Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1783 E. 2022/1639 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1783 Esas 2022/1639 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1783
KARAR NO : 2022/1639

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2021
NUMARASI : 2021/456 Esas 2021/759 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 06/08/2021
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13 /12/2022

Taraflar arasındaki Şirketin İhyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın kabulüne
yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 01/08/2005 tarihli ortaklar kurulu kararı ile … Şirketine ortak olduğunu, her ne kadar şirket ticaret sicilinden 2014 yılında resen terkin edilmişse de şirkete ait mal varlıklarının tasfiye edilmediğini, şirket ait ”…” tipi … plaka sayılı aracın halen şirket adına kayıtlı olduğunu, şirkete ait aracın satışı ve aktif mal varlığının tasfiyesi için şirketin ihyasının gerektiğini, aramalara rağmen şirket ait karar defterinin bulunamadığını belirterek Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken resen terkin edilen … Şirketinin ticaret sicilden terkin kaydının kaldırılmasını, yeniden tüzel kişilik kazandırılmasını, şirketin ticaret siciline tescilini, şirkete ait karar defterinin zayi olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetledava konusu şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun Geçici 7.maddesi kapsamında 23/01/2014 tarihinde resen terkin edildiğini, 30/12/2012 tarihinde 28513 sayılı Resmi Gazetede ”Münfesih Olmasına veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ” yayınlandığını, … Şirketinin müdürlüğe bildirilen son adresinin… olduğunu, şirket adresine TTK.nın Geçici 7.maddesinin 4.fıkrasının a bendi uyarınca 03/10/2013 tarihinde çıkarılan tebligatın, ”taşınmış” notuyla iade olduğunu, ihtarın 07/10/2013 tarih … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiğini, şirketlerin adres değişikliğinin tescili zorunluluklarını yerine getirmediğini ve bu konudaki sorumluluğun şirket yetkililerine ait olduğunu, 2 ay içinde bildirimde bulunulmadığı takdirde münfesih sayılacağının ilanen bildirilen şirketin, süresi içinde başvuruda bulunulmadığı için 28/01/2014 tarih ve 8495 sayılı TTSG’de yapılan ilan ile sicilden resen terkin edildiğini, dava konusu şirketin Geçici 7.maddedeki prosedüre uygun olarak hukuka uygun bir şekilde kapatıldığını, terkin tarihinde şirketin derdest davalarının, alacak ve borçlarının müdürlük tarafından bilinmesi mümkün olmadığından temsilcisi olduğu kurumun işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, dava konusu şirket 23/01/2014 tarihinde re’sen terkin edildiğinden 5 yıllık dava açma süresinin 23/01/2019 tarihinde dolduğunu belirterek davanın süre yönünden reddini, ek tasfiyeye karar verilmesi halinde TTK.nın 547/2.maddesi uyarınca tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini, istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca ticaret sicilinden terkin edilen şirketin tasfiye edilecek malvarlığının bulunması nedeniyle ihyası istemiyle açılan davada ihyası istenen şirketin sicilden 23/01/2014 tarihin re’sen terkin edildiği, 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürenin 23/01/2019 tarihinde dolduğu, davanın 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 06/08/2021 tarihinde açılmış olduğu anlaşıldığından hak düşürücü süresi içinde açılmayan davanın HMK’nun 114/2.maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; şirketin re’sen terkini sürecinde TTK’nın geçici 7. Maddesindeki terkin prosedürüne uygun olarak müvekkiline gerekli ihtarın yapılmadığını, ihyası istenen şirketin yetkili temsilcisine ihtarda bulunulmadığını, şirkete ait aracın halen şirket adına kayıtlı olduğunu, şirkete ait aracın satışı ve aktif mal varlığının tasfiyesi için de şirketin ihyasının zorunlu olduğunu, ayrıca şirketin karar defterinin zayi olduğuna dair istem hakkında da karar verilmediğini ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı ise davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesi gereğince ticaret sicilinden re’sen terkin olunan limited şirketin ihyası istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hak düşürücü sürede açılmayan davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 1.7.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre limited şirketler; 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 1.7.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.
Dosya kapsamından; ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23.01.2014 tarihinden itibaren 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 06.08.2021 tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuştur. Ne var ki terkin işlemi TTK’nın geçici 7. Maddesinde belirtilen prosedüre uygun olarak yapılmadığından usulsüz terkin işlemi sebebiyle dava tarihi itibarıyla 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gözetilmemiştir. Şöyle ki; münfesih şirketin 5174 sayılı kanuna göre odadan kaydı silinmesi sebebi ile 23/01/2014 tarihinde geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmaktadır. İhyası istenen şirketin ortağı ve yetkilisi olan davacının şirketin adına kayıtlı aracın bulunduğundan bahisle şirketin ihyası istemine ilişkin olarak işbu dava açılmıştır. İlk derece mahkemesince, işbu davanın ihyası istenen şirketin terkin tarihinden itibaren geçici 7/15. Maddesi gereği 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, karar verilmiştir.
Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celp edilen kayıtların incelenmesinde şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi gereğince 18/05/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Kanunu gereğince kaydının 23/01/2014 tarihinde silindiği, anlaşılmaktadır.
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10.maddesinde ” Odalara kayıt zorunluluğu bulunanlar, durumlarında meydana gelen ve Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilânı gereken her türlü değişikliği, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde, kayıtlı oldukları odalara bildirmek zorundadır. Ticaret siciline tescili zorunlu olup da yasal şekil ve sürede tescil ettirilmemiş olan bir hususu haber alan ilgili oda, bu yasal zorunluluğu yerine getirmeyenlerin durumlarını gerekli sicil değişikliklerinin yapılması için ilgili ticaret sicil memurluğuna bildirir. Ticaret sicil memurluğu, bu bildirim üzerine gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
İçinde bulunulan yıldan önceki iki yıldan itibaren adresleri ve durumları tespit edilemeyenler ile bu süre zarfında aidat ödemeyen üyelerin isimleri, oda yönetim kurulu kararıyla, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinir; aidat tahakkukları durdurulur. Bu fıkra hükmünün gereğinin her yılın ocak ayı içinde yerine getirilmesinden oda yönetim kurulu sorumludur. ” hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıdaki fıkrada anılan oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemezler.
Ticaret sicilinden re’sen veya işin bırakılması halinde üyenin talebi üzerine kayıt silinmesine ilişkin ilânlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ücretsiz olarak yayımlanır.” hükmünü içermektedir.
30.12.2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. Maddesinin d bendi ” 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
TTK’nın geçici 7. Maddesinde “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfeyi edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. Maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. HGK’nın 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas, 2017/1193 karar sayılı kararında ” …Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır. (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 201/714 esas 2018/254 karar, Yargıtay 11. HD 24/09/2018 gün ve 2018/2834-5605 e-k sayılı ilamı)
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,) O halde, geçici 7. maddede tadadi olarak sayılan silinme sebepleri arasında yer almayan ihyası istenen şirketin oda kaydının silinmesine dayanılarak davalı sicil tarafından söz konusu terkin işleminin gerçekleştirilmesi anılan yasa maddesine açıkça aykırıdır. Kaldı ki geçici 7. maddenin 2. fıkrasına göre de hakkında icra takibi bulunan şirketler hakkında bu madde uygulanamaz. Nitekim somut olayda da, ihyası istenen şirket aleyhine davacı kurum tarafından, işbu şirketin terkin tarihi olan 23.01.2014 tarihinden önce Ankara 20. İcra Müdürlüğü’nün 2019/1276 Esasında (Eski esas 8069) derdest olan icra takibi bulunduğundan, davalı sicil tarafından geçici 7/2. maddeye aykırı olarak ihya istemine konu şirketin terkinine karar verilmesi de doğru değildir.
Öte yandan davalı sicil müdürlüğü geçici 7. maddeye göre tesis ettiği işleme gerekçe olarak oda kaydının silinmesini göstermiş ve işlemlerini de bu çerçevede yapmıştır. Yapılan işlemler geçici 7. Maddenin 4/a fıkrasındaki usule göre de yerine getirilmemiş, silinme işlemi nedeniyle şirketi temsil ve ilzama yetkili davacı …’a ihtar gönderilmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle esasen ihyası istenen şirketin sicilden terkin koşulları oluşmadığı halde TTK’nın 7. maddesine aykırı olarak dosyada yer alan ticaret sicili kayıtlarına göre ihyası istenen şirket halen faal iken davalı sicil terkin işlemini gerçekleştirmiş olduğundan, ilk derece mahkemesince şirkete tasfiye memuru atanmaksızın şirketin tam ihyasına karar verilmesi gerekmiştir (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/10/2022 tarih ve 2022/5850 Esas 2022/6837 Karar sayılı ilamı).
Zayi nedeniyle iptal isteme yetkisi ve hakkı defterleri tutmakla mükellef tacire aittir. İddiaya göre zayi nedeniyle iptal belgesi istemle karar defteri … Şirketine ait olup, talep hakkı da … Şirketine aittir. Anılan şirket ise talep tarihi itibarıyla sicilden terkin edildiğinden aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Davacı ise şirket adına dava açtığına ilişkin bir açıklama yapmadığına göre zayi talebi açısından aktif husumeti yoktur. Zayi talebinin bu nedenle reddi gerekir.
Ayrıca, davalı sicil tarafından TTK’nın geçici 7.maddesinde sayılmayan 5174 sayılı oda kaydının silinmesi sebebine dayalı olarak dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkini anılan yasa maddesine açıkça aykırı olduğu gibi terkin işlemleri aynı maddenin 4/a maddesindeki usule aykırı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu durumda davanın açılmasına sebebiyet veren ve yargılama sonunda haksız olduğu anlaşılan davalı sicil aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmiştir.
Öte yandan talep eden vekili talep dilekçesinde zayi olduğu iddiasıyla ihyası istenen şirkete ait karar defteri için zayi belgesi verilmesini de istemiş ise de ilk derece mahkemesince HMK’nın 297/2. Maddesine aykırı bir biçimde bu taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir değerlendirmede bulunulmamış olması doğru görülmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca kaldırılarak … Şirketi’nin ihyasına, HMK’nın 326. Maddesi gereği yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesine dair davanın ve zayi belgesi verilmesine ilişkin istemi yönünden ise aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine dair yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/10/2021 tarih ve 2021/456 Esas-2021/759 Karar sayılı Kararının HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE,
Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde … sicil numarasında kayıtlı … Şirketinin İHYASINA,
Karar kesinleştiğinde Tescil ve ilanına,
2- Talep eden vekilinin zayi belgesi verilmesi isteminin aktif husumet yokluğu sebebiyle REDDİNE,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği şirketin ihyası davasında alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından başlangıçta alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davalıdan alınarak, hazineye gelir kaydına,
4-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri gereği takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 66,00 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 125,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin karar kesinleşmesi ve talep halinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde kendisine iadesine,
2-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru gideri, 60,00 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 221,10 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda zayi belgesi verilmesi istemi yönünden HMK’nın 362/1-ç bendi uyarınca kesin, şirketin ihyası davasında ise HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/12/2022

Başkan – Üye Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.