Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1791 Esas 2023/1559 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1791
KARAR NO : 2023/1559
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2021
NUMARASI : 2020/324 Esas 2021/548 Karar
DAVACI : Dağlarbul.No 37/B Düziçi/ OSMANİYE
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 25/11/2019
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2023
Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2010/15431 esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen 845.000,00 TL bedelli adi yazılı belge nedeniyle ilamsız icra takibi yapıldığını, icra dosyasına sunulan isim ve imza kısımları el yazısıyla oluşturulmuş ve üzeri bilgisayar ile doldurulmuş belgenin sahte olduğunu, davalı … hakkında Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/1123 esas sayılı dosyasında özel belgede sahtecilik suçundan yapılan yargılanmasında ceza verilerek verilen hükümle ilgili de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, müvekkilinin davalıya böyle bir borcu bulunmadığını, Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2010/15431 esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen adi yazılı belge hakkında ceza mahkemesince tespitler mevcut olduğunu, bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, takibe konu adi yazılı belgenin sonradan bilgisayar ile doldurularak borç ikrarı içeren belge haline getirildiğini, bu nedenle İİK’nın 68.maddesindeki belgelerden sayılamayacağını, öncelikle takibe konu belgede sahtecilik yapılarak sonradan doldurulduğu yönündeki ceza mahkemesinin tespiti bulunduğunu, yapılan takibin haksız ve kötüniyetli olduğunu, bu nedenle takibe konu 845.000,00 TL bedelli Borç Senedi başlıklı belgeden ötürü borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, senedin takibe 07/12/2010 tarihinde konulduğunu, menfi tespit davasının ise 25/11/2019 tarihinde açıldığını, taraflar arasındaki ilişkilerin eşit hissedar oldukları limited şirketin 10/01/2007 tarihinde kuruluşu ile başladığını, söz konusu belgede yazılı olan tutarın sadece bu şirket kapsamında yapılan iş ve işlemlerden kaynaklanmadığını, şahsına ait iş ve işlemlerden dolayı doğan alacağın da dahil olduğunu, belgenin içerisinde alacağın hangi kalemlerden doğduğunun yazılı olduğunu, söz konusu belgenin iddia edildiği gibi silah taşıma ruhsatı alınması esnasında verilen bir belge olmadığını, Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/77 esas sayılı dosyasında davacının borcun varlığı hususunda kabulü olduğunu, Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/655 esas sayılı dosyasında söz konusu belge ile ilgili sahtecilik suçundan cezalandırılma kararı verilmiş ise de; bu kararla ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğini, davacının icra hukuk mahkemesine takiple ilgili yapmış olduğu itirazın kabulle sonuçlanmış ise de; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 27/06/2019 tarihli 2019/7420 esas, 2019/11386 karar sayılı ilamı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesin bir mahkumiyet anlamında olmadığından kesin hükümden bahsedilemeyeceğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırıldığı ve mahkeme kararının bozulduğunu, davacının iddialarının yerinde olmadığını belirterek haksız davanın reddine, dava değeri üzerinden davacı borçlu aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, 21/06/2021 tarihli dilekçesi ile cevap dilekçesini ıslah ederek davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı her ne kadar takibe konulan belgeden dolayı borçlu olunmadığı yönünde iş bu menfi tespit davasını açmış ise de; davalının ıslah ederek yaptığı zamanaşımı itirazı yerinde değil ise de davacı borçlu olmadığını usulüne uygun yazılı delillerle ispat edemediği, belirtilen ceza mahkemesince verilen kararın hukuk hakimini bağlamayacağı kanaatine varılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Dava dilekçesinin delili olarak dayanılan Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/27 Esas sayılı dosyasının masraf karşılanmış olmasına rağmen mahkemece celp edilerek dosya arasına alınmadığını, ayrıca Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesine ait 02/10/2012 tarih, 2016/1123 esas, 2017/1011 karar sayılı dosyasının dosyaya kazandırılmadığını, bu nedenle eksik incelemeyle karar verildiğini, ceza dosyasında davalı sanığın savunmaları doğrultusunda ticari defterler üzerinde inceleme yapıldığını ve davalı sanığın savunmalarının asılsız çıktığını, ceza mahkemesinden sanığın mahkumiyetine karar verildiğini, her ne kadar verilen mahkumiyet kararının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına çevrilmiş ise de, ceza mahkemesinin sahteciliğe ait tespitinin uzmanlardan alınan rapor kapsamında verildiğinden bilirkişi raporlarının verilen karar kapsamında yok hükmünde olduğu anlamına gelmeyeceğini,
Davalının müteattid defalar talil niteliğinde beyanlarının mevcut olduğunu, borcun kaynağının söz konusu belgede … Şirketinin kurulduğu 2007 yılı ve öncesine ait borç paralar olduğunun belirtildiğini, davalının ise Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/1123 Esas (2011/655 Eski Esası) sayılı dosyasında 01/02/2012 tarihli duruşmada ki beyanında “…… bizim arsalara bina yaparken borçlandı ve iki bankadan 500.000,00 TL kredi kullanmıştır. Bu şahsi borcunu şirketten ödedik. Yine akrabalarından elden borç para almıştı. Bu borç para karşılığı yapılan dairelerden herhangi bir para almadan Daire verilmiştir. Ayrıca şirketin defterlerinden benim 600.000,00 TL alacaklı olduğu gözükmektedir…” şeklinde savunma yaptığını, yine aynı celsede sanık vekilinin “…Şikayetçi … ile Sanık … arasında ki ilişki 2005 tarihinde başladığını, şikayetçinin bu arada borçlanması nedeniyle müvekkili sanık …’in eşi ve baldızına ait dairelerin verilmesi nedeniyle bu borçların ödendiği…” denilmek suretiyle borcun kaynağının 2005 yılından geldiğinin beyan edildiğini, ceza dosyasında üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alındığını, 20/11/2012 tarihli bilirkişi raporunda sanığın katılandan 845.000,00 TL veya şirketten 600.000,00 TL alacağının olduğuna dair şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu delil bulunmadığını açıkça vurguladıklarını, bilirkişi raporunun tespiti üzerine sanık vekilinin ceza dosyasına sunduğu 25/01/2013 tarihli beyan ve savunma dilekçesinin 2 ve 3.sayfalarında “alacağın kaynağının tarafların ortak olduğu şirketi tarafından Osmaniye ili, Düziçi ilçesinde 58 daire ve 4 dükkan yapıldığı, bu inşaat nedeniyle şirkete 50 daire ve bir dükkan kaldığı, sanık ve davalı …’in 50 daire ve 1 dükkanın tamamını …’a bırakarak şirketten ayrıldığı, alacağın buradan kaynaklandığını, bu nedenle 845.000,00 TL alacağın şirket kayıtlarında görünmesinin mümkün olmadığını beyan etmek suretiyle borcun kaynağını talil ettiğini, bu beyan üzerine Düziçi Tapu Müdürlüğü’ne yazı yazıldığını, tapu müdürlüğünce verilen 22/02/2013 tarihli yazıda “Sanığın hesaplaştık ayrıldık dediği 23/06/2010 tarihinde (50 Daire 1 Dükkan değil de) devri verilmeyen 17 bağımsız bölüm bulunduğu ve bu bağımsız bölümlerin bir tanesinin 25/06/2010 tarihinden sonra davalı … tarafından devredildiği, geriye kalan 16 bağımsız bölümün bulunduğunun belirtildiği, sanık savunmasının asılsız çıktığını,
Davalı sanık …’ın 02/05/2013 tarihli talimat yoluyla alınan savunmasında …’ın maddi sıkıntıya düşmesi nedeniyle kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında eşi ve baldızına düşmesi gereken dairelerin karşılıklı anlaşmayla satıldığı, müştekinin buradan elde ettiği parayla inşaatı bitirildiğini iddia ettiğini ve alacağın kaynağının eşi ve baldızına ait dairelerin satılmasından kaynaklandığını iddia ettiğini, ancak sanığın eşinin söz konusu iddiaları anlaşmanın tarafı olmadığını söyleyerek bağımsız bölümün tapularının kendisi ve ablasının üzerinde olduğunu beyan ettiğini, davalının kastettiği eşi …’ın dairelerinin 2007, 2008 ve 2009 yıllarında satıldığını, müvekkilinin inşaatı 2007 yılında bitirdiğini, arsa sahiplerinin dairelerinin satılarak inşaatın tamamlandığı yönündeki savunmanın tapu müdürlüğünden sorulmak suretiyle anlaşılacağını, davalı yanın Borç Senedi başlıklı belgenin hangi zaman dilimini kapsadığı hususunda talil ettiğini, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/27 esas sayılı dosyasında bilirkişiden alınan raporun 11 ve 12.sayfasında …davalı yanın cevap dilekçesinde ve sair davalı taraf beyanlarında ısrarla ileri sürülen 23/06/2010 tarihinde şirketten dolayı yapılan işlerin hesabının görüldüğü iddiasının dayanağının somut olarak ispatlanamadığı, denilmek suretiyle Borç Senedi başlıklı belgenin gerçeği yansıtmadığının rapor edildiğini, eksik dosyaların kazandırılarak davalının talil niteliğindeki beyan ve dilekçelerinin dosya kapsamında ticari defterler üzerinde yaptırılan bilirkişi raporlarının eksiksiz olarak incelenmesi, gerekiyorsa yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; takibe konu edilen senetten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın “Duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353/(1)-a.6.maddesinde de (Değişik: 22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması halinde duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlenmiştir.
23/10/2010 tarihli Borç Senedi başlıklı belgenin incelenmesinde; … … Şirketi ortağı olarak; gerek bu şirket bünyesinde yapmış olduğumuz işlerden dolayı benim payıma düşen harcamalar nedeniyle, gerek bu şirketin faaliyetinden bağımsız olarak, şirketin kuruluş ve tescilinden önceki dönem ile şirketin faaliyeti esnasında ki şahsıma ait iş ve işlemlerden dolayı, almış olduğum borç paralar nedeniyle …’a toplam 845.000,00 TL borcum tahakkuk etmiştir. Bu borcumun tamamının nakden ve defaten 25/10/2010 tarihinde ödemeyi kabul beyan ve taahhüt ediyorum. İhtilaf vukunda Ankara İcra Dairesi ve Mahkemeleri yetkili kılınmıştır.
Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2010/15431 esas sayılı takip dosya örneğinin incelenmesinde; alacaklısının …, borçlusunun … olup, 23/06/2010 tarihli 845.000,00 TL bedelli borç senedine istinaden 845.000,00 TL asıl alacak üzerinden 17/12/2010 tarihinde takip yapıldığı,
Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 17/01/2018 tarih ve 2011/254 esas 2018/33 karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine itirazın kaldırılması davasında takibe konu belgenin ceza mahkemesince verilen kararla sahteliği tespit olunduğundan davanın reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 01/04/2019 tarih ve 2018/1182 Esas 2019/549 sayılı karar sayılı ilamı ile de alacaklının istinaf talebinin reddedildiği, istinaf kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 27/06/2019 tarih ve 2019/7420 esas 2019/11386 karar sayılı ilamı ile ise ceza mahkemesince verilen ceza hükmü ile ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, bu kararın kesin mahkumiyet anlamında olmadığını, bu hükmün TBK’nun 74.maddesine göre hukuk hakimini bağlamayacağından istinaf mahkemesinin kararının kaldırılarak kararın bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/655 esas sayılı dosyasında 20/11/2012 tarihinde alınan bilirkişi raporunda özetle; şirket mizanının incelenmesi sonucu 331 no’lu hesapta …’ın 182.11.30 TL alacağı olduğu, 336 no’lu hesapta şirketin …’a 503.056,58 TL, …’a ise 51.663,68 TL borcu olduğu, katılan ve sanığın %50’şer payla ortak oldukları … …Şirketinin tasfiye edilmediği, halen faal olduğu, sanığın şirketten 600.000,00 TL ya da katılandan 845.000,00 TL alacaklı olduğuna dair delil olmadığı belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı yanca Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2010/15431 Esas sayılı takip dosyasının dayanağı olan 845.000,00 TL bedelli adi yazılı belgeden ötürü borçlu bulunmadığının tespitine yönelik olarak dava açılmış, davalı yanca açılan hukuk ve ceza yargılamasındaki muhtelif tarihlerdeki beyanlarıyla dava konusu senetten ötürü davacının kendisine borçlu olduğu iddia edilerek açılan davanın reddi talep edilmiş, ilk derece mahkemesince de açılan davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamında Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/10/2012 tarih ve 2016/1123 esas 2017/1011 karar sayılı dosyasının eksiksiz örneğinin bulunmadığı gibi davacı yanın delil listesinde dayandığı, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/27 Esas sayılı dosyasının eksiksiz bir örneğinin celp edilmediği gibi ilk derece mahkemesince davacı yanın tüm delilleri toplandıktan sonra Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/27 Esas sayılı dosyası, Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/1123 esas sayılı dosyasının kapsamı ve davalı yanın aşamalarda ki senedin hangi nedenle davacıdan alındığına ilişkin beyan ve savunmaları da birlikte değerlendirilerek davalı yanın senedi elinde bulundurma iddialarına yönelik olarak tarafların ortak olduğu şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir ile şirketler hukuku alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak davalı yanın iddialarının yerinde olup olmadığı, söz konusu iddiaların senedin talil niteliğinde olup olmadığı ve varsa davacının davalıya takipten ötürü borcu bulunup bulunmadığı hususunda rapor alınmadan karar verilmemiş olmakla bu husus uyuşmazlığın çözümünde önemli ölçüde deliller toplanması ve değerlendirmemesidir.
Öte yandan, kabule göre de, davacı yan dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olmasına rağmen davacı yana yemin deliline dayanıp dayanmadığı hususunun hatırlatılmamış olması da yine uyuşmazlığın çözümünde önemli ölçüde deliller toplanması ve değerlendirilmemesidir.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli nitelikte talebe konu delillerin toplanmadığı ve değerlendirilmediği anlaşılmakla 6100 Sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarih ve 7751 Sayılı Yasa’nın 35.maddesi ile değişik 353/(1)-a.6.maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2021 tarih ve2020/324 Esas 2021/548 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya tarafa iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/11/2023
Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.