Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1819 E. 2023/353 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1819 Esas 2023/353 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1819
KARAR NO : 2023/353

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2019
NUMARASI : 2017/463 Esas 2019/367 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : … – …
VEKİLİ
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 14/08/2017
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/03/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zaman aşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine, müvekkiline ciro edilen çek ve senetlerin bedelsiz olduğu gerekçesiyle iptaline yönelik açtığı davada, davanın ispat edilemediği, iki taraf defterlerinde de bono ve çeklerin hatır amacıyla verildiğine dair kayıt bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiğini, yapılan defter incelemesinde davalının müvekkiline 785.886,36 TL borçlu bulunduğunun tespitine, ticari defterlerin ve kayıtların usulüne uygun tutulmaması halinde dahi sahibi aleyhine kesin delil niteliğinde olduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkilinin önceki tarihlerde davacı şirketin hissedarı olduğunu, dava dışı …’in müvekkilinin kurucusu, hissedarı, müdürü olduğu gibi, davacı şirketinde müdürü olduğunu, bu sebeple müvekkilinin lehtarı olduğu müşteri çek ve senetlerinin bedelsiz olarak davacıya ciro edildiğini, bu şekilde ciro edilen çek ve senetlerin teminat olarak gösterilmesi suretiyle bankalardan ticari kredi kullanılmasının sağlandığını, süreç içerisinde müvekkilinin davacı şirketteki hisselerinin tamamını üçüncü kişiye satarak devrettiğini, takip dayanağı olarak gösterilen kararda müvekkili aleyhine hüküm bulunmadığını, kararda bir borç tespiti yapılmadığını, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını, temerrütün oluşmadığını, faiz oranının fahiş olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, alacak yönünden zamanaşımı sürelerinin işlemeye başlaması için alacağın muaccel olması gerektiği, ifa zamanı taraflarca belirlenmedikçe veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borcun doğumu anında muaccel olacağı, ifa zamanı taraflar arasındaki anlaşmayla belirlenebileceği gibi, işin niteliğinden de çıkartılabileceği, ifa zamanının kanunla da belirlenebileceği, bunlar yoksa TBK’nun 90. maddesinde de açıklandığı üzere her borcun doğumu anında muaccel olacağı, nizalı alacağın 2007-2008-2009 yıllarında mevcut olduğu, yıllar itibariyle ticari kayıtlarda devredildiği, alacağın 31/12/2009 tarihinde sabitlendiği, hesapta bu tarihten sonra herhangi bir hareketlilik olmadığı, buna göre davacı alacağını en son 31/12/2009 tarihinde doğduğu, bu tarihte muaccel olduğu, davacının alacağını bu tarihte talep edebileceği, işbu ifa tarihini değiştiren sözleşme işin niteliği yada kanun hükmünün de mevcut olmadığı, TBK’nun 149/1. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin bu tarihte işlemeye başlayacağı, Dava tarihi olan 14/08/2017 tarihine kadar TBK’nun 147/1-4 maddesinde açıklanan 5 yıllık sürenin dolduğu, bu süreyi durduran yada kesen bir durumun da söz konusu olmadığı, alacağa ilişkin zamanaşımı süresinin dolduğu, asıl alacağın zamanaşımına uğradığı kabul edildiğinden ona bağlı faiz alacağının da zamanaşımına uğradığının kabul edileceği gerekçesiyle davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine müvekkiline ciro edilen çek ve senetlerin bedelsiz olduğu iddiasıyla açılan davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddedildiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda davalının müvekkiline borçlu olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini, her iki tarafın defter kayıtlarında şirketler arası para, çek, senet verilmesine ilişkin kayıtlar bulunduğu, mal ve hizmet alım satımın ailişkin bir kayıt bulunamadığını, daha sonra alınan ek raporda dava konusu alacağın kaynağını çoğunlukla ortakların birbirlerine aktardıkları banka havale ve eft tutarlarına içerdiğinin belirtildiğini, gerçekleştirilen para transferlerinin muvazaalı olduğunu, şirketin bilerek zarara uğratıldığını, hiçbir alış verişe dayanmadığının raporda belirtildiğini, TTK’nun 555. maddesi uyarınca o dönemdeki şirket ortağı olan davalının yapılan havale ve eft’lerden sorumlu olduğunu, o dönemde şirket ortağı olan davalı ile müvekkili şirketin temsil ve ilzama yetkili şirket müdürünün aynı kişi olduğunu, ortak olan davalının daha sonra şirketteki hisselerin 3. kişiye devrettiğini, hisse devrinden önce müvekkili şirketin davalı tarafından sevk ve idare edildiğini, ticari defterlerin bizzat davalı tarafından tutulduğunu, zaman aşımının alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağını, alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hallerde zaman aşımının bu bildirim yapılabileceği günden işlemeye başlayacağını, mahkemenin kararını dayandırdığı alacağın ortaklık sözleşmesinden doğduğu tespitinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini, her alacağın aksine hüküm bulunmadığı sürece 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, vade koyulmadığı gerekçesiyle borcun verildiği tarihte muaccel olduğu kanaatine varıldığını, oysa yapılan havale ve eft’lerin TTK kapsamında şirketi zarara uğrattığını, alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğini, müvekkilinin alacağının varlığını davalı tarafından açılan menfi tespit davası kapsamında sonradan öğrendiğini, alacağın bu dava neticesinde 2013 yılında verilen kararla kesinleştiğini, TTK’nun 553 ve 555. madde hükümlerinin de dikkate alınarak muacceliyet tarihinin tespit edilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirketin eski ortağından olan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı yan, davalı tarafından ciro edilen çek ve senetlerin bedelsiz olduğu iddiasıyla aleyhine açılan menfi tespit davasında yapılan bilirkişi incelemesi sonunda davalı şirketten alacaklı olduğunun tespit edildiğini, alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise alacağın zaman aşımına uğradığını, davacı şirketin eski ortağı olduğunu, davacıya borcunun bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalının davacı şirket ortağı olduğu, TBK’nun 147/1-4. maddesinde düzenlenen 5 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiği, dava tarihi itibarıyla zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davalı şirketin, davacı şirketin ortağı olup, davacı şirketteki hisselerin tamamını dava tarihinden önce, 26/06/2009 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye satarak devrettiği, dava tarihi itibarıyla ise davacı şirketin ortağı olmadığı dosya içeriğiyle sabittir.
Dava dilekçesinde takibe konu alacağın dayanağı davalı tarafından davacıya karşı açılan menfi tespit davasında alınan bilirkişi raporu olarak gösterilmiş, alacağın hangi hukuki ilişkiden kaynaklandığına yönelik bir açıklamaya ise yer verilmemiştir.
Anılan bilirkişi raporunun içeriği, davacı vekilinin aşamalardaki yazılı beyanları, istinaf dilekçesi içeriği karşısında alacağın kaynağının davacı şirketin eski ortağı olan davalıdan, şirket ortaklığı döneminde yapılan avans, eft’ler olduğu anlaşılmıştır.
HMK’nun 14/2. maddesi gereğince ise, özel hukuk tüzel kişilerinin ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Bölge Adliye Mahkemeleri kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin 25/03/2022 gün ve 2021/ 9104 Esas 2022/2412 Karar sayılı ilamında; ” … Davacının ortaklıktan ayrılması davadaki talebin ortalık dönemine ilişkin HMK’nın 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi benimsenmiş olup; uyuşmazlıkların en az giderle, en makul sürede ve en az emekle çözümü amaçlanmıştır. Dava tarihinden önce şirket ortağı olan ve ancak “dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren” kişinin, daha sonra ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki ilişkilere dayalı uyuşmazlık nedeni ile ortak veya ortaklığa ya da devir alan kişiye karşı dava açılması durumunda ilgili şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili sayılması; iddia ve savunmanın kanıtlanması, uyuşmazlığa ilişkin belgelerin şirketten ya da şirketin kayıtlı olduğu Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celbi ya da gerektiğinde şirket merkezinde yerinde inceleme yetkisi verilmesi, gerektiğinde şirket temsilcisinin isticvabı gibi hususlar bakımından usul ekonomisi ilkesine daha uygun olacaktır.
Bu itibarla Dairemizin yerleşik uygulamaları ve yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda dava tarihinden önce şirket ortağı olan ve ancak “dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren” kişinin, daha sonra ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlık nedeni ile ortak veya ortaklığa dava açması ya da bu kişiye dava açılması durumunda HMK’nın 14/2. maddesinde düzenlenen kesin yetki kuralının uygulanması gerektiği” görüşüne varmıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı dosya içerisinde bulunmakta olup, anılan yazı içeriğinden davacı şirketin merkezi Ankara’da iken 05/04/2013 tarihinde şirket merkezinin …adresine taşındığı, davacı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda mahkemece, davadaki talebin ortalıktan ayrılan davalıya karşı ortak olduğu döneme ilişkin alacak iddiasından kaynaklandığı da gözetildiğinde davaya bakmaya yetkili mahkemenin davacı şirketin merkezinin bulunduğu yer olan İstanbul Anadolu mahkemeleri olduğu, anılan mahkemenin kesin yetkili mahkeme olup, kesin yetkinin HMK’nun 114/1.ç maddesi uyarınca dava şartı niteliğinde bulunduğu gözetilerek açılan davanın kesin yetkiye ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kamu düzenine aykırılık teşkil eden bu husus istinaf aşamasında re’sen gözetilmiştir (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/06/2019 tarih 2019/2229 Esas 2019/4442 Karar sayılı ilamı).
Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü gerekmiş, HMK’nın 353(1)-a.3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kesin yetkili mahkemenin tayini yönünden kaldırılmasına, kararın kaldırma gerekçesi gözetilerek davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK’nın 353(1)-a.3 maddesinin hükmü özel düzenleme içerdiğinden HMK’nın 360. maddesinin atfı ile HMK’nın 20. maddesi hükmü uygulanmaksızın ve talebe bağlı olmaksızın dosyanın kesin yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmek üzere İstanbul Anadolu Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü ile Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/05/2019 tarih ve 2017/463 Esas 2019/367 Karar sayılı kararının kamu düzenine aykırılık gözetilerek KALDIRILMASINA, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-HMK’nın 353(1)-a.3 maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmek üzere İstanbul Anadolu Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3-Bir karar örneğinin bilgi ve UYAP üzerinden dosyanın görevli mahkemesine aktarılması için Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacıdan peşin alınan 44,40 TL istinaf maktu karar ve ilam harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353(1)-a.3 ve 362/1-c. maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/03/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.