Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1911 E. 2021/1650 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2019
NUMARASI :…
DAVA TARİHİ : 10/11/2017
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/01/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalıların icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar …. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …. kefaletine ilişkin eş rızasının bulunmadığını, hesap kat ihtarnamesinde ödenmeyen kredilerin hangileri olduğu, her müvekkil yönünden sorumluluğun ne olduğunun açık şekilde belirtilmediğini, banka lehine araç rehinleri bulunduğunu, öncelikle teminatların paraya çevrilmesi gerektiğini, talep edilen faiz ve faiz oranları yönünden takibin usulsüz olduğunu sadece kefiller aleyhine takip başlatılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı…. cevap dilekçesinde özetle; müvekkilini bağlayıcı hiçbir belge ibraz edilmediğini, davanın takip talebine sıkı sıkıya bağlı olduğunu, davacının icra takip dosyasında ileri sürmediği bir gerekçeyi bu davada ileri süremeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacı tarafından dava dışı şirket lehine genel kredi sözleşmesi ile kredi açıldığı, davalıların sözleşmede müteselsil kefil olduğu, sözleşme tarihi itibarıyla davalılar … ve …’nun kredi kullanan dava dışı şirketin ortağı olduğundan kefalet sözleşmesi için eş rızası gerekmediği, davalıların imzaladığı sözleşmenin vadesiz bir kredi sözleşmesi olduğu, bu kredinin niteliği gereği davacının dava dışı borçluya her türlü krediyi kullandırma hakkına sahip olduğu, taraflar arasında yeniden yapılandırma kredisi adı altında herhangi bir sözleşme yapılmadığı, yukarıda belirtilen kredi sözleşmesi kapsamındaki kullandırılan kredilerin ödeme güçlüğüne düşülmesinden dolayı davacı banka ile dava dışı borçlu arasında borçların yeniden yapılandırıldığı, yapılandırılan bu borç miktarının davalıların kefalet limitlerinin altında kaldığı, bunun davalıların kefalet sorumluluklarını ağırlaştırmadığı, bilirkişi raporu ile icra takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan alacaklı olduğu miktarın tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıların icra takibine yaptıkları itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %20’si oranındaki 126.913,27 TL icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; genel kredi sözleşmesinde hangi kredi türünün kullandırılacağının taraflarca varılacak mutabakata göre belirleneceği, vadeli kredi işlemlerinde müşteri ve kefiller tarafından imzalanacak ödeme planının sözleşmenin ayrılmaz parçası olduğunun hükme bağlandığını, müvekkillerin imzasını içeren ödeme planları veya sözleşmelerin ibrazı istenmiş ise de davacının bu belgeleri ibraz etmediğini, davacının, dava konusu genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı firmaya kredi vermediğini, böyle bir kredi verilmiş olsa ödeme planlarının sözleşmenin ayrılmaz parçası niteliğinde olduğundan müvekkillerinin imzasını içermese dahi, dosyaya ibrazının gerektiğini belirttiklerini, mahkemece bu beyan üzerinde hiç durulmadığını, iddianın kabul edilmeme sebebinin gerekçeli kararda tartışılmadığını, mahkemece borçların yeniden yapılandırılması olarak kabul edilen sözleşmeye ait ödeme planının aynen kabul gördüğünü, bu işlem yeniden yapılandırma ise asıl borcun kaynağına ilişkin dosyaya hiçbir belge sunulmamış olması üzerinde hiç durulmadığını, sözleşme hükmü gereğince davacı ile dava dışı firma arasında dava konusu sözleşme kapsamında verilen kredilerin müvekkilleri bağlaması için ödeme planlarının müvekkiller tarafından imzalanması gerektiği ve ibraz edilen tek ödeme planında müvekkillerin imzasının bulunmadığına yönelik iddialarının mahkemece değerlendirilmediğini, dava konusu yeniden yapılandırma kredisinin genel kredi sözleşmesinde bulunmadığını, bu nedenle müvekkillerinin kefaletleri dışında olduğunu, ibraz edilen ödeme planında müvekkillerinin imzasının bulunmaması nedeni ile kefalet kapsamı dışında olduğunu, ibraz edilen ödeme planı, yeniden yapılandırma kredisi değil de yeniden yapılandırma hükmünde ise davacının asıl alacak iddiasını ispat etmesi gerektiğini, bu konuda dosyada her hangi bir delil bulunmadığını, dosyaya ibraz edilen ödeme fişi ile müvekkillerinin imzasını taşıyan sözleşme kapsamında çekildiği iddia edilen ancak ispata yarayan belgeleri ibraz edilmeyen kredilerin ödendiği, borcun ödenmiş olması nedeniyle BK’ nun 598. maddesi gereğince kefillerin de sorumluluğunun kalmadığını, bilirkişi tarafından bankacılık uygulamasında yeniden yapılandırma kredisi diye bir kredinin olmadığı iddia edilirken, davacının, matbu kredi genel sözleşmelerine yeniden yapılandırma kredisini davadan sonra işlediği, bu şekilde yapılmış olan işlemin kredi olduğu ve sözleşmede yeniden yapılandırma kredisinin geçmemiş olması nedeniyle kefillerin sorumluluklarının bulunmadığını, yeniden yapılandırma işleminin kefillerin durumunu ağırlaştırıcı nitelik taşıdığını, en az üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınması gerektiğini, iddiaları hakkında her hangi bir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, müvekkillerinin hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, müvekkilleri, imzaladıkları sözleşme kapsamında çekilen kredilere kefil olduklarından, sözleşme dışı kredinin çekilmesi halinde kefillerin sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, işbu davanın açılması ve bu savunmanın yapılmasından sonra davacının makbu kredi genel sözleşmesinde değişikliğe giderek yeniden yapılandırma işlemlerini sözleşme kapsamına dahil ettiğini, verilecek olan kredilerde tarafların mutabık kalmaları ve bu kredilere ilişkin ödeme planlarının kefiller tarafından imzalanması şartı getirildiğini, kefiller tarafından imzalanmayan ödeme planlarından kefillerin sorumlu olmasının açıkça sözleşmeye aykırı olacağını, ibraz edilen ödeme planı yeniden yapılandırma hükmünde olup kredi anlamını taşımıyorsa davacının, asıl borç ilişkisini ispat etmesi gerekip, bu ispatın sözleşmenin 3.maddesi kapsamında müvekkillerin imzasını taşıyan ödeme planları ile yapılması gerektiğini, bu planların davacıdan istenmesine rağmen sunulmadığını, bu nedenle dava konusu asıl sözleşme gereğince, dava dışı firmaya kredi kullandırıldığının dahi ispat edilemediğini, bu hususların gerekçeli kararda tartışılmadığını, bu kredilerin dava konusu kredi genel sözleşmesi kapsamında verilip verilmediği konusunda bir tespit yapılmadığını, söz konusu kredilerin dosyada sureti bulunan banka dekontu ile ödendiğinin sabit olduğunu, bu ödeme kapsamında artık borcun belirtilen bu kredilerden kaynaklandığını ileri sürmenin mümkün olmadığını, taraflar arasında borçların yapılandırılmasına ilişkin her hangi bir belgenin dosyaya ibraz edilmediğini, borçları yapılandırılan firmanın dava dışı olduğu için bu konuda onun beyanının alınmadığını, davacının borçların yapılandırılması veya yeniden kredi sağlanması şeklinde gelişen olaylardan davacının kusuru nedeniyle kefillerin şartlarının ağırlaştığını, bankacılık uygulamasında yeniden yapılandırma kredisi diye bir kredi yoktur yönündeki bilirkişi beyanının ne dosya içeriği ile nede banka kayıtları ile bir ilgisi bulunmadığını, raporun tamamının bu kıstas dahilinde kaleme alındığını, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, icra takibinde alacaklının kredi üyelik sözleşmeleri, ihtarname ve hesap özetine dayandığını, takip talebinde birden fazla üyelik sözleşmesine dayanmış ise de davacının mahkemeye sadece 1 adet genel kredi sözleşmesini sunduğunu, sunulan sözleşmenin numarası ile takip talebinde belirtilen üyelik sözleşmesinin numarasının da birbiri ile uyuşmadığını, genel kredi sözleşmesinin 3.maddesi kapsamında bu sözleşmenin ayrılmaz parçası niteliğinde olan ve davadışı firmaya kullandırıldığı mahkeme ve bilirkişi tarafından iddia edilip davacı tarafın iddiası olmayan rotatif, ticari, kredi kart, taşıt, kredili mevduat hesabı ve çek kredileri için hazırlanan ve taraflarca imzalanan geri ödeme planlarının dosya içinde olmadığını, ibraz edilen sözleşme numarası ile müvekkiller tarafından imzalanan sözleşmenin numarasının tutmadığını, talep edilen alacağın başka bir sözleşmeye istinaden talep edildiği iddiası üzerinde durulmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Eskişehir 6. İcra Müdürlüğünün 2017/9585 sayılı icra takip dosyası, takip dayanağı genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 12/11/2018 tarihli bilirkişi raporu, dava dışı asıl borçlu şirketin ortaklarını gösterir ticaret sicil gazetesi dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Eskişehir 6. İcra Müdürlüğünün 2017/9585 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlular aleyhine kredi alacağının tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara tebliğ evrakları dosyada bulunmamakta ise de, davalıların, 02/10/2017 takip tarihi gözetildiğinde dahi 7 günlük itiraz süresi içerisinde kalacak şekilde 09/10/2017 tarihinde takibe konu borca itiraz ettikleri, davalı …’nun ayrıca yetkili icra müdürlüğünün İzmir İcra müdürlüğü olduğunu ileri sürdüğü, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 10/11/2017 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı ile dava dışı … … Ltd. Şti. arasında akdedilen 13/11/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı …’ın 24/02/2015 tarihli 1.000.000,00 TL limitli, …’ın 13/11/2013 tarihli 1.000.000,00 TL limitli, …’nun 13/11/2013 tarihli 1.000.000,00 TL limitli müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, davalıların kefalet tarihinde dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı olduğu, kefaletlerin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun bulunduğu görülmüştür.
Yargılama aşamasında bilirkişiye banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilerek alınan bilirkişi raporunda, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan alacaklı olduğu miktar tespit edilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiklerini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalıların sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, banka tarafından kredi hesabının kat edildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığı, takip tarihi itibarıyla davacının genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunup bulunmadığı, var ise miktarı, alacağın davalı kefillerden talep edip edemeyeceği, davalı kefillerin icra takibine itirazlarının haksız olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı … icra takibinde borca itirazının yanı sıra İzmir İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu belirterek icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz etmiştir. İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılması HMK’nun 114/2. maddesi hükmü uyarınca dava şartı niteliğinde olup, mahkemece İİK’nun 50/2. maddesi uyarınca öncelikle davalı …’nun icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi davacı bankanın…. şubesi tarafından imzalanmıştır. Bu durumda HMK’nun 14. maddesi uyarınca şubenin işlemlerinden doğan davalarda o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Yetki itirazında bulunan davalı …’nun yerleşim yeri ise İzmir’dir. Yetkili icra müdürlüğüne ilişkin seçim hakkı davacıda olup, genel kredi sözleşmesini imzalayan şube gözetilerek Eskişehir icra müdürlüklerinde takip başlatılabileceği gibi genel yetkili icra müdürlüklerinde de takip başlatabilecektir. Davacı yan seçim hakkını Eskişehir icra müdürlüğü olarak kullanmıştır.
Bu durumda, takibe konu ödemelerin dayanağı olan genel kredi sözleşmesini imzalayan şube gözetilerek Eskişehir İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu, itirazın iptali davasında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılmasına ilişkin dava şartının, yetki itirazında bulunan davalı … yönünden gerçekleştiği gözetilerek mahkemece işin esasına girilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Davalılar vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, itirazın iptali davası takip talebine sıkı sıkıya bağlıdır. Dava konusu icra takip talebinde takip dayanağı olarak kredi üyelik sözleşmeleri, ihtarname ve hesap özeti gösterilmiştir. Yargılama aşamasında davacı banka tarafından dosyaya herhangi bir kredi üyelik sözleşmesi ibraz edilmemiştir. Dosyaya sunulan sözleşme 13/11/2013 tarihli, davalıların müteselsil kefil olarak yer aldıkları genel kredi sözleşmesidir. Takip dayanağı olarak gösterilen hesap kat ihtarnamesi ve hesap özetinde davacı banka ile dava dışı … şirketi arasında imzalanan kredi sözleşmeleri kapsamında asıl borçlu şirkete kredi kullandırıldığı, davalıların sözleşmede müteselsil kefil olarak yer aldığı açıkça belirtilmek suretiyle kullandırılan ticari krediler ve kredili mevduat alacağı kalemler halinde açıklanmıştır.
Bu durumda hesap kat ihtarnamesi ve hesap özeti gözetilidğinde davalılar vekilinin taraflar arasında kredi üyelik sözleşmesinin bulunmadığı, itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle davalıların herhangi bir borçlarının bulunmadığına yönelik itirazları yerinde görülmemiştir.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 3. maddesinde hangi kredi türünün kullandırılacağı taraflarca varılacak mutabakata göre belirleneceği, müşteri ve kefiller tarafından imzalanacak ödeme planının sözleşmenin ayrılmaz parçası olduğu hükme bağlanmıştır. Anılan hükümde hangi kredi türünün kullandırılacağına ilişkin varılacak mutabakat davacı ile dava dışı asıl borçlu arasında sağlanacaktır. Çünkü krediyi kullanan davalılar değil, dava dışı asıl borçludur.
Kefilin ödeme planında imzasının olması şart olmadığından, davalı kefillerin imzalarının yer aldığı ödeme planının sunulmamış olması, davalıların imzalarının yer aldığı genel kredi sözleşmesi nedeniyle dava dışı asıl borçluya kullandırılan krediden müteselsil kefil sıfatıyla sorumluluklarını ortadan kaldırmayacaktır.
Öte yandan, yargılama aşamasında mahkemece banka kayıtlarında yerinde inceleme yetkisi verilerek bilirkişi raporu alınmış, alınan raporda kredi borcunun ödenmediği, davacının davalılardan takip tarihi itibarıyla alacaklı olduğu miktar tespit edilmiştir. Alınan rapor ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir.
Hal böyle olunca, mahkemece denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılardan alınması gerekli olan 49.808,12 TL istinaf karar harcından peşin alınan 12.452,03 TL harcın mahsubu ile bakiye 37.356,09 TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/12/2021

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.