Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1831 E. 2021/1660 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :07/10/2021
NUMARASI ….
DAVA TARİHİ : 24/05/2021
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :30/12/2021

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı sigortalı adına kayıtlı müvekkili şirkete sigortalı …….plakalı araçta 12.09.2020 tarihinde davacı tarafından yapılmış olan binada bulunan balkon camlarının düşmesi sonucu meydana gelen hasarın davacı müvekkili sigorta şirketi tarafından ödendiğini, işbu hasarın davalı şirketin sorumluluğunda bulunan balkon camlarının sigortalı aracın üzerine düşmesi nedeniyle meydana geldiğinden davacı sigorta şirketinin ödemiş olduğu tazminatı rücuen talep tahsil hakkı doğduğunu, işbu sebeple Ankara Batı İcra Dairesi’nin 2021/12845 sayılı dosyası ile davalı aleyhine takip başlatıldığını, ancak davalı yanca ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu iddia ederek itirazın iptali ile, %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın rücuen alacak talebinden kaynaklandığını, davacı tarafça bu hususun dava dilekçesinde açıkça dile getirildiğini, halefiyet kurumunda halef olan tarafın, halef olduğu tarafın tüm haklarını iktisap ettiği ve adeta onun yerine geçtiğini, bu nedenle davacının halefiyet iddiası nedeniyle huzurdaki davada davacının zarar gören… plakalı araç sahibinin yerine geçtiğini, bu bağlamda davacının ünvanı ve işi her ne kadar sigorta şirketi olarak gözükse de, huzurdaki davanın Ticaret Mahkemelerinde değil, Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini beyanla öncelikle görevsizlik kararı ile dosyanın görevli Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne gönderilmesini talep ettiklerini, TBK 69. Maddesi’ne göre, huzurdaki dava taraflarına yöneltilemeyeceğini, davanın taşınmaz malikine karşı ileri sürülmesi gerektiğini, bu nedenle davanın husumetten reddine karar verilmesini talep ettiklerini, esasa ilişkin olarak ise; sigortalı araç sahibinin davacı tarafa zarar tazmin talebi bulunmadığını, 15.09.2020 tarihli zarar tazmin talebinde bulunan kişinin sigortalı araç sahibi olmadığını ve bu nedenle davacının rücu hakkı bulunmadığını, sigorta sözleşmesinin tarafının ve sigortalı araç malikinin … … olduğunu, davacı tarafın halefiyet hükümleri gereği yerine geçtiği kişinin … … olduğunu, oysa ki davacı tarafından dosyaya sunulan 15.09.2020 tarihli belgede dava konusu hasara ilişkin ödeme talep eden kişinin … … olduğunu, davacı sigorta şirketinin, sigorta poliçesinde taraf olmayan ve zarar gören araç maliki olmayan 3. kişinin talebi ile ödeme yaptığını kendi delilleri ile açıkça kabul ve ikrar ettiğini, bu nedenle yasal şartları oluşmayan sigorta poliçesi ödemesine ilişkin davacının halefiyet ve rücu hakkının da hiçbir zaman doğmadığını, olayın meydana geldiği tarihte fırtına çıktığını, araca zarar verdiği iddia edilen balkon camının müvekkilin inşa ettiği apartmandan düştüğüne dair hiçbir delil bulunmadığını ayrıca müvekkilinin inşa ettiği binada davacı tarafın iddia ettiği şekilde “korkuluk ve/veya balkon camı da bulunmadığını, şayet müvekkilinin inşa ettiği apartmandan bir cam düşmüş ise; fizik kurallarına ve binanın fiili durumuna göre sonradan monte edilen kapalı balkon sistemine ait olduğunun açık olduğunu ve sonradan monte edilen eklentilerden müvekkili şirketin hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, fırtına öncesinde haberlerde ve sosyal medyada tüm uyarılar yapılmış olmasına rağmen, gerekli özeni göstermeyen ve tedbir almayan zarar gören araç maliki ve camı düşen taşınmaz malikinin kusurlarından dolayı müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, ekspertiz raporuna göre dava konusu hasar için hesaplanan zarar bedeli toplamı 3.376,07 TL iken; dava konusu icra takibi asıl alacak bedelleri toplamının 3.560,76 TL olduğu, 12.09.2020 tarihli dava konusu hasardan daha önce 06.07.2020 tarihli hasar bedellerinin de müvekkilinden talep edildiğini, ekspertiz raporunda belirtilen parça ve işçilik fiyatlarının piyasa rayiçlerinin çok üzerinde ve fahiş olduğunu, davaya konu icra takibinde yer alan faiz oranları ve başlangıç tarihlerinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek davanın reddi ile davacı şirket aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; her ne kadar davacı taraf sigortalısının aracında meydana gelen zarar nedeniyle davalı yapı müteahhit şirketinin sorumlu tutmuşsa da, dosya kapsamından araca düşen cismin cam balkon olup olmadığı, düşmüş ise binayı inşa eden davalı müteahhidin inşa ettiği yapıdan düşüp düşmediğine ilişkin herhangi bir delil sunmadığı, davalının hukuki durumu bina inşa eden kişi olduğu, bir bina veya yapı eserini inşa eden kişinin sorumlu tutulabilmesi için zararın, yapım bozukluğundan doğduğu ispatlanması gerektiği, bu durumda ispat yükünün davacıda olduğu, dosya kapsamında davacı söz konusu hasarın davalının yapmış olduğu binadan kaynaklandığını ispatlayamadığı gibi, bina inşa eden kişinin yapım bozukluğundan kaynaklandığını da ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince bilirkişi raporu dahi alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, ilgili kanun maddeleri gereğince davalı şirketin, müvekkili şirket tarafından ödenen hasar masraflarından sorumlu olduğunu, nitekim ilk derece mahkemesinin tespitinin aksine, bina inşa eden kişi konumunda olan davalı şirketin cam balkonları, usulüne uygun olarak yerinden çıkıp düşmeyecek şekilde yapmadığını, davaya konu olayda zararın yapım bozukluğundan kaynaklandığı izahtan vareste olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, sigorta şirketinin ödediği miktar nedeniyle 3. kişiye rücu talebine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2. fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı üç bin Türk Lirasıdır. 01/01/2021 tarihinden itibaren ise bu sınır 5.880,00 TL’dir. Davacı vekilinin istinafa konu ettiği miktarın reddedilen 3.684,23 TL’ye yönelik olması nedeniyle 07/10/2021 tarihli karar kesin niteliktedir. Kesin olan kararlara karşı HMK’nun m.346/1 hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nun 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme neticesinde Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai bir karardır. (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf sayfa 176)
Tüm bu nedenlerle HMK’nun 352. maddesindeki düzenleme gereğince mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden red kararına karşı miktar gözetildiğinde temyiz yolu açık değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih ve 2017/3597 Esas 2018/5 Karar sayılı ilamı).

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İlk derece mahkemesi hükmü HMK’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcı ve 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 221,40 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 30/12/2021

…..
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.