Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1843 E. 2023/1616 K. 15.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1843 Esas 2023/1616 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1843
KARAR NO : 2023/1616

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2021
NUMARASI : 2018/574 Esas 2021/563 Karar
DAVACI :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/07/2018
KARAR TARİHİ : 15/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/12/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davalı … hakkında açılan davanın reddine, diğer davalı hakkında açılan davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalıların icra takibinde nakit ile nakde dönüşen gayri nakit alacağa yönelik itirazının iptaline, 239.868,78 TL üzerinden takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kredi kullanan asıl borçlunun borçlandığı tarihin, 1 yıllık kefalet süresi geçtikten sonraki borçlanma olduğunu, müvekkilinin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını bildirerek davanın davanın reddini istemiştir.
Diğer davalıya dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen anılan davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı … ve dava dışı … (…)’in her iki genel kredi sözleşmesinin müşteri bölümünü imzaladıkları, diğer davalı …’nun ise 02/03/2016 tarihli genel kredi sözleşmesi ile irtibatlı müteselsil kefalet ve hesap rehni sözleşmesinde kefalet imzası bulunduğu, davalı … yönünden dosyaya sunulan genel kredi sözleşmelerinde sözleşmeyi asıl borçlu sıfatıyla imzalayanların alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiklerine dair bir beyan bulunmadığı, ayrıca teminat mektupları ve çek defterlerinin, … (…) firmasına verildiği, ihtarnamelerde …-… firmasının borçlarından bahisle adı geçen firmanın borçlarının muaccel hale geldiği ve ödemesinin talep edildiği, dosyayla sunulan teminat mektubunun başlığının …-… firmasına ait olduğu, bankacılık uygulamasında fiilen kredi kullandırıldığında, kredi tutarının krediyi kullananın KMH veya tevdiat hesabına aktarılması sırasında düzenlenen mahsup fişlerine veya karşılıklı olarak düzenlenen tediye ve tahsil fişlerine de, her iki borçlunun imzasının alındığı, davacı tarafça buna ilişkin belgelerin sunulmadığı, 28/01/2016 tarihli adi ortaklık sözleşmesinde banka kredileri için taraflardan birine yetki verildiği, imzalar hakkında müşterek borçlu veya müteselsil borçlu olduklarına dair bir açıklama olmadığı, bu nedenle davalı …’ın dava konusu krediler sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığı, davalı müteselsil kefil … yönünden ise davacı banka tarafından dava dışı …, …’e kullandırılan kredilere dayanak 02/03/2016 tarihli 1.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini 1.000.000,00 TL’lik kefalet limiti ile müteselsil kefil olarak imzaladığı, sözleşme hükümleri incelendiğinde gayrinakdi krediler, başka bir ifadeyle teminat mektubu ve çek yasal yükümlülüklerin banka nezdinde bir hesaba bedellerini nakit olarak depo edeceği yönünde açık bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle davalı kefilin bu yönde bir sorumluluğunun olmadığı, gayrinakdi kredilerin tutarlarının talep edilebilmesi için sözleşmede depo talep edebileceği yönünde düzenlemenin ayrıca olması gerektiği, davalı … yönünden takip tarihi itibari ile takip talepnamesindeki taleple bağlı kalınarak, 182.474,69 TL anapara ve 1.405,08 TL mahrum kalınan kar payı olmak üzere toplam 128.879,77 TL talep edebileceği, takipten sonra tazmin olunan teminat mektupları ve çek yaprakları yasal sorumluluk yükümlülük bedelleri tazminleri ile ilgili olarak dava dilekçesindeki taleple bağlı olarak, 38.000,00 TL 18/09/2017 tarihinden, 62.355,72 TL için 13/11/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 23/08/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 25/09/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 04/10/2017 tarihinden, 2.770,00 TL için 21/03/2018 tarihinden itibaren, yıllık %9,75 Mahrum Kalınan Kar Payı talep edebileceği gerekçesiyle davalı … yönünden açılan davanın reddine, davalı … yönünden ise davalının icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 128.474,69 TL anapara ve 1.405,08 TL mahrum kalınan kar payı olmak üzere toplam 129.879,77 TL üzerinden iptaline, bu miktar üzerinden takibin devamına, asıl alacak üzerinden takip talebinde belirtilen koşullarla faiz işletilerek takibin devamına, hükmolunan alacak üzerinden %20 oranında 25.975,95 TL icra inkar tazminatının anılan davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, takipten sonra tazmin olunan teminat mektupları ve çek yaprakları yasal sorumluluk yükümlülük bedelleri tazminleri ile ilgili olarak, dava dilekçesindeki taleple bağlı olarak, 38.000,00 TL için 18/09/2017 tarihinden, 62.355,72 TL için 13/11/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 23/08/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 25/09/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 04/10/2017 tarihinden 2.770,00 TL için 21/03/2018 tarihinden itibaren, yıllık %9,75 mahrum kalınan kar payı ile birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacıya ödenmesine
karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’ın dava dışı … tarafından müvekkil banka nezdinde imzalanan genel kredi sözleşmesi hükümleri uyarınca müvekkiline karşı müteselsilen sorumlu olduğunu, genel kredi sözleşmesinde banka tarafından tahsis edilen limit çerçevesinde, bu sözleşmede imzası bulunan müşterilerden biri veya birkaçının veya tamamı aynı anda veya farklı zamanlarda, kısmen veya tamamen kredi kullanabileceği, bu halde limitin gruba dahil müşterilerden hangisi/hangileri veya tamamı tarafından kullanıp kullanmadığına ve ne miktarda kullanıldığına bakılmaksızın, sözleşmede imzası bulunan müşterilerin tamamı, bu kullanımlar nedeniyle bankaya karşı müteselsil borçlu sıfatı ile borcun tamamından sorumlu olduğu, bankanın bu alacakların tahsili için müşterilerden birine, birkaçına veya tamamına aynı anda müracaat etme hakkına sahip olduğunun hükme bağlandığını, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi genel kredi sözleşmesini davalı … da dava dışı … gibi müşteri sıfatıyla imzaladığını, genel kredi sözleşmesi uyarınca davalı … ile dava dışı …’in sözleşmede müşteri olarak imzalarının bulunması sebebiyle müşterek ve müteselsil sorumlu oldukları, müvekkilinin bu sözleşmeden kaynaklı alacaklarını tahsil için müşterilerden birini, birkaçına veya tamamına aynı anda müracaat hakkı bulunduğunu, üçüncü kişi ile doğacak ihtilaflarda hukuki olarak sözleşmeyi imzalayan taraf sorumlu olsa da sözleşmeyi imzalamayan tarafa payları oranında rücu edebileceğini, davalı … ve dava dışı …’in müvekkili ile imzaladıkları sözleşmenin iki taraf içinde bağlayıcı olduğunu, bu sözleşmeden doğan ihtilaflardan da birlikte sorumlu olacaklarını, huzurdaki davanın gayri nakdi alacaklara ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile açıldığını, dava dilekçesinde gayri nakdi alacakların blokesinin talep edilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;

Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2017/15374 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarnameleri, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 30/06/2019 tarihli kök, 02/12/2019 tarihli ek rapor, bankacı bilirkişiden alınan 04/03/2021 tarihli rapor, davalı … tarafından davacıya gönderilen ihtarname sureti, ortaklık sözleşmesi ve fesih protokolü dosya içerisinde yer almaktadır.
Davacı vekilinin davalı … hakkında kurulan hükme yönelik istinaf itirazı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2. fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı üç bin Türk Lirasıdır. 01/01/2021 tarihinden itibaren ise bu sınır 5.880,00 TL’dir. İlk derece mahkemesince davacının toplam 132.513,09 TL nakit alacağın tahsili, 319.810,64 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi istemiyle başlatılan icra takibinde borcun tamamına yönelik davalıların itirazı üzerine açılan işbu itirazın iptali davasında, gayri nakdi alacağa ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere davalıların 132.513,06 TL nakit alacak ile 107.355,72 TL nakde dönüşen gayri nakit alacak olmak üzere toplam 239.868,78 TL’ye itirazın iptalinin talep edildiği, davalı … hakkında davanın kısmen kabulüne, toplam 129.879,77 TL’ye anılan davalının itirazının iptaline, takibin anılan miktar üzerinden devamına, ayrıca dava dilekçesindeki taleple bağlı olarak, 38.000,00 TL için 18/09/2017 tarihinden, 62.355,72 TL için 13/11/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 23/08/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 25/09/2017 tarihinden, 1.410,00 TL için 04/10/2017 tarihinden 2.770,00 TL için 21/03/2018 tarihinden itibaren, yıllık %9,75 mahrum kalınan kar payı ile birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Mahkemece toplam 237.235,49 TL yönünden davanın kabulüne karar verildiğinden davacı vekilinin istinafa konu ettiği reddedilen miktar davalı … yönünden 2.633,29 TL olup, 21/09/2021 tarihli karar kesin niteliktedir. Kesin olan kararlara karşı HMK’nun 346/1. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nun 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme neticesinde Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai bir karardır. (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf sayfa 176)
HMK’nun 352. maddesindeki düzenleme gereğince mahkeme hükmünün reddedilen kısım gözetildiğinde davalı … yönünden kesin olması nedeniyle davacı vekilinin davalı … hakkındaki istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden red kararına karşı miktar gözetildiğinden temyiz yolu açık değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih ve 2017/3597 Esas 2018/5 Karar sayılı ilamı).
Davacı vekilinin diğer davalı … hakkında kurulan hükme yönelik istinaf itirazları yönünden dosyanın incelenmesine gelindiğinde;
Dava konusu Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2017/15374 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 132.513,09 TL nakit alacağın tahsili, 319.810,64 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu …’a 26/08/2017 tarihinde tebliğ olduğu, davalı …’ın 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 28/08/2017 tarihinde borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 30/07/2018 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Davacı banka ile dava dışı … ve davalı … arasında 02/03/2016 tarihli 1.000.000,00 TL limitli, 11/01/2016 tarihli 600.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalı ile dava dışı …’in imzalarının müşteri sıfatıyla atıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı tarafından gönderilen hesap kat ihtarnamesi üzerine davalı … tarafından davacıya gönderilen 05/09/2017 tarihli ihtarname ile kefaletnamelerin geçersiz olduğu, 26/07/2017 tarihli ihtarname ile … ile akdedilen ortaklık sözleşmesinin feshedildiği, 14/03/2017 tarihli ihtarname ile de borçtan …’in sorumlu olduğu bildirilmiştir.
Davalı … ile dava dışı … arasında 28/01/2016 tarihinde ortaklık sözleşmesi imzalandığı, 04/04/2016 tarihinde ise ortaklık sözleşmesinin feshedildiği ortaklık sözleşmesi ve fesih protokolünden anlaşılmıştır.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi kök raporunda, dava konusu kredilerin tamamının dava dışı … tarafından kullanıldığı tespit edildikten sonra eksik belgeler belirtilmiş, alınan ek raporda ise eksik belgeler belirtildikten sonra adi ortaklık sözleşmesinde banka kredileri için taraflardan birine yetki verildiğinin ifade edilmediği, pilot ortak konusunda da ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunmadığı, sözleşmelerin davalı … ve dava dışı … tarafından müşteri sıfatıyla imzalanmışsa da, imzalar hakkında müşterek borçlu veya müteselsil borçlu olduklarına dair herhangi bir açıklama yapılmadığı, kredilerin … tarafından kullanıldığı, davalı …’ın dava konusu krediler sebebiyle sorumluluğu bulunmadığı tespit edilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi raporunda, ortaklık sözleşmesinin 9. Maddesine göre ortaklığın temsilinin ortakların birlikte atacağı imzalarıyla mümkün olduğu, teminat mektubu talebi ve çek karnesi talebinin ancak tarafların birlikte talepleri halinde ve ancak …’ın da genel kredi sözleşmesi gereği sorumlu olacağı, ancak teminat mektup talebi ve çek karnesi talebinin davalı … ile birlikte yapıldığı hususunda davacı tarafından sunulan yazılı belge bulunmadığı, mahkemece davalı …’ın müşteri sıfatıyla sorumlu olduğu kanaati oluşursa, takip tarihi itibarıyla davacının anılan davalıdan 129.825,11 TL asıl alacak, 1.405,08 TL mahrum kalınan kar payı olmak üzere 131.230,19 TL talep edebileceği, 107.355,77 TL nakde dönüşen teminat mektubu ve çek nedeniyle de davacının alacaklı olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalı …’ın icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalı … ise davacı bankaya borcun bulunmadığını, borçtan …’in sorumlu olduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bankacı bilirkişiden alınan rapor hükme esas alınarak yukarıda özetlenen kararda belirtildiği şekilde davalı … yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında iki adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı …’ın sözleşmelerde müşteri sıfatıyla, dava dışı … ile birlikte imzasının bulunduğu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı bankanın kredi hesabını kat ederek alacağın tahsili için icra takibi başlattığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacının davalı …’dan asıl borçlu sıfatıyla genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağı bulunup bulunmadığı, var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin davalı … hakkında kurulan hükme yönelik istinaf itirazları incelendiğinde, yukarıda açıklandığı üzere davalı … ile dava dışı … arasında 28/01/2016 tarihinde ortaklık sözleşmesi imzalanmış, anılan sözleşmesi 04/04/2016 tarihinde feshedilmiştir. Ortaklık sözleşmesinin yürürlükte bulunduğu süre içerisinde davalı … ve dava dışı … müşteri sıfatıyla davacıyla dava konusu takip dayanağı iki adet genel kredi sözleşmesini imzalamıştır. Davalının imzasının yer aldığı müşteri kısmında müşterek borçlu veya müteselsil borçlu olduğuna ilişkin herhangi bir ibare bulunmamaktadır.
Ortaklık sözleşmesinde pilot ortak konusunda herhangi bir düzenleme yer almadığı gibi, banka kredilerine ilişkin ortaklardan birine yetki verildiğine dair bir hüküm de yoktur. Bu durumda ortaklık adına imzalanacak genel kredi sözleşmesinin davalı ortak ve dava dışı ortak tarafından birlikte imzalanması gerektiği gibi, kredinin kullandırılmasına ilişkin tediye ve tahsil fişlerinde de her iki ortağın imzasının alınması gerekecektir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarında dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen kredilerin dava dışı … tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir. Davacı yan, kredinin kullandırılmasına ilişkin tediye ve tahsil fişlerinde davalı …’ın da diğer ortakla birlikte imzasının yer aldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeyi dosyaya sunmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı …’ın genel kredi sözleşmesinde dava dışı ortak ile birlikte müşteri sıfatıyla imzası yer almakta ise de, müşterek borçlu veya müteselsil borçlu olduğuna ilişkin herhangi bir ibarenin sözleşmede yer almadığı, kredinin dava dışı ortak tarafından kullanıldığının bilirkişi raporları ile tespit edildiği, davacının kullandırılan krediyi davalı … ve dava dışı ortağın imzasının yer aldığı kredi tediye ve tahsil makbuzuyla kullandırıldığına dair yazılı bir belge ibraz etmediği, davalı …’ın dava dışı ortağa kullandırılan kredi nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığı gözetilerek anılan davalı yönünden yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı … hakkında açılan davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik görülmediğinde davacı vekilinin anılan davalı hakkında kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı … hakkında kurulan hükme yönelik istinaf itirazının ise reddedilen kısım yönünden kararın kesin olduğu anlaşıldığından usulden reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İlk derece mahkemesi hükmünün davalı … yönünden reddedilen miktar itibarıyla HMK’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olduğundan davacı vekilinin davalı … hakkında kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin davalı … hakkındaki istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-Davacıdan alınması gerekli olan 269,85 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/11/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.