Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1796 E. 2021/1495 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1796 Esas 2021/1495 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1796
KARAR NO : 2021/1495

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/04/2021(ARA KARAR)
NUMARASI : 2019/581 Esas
DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 04/11/2019
KARAR TARİHİ : 09/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2021

Taraflar arasındaki anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkin dava kapsamında ihtiyati tedbir isteminin yargılaması sonunda ara kararda yazılı nedenlerden dolayı ihtiyati tedbir isteminin reddine yönelik olarak verilen hükme karşı ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aile şirketinin bünyesinde bulunan Özel … … Hastanesi’nde 2007-2014 yılları arasında aylık ücret karşılığı pratisyen hekim olarak çalışan müvekkilinin ilk kez 28.03.2007 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan 19.03.2007 tarihli olağan genel kurul kararında 3 yıl süre ile seçilen yönetim kurulu üyesi olarak gösterildiğini, ayrıca müvekkilinin davalı şirketin iki adet hissesine sahip olduğunu gösteren 26.04.2007 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında karar alındığını, söz konusu genel kurulda davalı şirketin sermayesinin 300.000,00 TL’den 405.000,00 TL ye artırıldığı bu toplantıda 6762 sy. TTK’nın 270. (6102 sy. TTK’nın 407.) maddesi gereği zorunlu olduğu halde bakanlık komiserinin bulunmadığını, müvekkilinin bu işlemlerle ilgili bilgilendirilmediğini, işini kaybetme endişesi ile yapılan işlemlere herhangi bir itirazda bulunamadığını, müvekkilinin gerçekte şirket yönetiminde hiçbir hakka ve yetkiye sahip olmadığını, Yargıtay’ın emsal içtihatlarına göre müvekkilinin tam bir “saman adam” konumunda olduğunu, Ticaret Sicil Gazetelerinin hemen hepsinde müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak gözüktüğünü ancak kendisinin hiçbir zaman temsil ve ilzam ile yetkili kılınmadığını, şirketin asıl yöneticilerinin müvekkili dahil hastane çalışanlarına kredi çektirmelerinin ve ödememelerinin, şirkete ait hastane ruhsatının hukuka aykırı olarak devredilmeye çalışılması, bunlar sonuç vermeyince mal varlıkları ile birlikte yurt dışına kaçarak müvekkilinin bilgisi hilafına yönetim kurulu üyesi yapıldığını ve sembolik hisse verildiğini, müvekkilinin kendisi veya başkası adına şu ana kadar hiç 4B Bağkur işveren sigorta primini ödemediğini, müvekkilinin 2005 yılından günümüze kadar hep 4A işçi sigortası ile çalıştığını, şirket yönetim kurulu başkanı … … …’nun çalışanlardan yüksek miktarda elden borç para aldığını, davalı şirketin 2014 yılında iflas erteleme ve tedbir talebiyle Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2014/1566 Esas sayılı açmış olduğu davada hem … … …’nun hem de … …’nun çalışanlarından davalı şirket için doğrudan borç para aldıklarını, ayrıca çalışanlarını bankalara borçlandırarak işletmeyi finanse etmiş olduklarını kabul ettiklerini, bu durumun 13.11.2014 tarihli kayyım raporuyla da tespit edildiğini, davalı şirketin bu davada iflasına karar verildiğini, 2013 yılında aylığını alamayan müvekkilinin iş akdini haklı sebebe dayalı olarak feshettiğini, 2007 ile 2014 arasındaki tüm genel kurul toplantılarında müvekkilinin sadece iş sözleşmesinden kaynaklanan ekonomik bağımlılığı sebebiyle hissedar ve yönetim kurulu üyesi olarak gösterildiğini, 14.02.2014 tarihli genel kurul toplantısında Bakanlık temsilcisi bulunmaksızın karar alındığını belirterek başta 19.03.2007, 26.04.2007, 29.03.2010, 25.11.2010, 11.04.2012 ve 14.02.2014 tarihindekiler olmak üzere 2007-2014 yılları arasındaki tüm genel kurul kararlarının butlanının tespiti ve belirtilen genel kurul kararlarına dayalı olarak tesis edilen ve müvekkilinin katılımcı olarak gösterildiği yönetim kurulu kararlarının iptali istemiyle açılan davada başta 19.03.2007, 26.04.2007, 29.03.2010, 25.11.2010, 11.04.2012 ve 14.02.2014 tarihindekiler olmak üzere 2007-2014 yılları arasındaki tüm genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince duruşma açılarak yapılan inceleme sonunda; davacı vekilinin dilekçesindeki talepleri irdelendiğinde, mevcut delil durumu dikkate alınarak dava konusu şirketin genel kurulunda alınan kararların yürütülmesinin geri bırakılmasını gerektirecek düzeyde davacı taraf iddiasını yaklaşık olarak ispat edemediği gerekçesiyle şartları oluşmayan ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince verilen kararın gerekçesiz olduğunu, TTK’nın 449. Maddesindeki usule uyulmadığını, genel kurul kararının iptali veya butlanı istemiyle açılan davada şirket yönetim kurulu üyelerinin görüşü alınmaksızın karar verildiğini, somut olayda tasfiye memurları … … …, … …’a ve……a defaatle çıkarılan tebligatlara genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılması hususunda duruşmaya gelmeleri, aksi halde sorulan soruları ikrar etmiş sayılacaklarının ihtaren tebliğ edildiğini, 16.03.2020 tarihli beyan dilekçesi ile bildirilen davalı şirketin yönetim kurulu üyeliğini yapmış kişi listesinden herhangi bir yönetim kurulu üyesinin de dinlenilmediğini, davalı şirketin iflas erteleme sürecinde kayyımlığını yapmış olan …ve … da dinlenilmediğini, iflasına karar verilen davalı şirketin alacaklıları arasında müvekkilinin de bulunduğunu ve iflas cetveline 1. Sıradan kayıtlı olduğunu, dava dışı SGK’nın işbu davadan önce Ankara 27. İş Mahkemesi’nde açılan 2018/352 Esas-2020/174 Karar sayılı davaya konu takipler ile müvekkili aleyhine başlatılan haksız takipler sonucunda müvekkilinin tek taşınmazı olan konutu üzerine haciz konulduğunu, bu dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. HD’nin 2021/60 Esas sayılı istinaf aşamasında olduğunu, genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılması yönünde tedbir kararı verilmemesi halinde müvekkiline ailesinden miras yolu ile intikal eden konutun müvekkilinin elinden çıkacağını, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olmadığının tespiti halinde müvekkiline karşı açılan Ankara 27. İş Mahkemesindeki 2018/352 Esas sayılı davaya konu takibin ortadan kalkacağını, eski TTK yürürlükte iken anonim şirkette yönetim kurulunun 5 kişiden oluşmasına yönelik kural gereği müvekkilinin saman adam konumunda yönetim kurulu üyesi olduğunu, genel kurul çağrılarının süresinde ve usulüne uygun yapılmadığını, bazı genel kurul toplantılarında Bakanlık Komiserinin bulunmadığını, genel kurul çağrılarının TTK’nın 414/1 maddesine aykırı olarak toplantıdan 4-5 gün önce ve kanundaki usule aykırı olarak yapıldığını, genel kurul toplantısına ilişkin gündem, yeter sayı ve çağrı gibi bir takım şekli unsurların bulunmaması halinde kararın yok hükmünde olduğunu, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep, davalı iflas halindeki anonim şirketin 2007-ile 2014 yılları arasındaki genel kurul kararlarının butlanının tespiti ve yönetim kurulu kararlarının iptali istemiyle açılan davada 2007 ile 2014 tarihleri arasında yapılan genel kurul toplantılarında alınan kararların yürütmesinin geri bırakılması hususundan ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere HMK’nın 389/(1). maddesinde, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, HMK’nın 390/(2). maddesinde de hakimin talep edenin haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunan hallerde karşı taraf dinlenmeden de tedbir kararı verebileceği hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 390/(3). maddesinde ise tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu düzenlenmiştir.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
Dosya kapsamından; 07.02.2011 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi örneğine göre 25.11.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan karar ile 3 yıl süre ile yönetim kuruluna … … …, … …, davacı …nun seçildiği, … Halan … yönetim kurulu başkanı, … … başkan yardımcısı davacı ise yönetim kurulu üyesi olup … … … münferit imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, 19.04.2010 tarihli TTSG örneğine göre 10.04.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında …, … … … ve …3 yıl süre ile yönetim kurulu üyeliklerine, 2 yıl süre ile … denetçiliğe seçilmiş, 08.11.2013 tarihli TTSG örneğine göre 30.10.2013 tarihinde yapılan şirketin yönetim kurulunda alınan karar ile şirkete genel müdür olarak … atanmış olup şirketi belirtilen hususlarda münferiden temsil ve ilzama yetkili kılınmış, davacı bu toplantıya katılan yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu başkanın … … …, yönetim kurulu başkanı yardımcısı … … katılmış, 20.02.2014 tarihli TTSG’de yayınlanan 14.02.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan karar ile şirketi 3 yıl süre yönetim kuruluna … … …, … …, davacı … seçildiği, şirkete …’ın genel müdür olarak atanmasına, şirketi … … … ve …r’ın münferit imza ile temsil etmelerine karar verilmiş, 10.07.2007 tarihli TTSG’de yayınlanan şirketin 07.05.2007 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısında şirketin 300.000 TL olan sermayesi 405.000 TL ye çıkarılmış olup şirketin toplam 3000 payının 1993 adedi … … …’na, 900 payı….na, 75 pay … …’na 30 …… …’a, 2 pay … ait olduğu, 28.03.2007 tarihli TTSG’de yayınlanan 23.03.2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararla şirketin 3 yıl süre yönetim kuruluna … … …, … …, davacı …’nun, 1 yıl süre ile şirket denetçiliğine …’nın seçildiği, şirketi yönetim kurulu başkanının münferiden temsil ve ilzama yetkili kılındığı, SGK döküm hizmet cetveline göre davacının 01.04.1997 tarihinde 5510 sayılı Yasa’nın 4/a maddesine göre işe başladığı, Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’nün 23.01.2020 tarihli yazı cevabına göre; Dr. …’nun 07.04.2009-18.04.2014 tarihleri arasında Prof Dr … … Kadın Hastalıkları ve Doğum Merkezinde mesul müdür, 02.05.2014-05.11.2014 tarihleri arasında Özel … … Hastanesinde pratisyen hekim olarak çalıştığının bildirildiği, aralarında davacının da fer’i müdahil olarak yer aldığı Ankara 6. ATM’nin 20.05.2015 tarih ve 2014/1566 sayılı kararı ile şirketin 20.05.2015 tarihi ve saat 10.39 itibarıyla iflasına karar verildiği, bu kararın istinaf edilmemiş olmakla 18.08.2015 tarihinde kesinleştiği, Ankara 6. ATM’nin 20.05.2012 tarihli 2014/1566 Esas-2015/279 Karar sayılı kararı ile Av. … Av…. ve … …… iflas idare memuru olarak atandığı, Ankara 21. İcra Müdürlüğü’nün 2015/14 iflas dosyasının derdest olduğu, davacının davalı şirketteki 2 payını Ankara 30. Noterliğinin 09.10.2014 tarihli hisse devir sözleşmesi ile 1.333,34 TL karşılığında … … …’na devrettiği, anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince TTK’nın 449. Maddesi gereği davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri ve iflas halinde olduğundan iflasına karar veren mahkemece tayin olunan iflas idare memurları davetiye ile tebliğ edilip çağrıldığı halde duruşmalara katılarak beyanda bulunmamışlardır.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; ihtiyati tedbire itiraz eden davalılar vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına ve özellikle ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin dosya kapsamı itibarıyla HMK’nın 390/3. Maddesi hükmü uyarınca davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat edememiş bulunmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İhtiyati tedbir talep eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere dosya üzerinden oy birliği ile karar verildi. 09/12/2021

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi-

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.