Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1934 E. 2021/1640 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1934 Esas 2021/1640 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1934
KARAR NO : 2021/1640

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2021
NUMARASI : 2021/647 Esas
İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN DAVACI :

VEKİLİ :

KARŞI TARAF
DAVALI :
TALEP :İhtiyati Tedbir
TALEP TARİHİ :08/11/2021
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2021

Taraflar arasındaki ihtiyati tedbir talebine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı talebin reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 03/11/2006 tarihinden bu yana davalı şirketin %20 hisseli ortağı olduğunu, müvekkilinin, ortaklığın başladığı tarihten bugüne kadar şirketin iş ve işleyişiyle ilgili olarak diğer ortaklardan ve şirket yetkililerinden bilgi alamadığını, toplantılara çağrılmadığını, noter ihtarı sonrasında şirket kayıtlarında yapılan kısa ve yüzeysel bir incelemede dahi fiilen şirkette olmayan stokların kayden gözüktüğünün, şirketin finansal tablolarının gerçeği yansıtmadığının, şirketin defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulmadığının izlendiğini, davalı şirketin … ve … bölgelerinde taş kırma ve bunun nakliyesine yönelik uzun yıllara dayalı kontratlar ile iş yapmakta olduğunu, 35 civarında tır-çekicisi ile iş makinelerinin bulunduğunu, sektörel olarak nakliye alanında %20 oranında kar marjı bulunduğunu, davalı şirketin 2019 yılında net satışının 8.200.000 milyon TL olduğunu ancak 50.000 TL kar gösterildiğini; 2020 yılında net satışının 9.900.000 milyon TL olduğunu ancak 66.000 TL vergi öncesi kar gösterildiğinin belirlendiğini, normal koşullarda sektördeki karlılık göz önüne alındığında şirketin 1.500.000 – 2.000.000 TL civarında kar elde etmesi ve dağıtması gerekirken %20 yerine %0.6 oranında kar gösterildiğinin izlendiğini, şirketin amortisman ayırma hak ve imkanı varken bundan imtina edilmiş olmasının da şirket defter ve kayıtlarının gerçeğe uygun tutulmadığının veya şirketin kötü yönetildiği sonucunu gösterdiğini, davalı şirketin hem KDV hem de Kurumlar Vergisi yönünden matrah artırımı başvurusunda bulunduğunu, geçmiş dönemler için VUK’na ve diğer mevzuata aykırı işlemler yapıldığı şüphesini artırdığını, şirketin kayıtlarında 3.400.000 milyon TL’lik stok görünmekte olup nakliye işi yapan bir firmanın stokunun ancak akaryakıt, lastik, yedek parça vb. olabilecekken bunlara ilişkin mizanda herhangi bir detay bulunmadığını, şirketin sırf düşük de olsa karı gözüksün diyerek, hizmet üretim maliyetlerinden eksiltme yapılarak diğer stoklar hesabına aktarımlar yapıldığını, yüksek tutarlı bir akaryakıtın stoklanmasının mümkün olmadığını, şirketin kayıtlarında bir yanda Haziran 2021 sonu itibariyle 3.400.000 milyon TL’lik stok göründüğünü, diğer yanda ortakların …………………………..) şirketten 6.000.000 TL alacaklı olduğunun gösterildiğini, şirketin çiftlik yapımına ilişkin doğrudan uzmanlığı ile ilgisi bulunmayan ve sahibinin kim olduğu bilinmeyen inşaat taahhüt işine giriştiğini, bu işle ilgili olarak 561.000 TL’lik harcama yaptığı ancak bunun karşılığında hiçbir hak ediş düzenlenmediğinin görüldüğünü, müvekkiline şirket ortağı olduğu tarihten bugüne kadar hiçbir şekilde kar payı dağıtımı yapılmadığını, diğer ortakların müvekkiline karşı tutum ve davranışları sebebiyle ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona erdiğini ve sürekli güvensizlik ortamı oluştuğunu, diğer ortakların kendi kusurlarıyla şirketin kuruluş gayesinin gerçekleşmesinde hukuki ve ekonomik imkansızlıklar yarattıklarını, şirket müdürü olan ortağın şirketi iyi idare edemediğini, TTK’nun ” 636. Maddesinde belirtilen davalı şirketin feshedilmesi için haklı sebeplerin oluştuğunu iddia ederek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye payının belirlenerek dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, müvekkilinin bugüne kadar ödenmeyen kar paylarının tespiti ile bu miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine bu taleplerinin kabul görmemesi halinde, müvekkili ortağın şirket ortaklığından çıkmasına, belirlenecek çıkma payının tespiti ile, tespit edilen miktarın dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, şirketin yönetiminde özen yükümlülüğüne uyulmaması, ortaklık haklarının zedelenmesi, çıkma yada tasfiye payının tahsilinin sağlanması bakımından ihtiyati tedbir konulmasını, bu süreç içerisinde şirket yönetiminin tüm ortaklarının haklarının korunması bakımından kayyum eliyle yönetilmesi için kayyum atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; 09/11/2021 tarih 2021/647 Esas sayılı ara karar ile somut olaya ilişkin HMK’nın 390/3. maddesindeki yaklaşık ispat koşullarının gerçekleşmemiş olduğu, iddianın yargılamayı gerektirdiği gerekçeleriyle tedbir talebinin bu aşamada reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; somut olayda yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğini, müvekkilinin diğer ortaklardan ve şirket yetkililerinden bilgi alamadığını, toplantılara çağrılmadığını, müvekkilinin şirket defter ve hesaplarının düzenli tutulmadığı, sahte belge kullanıldığı, karın düşük gösterildiği, gerçekte var olmayan gider faturalarının bulunduğu, şirket müdürünün usulsüz şekilde şirketten alacaklı durumuna getirildiği, şirketin varlıklarının usulsüz şekilde şirket dışına çıkarıldığı hususunda haklı ve dayanaklı şüphelerinin bulunduğunu, şirketin zarara uğratıldığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep; HMK’nun 389.vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
HMK’nun 389/1 maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
HMK’nun 390/3.maddesinde tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
Somut olayda, davacı yan müvekkilinin diğer ortaklardan ve şirket yetkililerinden bilgi alamadığını, toplantılara çağrılmadığını, müvekkilinin şirket defter ve hesaplarının düzenli tutulmadığını, sahte belge kullanıldığı, karın düşük gösterildiğini, gerçekte var olmayan gider faturalarının bulunduğu, şirket müdürünün usulsüz şekilde şirketten alacaklı durumuna getirildiği, şirketin varlıklarının usulsüz şekilde şirket dışına çıkarıldığı hususunda haklı ve dayanaklı şüphelerinin bulunduğunu, şirketin zarara uğratıldığını iddia ederek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi halinde çıkma ya da tasfiye payının tahsilinin sağlanması bakımından şirket adına kayıtlı gayrimenkul ve araçların devrinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasını ve şirkete kayyım atanmasını talep etmiş ise de, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesince yaklaşık ispat kuralının gerçekleşmediği gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesinde hukuka aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-f. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2021

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.