Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1982 E. 2023/165 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1982 Esas 2023/165 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1982
KARAR NO : 2023/165

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/11/2021
NUMARASI : 2021/165 Esas 2021/574 Karar
DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 31/10/2014
KARAR TARİHİ : 16/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2023

Taraflar arasındaki alacak davasının yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket müdürü … ile davalının …. Ltd. Şti. adı altında şirket kurduklarını, bu şirkette müvekkilinin %75, davalının da %25 hisse sahibi olduğunu, daha sonra şirket isminin …. Şti. olarak değiştirildiğini, bir süre sonra aralarında yapılan anlaşmayla davalının hissesinin de … tarafından devralınarak ortaklığın sona erdirildiğini, yapılan incelemede davalı tarafından şirket hesaplarının usulsüz olarak kullanıldığının, kendisi ve eşi hesabına havaleler yapıldığının müşavirlik raporlarıyla belirlendiğini, ortaklık sırasında davalının müdür sıfatıyla hareket edip şirket mal varlığında usulsüzlükler yaptığını, ev, araba aldığını belirterek 50.000,00 TL belirsiz alacaklarının ihtar tarihi olan 12/07/2014’den itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında talebini toplam 339.230,00 TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; müvekkilinin davacı şirkette müdür olduğu dönemde şirketin alacağını tahsil etmesinde bir usulsüzlük bulunmadığını, tahsil ettiği şirket alacağını müvekkilinin uhdesine geçirmediğinin şirket ticari defterleri incelendiğinde anlaşılacağını, ortaklıktan ayrılırken davacı ile imzalanan sözleşme ile hesaplama yapılarak müvekkilinin ibra edildiğini, müvekkilinin şahsi hesabı ile kredi çekerek ev ve araba aldığını, davacı şirketin diğer ortağı olan …’ün talimatı ile devlete olan vergi ve SGK borçlarının ödenmediğini, müvekkilinin yine diğer ortağın yönlendirmesi ile adına bireysel emeklilik hesabı açtırdığını ve bu hesaba aylık çok cüzi olarak 150,00 TL ödendiğini, aksine davacı şirketin diğer ortağının şirket nam ve hesabına çektiği 160.000,00 TL’yi kendi adına kullandığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalının davacı şirketin incelenen bir kısım yıllara ilişkin yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yapılmaması nedeniyle, davacı şirket lehine delil teşkil etmeyeceği ve hükme esas alınamayacağını belirtmiş ise de, davacı şirketin kapanış tasdiki olmayan 2011 yılı yevmiye defteri dışında, inceleme konusu olan 2012, 2013 ve 2014 yılları yevmiye defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, 2011 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikini yaptırmanın davalının davacı şirkette yönetici olduğu zamana ilişkin olması nedeniyle davalının sorumluluğunda bulunduğu, kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak elde edemeyeceğinin evrensel hukuk prensibi olduğu ayrıca, sadece yevmiye defterlerine göre değil banka kayıtlarına göre de davalının sorumluluk tutarının belirlendiği, davalı vekili 27/12/2019 tarihli duruşmada ve 23/12/2019 tarihli dilekçesinde davacı şirketin iddia ettiği paraların davalı tarafından alındığını ancak, bu paraların şirket ihtiyaçları için kullanıldığını beyan ederek aksini davacı şirketin ispat etmesi gerektiğini savunduğu, davalının ilgili paraların davacı şirketten alındığını kabul etmesi karşısında, genel ispat kurallarına göre bu bedellerin şirket için harcandığını ispat yükünün davalıya düştüğü, davalının davacı banka ve ticari defter kayıtlarının aksine herhangi bir delil veya belge sunamadığı, dava konusu 2011-2014 yıllarına ilişkin ticari defter ve özellikle harcama belgelerini usulüne uygun tutma yükümlülüğünün de yine davalıda olduğu, davalının aldığı paralardan şirket için yaptığı harcamalar var ise bunların ticari defter ve belgelere usulüne uygun olarak kaydedilmesinin davalının sorumluluğunda olduğu, bu yönde usulüne uygun bir kayıt veya belgenin olmadığı durumlarda davacı şirketin sonraki yöneticisine yemin teklif edilmesinin de bir sonucunun olmayacağı, çünkü davacı şirket ticari defter ve belgelerinde yer almayan varsa harcamaların şirket için yapılıp yapılmadığını şirketin sonraki yöneticisinin bilmesinin beklenemeyeceği ve yeminin bir sonucunun da olmayacağı, sonraki şirket yöneticisine yemin teklif edilip edilmeyeceğinin davalı tarafa sorulmadığı, 14/03/2014 tarihli sözleşme başlıklı belgenin içeriği itibariyle açık veya örtülü bir ibra niteliğinde belge olmadığı, davacı şirketin, davalının sorumluluğu nedeniyle davalıdan olan alacağı 341.595,00 TL ise de; ıslah dilekçesinde 339.230,00 TL istenilmesi ve talepten fazlaya karar verilemeyeceği, davacının dava dilekçesinde istenilen alacak miktarı için faiz talebinde bulunduğu ancak, ıslah ile artırılan kısım için faiz istememiş ise de Yargıtay HGK’nun 25/01/2017 gün ve 2015/22-449 Esas 2017/128 Karar sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere, “Kısmi ıslahın faize karar vermek için talep şartı yönünden ayrı bir dava, diğer bir deyişle ek dava olarak nitelendirilemeyeceği, davanın kısmen ıslahı ile ek davanın esas itibariyle farklı kurumlar olmaları nedeniyle ıslah ile ilgili uyuşmazlıkların ıslah kurumu çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, kısmi ıslahta davacının sadece talep sonucundaki miktarı değiştirdiği, davacının dava dilekçesindeki diğer unsurların aynen devam ettiği yönünde iradesinin mevcut olması dikkate alındığında ıslah ile arttırılan kısım için faiz talep edilmese bile dava dilekçesinde mevcut olan faiz talebinin kısmi ıslah için de geçerli olduğu kabul edilmiştir.” denildiği, davacının alacak taleplerine ihtarnemenin tebliğ tarihi olan 12/07/2014 tarihinden itibaren ticari faizi yürütülmesini istemiş ise de, alacak talebine ilişkin ihtarnamenin davalıya 12/07/2014 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarname ile davalıya 7 günlük süre tanındığı ve 7 günlük sürenin dolduğu 22/07/2014 tarihi itibariyle davalının temerrüte düştüğü, fer’i nitelikteki fazlaya ilişkin faiz talebin reddi gerektiği, taraflar arasındaki ilişkinin ticari ilişki olması nedeniyle talep gibi faizin de ticari faiz (avans faizi) olması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 339.230,00 TL alacağın temerrüt tarihi olan 22/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, feri nitelikteki fazlaya ilişkin faiz taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; genel kurul kararı sonradan olamayacağı gibi, davanın açılmasından hemen evvel alınması gereken ve karar defterine noter marifetiyle tasdik edilmesi halinde geçerli bir karardan bahsedilebileceğini, bu eksikliğin sonradan giderilemeyeceğini, karar defterinin usulüne uygun tutulmadığını, davacı lehine delil teşkil edemeyeceğini, davacının ticari defterleri usulüne uygun sunmadığından ticari defterlere göre karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerektiğini, bunun yanında diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksine senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiğini, usulüne uygun olarak tutulmayan davacı defterlerinde işletme giderlerinin gösterilmemesinin davacının ticari defterlerinin hükme esas olarak kabul edilemeyeceğini gösterdiğini, bilirkişinin işletme giderlerinin neler olduğunu tespit etmemesi, davacının ticari defterlerinde bulunmadığından kaynaklandığını, davacının iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin hesabına aktarılan paraların şirket bünyesinde kullanmadığı, şahsi çıkarları doğrultusunda kullandığını kanıtlaması gerektiğini, müvekkilinin savunma hakkının sınırlandırıldığını, kapanış tasdikleri olmayan, her türlü müdahaleye açık olan davacının ticari defterlerine dayanılarak hüküm kurulmasının bunun açık delili olduğunu, müvekkilinin paraları aldığını ikrar etmekle birlikte bu paraları davacı şirketin şirket giderleri, personel ve kira bedelleri için kullandığını açıkça belirttiğini, vasıflı ikrar söz konusu olduğundan davacının bu paraların şirket için harcanmadığını, şahsi hesapları için müvekkili tarafından kullanıldığını kanıtlamak zorunda olduğunu, birleşik ikrar durumunda ikrar edenin ispat yükü altında olmadığının kabul edildiğini, davacının yalnızca banka hesaplarını incelettiğini, başka kanıt sunamadığını, şirket kazancını bu giderler yapılmadan salt kazanç olarak kabul edilmesinin mümkün olmayacağını, işletme giderleri tespit edilmeden şirket kazancının müvekkili tarafından alındığının kabul edilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu, giderlerin, satın almaların ve ödemelerin hiçbirinin davacının ticari defterlerinde bulunmadığını, davacının satıştan elde ettiği tüm paranın kazanç olarak düşünülmesinin kabul edilemeyeceğini, mahkemece SGK’dan davacının kayıtları çıkartılarak bordroların alınması, kira, yemek, sgk, vergi prim borçlarını, araç kiralama, satın alınmasına dair diğer sarf giderlerini davacının ticari defterlerinden tespit etmesi gerektiğini, kayıtlarda yok ise ilgili kurumlardan emsal bedeller belirlenerek buna göre giderlerin tespit edilmesi gerekirken tüm satış bedelinin müvekkili tarafından alındığının kabul edildiğini, davacının merkezinin bulunduğu yerin kiralama usulü ile kurulduğu, kira bedeli ödendiği, personel, yemek, iletişim, ulaşım, sarf giderlerinin hepsinin şirket kazancından karşılandığı düşünüldüğünde bu giderlerin müvekkili tarafından şirketten alınan paralarla yapıldığının muhakkak olduğunu, davacının müvekkilinin bu eylemlerini 4 yıl süre ile suskun kalıp, rıza göstermesine rağmen müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra bu miktarın talep edilmesinin dürüstlük kuralına aykırı bulunduğunu, zarar görenin uğradığı zararı kendisi artırdığı halde zarar verenden tam tazminat istemesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, zarar verenin ancak uygun nedensellik bağı içinde bulunan zararlardan sorumlu tutulabileceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, limited şirketin eski yöneticisinin şirket hesaplarından kendi hesaplarına para aktarmak ve usulsüz harcama yapmak suretiyle şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla sorumluluk davasıdır.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarname, davacı şirket ana sözleşmesi, davacı şirket ortaklar kurulu kararı, hisse devri ortaklar kurulu kararı, Konya Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı, cevabi ihtarname, hisse devir sözleşmesi, 14/03/2014 tarihli sözleşme, kira sözleşmesi, araç satış sözleşmesi, davacı ile dava dışı … arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi,… ile akdedilen genel kredi sözleşmesi, bireysel emeklilik ödeme iptal talebi, 24/06/2014 tarihli mali müşavir özel inceleme raporu, SGK müzekkere cevabı, yargılama aşamasında mali müşavir bilirkişiden alınan 10/10/2015 tarihli bilirkişi raporu, hukukçu ve bankacı bilirkişi heyetinden alınan 01/04/2016 tarihli rapor, 26/11/2018 tarama tarihli mali müşavir, bankacı, mali müşavir bilirkişi heyetinden alınan kök, 08/07/2019 havale tarihli birinci ek, 26/12/2019 tarihli ikinci ek rapor, davalının… banka hesap ekstresi, Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/40 Esas 2017/835 Karar sayılı dosyada mali müşavir bilirkişiden alınan 16/11/2016 tarihli kök, 09/10/2017 tarihli ek rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
Davalı yan cevap dilekçesi süresinde sunduğu karşı dava dilekçesinde, karşı davalı şirketten 120.000,00 TL huzur hakkı alacağı bulunduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince davalıya devri kararlaştırılan araç devredilmediğinden aracın kasko bedeli olan 23.000,00 TL alacağı olduğunu, kar payı ödenmediğinden şimdilik 5.000,00 TL kar payı alacağının bulunduğunu belirterek anılan kalemlere ilişkin alacağının tahsilini talep etmiştir.
Yargılama aşamasında kar payına ilişkin karşı dava 16/06/2015 tarihli celsede tefrik edilerek mahkemenin 2015/422 Esas sırasına kaydı yapılmış, anılan dosyada asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle 2015/382 Karar sayılı karar ile görevsizlik kararı verilmiştir. Anılan görevsizlik kararı üzerine dosya Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilerek 2015/40 Esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Yargılama aşamasında araç bedeline ilişkin karşı dava 28/01/2016 tarihli celsede tefrik edilerek Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/38 Esas sırasına kaydı yapılmış, anılan mahkemece asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle 2016/37 Karar sayılı karar ile görevsizlik kararı verilmiştir. Anılan görevsizlik kararı üzerine dosyanın tevzi edildiği Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/383 Esas 2016/107 Karar sayılı kararıyla Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/40 Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.
Yargılama aşamasında huzur hakkına ilişkin karşı dava 16/06/2015 tarihli celsede tefrik edilerek mahkemenin 2015/421 Esas sırasına kaydı yapılmış, anılan dosyada iş mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle 2015/381 Karar sayılı karar ile görevsizlik kararı verilmiştir. Anılan görevsizlik kararı üzerine dosyanın tevzi edildiği Konya 1. İş Mahkemesince asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle verilen 2015/702 Esas 2015/782 Karar sayılı görevsizlik kararı üzerine dosyanın tevzi edildiği Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/738 Esas 2016/82 Karar sayılı kararıyla Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/40 Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.
Karşı davada tefrik edilen tüm taleplere ilişkin davalar Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/40 Esas sırasında birleştirilerek yapılan yargılaması sonunda 14/12/2017 tarih 2017/835 Karar sayılı karar ile karşı davacının kar payı ve huzur hakkı alacağına ilişkin taleplerinin reddine, araç bedeline ilişkin 23.000,00 TL alacağın karşı davalıdan tahsiline karar verilmiş, anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 2018/353 Esas 2018/1301 Karar sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararının kar payı alacağına ilişkin kısım yönünden kaldırılmasına, kar payı alacağının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olup, karar kesinleşmiştir.
Dava Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda 25/04/2017 tarih 2014/680 Esas 2017/202 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne, 329.815,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Anılan karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 2017/533 Esas 2017/523 Karar sayılı kararı ile asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın görevli Konya Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmek üzere Konya Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilmiş, dosya Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilerek 2017/772 Esas sırasına kaydolmuştur.
Anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda 27/12/2019 tarih 2017/772 Esas 2019/1156 Karar sayılı karar ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 2020/305 Esas 2021/171 Karar sayılı kararı ile sorumluluk davası açılmasına yönelik verilmiş genel kurul kararı bulunmasına ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, tamamlanabilir dava şartının sağlanması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dairemizin kaldırma kararı üzerine dosya, Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/165 Esas sırasına kaydolmuş, davacı vekiline verilen süre üzerine davacı şirketin 15/09/2021 tarihli, davalının şirketi zarara uğrattığı, davalı hakkında sorumluluk davası açılmasına, açılan ve devam eden davanın uygunluğuna ilişkin alınan ortaklar kurulu kararı dosyaya sunulmuştur.
Davacı vekili 05/08/2019 tarihli dilekçesi ile alacak kalemlerini açıklayarak davalıyla yapılan ödemeler, davalının eşine yapılan havaleler, davalının bireysel emeklilik prim ödemeleri nedeniyle toplam 339.230,00 TL alacaklı olduğunu bildirmiştir.
Davalı tarafından ibra niteliğinde olduğu söylenen 14/03/2014 tarihli sözleşmenin davacı şirket kaşesi ve imzasını içerdiği, dava dışı … ve davalı tarafından imzalandığı, içeriğinde davacı şirket adına kayıtlı aracın 01/09/2014 tarihinde davalıya devredileceği, devredilmezse aracın o günkü rayiç değerinin ödeneceği, vergi dairesi ve SSK borçlarının kendisine ait olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi raporunda, davacının ticari defterlerinin incelendiği, 2012 yılı defterlerinin bulunmadığı, 2011 yılı defteri kebirin olmadığı, incelenebilen yıllara ilişkin defter ve beyannamelere göre şirketin hasılat olarak gösterilen rakamlara karşılık yazılan hizmet ve mal alım maliyetlerinin olduğu görülmekle birlikte oluşan şirket karlarına istinaden kar dağıtımının gözükmediği, şirketin vergi ve sgk borçları bulunduğu, banka kredileri konusunda net bir veri elde edilemediği, bankacı bilirkişiden ayıca rapor alınması gerektiği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi heyeti raporunda, davacı şirketin banka cari hesabında, hesabın açıldığı tarih ile davalının ortaklığının sona erdiği 14/03/2014 tarihi arasında davacı şirket hesabından davalı cari hesabına 325.493,00 TL eft yapıldığı, ayrıca davalının 4.322,00 TL bireysel emeklilik priminin ödendiği, davacı hesabından davalının eşinin hesabına 9.415,00 TL para aktarıldığı, şirketin mal varlığına ilişkin bir değerin genel kurul kararı olmaksızın veya tüm hissedarların yazılı onayı olmaksızın şirket hissedarına ödenmesine yasal imkan bulunmadığı, davalının ödemelerin şirket faaliyetine harcandığına veya başka bir nedene dayandığına ilişkin diğer hissedarın onayını gösterir bir belge veya başka kanıt sunamadığı, davalının sunduğu sözleşmenin dava konusunda ibra niteliğinde olmadığı tespit edilmiştir.
Alınan üçüncü bilirkişi heyeti raporunda, davacı şirketin 2012, 2013, 2014 yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, 2010 ve 2011 yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, 2014 yılı yevmiye defterinin 57. ve 125. Sayfaları arasındaki 67 sayfanın bulunmadığı, bunun dışında ticari defterlerin muhasebe usul ve esaslarına uygun şekilde tutulduğu, birbirini doğrular nitelikte olduğu, 2014 yılı açılış fişinde davalının hissesini gösterir herhangi bir sermaye kaydı tespit edilemediği, davalının 62.500,00 TL tutarındaki sermaye payının usulsüz olarak silindiği, davalının 72.500,00 TL sermaye olarak ödediği, fazla olarak 10.000,00 TL ödemiş durumda olduğu, davalının banka kanalıyla 2013 yılında şirketten toplam 139.701,70 TL aldığı, 2014 yılında 19.372,00 TL banka kanalıyla aldığı, toplam 159.073,70 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, banka kayıtlarında ise davalıya 327.858,00 TL, davalının eşine 9.515,00 TL eft yapıldığının görüldüğü yönünde kanaat bildirilmiştir.
Aynı heyetten alınan birinci ek raporda, davacı kayıtlarında bulunmadığı halde banka kayıtlarında davalıya yapılan eft’ler bulunduğu, davacının davalıdan eft nedeniyle 327.858,00 TL alacaklı olduğu, ayrıca davalının eşine de 9.515,00 TL eft yapıldığı tespit edilmiştir.
Alınan ikinci ek raporda ise, mahkeme dosyasında hem yevmiye defteri hem banka kayıtlarının esas alındığı, Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/40 Esas sayılı dosyadaki raporda ise sadece davacı şirketin yevmiye defterlerinin esas alınarak inceleme yapıldığı, bu nedenle iki rapor arasındaki farkın bu durumdan kaynaklandığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Eski ünvanı … Ltd. Şti. olan davacı şirketin 02/12/2010 tarihli ana sözleşmesine göre 625 adet payın davalıya 1.875 adet payın ise diğer ortak …’ün sahip olduğu iki ortaklı limited şirketin ilk 15 yıl münferiden davalı ile diğer ortak …’ün şirketi temsile, 23/12/2013 tarihli ortaklar kurulu kararı ile de 20 yıl süreyle şirketi münferiden ayrı ayrı temsile yetkili kılındıkları, davalının şirketteki 625 adet payının tamamını Konya 2. Noterliğinin 14/03/2014 tarihli limited şirket pay devri sözleşmesi ile …’e devrettiği, davalının hisse devrinin ortaklar kurulu kararı ile kabulü üzerine ortaklıktan çıkmasına ve müdürlükten azline karar verildiği, 20/03/2014 tarihli karar ile davacı şirketin tek ortağı … tarafından ilk 10 yıl şirketin temsiline yetkili kılındığı dosya içeriğiyle sabittir.
Taraflar arasında davalının davacı şirketin eski müdürü olduğu, şirketin hesabından davalıya ve davalının eşine eft yapıldığı, davacı şirket hesabından davalının bireysel emeklilik primlerinin ödendiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacı şirket hesabından davalıya ve davalının eşine yapılan eft’lerin davalı şirket eski müdürü tarafından şirket harcamalarına kullanılıp kullanılmadığı, şirket müdürünün sorumluluğu kapsamında davacının davalıdan talep edebileceği herhangi bir alacağı bulunup bulunmadığı, var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde, Dairemizin 2020/305 Esas 2021/170 Karar sayılı kararıyla diğer gerekçelerin yanı sıra “… Somut olayda davacı limited şirket tarafından, şirketin eski yöneticisi ve aynı zamanda ortağı olan davalıya karşı açılan sorumluluk davasında, ilk derece mahkemesince dava tarihi itibarıyla tek ortaklı olduğundan şirketin TTK’nın 616/3 maddesi gereği davalı eski yöneticiye karşı işbu davanın açılabilmesi için genel kurul kararı kararı alınmasına gerek bulunmadığı, zira anılan madde hükmü gereği tek ortaklı limited şirketlerde bu ortağın genel kurulun tüm yetkilerine sahip olduğu kabul edilmiştir. Yukarıda yer verilen 6102 sayılı TTK’nın 618/son maddesi gözetildiğinde davacı şirketin davalı şirket yöneticisine karşı sorumluluk davası açabilmesi için şirket tek ortaklı olsa dahi ortaklar kurulu kararı alması gerekmekte olup, bu husus HMK’nın 115/2. fıkrası 2. cümlesi anlamında tamamlanabilir bir dava şartıdır. Kaldı ki kabule göre de gerekçede yer verilen TTK’nın 616/3. maddesindeki tek ortaklı limited şirkette tek ortağın genel kurul sıfatıyla alacağı kararların dahi yazılı olması şartı aranmaktadır. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin emsal nitelikteki 12/12/2019 tarih ve 2018/2428 Esas-2019/8116 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. O halde ilk derece mahkemesince HMK’nın 115/2. Fıkrası ikinci cümlesi gereği davacı şirkete söz konusu dava şartı eksikliğinin tamamlaması için gerektiğinde kesin süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Anılan kararda da açıkça anlatıldığı üzere, TTK’nun 618/son maddesi uyarınca davacı şirketin davalı yönetici aleyhine sorumluluk davası açabilmesi için ortaklar kurulu kararı alması gerekmektedir. Bu husus tamamlanabilir dava şartı niteliğindedir. Nitekim Dairemizin kaldırma kararı üzerine davacı vekiline verilen kesin süre içerisinde davacı şirketin 15/09/2021 tarihli davalı hakkında sorumluluk davası açılması, açılan ve devam eden davanın uygunluğuna ilişkin davacı şirket ortaklar kurulu kararı sunulmuştur.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı eski yönetici hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin ortaklar kurulu kararı bulunmasına ilişkin dava şartının yargılama aşamasında tamamlandığı gözetilerek işin esasına girilmesi usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, davalı yan aşamalarda davacı şirket hesabından kendi hesabına ve eşinin hesabına eft yaparak çektiğini, bu paraları şirketin giderleri için harcadığını, şirket kasa defteri ve tediye makbuzlarında bu hususların kayıtlı olduğunu savunmuştur. Anılan savunma karşısında ispat külfeti davalı üzerinde olup, davalının şirket hesaplarından kendisine ve eşine gönderilen paraları şirket giderleri için harcadığını usulüne uygun delillerle ispatlamakla yükümlüdür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarından davacı şirket defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmadığı, defterlerin eksik olduğu tespit edilmiştir. Anılan eksiklikler davalının davacı şirkette yönetici olduğu döneme ilişkin olup, davalının sorumluluğunda bulunmaktadır. Bu durumda davalının kendi sorumluluğu altında bulunan ticari defterleri usulüne uygun olarak tutulmasını sağlamayıp, kapanış tasdiklerini yaptırmadığından kendi kusuruna dayanarak hak elde edemeyecektir. Kaldı ki, davalının sorumluluğu davacı yanın ticari defterlerine göre değil, davacının banka kayıtları esas alınmak suretiyle tespit edilmiştir.
Davalı şirket müdürü olduğu dönemde şirket defterlerini usulüne uygun olarak tutmakla, harcama belgelerini usulüne uygun şekilde defterlere kaydetmekle yükümlüdür. Davacı şirket defter ve kayıtlarında ise davalının şirket için yaptığını bildirdiği harcamalara ilişkin herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.
Davalının sunmuş olduğu 14/03/2014 tarihli sözleşme ise, şirketin aracının davalıya devri ile şirketin vergi ve SSK borçlarının davalı hisselerini devralan dava dışı ortağa ait olduğunun kararlaştırılmasına ilişkindir. Nitekim davacı şirket aracının davalıya devredilmediği iddiasıyla araç bedelinin tahsili karşı davada davacı şirketten talep edilmiş, yukarıda açıklandığı üzere Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/40 Esas 2017/835 Karar sayılı kararıyla araç bedelinin karşı davalı olan şirketten tahsiline hükmedilmiştir.
Yapılan açıklamadan da anlaşılacağı üzere, anılan sözleşme davalı şirket eski yöneticisinin ibrasına ilişkin herhangi bir ibare içermediğinden ibra niteliğinde belge olarak kabul edilemeyecektir.
Davacı şirket hesaplarından davalının bireysel emeklilik primlerinin ödendiği de dosya içeriğiyle sabittir.
Bu durumda mahkemece davacının banka hesaplarından davalı ve davalının eşi adına davalı tarafından eft yapılan paraların davacı şirket için harcadığı, davalı tarafından usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, şirket kayıtlarında da davacı şirket için harcandığının da yer almadığı, davacı şirket hesaplarından davalının bireysel emeklilik primlerinin ödendiği, limited şirket müdürü olan davalının sorumluluğu kapsamında davacının davalıdan bilirkişi raporu ile tespit edilen miktarı (davacının talebinin aşılamayacağı da dikkate alınarak) 339.230,00 TL’yi talep edebileceği gözetilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 23.172,80 TL harçtan peşin alınan toplam 11.586,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.586,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/02/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.