Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1812 E. 2023/207 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1812 Esas 2023/207 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1812
KARAR NO : 2023/207

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2021
NUMARASI : 2019/567 Esas 2021/644 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVA : Tasfiye Memurunun Azli
DAVA TARİHİ : 24/10/2019
KARAR TARİHİ : 22/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/02/2023

Taraflar arasındaki tasfiye memurunun azline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı … vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı …’nin … Şti.’ni 2012 yılında kurduklarını, sonradan…, davalı … ile dava dışı … isimli şahısların da şirkete ortak olmalarının sağlandığını, 2015 yılı itibariyle ortaklardan…’nin hisselerini diğer ortaklara devretmesi ile dört ortak kaldığını, ortakların her birinin %25 olmak üzere eşit hisseye sahip olduklarını, 2016 yılının Eylül ayına gelindiğinde şirketin tasfiyesi yönünde karar alındığını, tasfiyesi kararı ile birlikte ortaklardan davalı … ve bu ortağın akrabası olan davalı …’ın tasfiye memuru olarak belirlendiğini, 2016 yılı Eylül ayı itibariyle müşterilerinden 350 Bin TL açık hesap alacağı, 3 adet motorlu aracı, 1 adet gayrimenkulu, yaklaşık 1,5 Milyon TL değerinde malzeme stoku, 2 adet tescilli markası ve bir çok yurt dışı temsilcilikleri bulunan şirketin sayılan mal varlıklarının ve ticari bağlantılarının, müvekkilinin haricen edindiği bilgiye göre tasfiye kararının alınmasından yaklaşık bir ay önce, 09.08.2016 tarihi itibariyle, şirket ortaklarından dava dışı … ile tasfiye memurlarından biri olan … tarafından kurulan “…. Şti.” unvanlı şirkete aktarıldığını, asıl amacın şirketin tasfiye edilmesi ve ticari hayatın sonlandırılması değil, müvekkilinin ticari faaliyetlerden tasfiye edilerek aynı adreste, aynı alanda, aynı markalar altında, hemen hemen avnı unvanda ve avnı müşteri çevresi ile ticari faaliyetlere devam etmek olduğunu, tasfiye memurları ile müvekkili dışındaki ortakların müvekkili aleyhine ortak hareket ettiklerini, tasfiye memurları ile pay sahipleri arasında olması gereken güven ilişkisinin somut olayda bulunmadığını, müvekkili dışındaki pay sahipleri ile ticari bağımlılık ve akrabalık ilişkisi içinde bulunan davalı tasfiye memurlarının tarafsızlığından söz edilemeyeceğini, üç yılı aşkın süredir devam etmekte olan tasfiye sürecini sürüncemede bırakarak müvekkilinin hak ve alacaklarını bertaraf etme arayışına girdiklerini, davalıların Türk Ticaret Kanununun 540. maddesinde öngörülen yükümlülüklerine aykırı hareket ettiklerini, şirketin malvarlığına ilişkin durumu ile finansal durumunu gösteren bir envanter ile bilanço düzenleme ve düzenlenen envanter ile bilançoyu genel kurulun onayına sunma yönündeki yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, her yıl sonu için tasfiyeye ilişkin finansal tabloları ve tasfiye sonunda da kesin bilançoyu düzenleyerek genel kurula sunma yükümlülüklerine aykırı hareket ettiklerini, şirketin bütün mal ve haklarının korunması için düzenli ve görevinin bilincinde bir yönetici gibi gereken önlemlerin alınması ve tasfiyenin mümkün olan en kısa sürede bitirilmesi yönündeki yükümlülükleri de davalı tasfiye memurlarınca yok sayıldığını, tasfiye süresinin son ilandan itibaren 6 ay olarak belirlendiğini, son (3.) ilan 23.09.2016 tarihinde yapılmış olmasına karşın tasfiye sürecinin sürüncemede bırakılması ve üç yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşın halen bitirilememesi sonucunda müvekkilinin ekonomik mahvına ve ticari hayatının sona ermesine sebebiyet verildiğini, konu ile ilgili olarak müvekkiline hiçbir şekilde bilgi verilmediğini, bilgi verme yükümlülüklerini de ihlal ettiklerini, tasfiye sürecini şirketin tasfiyesi olarak değil, adeta müvekkilinin şirketten tasfiyesi olarak gören ve bu suretle müvekkilinin şirketteki hak ve alacaklarından mahrum etme gayretine giren davalıların tasfiye sürecini usul ve yasaya uygun şekilde yürütmediklerini, tüm bu hususların tasfiye memurlarının azli için haklı sebep teşkil ettiğini, davalı … ile müvekkilinin tasfiye halindeki şirketten ayrılmasının konuşulduğu zamanlardan süregelen bir husumetleri bulunduğunu iddia ederek, TK.md.537/2 hükmü uyarınca davalı tasfiye memurlarının azline ve Tasfiye Halinde …, Şti.’ye Mahkemece re’sen seçilecek yeni bir tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davada hukuki yarar bulunmamakla birlikte iddia edilen hususlar gerçeği yansıtmadığından davacının soyut beyanlarını kabul etmediklerini, şirket ortaklarının tasfiye öncesinde bir takım anlaşmazlıklar yaşadıklarını, davacı ile ortaklıktan ayrılması noktasında anlaşmaya varıldığını bu sebeple de kendisine toplam 200.000 TL bedelli çekler verildiğini, davacı tarafın çekleri aldıktan sonra iyi niyeti suistimal ederek ortaklıktan ayrılmayacağını çekleri de iade etmeyeceğini söylediğini, şirketten böyle bir alacağı bulunmamasına karşın, müvekkili tarafından ilgili çeklerin bedelsizliğine yönelik açılan Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/988 E. Sayılı dosyası ile görülen menfi tespit davasında kambiyo evrakının sebepten soyut olması özelliğinden kötü niyetli olarak istifade ettiğini, davacı yanın haksız olarak iade etmediği çekleri, muvazaalı olarak yakın arkadaşına ciroladığını, dava dışı 3. Kişi tarafından tasfiye halindeki şirkete ve davacıya icra takipleri yapıldığını, ancak haciz işlemlerinin sadece şirket yönünden sürdürüldüğünü, davacının ortaklığın sürdürülememesi sebebiyle şirketin tasfiye edileceğini de öğrendiği anda şirketin bir çok müşteri senet ve çekini uhdesine aldığını kendisi tahsil ettiğini, şirkete iade etmediğini, kullanmakta olduğu şirketin aracını iade etmediğini, muvazaalı çek takibinde alacaklı görünen şirkete teslimini sağladığını, davacının müvekkiline keşide ettiği Ankara 24. Noterliği’nin 12.01.2017 tarih ve 02026 yevmiye sayılı ihtarnamesinde bu hususların ikrar edildiğini, şirketin Sincan’da bulunan deposunda bulunan malları ortakların bilgisi dışında tahliye ettiğini, şirketi zarara uğrattığını, bunun yanı sıra davacının, tasfiyeye giriş aşamasında şirkete ait kredi kartlarından nakit avanslar çekerek kendi menfaatine kullandığını şirkete de iade etmediğini, tasfiye kararının alınması ve tasfiye memurlarının kimler olacağı, ortakların tümünün oy birliği ile 29.08.2016 tarihli Çağrılı Genel Kurul Toplantısında karar altına alındığını, tasfiye memurlarının davacı aleyhine hareket etme durumu olmadığını, şirketin aktiflerini usulsüz olarak aktardıkları iddiasının da gerçeğe aykırı olduğunu, tasfiye sürecinin gecikmesinin tek sebebinin davacının hukuka aykırı eylem ve işlemleri olduğunu, şirketin banka kredi borçları, piyasaya olan borçları ve Vergi Cezalarının da tasfiye sürecinde kapatıldığını, müvekkilinin tasfiye edilen şirkette ortak olmadığını, dava dışı başka bir tüzel kişilikte ticari hayatına devam etmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı tarafın %25 ortağı olduğu … Şirketinin 29/08/2016 tarihli genel kurulda oy birliğiyle tasfiyesine ve davalıların tasfiye memuru olarak atanmalarına dair karar alındığı, 01/09/2016 tarihi itibariyle tasfiye sürecine girişinin tescil edildiği, davalı tarafın 01/09/2016 tarihi itibariyle genel kurulun imzalarının yer aldığı bilanço ve mizanı hazırlandıklarına ilişkin belge sunmadıkları, tasfiyeye girdikten hemen sonra şirketin Maltepe de bulunan duran varlığı ile 2 adet taşıtın satışları yapıldığı halde bu varlıkların rayiç değerlerinin ne olabileceği hakkında bir değerlendirme raporu aldıklarını gösteren belge sunulmadığı, şirketin tasfiye öncesi 01/01/2016 tarihinde kasasında 272.810,73 TL, tasfiye sonrası 2016 sonu itibariyle 496.540,97 TL, 2017 Sonu itibariyle 473.782,69 TL, 2018 Sonu itibariyle 448.203,11 TL ve 2019 sonu itibariyle 448.453,31 TL tutarında bakiyenin yer aldığı, tasfiye süreci içerisinde kasada şirket sermayesi kadar çok yüksek nakit meblağın faize fona ve vadeli hesaplara yatırılmadan atıl bekletildiği, şirket aktifinde ki varlıkların satışı ve tahsilinden kaynaklı bedellerin kasa ve banka yolu ile tahsil olmasına karşın kasada şirket sermayesi kadar bedelin atıl bir biçimde bekletildiği, şirketin ticari defter ve mali kayıtlarında tasfiye sonrası Ocak – Haziran 2017 vadeli toplamda 106.397,00 TL tutarlı alacak senetlerinin 2017 yılında tahsil olunmayarak 31/12/2019 tarihine kadar şirket cüzdanında bekletildiği, bu alacak senetleri ile ilgili tasfiye memurları tarafından tahsil girişiminde bulunulduğuna dair somut belge sunulmadığı, şirketin ticari defter ve mali kayıtlarında şirketin tasfiye öncesi ve sonrasında 303.000,00 TL civarında ticari malı olmasına karşın bu malların içeriği veya ne şekilde değerlendirilebileceği yönünde alınan bir karara rastlanmadığı, söz konusu ticari mallar halen davalı şirketin aktifinde yer aldığı, bu malların gerçek olup olmadığının belli olmadığı, şirketin tasfiye sonrası mali tablolarına 2016 sonu itibariyle toplam aktifin 1.079.145,91 TL olduğu bu aktifleri oluşturan en büyük kalemlerin yaklaşık 450.000,00 TL Kasa, 303.000,00 TL ticari mal ve 106.000,00 Tl değerinde alacak senetlerinden oluştuğu, aktif varlığın gerçek olup olmadığının belli olmadığı, şirkete ait mali tablo ve defterlerine göre şirketin tasfiye kararı sonrası gayri faal konumda olduğunun gözüktüğü, tasfiye sürecinde düzenlenen bilançoların ve finansal tabloların genel kurulun onayına sunulduğuna dair somut belgelere rastlanmadığı, davacı tarafından davalı şirkete gönderilen 12/01/2017 tarihli ihtarda davacının tasfiye süreci hakkında bilgi almak istediği bildirilmesine rağmen davalı tasfiye memurları tarafından davacının bilgilendirildiğine dair somut bir belge sunulmadığı, somut olayda davalı tasfiye memurlarının TTK 540 ve 542 maddesinde gösterilen görevleri gereği yapmaları gereken bazı yükümlülüklerini yerine getirmedikleri, davalıların tasfiye memurluğu görevinden alınmaları için TTK 537/2 maddesinin aradığı haklı sebeplerin mevcut olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün 318110 sicil numarasında kayıtlı Tasfiye Halinde … Şirketinin tasfiye memurları olan davalılar … ve …’ın tasfiye memurluğu görevinden alınmalarına, şirkete tasfiye memuru olarak Mali Müşavir Hüsnü Akyüz’ün atanmasına, davalıların tasfiye memurluğu görevinden alınmalarının ve şirkete tasfiye memuru olarak Mali Müşavir …’ün atanmasının tescil ve ilanına, atanan tasfiye memuruna aylık 2.500,00 TL ücret takdirine, karar kesinleştiğinde tasfiye işlemine başlanmadan önce davacı tarafça 1 yıllık tasfiye ücreti olan 30.000,00 TL’nin ve 5.000,00 TL tasfiye gider masrafının ileride şirket varlıklarından karşılanmak üzere peşin olarak depo edilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili tasfiye memur atandığında dava dışı şirket müdürlerince müvekkiline herhangi bir para teslimi yapılmadığını, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, tasfiye tarihi itibarıyla şirketin mali durumu tespit edilmeksizin müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, müvekkilinin şirkette ortak dahi olmadığını, davacının kendi kusurlu eylemlerinden lehine sonuç çıkaramayacağını, davacının şirketin birçok müşteri senet ve çeki uhdesine alarak kendisine tahsil ettiğini ve şirkete teslim etmediğini, yine şirketin malları ile ilgili davacının şirketin Sincan’da bulunan deposundan ortakların bilgisi dışında tahliye ettiğini ve şirketi zarara uğrattığını, diğer tasfiye memuru …’ın şirketten alacaklı olduğunu, bu hususun bile tasfiye memurlarının kendi menfaatlerine işlem yapmadığının açık kanıtı olduğunu, tasfiye memurlarının şirketin davacının hukuksuz eylemleri ile muhattap olduğu borçlarla ilgili davalar açmak, davacının el koyduğu malvarlığını şirkete geri kazandırmak için birtakım hukuki girişimlerde bulunmaları nedeniyle tasfiyenin kısa zamanda bitirilemediğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirket tasfiye memurlarının azli, yerlerine başka tasfiye memurları atanması istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, taraflar arasındaki karşılıklı ihtarnameler vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Dosya kapsamından, dava dışı şirketin 29/08/2016 tarihinde yapılan davacı …, …, … ve … imzasına havi genel kurul toplantısında, şirketin faaliyetine devam etmesinde fayda görülmediğinden tasfiye haline girmesine, tasfiye işlemlerini yürütmek üzere şirket ortaklarından … ile dışarıdan seçilen …’ın Tasfiye Memuru olarak atanmasına ve tasfiye ile ilgili işlemleri yürütmek üzere resmi dairelerde, bankalarda, kamu kuram ve kuruluşlarında, tapuda, ahzu kabza, her türlü işlemi yapmaya şirket unvanı veya kaşesi altında münferiden temsil ve ilzam etmek üzere yetkili kılınmalarına oy birliği ile karar verildiği anlaşılmıştır.
23/02/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle;Tasfiye Halinde … Şirketinin son sermayesinin 400.000,00 TL olduğu, % 25 ortaklık oranı ile …, …, …, …’ın ortak olduğu, 06/09/2016 Tarihli … sayılı Ticaret Sicili Gazetesinin 24. Sayfasında davalı şirketin 01/09/2016 tarihi itibariyle tasfiye sürecine girişinin tescil edildiği, alacaklılara ticaret sicili gazetelerinde ilanların yapıldığı, şirketin 2016 – 2017-2018 – 2019 yılı ticari defterlerinden Yevmiye, Kebir ve Envanter defterlerinin açılış onaylan ile 6102 S.TTK 64/3 de belirtilen Yevmiye Defterlerinin kapanış tasdiklerin zamanında yapıldığı, ticari defterlerin birbirini doğruladığı ve usulüne uygun tutulduğu, Şirket’in tasfiyesinin 01/09/2016 tarihinde tescil edilmesine karşın bu tarih itibariyle genel kurulun imzalarının yer aldığı bilanço ve mizanın gerek inceleme esnasında gerekse dava dosyasında görülemediği, ticari defterlere göre, tasfiyeye girdikten hemen sonra şirketin Maltepe de bulunan duran varlığı ile 2 adet taşıtın satışları yapıldığı ve varlıklar hakkında rayiç değerlerinin ne olabileceği hakkında bir değerlendirmeye rastlanmadığı ticari defterlere göre tasfiyeye giriş tarihi itibariyle ortakların ödenmemiş sermayelerinin bulunmadığı, kasa hesabının, mükelleflerin vergi matrahlarını aşındırmak ve dolayısıyla ödeyecekleri vergi miktarını azaltmak maksadıyla birtakım suiistimallere konu edilebilecek bir hesap olduğu, uygulamada işletmelerin hacmi ve olağan nakit çıkışları için kasada tutulması gereken nakitten daha fazlasını aslında kasada olmamasına rağmen kasada gibi göstermeleri ve bu paralan işletme kayıtları dışında değerlendirdiklerini, günümüzde hiçbir basiretli iş adamının olağanüstü rakamlarda parayı kasasında atıl bir şekilde bekletmesinin düşünülemeyeceği, atıl olarak bulundurulan nakdin getirisi olmadığından işletmenin karlılığı azalttığını, şirketin tasfiye öncesi 01/01/2016 tarihinde kasasında 272.810,73 TL, tasfiye sonrası 2016 sonu itibariyle 496.540,97 TL, 2017 sonu itibariyle 473.782,69 TL, 2018 sonu itibariyle 448.203,11 TL ve 2019 sonu itibariyle 448.453,31 TL tutarında bakiyenin yer aldığı, şirketin mali tabloları incelendiğinde tasfiye süreci içerisinde kasada şirket sermayesi kadar çok yüksek nakit meblağın faize fona ve vadeli hesaplara yatırılmadan atıl bekletildiği, şirket aktifinde ki varlıkların satışı ve tahsilinden kaynaklı bedellerin kasa ve banka yolu ile tahsil olmasına karşın kasada şirket sermayesi kadar bedelin atıl bir biçimde bekletilmesi bir bütün halinde değerlendirildiğinde tasfiye memurlarının davalı şirketi zarara uğrattıklarının takdirinin mahkemeye ait olduğu, bir an olsun mahkemece mali tablolarda yer alan kasa bakiyesinin gerçek olduğunun düşünülmesi halinde ise bu sefer tasfiye memurlarınca bu bedelin faize fona ve vadeli hesaplara yatırılmadan bekletilmesi sonucu da faiz gelirinden mahrum kaldığı sonucu ortaya çıkacağını, şirketin ticari defter ve mali kayıtlarında tasfiye sonrası Ocak – Haziran 2017 vadeli toplamda 106.397,00 TL tutarlı alacak senetlerinin 2017 yılında tahsil olunmayarak 31/12/2019 tarihine kadar şirket cüzdanında bekletildiği, bu alacak senetleri ile ilgili tasfiye memurları tarafından tahsil girişiminde bulunulduğuna dair bir somut belgeye de rastlanmadığı, şirketin ticari defter ve mali kayıtlarında şirketin tasfiye öncesi ve sonrasında 303.000,00 TL civarında Ticari malı olmasına karşın bu malların içeriği veya ne şekilde değerlendirilebileceği yönünde alınan bir karara rastlanmadığı, söz konusu ticari mallar halen davalı şirketin aktifinde yer aldığı, bu malların gerçek olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu, şirketin tasfiye sonrası mali tablolarına 2016 sonu itibariyle toplam aktifin 1.079.145,91 TL olduğu, bu aktifleri oluşturan en büyük kalemlerin yaklaşık 450.000,00 TL Kasa, 303.000,00 TL Ticari mal ve 106.000,00 Tl değerinde alacak senetlerinden oluştuğu, aktif varlığın gerçek olup olmadığının düşünülmesi halinde tasfiye memurlarının TTK 542/1 maddesin aykırı davrandıklarının anlaşılacağını, şirkete ait incelemesi yapılan mali tablo ve defterlerine göre tasfiye sonrası yeni gayri faal konumda olduğunun gözlemlendiği, tasfiye sürecinde düzenlenen bilançoların ve finansal tabloların genel kurulun onayına sunulduğuna dair somut belgelere rastlanmadığı, Ankara 16. Noterliğinin 13.09.2019 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ve davacı tarafından davalı şirkete gönderilen 12/01/2017 tarihli ihtarda davacının tasfiye süreci hakkında bilgi almak istediği bildirilmesine rağmen tasfiye memurları tarafından davacının bilgilendirildiğine dair somut bir belge sunulmadığı bildirilmiştir.
Davacı yan, davalı tasfiye memurlarının üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemeleri nedeniyle davalıların tasfiye memurluğundan azli istemiyle eldeki davayı açmıştır.
6102 sayılı TTK.nun 537.maddesinde;” (1) Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla atanmış tasfiye memurları ve bu görevi yerine getiren yönetim kurulu üyeleri, genel kurul tarafından her zaman görevden alınabilir ve yerlerine yenileri atanabilir.(2) Pay sahiplerinden birinin istemiyle ve haklı sebeplerin varlığında, mahkeme de tasfiyeye memur kişileri görevden alabilir ve yerlerine yenilerini atayabilir. Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar ” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı Yasanın TTK 540- maddesinde;”(1) Tasfiye memurları görevlerine başlar başlamaz, şirketin tasfiyenin başlangıcındaki durumunu incelerler; gerekirse şirket mallarına değer biçmek için uzmanlara başvurarak, şirketin malvarlığına ilişkin durumu ile finansal durumunu gösteren bir envanter ile bilanço düzenler ve genel kurulun onayına sunarlar. (2) Envanter ve bilançonun onaylanmasından sonra, tasfiye memurları şirketin envanterde yazılı bütün malları ile belgelerine ve defterlerine el koyarlar.” düzenlemesi mevcuttur.
Yine aynı Yasanın TTK 542.maddesinde ise; (1) Tasfiye memurları; a) Şirketin süregelen işlemlerini tamamlamak, gereğinde pay bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımlarını tahsil etmek, aktifleri paraya çevirmek ve şirket borçlarının, ilk tasfiye bilançosundan ve alacaklılara yapılan çağrı sonucunda anlaşılan duruma göre, şirket varlığından fazla olmadığı saptanmışsa, bu borçları ödemekle yükümlüdürler. b) Tasfiyenin gerektirmediği yeni bir işlem yapamazlar. c) Şirket borçları şirket varlığından fazla olduğu takdirde durumu derhâl şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine bildirirler; mahkeme iflasın açılmasına karar verir. d) Tasfiyenin uzun sürmesi hâlinde, her yıl sonu için tasfiyeye ilişkin finansal tabloları ve tasfiye sonunda da kesin bilançoyu düzenleyerek genel kurula sunarlar. e) Şirketin bütün mal ve haklarının korunması için düzenli ve görevinin bilincinde bir yönetici gibi gereken önlemleri alır ve tasfiyeyi mümkün olan en kısa sürede bitirirler. f) Tasfiye işlemlerinin düzenli yürütülmesi ve güvenliği için gereken defterleri tutarlar. g) Tasfiye sırasında elde edilen paralardan şirketin süregelen harcamaları için gerekli olan para dışında kalan paraları, bir bankaya şirket adına yatırırlar. h) Vadesi gelmemiş borçları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca kısa vadeli kredilere uygulanan oran üzerinden iskonto ederek derhâl öderler. Alacaklılar bu ödemeyi kabul etmek zorundadır. Kanun gereği iskonto edilmesi mümkün olmayan alacaklar bu hükümden müstesnadır. i) Pay sahiplerine tasfiye işlerinin durumu hakkında bilgi ve istedikleri takdirde bu konuda imzalı belge verirler.” hükmü mevcuttur.
Somut olayda, davacı tarafın %25 ortağı olduğu … Şirketinin 29/08/2016 tarihli genel kurulda oy birliğiyle tasfiyesine ve davalıların tasfiye memuru olarak atanmalarına dair karar alındığı, 01/09/2016 tarihi itibariyle tasfiye sürecine girişinin tescil edildiği, davalı tarafın 01/09/2016 tarihi itibariyle genel kurulun imzalarının yer aldığı bilanço ve mizanı hazırlandıklarına ilişkin belge sunmadıkları, tasfiyeye girdikten hemen sonra şirketin Maltepe’ de bulunan duran varlığı ile 2 adet taşıtın satışları yapıldığı halde bu varlıkların rayiç değerlerinin ne olabileceği hakkında bir değerlendirme raporu aldıklarını gösteren belge sunulmadığı, şirketin tasfiye öncesi 01/01/2016 tarihinde kasasında 272.810,73 TL, tasfiye sonrası 2016 sonu itibariyle 496.540,97 TL, 2017 Sonu itibariyle 473.782,69 TL, 2018 sonu itibariyle 448.203,11 TL ve 2019 sonu itibariyle 448.453,31 TL tutarında bakiyenin yer aldığı, tasfiye süreci içerisinde kasada şirket sermayesi kadar çok yüksek nakit meblağın faize fona ve vadeli hesaplara yatırılmadan atıl bekletildiği, şirket aktifindeki varlıkların satışı ve tahsilinden kaynaklı bedellerin kasa ve banka yolu ile tahsil olmasına karşın kasada şirket sermayesi kadar bedelin atıl bir biçimde bekletildiği, şirketin ticari defter ve mali kayıtlarında tasfiye sonrası Ocak – Haziran 2017 vadeli toplamda 106.397,00 TL tutarlı alacak senetlerinin 2017 yılında tahsil olunmayarak 31/12/2019 tarihine kadar şirket cüzdanında bekletildiği, bu alacak senetleri ile ilgili tasfiye memurları tarafından tahsil girişiminde bulunulduğuna dair somut belge sunulmadığı, şirketin ticari defter ve mali kayıtlarında şirketin tasfiye öncesi ve sonrasında 303.000,00 TL civarında ticari malı olmasına karşın bu malların içeriği veya ne şekilde değerlendirilebileceği yönünde alınan bir karara rastlanmadığı, söz konusu ticari mallar halen davalı şirketin aktifinde yer aldığı, bu malların gerçek olup olmadığının belli olmadığı, şirketin tasfiye sonrası mali tablolarına 2016 sonu itibariyle toplam aktifin 1.079.145,91 TL olduğu bu aktifleri oluşturan en büyük kalemlerin yaklaşık 450.000,00 TL Kasa, 303.000,00 TL ticari mal ve 106.000,00 Tl değerinde alacak senetlerinden oluştuğu, aktif varlığın gerçek olup olmadığının belli olmadığı, şirkete ait mali tablo ve defterlerine göre şirketin tasfiye kararı sonrası gayri faal konumda olduğunun gözüktüğü, tasfiye sürecinde düzenlenen bilançoların ve finansal tabloların genel kurulun onayına sunulduğuna dair somut belgelere rastlanmadığı, davacı tarafından davalı şirkete gönderilen 12/01/2017 tarihli ihtarda davacının tasfiye süreci hakkında bilgi almak istediği bildirilmesine rağmen davalı tasfiye memurları tarafından davacının bilgilendirildiğine dair somut bir belge sunulmadığı, somut olayda davalı tasfiye memurlarının TTK 540 ve 542 maddesinde gösterilen görevleri gereği yapmaları gereken bazı yükümlülüklerini yerine getirmedikleri, davalıların tasfiye memurluğu görevinden alınmaları için TTK 537/2 maddesinin aradığı haklı sebeplerin mevcut olduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmediğinden davalı … vekilinin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı …’ın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davalı …’dan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/02/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.