personel bulunması ve bunlarla sınırlı olmamak üzere başkaca bir neden veya gerekçe ile Bankadan ilave bir promosyon ödemesi yapılması talebinde bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt edeceği,
Maaş Ödeme Protokolünün 20.maddesinde, 18/07/2017 tarihinden başlamak üzere 43 ay süreyle 17/02/2021 tarihine kadar kurum personeline 117.300,00 TL nakit promosyon ödemesi yapılacağı, kurumun işbu protokolün 5.maddesinde belirtilen; personel sayısında artış olması veya promosyon almayan personel bulunması ve bunlarla sınırlı olmamak üzere başkaca bir neden veya gerekçe ile Bankadan ilave bir promosyon ödemesi yapılması talebinde bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt edeceği
Maaş Ödeme Protokolünün 21.maddesinde ise, Başbakanlık Genelgesi kapsamında maaş ödeme protokolü karşılığında promosyon olarak sağlanan nakdi imkanların gerek protokol tarihinde ki kurumda görevli olan, gerekse protokol dönemi içinde kuruma katılan tüm kurum personeline kullandırılmasının tamamen kurumun sorumluluğu olduğu, kurum ve personel arasında promosyon ödemesi ile ilgili çıkan ihtilafta bankanın sorumluluğunun bulunmadığı, düzenlenmiştir.
Düzenlemeler ile birlikte somut olaya gelince, davacı yanca 29/06/2017 tarihinde davalı banka ile yapılan promosyon protokolünün uyarlanmasına yönelik olarak işbu dava açılmış ise de, taraflar arasında imzalanan protokolün 5., 20 ve 21.maddelerinde açıkça personel sayısında artış olması veya promosyon almayan personel bulunması hallerinde veya başka bir gerekçeyle bankadan ilave bir promosyon ödemesi talebinde bulunulmayacağının davacı kurum tarafından kabul ve taahhüt edildiği, TBK’nun 138.maddesinde ki düzenlemede açıkça protokolün yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen veya öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durumun borçlulardan kaynaklanmayan bir sebepten ortaya çıkması üzerine borçlunun uyarlama talebinde bulunabileceğinin düzenlendiği, somut olayda ise, davacı alacaklı yanca uyarlama talebinde bulunulmuş olup, söz konusu düzenlemeden alacaklı yanın istifası söz konusu olamayacağından açılan davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, fazla alınan 44,40 TL istinaf karar harcı ile 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.13/12/2023
Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.