Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1773 Esas 2023/1566 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1773
KARAR NO : 2023/1566
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2021
NUMARASI : 2021/19 Esas 2021/481 Karar
DAVACI
VEKİLİ
DAVALILAR
DAVA TARİHİ : 11/01/2021
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/11/2023
Taraflar arasındaki davacının davalı şirket hissedarı olup olmadığının tespiti ile varsa kar payı alacağının tespiti ve tahsili istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 10.10.2008 tarihinde … A.Ş.’den %1 paya denk gelen toplam 9.000,00-YTL değerinde olan 10 adet hisseyi, şirket yönetim kurulununda muvafakati ile …’dan bedeli karşılığında satın aldığını, söz konusu paya ilişkin olarak gerek devreden gerekse devralanın Yönetim Kurulu Başkanlığı’na dilekçe verdiklerini, akabinde müvekkilinin pay sahibi sıfatıyla şirketin 21.03.2009 tarihli 2007-2008 yılları olağan Genel Kurul toplantısında pay sahibi sıfatıyla hazır bulunduğunu ve daha sonra yapılan sermaye artırımlarını da müvekkillinin karşıladığını, davalılardan … A.Ş. ve diğer davalı … A.Ş. ile 26.05.2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanması ile … Sağlık ve Eğitim Tes. İşl. A.Ş.’nin … … A.Ş.’ne tüm aktif ve pasifi ile devredildiği ve 01.04.2015 tarihli birleşme sözleşmesinin imzalanarak genel kurul onayına sunulmasına oybirliği ile karar verildiğini, müvekkilinin … Sağlık ve Eğitim Tesisleri A.Ş’ye 10.10.2008 tarihinden itibaren pay sahibi olduğunu ve iki kez toplantıya davet edilip ve bu davete icabet ettiğini, ancak müvekkilinin payı ve payından dolayı varsa yıllara göre alacakları hakkında 10.10.2008 yılından itibaren ve halen bilgilendirilmediğini, bu durumdan her iki davalının da sorumlu olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirket tarafından kendisine gönderilen 08.10.2013 tarihinde yapılacak olan olağanüstü Genel Kurul toplantısını bildirir kararı ve sermaye artışını içeren 14.10.2013 tarihli belgeyi aldığını, kendisinin burada da sermaye artırımını kabul ettiğini ve sermaye artış bedelini ödediğini, son olarak davalı şirketin 23.06.2017 tarihinde sermaye artırımı yaptığını ve müvekkilinin yine sermaye artış bedelini karşılayarak artırıma katıldığını, davalı şirketin müvekkiline gerek pay sahibi olarak kendi durumu gerekse ortağı olduğu şirket bakımından alması gereken bilgileri vermediğini ve inceleme hakkını kullanmasına izin vermediğini, şirketin sonradan ortak olduğu şirket hakkında da bilgi verilmediğini ve müvekkilinin TTK’nın 200. ve 437. maddeleri ışığında sahip olduğu haklarını kullanamadığını beyan ederek; varsa müvekkilinin payının üçüncü şahıslara veya şirketlere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilerek duruşma icrasıyla birlikte 2008 yılından itibaren dava tarihine kadar müvekkilinin mevcut payının ve varsa payı oranında alacaklarının hesabı ile davalılardan müştereken ve müteselsilen en yüksek ticari faiz ile birlikte tahsiliyle müvekkiline ödenmesine, müvekkilinin davalı şirketlerde payının bulunmadığı takdirde ödemiş olduğu miktarın müvekkiline Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın uyguladığı en yüksek reeskont faiz oranı hesaba katılarak işleyen faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, Borçlar Kanunu 147/4. maddesi uyarınca bir ortaklıkta ortaklar ve kâra katılan diğer kimseler tarafından tahsil edilmeyen kâr payı bedelleri ile ortaklık sözleşmesinden doğan alacakların 5 yılda zamanaşımına uğradığını ve bu nedenle davanın zamanaşımı nedeni ile reddi gerektiğini, 26.05.2015 tarihin … … İşletmeciliği A.Ş’nin aktif ve pasiflerinin tamamının devralan şirket olarak … … … A.Ş.’ne geçtiğini, devredilen şirketin ortaklarının devralan şirkete ortak olduğundan. devredilen şirketin tüzel kişiliğinin birleşmenin ticaret siciline tescili ile sona erdiğini ve bu nedenle bu şirket yönünden davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, müvekkilinin şirket pay sahibi olarak bilgi alma ve inceleme hakkının bulunduğunu, davacının bilgi alma hakkının ihlâl edildiğini, ilanlarla birlikte tüm ortaklara iadeli taahhütlü mektup ile gündemin yer aldığı genel kurul toplantısına çağrı mektubu gönderildiğini, davacıya gönderilen çağrı mektuplarının davacının bildirmiş olduğu … adresine tebliğ edildiğini, davacının şirketteki payı ve payından dolayı alacakları konusunda bilgi verilmediği iddiasının kötüniyetli ve asılsız olduğunu, zira yapılan ilanlara ve tebliğ edilen çağrı mektuplarına rağmen davacının iki toplantı haricinde hiçbir genel kurul toplantısına katılmadığını, davacının kendisine bildirilen genel kurul toplantısına katılması halinde toplantıya katılan tüm ortaklar gibi genel kurula ilişkin olduğu yıllara yönelik yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço, gelir / gider farkı ile tüm rapor ve hesapları inceleme hakkı ve imkanı ile şirketteki pay oranına ilişkin bilgiyi alma hakkı bulunduğunu, davacının genel kurul toplantılarına katılmayarak bu haklarını kullanmamasından dolayı müvekkili şirkete herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceği gibi, müvekkili şirketin her ortağa istediği zaman, istediği bilgiyi verme gibi yükümlüğünün bulunmadığını, tüm bunlarla birlikte davacı şirkete ortak olduğu 2008 yılından Kasım/2020 yılına kadar şirketteki payı ve alacaklarına yönelik yazılı yahut sözlü herhangi bir bilgi talebinde de bulunmadığını, davacının ilk kez vekili aracılığı ile … Sağ. Eğt. Tes. İşlt. A.Ş.’ye gönderdiği 25.11.2020 tarihli yazısında müvekkili şirketteki ortaklık payının ve şirketin … şirketindeki ortaklık payının bildirilmesini talep ettiğini, davacı vekiline verilen 26.11.2020 tarihli cevapta dilekçeye vekaletname eklenmediğinden talep edilen hususlara cevap verilemeyeceğinin bildirildiğini, davacı vekilince bu kez 02.12.2020 tarihli dilekçeye vekaletname eklenmek sureti ile aynı hususların bildirilmesinin talep edildiğini, davacı vekiline verilen 08.12.2020 tarihli cevapta davacının şirketteki pay oranının %0,25 olduğu, şirketin … şirketindeki ortaklık payının bulunmadığının bildirildiğini, davacının sadece 2017 yılında yapılan sermaye artışına katıldığını, birleşme ve sermaye artışları sonucunda … A.Ş.’nin 5.000.000,00-TL kayıtlı sermayeye sahip olup, davacının %0,25 paya denk gelen 12.500,00 TL değerinde 125 adet hissesinin bulunduğunu, müvekkil şirket kar etmediği gibi ortaklara kâr payı dağıtılması yönünde şirket genel kurulunca alınan bir karar da bulunmadığını, kârın dağıtılabilmesi için öncelikle bir kârın olması gerektiğini, zarar eden şirketlerde, kâr dağıtımı kararı alınamayacağını, müvekkili şirketin Mart/2016 yılına kadar … ilçesinde tıp merkezi işletmekte iken bu tarih itibari ile tıp merkezinin faaliyetinin sona erdiğini ve müvekkili şirketin işletmiş olduğu bir işletme ve elde ettiği bir kârın bulunmadığını, ayrıca müvekkili şirketin 19.06.2020 tarihinde 2017-2018-2019 yıllarına ilişkin yapılan ve şirket ortaklarınca kâr payı dağıtımına ilişkin alınan bir karar da bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı tarafından davalı aleyhine, davalı şirkette hissedar olup olmadığı, hissedar ise hisse miktarı ve 2008-2021 yılları arası kar payı alacağı, hissedar değil ise ödediği pay bedelinin faizi ile birlikte talebini içerir mevcut davanın açıldığı, bu çerçevede yapılan incelemede dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi tarafından 03/08/2021 tarihli raporun hazırlandığı, söz konusu rapor mahkemece değerlendirildiğinde, davacı taraf her ne kadar davalı şirkette hissedar olup olmadığı yönünden tespit talepli dava açmış ise de, davacının hissedar olup olmadığının ticaret sicilde kayıtlı olduğu, mevcut tespit davasını açmakta hukuki yararının bulunmadığı, bundan dolayı davacının hissedar olup olmadığına yönelik tespit talebinin hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiği, yine 2008-2021 yıllarına ait kar payına yönelik talebin ise davalının zamanaşımı definde bulunmasından dolayı 2008-2015 yıllarına ait kar payı talebinin BK’nun 147/4.maddesi gereği 5 yıllık zamanaşımından dolayı reddinin gerektiği, yine dava tarihinden geriye dönük 5 yıllık talebin ise bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere genel kurul tarafından alınmış herhangi bir kar payı dağıtımı kararı olmadığı gibi şirketin zarar ettiği, bundan dolayı bu dönemlere ilişkin kar payı talebinin de reddi gerektiği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunun eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelere dayandığını, rapor doğrultusunda hükme esas karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Bilirkişinin şirketin muhasebe kayıtlarını detaylı şekilde incelemekten ziyade mevcut davalı şirket beyanlarına itibar ettiğini, raporu varsayımlar üzerine neticelendirdiğini, ancak muhasebe kayıtlarının gerçek durumu yansıtan ve usulüne uygun olarak düzenlenmiş objektif belgelere dayandırılması gerektiğini, kar payı ödemelerinin muhasebe defter kayıtlarında ödemelerin yapıldığı tüm ortakların adı da yazılmak suretiyle kayıt altına alınması, eğer alınmamışsa bu kaydın eki olarak da bu ödemenin banka ya da benzeri finans kurumlarından veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi “Tevsik Zorunluluğunun Kapsamı, Tutarı ve Başlangıcı” adlı 459 sıra numaralı VUK Genel Tebliğ uyarınca zorunlu olduğunu, bu noktada usulüne uygun inceleme yapılmamış olan bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulmasının hukuka uygun olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davacının davalı şirket hissedarı olup olmadığının tespiti ile varsa kar payı alacağının tespiti ve tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Mali Müşavir bilirkişiden alınan raporda özetle; davacının davalı şirketin ticari defter ve kayıtlara göre 21/05/2015 tarihinden itibaren %0,25 payı bulunduğunu, 2009 yılı karınının dağıtıldığını, davacıya da ödeme yapıldığını, 2010 yılı karının dağıtılmaması yönünde genel kurulda karar alındığını, şirketin 2011 yılında zarar ettiğini, 2012 yılında şirket karının sermayeye ilave edilmek üzere dağıtılmamasına yönelik genel kurul kararı alındığını, 2013 yılı karının davacıya 16/05/2014 tarihinde ödendiğini, 2014,2015,2016, 2017,2018,2019 yılına ilişkin genel kurullarda kar payı dağıtılmasına yönelik herhangi bir karar alınmadığını, şirketin 2020 yılında zarar açıkladığı belirtilmiştir.
Ticaret Sicil Gazetesinin 21/08/2017 tarih ve 9394 sayısında; 16/08/2017 tarihinde şirketin unvan değişikliği, sermaye artırımı, temsil ve ilzamına ilişkin karar alındığı, sermayeye ilişkin 6.maddede şirketin sermayesinin 5.000.000,00 TL olduğu, davacı …’nın da B tipinden 125 adet hisseye karşılık 12.500,00 TL hissesinin bulunduğu görülmüştür.
Somut olaya gelince, davacı yanca davalı şirketin hissedarı olup olmadığının tespiti ve varsa kar payı alacağının tespit edilerek tahsiline yönelik olarak eldeki işbu dava açılmıştır. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere her ne kadar davacı yanca davalı şirketin hissedarı olup olmadığının tespiti talep edilmiş ise de, davacı yanın davalı şirketin en son yapılan 23/06/2017 tarihli sermaye artırımına yönelik genel kurula katılmak suretiyle sermaye artırımına katıldığı gibi davalı şirket vekili tarafından gönderilen 08/10/2020 tarihli yazı ile davalı şirkette davacının 0,25 oranda ortağı olduğunun bildirildiği gibi davalı şirketin güncel ticaret sicil kayıtları incelenmek suretiyle de şirket ortaklığının bulunup bulunmadığını tespit etmesi mümkün olduğundan davacının davalı şirketin ortağı olup olmadığının tespiti yönünde açılan davasının mahkemece hukuki yarar bulunmadığından reddine yönelik olarak verilen kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, davacı 2008 ilâ 2021 yılları arasında kâr dağıtılmadığından, dağıtılmayan kâr payının tespiti ile tahsilini talep etmiş, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere anonim şirketlerde karın dağıtımına ilişkin esasların 6102 sayılı TTK’nın 507 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, TTK’nın 508. maddesi hükmüne göre, esas sözleşmede aksine bir hüküm yoksa kar payının pay sahibinin sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesap edileceği, yıllık kar payının yıllık bilançoya göre belirleneceği, 509/2.maddesinde ise, kar payını ancak net dönem karından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabileceğinin düzenlenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacı yanca 2008 – 2020 yılları arasında davalı şirketin kar payının tahsilini talep etmiş ise de, kar paylarının dağıtımı konusunda tek yetkili organ genel kurul olup, şirket ortağının bu konuda alınan kararların yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğu iddiasında ise anılan genel kurul kararına karşı iptal davası açma hakkı bulunmaktadır. Somut olayda ise, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere davacı yanın kar payı talep ettiği, 2008- 2015 yıllara ilişkin talebi yönünden 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu, davalı yanın süresi içerisinde zaman aşımı def’inde bulunduğu gözetilerek 2008 – 2015 yıllarına ait kar payı alacağına ilişkin talebin 5 yıllık zaman aşımı nedeniyle reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, 2015 yılı ile dava tarihine kadar ki döneme ilişkin kar payı tahsili ve tespitine ilişkin talep yönünden ise, davalı şirketin genel kurulunda kar payının dağıtılmasına ilişkin herhangi bir karar alınmadığı gibi, davacı ortağın davalı şirketin ortaklar kurulu gündemine kar payının dağıtılması yönünde herhangi bir çağrı veya başvurunun yapılmadığı veya yapıldığına ilişkin bilgi belgenin de dosyaya kazandırılmadığı anlaşılmakla, davacı yanın 2015 yılı ve sonrasına ilişkin kar payı isteminin reddi gerekmekle bu yönde kurulan ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 269,85 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/11/2023
Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.