Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1828 Esas 2023/1777 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1828
KARAR NO : 2023/1777
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2021
NUMARASI : 2020/219 Esas 2021/477 Karar
DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 05/06/2020
KARAR TARİHİ : 13/12/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :14/12/2023
Taraflar arasındaki tazminata ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 18.10.2017 tarihine kadar davacı şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olarak faaliyet gösterdiğini, bu dönemde davalının davacı şirketin ürettiği mal ve hizmetleri yurtdışına satış ve pazarlamasında tek sorumlu olduğunu, davalının yönetimden uzaklaştırılmasından sonra yurtdışında yerleşik müşteriler ile davacı arasındaki ticaret hacmi konusunda anlaşmazlık baş gösterdiğini, davacı şirket kayıtlarının müşterilerin kayıtlarının hemen hemen yarısı kadar olduğunun anlaşıldığını, konu araştırıldığında davalının müşterilere ilettiği proforma faturalarda ürün bedellerinin hemen hemen yarısının davacı şirket hesabına bakiyesinin de kendi şahsi hesabına ödenmesini istediğini, ihracat kayıtlarının davacı hesabına yatırılacak hesap kadar oluşturulduğunun anlaşıldığını, davalının hileli hareketlerle davacı şirketi zarara uğrattığını belirterek şimdilik 15.000 USD’nin davacı şirkete iadesi gerektiği andan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının davacı şirketin yönetim kurulu başkanı olan …’un oğlu olduğunu, Haziran 2009’dan sonra davacı şirkette şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olarak çalışmaya başladığını, şirketin faaliyetlerinin tek ve asıl sorumlusunun yönetim kurulu başkanı ve büyük hissedar olan … olduğunu, davalı hissesinin %10 olduğunu, şirketle alakalı tüm kararlar, anlaşmalar ve kesinlen faturalarda yönetim kurulu başkanının imzası veya tek başına omayı bulunduğunu, davalının babası ile yaşadığı problemler nedeniyle 26 Ocak 2017 itibariyle şirketteki fiili çalışmasına son verdiğini, resim ayrılık tarihi olan 09.10.2017 tarihine kadar davalının her tür iş ve işlemlerinin denetlendiğini, 07.10.2017 tarihinde ibraname düzenlendiğini ve tarafların birbirini gayri kabili rücu olarak ibra ettiğini, davacı tarafça düzenlenen fatura bedelleri ile mal alan yurtdışı firma tarafından davacıya yapılan ödemelerin birbirini tuttuğunu, davalının şirkette görevli olduğu dönemde pek çok kere şirket ile para transferi ilişkisi içerisinde olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı şirketin dava dışı … şirketi ile ihracat işlemlerine ilişkin proforma fatura üzerinde ikinci ödeme olarak belirtilen tutarın davacı şirket banka hesabına gönderildiğine dair bir kayda rastlanmadığı, bu tutara yakın meblağın söz konusu şirket tarafından davalının şahsi banka hesabına gönderildiği tespit edilmiş ise de havale açıklamasında ödemenin ihracat karşılığı yapıldığı hususu belirtilmediği gibi proforma faturanın genellikte dış ticaret işlemlerine kullanılan ve teklif yerine geçen bir ön fatura olduğu hususu gözetilerek dava dışı … şirketine ihracat işlemlerine esas davacı tarafça düzenlenen fatura içeriklerinin gümrük beyannameleri ile uyumlu olduğu, faturalarda belirtilen ürün adet, tutar ve içerik bilgilerinin gümrük beyannamesi ve eki belgeler ile birbirini doğruladığı, yurtdışı alıcı … şirketi tarafından davacı şirkete yapılan ödemelerin fatura tutarları ile davacı şirketin yasal defter kayıtlarında yer alan tahsilat tutarlarının birbiri ile uyumlu olduğu ve kayıtların birbirini doğruladığı, bu kapsamda ihracat fatura bedelleri ile yurtdışı alıcı tarafından ödemeler birbiri örtüştüğünden davacı şirketin yapılan ihracat işlemi nedeniyle davalı tarafından zarara uğratıldığı iddiasının kanıtlanamadığından davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının, müvekkil şirket nam ve hesabına yurtdışına satış yaptığını, teklif sunarken gerçek bedelin belirtildiği, ancak ödemenin bir kısmının müvekkil şirketin hesabına diğer kısmının davalının hesabına yapılmasının istenildiğini, alıcının da aynı şekilde bir kısım ödemeyi müvekkil şirketin hesabına diğer kısmını davalının hesabına (banka komisyonu düşülerek) yaptığını, satış bedelinin şirket kayıtlarında, mali evrakta ve gümrük evrakında müvekkil şirket hesabına geçen meblağ kadar gösterildiğini, mahkeme gerekçesinden de anlaşıldığını, müvekkili şirket, davalı nezdinde kalan ödemenin tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, davalı, bir yandan alıcıyla başka bir ticari ilişkiye girmesi nedeniyle kendisine ödeme geldiğini; diğer yandan müvekkil şirkete daha çok vergi doğmaması için meblağın düşük gösterilerek aradaki farkın kendi hesabına yatırıldığını savunduğunu, davalı ne alıcıyla arasındaki ticari ilişkiye dair delil sunmuş ne de bakiye miktarı müvekkil şirkete ödediğini ispat ettiğini, davalı yan, hukuk dışı hareketlerinin ortaya çıkmaması için fatura, gümrük beyanı gibi belgeleri, müvekkil şirketin hesabına yatan meblağ kadar gösterdiğini, mahkemece: alıcının davalıya yaptığı ödemenin açıklamasında satımdan söz edilmemiş olması, müvekkili şirketçe düzenlenen faturanın ve gümrük beyanlarının uyumlu olması, proforma faturanın teklif niteliği, nedeniyle iddiamızı ispatlayamadığımızdan davanın reddine karar verdiğini, tabiri caiz ise “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” Davalının hileli iş ve işlemlerini gizlemek için fatura ve gümrük belgelerini gerçek dışı hazırlatması, müvekkilden sadır bir neden değildir. Müvekkil şirket zaten dolandırıldığını o an anlasaydı, gerçek dışı fatura ve gümrük beyanı hazırlanmasını engeller; zararı doğuracak işlemin önüne geçeceğini, alıcının makbuza ne yazacağını ya da yazmayacağını müvekkil şirketin belirleyebilmesi mümkün değildir. Müvekkil şirket adına davalı, alıcıyla muhatap olmuştur. Zarar da bu nedenle ortaya çıktığını, proforma fatura, teklif de olsa yazılı bir belge olduğunu, her yazılı belgenin fatura olması gerektiğini, fatura olmayan da belgeye itibar edilmesini engeller bir usul kuralı bulunmadığını, somut olayın niteliği de gözetildiğinde müvekkilce sunulabilecek tüm deliller sunulduğunu, ancak delillerin yetersiz gelmesi ihtimali için her aşamada mahkemeden tarafların isticvap edilmesi talep edildiğini, somut olayda sunulan ve elde edilen delillerin yeterli görmeyen Mahkeme’ nin taraflar isticvap edilmeden davanın ispatlanamadığından reddine karar vermesi hukuka aykırı olduğunu, mahkemece proforma fatura, banka hesap hareketleri, davalının aşamalarda değişen savunmaları gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi; aksi durumda tarafların isticvabına karar vermesi gerektiğini, banka kayıtlarıyla da ortaya çıkan ödemelerin yapılıp yapılmadığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığını, davalı, bu ödemelerin kendi ticari ilişkisi nedeniyle geçekleştiğini iddia ettiğini, davalının şu halde, müvekkilinin müşterisiyle girdiği ticari ilişkiyi ispat etmesi gerektiğini, davalı, bu ödemelerin müvekkili şirketin vergiden kaçınması için kendi hesabına yapıldığını iddia ettiğini, bu durumda da davalının, mezkur meblağı müvekkil şirkete iade ettiğini ispat etmesi gerektiğini, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı anonim şirketin eski yönetim kurulu üyesi olan davalının şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı şirket ticaret sicil kayıtları,hisse devir sözleşmesi,bilirkişi raporu vs. deliller dosya içerisinde yer almaktadır.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda özetle,davacının iddialarına dayanak gösterilen proforma faturanın daha çok dış ticaret işlemlerinde kullanılan ve teklif yerine geçen bir ön fatura olduğunu TTK m23ve VUK m229 vd anlamında bir fatura olmayıp mali yükümlülüğü bulunmadığını, davacı şirketin proforma fatura ile gerçekleştirdiği teklifi ile gerçekleşen satışı arasında fark bulunduğu, bu farkın tam değil ancak yaklaşık olarak aynı miktarlarda davalı hesabına ödendiği, tespit edilmiş ise de havale açıklamasında ödemenin ihracat karşılığı yapıldığının belirtilmemekte olduğu, diğer yönden davalının dava dışı ödemeyi gerçekleştiren … şirketi ile farklı ticari ilişkisi bulunduğunu savunmakta ise de bu ticari ilişki yada ödemenin neye karşılık yapıldığını açıklamamış bulunduğunu, davalı hesabına ödenen miktarların toplam 30.756 USD olarak tespit edildiğini, proforma faturalar üzerinde ikinci ödeme olarak belirtilen tutarlara karşılık ürünü ihraç edildiğine yönelik ve/veya bahse konu tutarın davacı şirket banka hesabına gönderildiğini/tahsiline yönelik davacı yasal defterlerinde herhangi bir kayda rastlanılmadığı, davacı şirketin kendi aleyhine de delil niteliği taşıyan ticari defter kayıtlarından yola çıkılarak sonuca varılacak ise ihracat fatura bedelleri ve yapılan ödemeler uyumlu olduğundan zararın doğduğu sonucuna varılamayacağı, proforma faturaların aynı ihracatların hazırlık işlemi olarak değerlendirilip davacı şirketin mali kayıtlarını usulüne uygun tutmadığı sonucuna varılır ise proforma faturadaki teklif ile gerçekleşen satış arasında bir fark bulunduğu, bu farkın tam değil ancak yaklaşık olarak aynı miktarlarda davalı hesabına ödendiği tespit edilmiş ise de havale açıklamasında ödemenin ihracat karşılığı yapıldığının belirtilmemiş olduğu diğer yandan davalının da ödemeyi gerçekleştiren şirket ile ticari ilişkisini ödemenin neye karşılık yapıldığını açıklamamış bulunduğu, muaraza konusunun mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 553/(1) maddesinde; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanunda ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine, hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.”,
Aynı yasanın 555/(1) maddesinde; “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.” şeklinde hükümler mevcuttur.
Davalı yönetici hakkında TTK’nun 553 vd. maddeleri gereğince sorumluluk davası açılabilmesi için anılan yasanın 618/(3).c maddesi uyarınca yasada öngörülen nisapla alınmış bir genel kurul kararının bulunması da gerekmektedir. Anılan bu husus dava şartıdır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26/11/2019 tarih ve 2018/2242 Esas 2019/7531 Kararı).
Hal böyle olunca somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 553’ncÜ maddesi uyarınca anonim şirketlerde yöneticiler hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurulda bu konuda bir karar alınması gerektiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin uygulaması olup bu husus dava şartıdır. Bu itibarla, mahkemece davalı hakkında sorumluluk davası açılması için alınmış bir genel kurul kararı bulunup bulunmadığının araştırılması, bulunmaması halinde bu eksikliğin yargılama sırasında tamamlanabileceği gözetilerek, genel kurul tarafından bu yönde bir karar alınması için davacı tarafa mehil ve gerektiğinde kesin mehil verildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan husus nazara alınmaksızın işin esası incelenerek davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Öte yandan davalının banka hesaplarından çektiği tutarların şirkete aktarıldığına veya şirket yararına kullanıldığına ilişkin taraf delillerin toplanıp değerlendirilmemesi de HMK 353/1-a-6 anlamında esasa etkili delillerin toplanmaması ve değerlendirilmemesidir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına 6100 Sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarih ve 7751 Sayılı Yasa’nın 35.maddesi ile değişik 353/(1)-a.6.maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2021 tarih ve 2010/219 Esas 2021/477 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g maddeleri gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi.13/12/2023
Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.