Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1743 E. 2022/1349 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1312 Esas 2022/1388 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1312
KARAR NO : 2022/1388

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2016
NUMARASI : 2014/350 Esas- 2016/800 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 28/12/2012

KARAR TARİHİ : 08/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/11/2022

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili ile davalı … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosyaya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bozma ilamı doğrultusunda duruşma açılmak suretiyle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ve diğer davalıların …. A.Ş.’nin paydaşları olduğunu, 23/09/2008 tarihli … hisse alım sözleşmesinin de tarafı bulunduklarını, sözleşmenin 6.6 maddesinde müvekkili …’ın …. A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı seçileceği, dışarıya karşı şirketi en üst düzeyde temsil etmeyi en erken 31/12/2010 yılına kadar sürdüreceği ve kendisine 10.000,00 TL aylık huzur hakkı ödeneceğini bu tutarın her yıl (ÜFE+TEFE) /2 oranında artılacağının kararlaştırıldığını ancak 22/06/2009 tarihli genel kurulda sözleşmenin taraflarınca müvekkilinin yönetim kurulu üyesi seçilmesine rağmen yönetim kurulu başkanlığına sözleşmeye aykırı şekilde seçilmediğini, sözleşmeye aykırılıktan ötürü Eskişehir 8. Noterliğinin 16/12/2011 tarih … yevmiye numaralı ihtarname çekildiğini, müvekkilinin 22/06/2009 tarihinden 31/12/2010 tarihine kadar ki huzur hakkından mahrum kaldığını, 18 ay 9 günlük mahrum kalınan huzur hakkı alacağının 199.717,87 TL olduğunu sözleşmeye aykırı davranan davalıların müvekkilini 199.717,87 TL zarara uğrattığının tespiti ile bu bedelin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve alacağa Eskişehir 8. Noterliğinden 16/12/2011 tarihinde çekilen ihtarname gereğince temerrüt tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi işletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … ile Davalı … … A.Ş. vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; hisse alım sözleşmesinin 7. Maddesinde taraflar arasında ihtilaf halinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunun kabul edildiğini, bu nedenle kesin yetki nedeniyle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini,
Davacının Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/330 Esas 2010/167 Karar sayılı dosyasında 24/09/2008-22/06/2009 tarihleri arası 8 ay 28 günlük dönem için huzur hakkı talebinde bulunduğunu, davacının açtığı davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmadığını, çalışmadığı süreler için bir talebin söz konusu olmadığını, daha önce verilen mahkeme kararı ile kesin hüküm oluştuğunu, dolayısıyla davanın dinlenemeyeceğini, TTK 336 maddesi gereğince sicil dosyasına konulmayan iddia edilen sözleşmenin geçerliliğinin bulunmadığını, Huzur hakkının ya da ücretle ilgili kararların eski TTK 330 madde, yeni TTK 408/2 maddesi gereğince genel kurul tarafından belirleneceğini, davacı talebine ilişkin genel kurul kararı olmadığından talebin kabul edilebilir olmadığını, Ana sözleşmenin 17. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin genel kurul tarafından tayin edilmedikçe huzur hakkı alamazlar hükmünü içerdiğini, bu maddeye ilişkin ana sözleşme değişikliğinin 12/01/2008 günlü davacının da katıldığı genel kurulda oy birliği ile yapıldığını, genel kurul gündemine bu ana sözleşme değişikliğinin davacının yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu yönetim kurulunca alındığını, davacının genel kurul kararı ile yönetim kurulu başkanlığından alındığını, bu karara karşı iptal davası açmadığını, şirketin zarar etmekte olduğunu, zarar eden bu şirketin talep edilen miktarda huzur hakkı ödemesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiş olup ayrıca Davalı …. davanın zaman aşımına uğradığını ve konunun diğer davalı şirketle ilgili olduğunu, müvekkili ile ilgili olmadığını beyanla müvekkilinin pasif dava ehliyetinin olmadığını savunarak husumet yönünden davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar tarafından davaya karşı cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; 23/09/2008 tarihli sözleşmenin pay sahipleri sözleşmesi olduğu ve 6.6 hükmünün, davalı … A.Ş. dışındaki imza sahipleri tarafından bağlayıcı olduğunu, sözleşmede ticaret şirketlerinin imzaları bulunduğundan bir ticari iş kabul edilmesi gerektiğini, ticari bir sözleşmeye aynı anda imza atmakla müteselsil sorumluluğun söz konusu olduğunu, bütün sözleşme taraflarına dava açmak zorunluluğunun bulunmadığını, ticari temerrüt faizi işletilmesi gerektiğini, 22/06/2009 Tarihli genel kurulda alınan 9 numaralı karar gereğince davacının 22/06/2009 ila 22/06/2010 tarihleri arasında huzur hakkını talep edemeyeceğini, 22/06/2010- 31/12/2010 tarihleri için toplam net 75.047,48 TL huzur hakkı ile dava tarihine kadar işlemiş olan 16.885,51 TL temerrüt faizi tutarını … A.Ş. dışındaki davalılardan talep edebileceğinin bilirkişi heyeti tarafından tespit edildiğinden denetime ve hüküm kurmaya elverişle bilirkişi raporu doğrultusunda davalı … … … … A. Ş.’ye yönelik davanın reddine, davalılar …, … … A.Ş., davalı … … A.Ş.’ye yönelik davanın kısmen kabulü ile, 75.047,98 TL asıl alacak ile 16.885,51 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz olmak üzere toplam 91.933,49 TL’nin 75.047,98 TL’lik bölümüne dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı …vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hisse alım sözleşmesinin 7. maddesi gereğince sözleşmeden doğan ihtilaflarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığını, kesin yetki söz konusu olduğunu, mahkemenin yetkisiz olduğunu, davacının huzur hakkı talebinin … … … A.Ş’ye yönelik olup müvekkili şirkete davacının yönetim kurulu üyeliği bulunmadığını bu nedenle müvekkilinden huzur hakkı talep edemeyeceğini, davanın müvekkili yönünden husumetten reddi gerektiğini daha önce Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/330 Esas ve 2010/167 Karar sayılı dosyasıyla huzur hakkı alacağına yönelik dava açıldığını, davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığını, mahkemenin kesin hüküm talebinin reddi kararının yerinde olmadığını, davacının da yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu dönemde 12/01/2008 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda şirketin ana sözleşmesinin tadil edildiğini, oy birliği ile alınan karar ile 17. maddede yönetim kurulu üyelerinin genel kurul tarafından tayin edilmedikçe huzur hakkı alamayacaklarının düzenlendiğini, ancak bu hususun ilk derece mahkemesince değerlendirilmediğini, davanın reddi için göstermiş oldukları delillerin ilk derece mahkemesince sebep olmaksızın kabul görmediğini, davacının yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığı dönemde Eskişehir Taşbaşı Vergi Dairesince yapılan inceleme sonucu toplamda 5.168.864,77 TL gecikme faizi hariç vergi aslı ve cezalarından oluşan tarhiyat yapıldığını, bu konuda Beyoğlu Noterliğinden ihtarname çekildiğini, davacının bu konuda sessiz kaldığını, ayrıca vergi usul kanununa muhalefetten ötürü suç duyurusunda bulunulduğunu, Eskişehir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/200 Esas sayılı dosyasında beraatine ve Cumhuriyet Başsavcılığına ayrıca suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini, beraat kararının 6111 kanun hükmünden yararlanılarak yapılan yargılamanın neticesi olduğunu, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 13/09/2011 tarih 2011/168 Esas ve 2011/275 Karar sayılı kararında huzur hakkının ücret olduğu, yönetimde sorumluluğu ve temsile yetkisi bulunmayan yönetim kurulu toplantısına katılmamış olan davacının huzur hakkı alacağının bulunduğunu kabulünün mümkün olmadığının, davanın reddi gerektiğinin belirtildiğini, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf kanun yolu başvurusu dilekçesinde özetle ; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, raporda hatalı değerlendirme yapılarak müvekkilinin 22/06/2009-22/06/2010 tarihleri arası huzur hakkı talep edemeyeceğinin belirtildiğini, dayanağınında 22/06/2009 tarihli genel kurul toplantısında alınan karar olduğunu ancak müvekkilinin talebinin yönetim kurulu üyelerine verilecek olan huzur hakkından mahrum kalmasına ilişkin olmadığını, müvekkilinin menfi veya müsbet oy kullanmış olmasının 22/06/2009-22/06/2010 tarihleri arasında yönetim kurulu başkanına huzur hakkı ödeneceğine dair şirket ana sözleşmesinde halen bir hükmün var olduğunu ve davalılarında müvekkilini yönetim kurulu başkanı seçmeyerek hem 23/09/2008 tarihli sözleşmeye hem de şirket ana sözleşmesine aykırı davrandıklarını, müvekkilinin 18 ay 9 günlük huzur hakkı alacağı bulunduğunu, ayrıca davalı … A.Ş. dışındaki tüm davalıların huzur hakkı alacağından sorumlu olduğu yönündeki bilirkişi değerlendirilmesinin de yerinde olmadığını, tüm paydaşların katılımı ile sözleşmenin imzalandığını, bu nedenle davalı … … …. A.Ş yönünden davanın reddi kararının yerinde olmadığını, yerel mahkemenin davanın … … yönünden kısmen reddine ilişkin kararında yerinde olmadığını, 23/09/2008 tarihli sözleşme tüm hissedarlar tarafından imza altına alındığını, bu nedenle kararın bu yönle de hatalı olduğundan ilk derece mahkemesinin … … …. A.Ş yönünden verilen ret kararının ve … … A.Ş yönünden kısmen red yönünden verilen kararların kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin istinaf başvurusuna karşı davalı …. vekilince verilen cevap dilekçesinde özetle ; davacının ilk derece mahkemesi kararının 10/01/2017 tarihinde tebliğ aldığını ve aynı tarihte kararı icra takibine konu etmekle kararı zaten usülen tebliğ aldığını ve istinaf kanun yoluna müracaat süresinin başladığını, davacının istinaf süresinin 10/01/2017 tarihinde başladığını, kararın istinaf edildiği 27/01/2017 tarihi itibariyle 2 haftalık istinaf süresinin dolduğunu, süre aşımı nedeniyle istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, ayrıca esas yönünden de istinafın kabul edilebilir bir yönünün bulunmadığını, istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; huzur hakkı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
… … ve … … Ticaret A.Ş.’nin sicil kaydının incelenmesinde; şirketin … sicil no ile Eskişehir Ticaret Sicil Müdürlüğüne kaydının yapıldığı, sicil adresinin Eskişehir’de bulunduğu, şirket ortaklarının … … A.Ş., … … A.Ş., … … … A.Ş., …, …, …,… olduğu,
… Hisse Alım Sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin 23/09/2008 tarihinde düzenlendiği, şirket ortaklarından … … … A.Ş.’ye ait bir kısım hisselerin… … A.Ş.’ne devri hususunun düzenlendiği, sözleşmenin Çeşitli Hükümler başlıklı 6.maddesinin 6.6 bendinde; genel kurulu takiben vazife taksimi yapılacağı, yönetim kurulu toplantısında …’ın … … ve … … Ticaret A.Ş.’ne yönetim kurulu başkanı seçileceği, …’ın şirketi dışarıya karşı en üst düzeyde temsil edeceği ve aktif olarak çalışacağı, bu görevini 31/12/2010 tarihine kadar sürdüreceği ve kendisine 10.000,00 TL aylık huzur hakkı ödeneceği, bu miktarın her yıl (ÜFE+TEFE) / 2 oranında artırılacağı düzenlemesinin yer aldığı, sözleşmeyi… … A.Ş., … … A.Ş., … … … A.Ş., …, …, … ve …’ın imzaladığı,
… … ve … … Ticaret A.Ş.’nin 24/09/2008 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında …’ın yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, yönetim kurulu başkanına aylık 10.000,00 TL huzur hakkı verilmesine, diğer üyelere verilmemesine oy birliği ile karar verildiği,
… … ve … … Ticaret A.Ş.’nin 22/06/2009 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında 9 no’lu gündem maddesi ile yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilmemesine oy birliği ile karar verildiği,
… … ve … … Ticaret A.Ş.’nin 03/06/2010 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında 9 no’lu gündem maddesi ile yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilmemesine, …’ın karşı oyu ile oy çokluğuyla karar verildiği görülmüştür.
Eskişehir 8.Noterliğinden 16/12/2012 tarihinde … yevmiye no ile çekilen ihtarnamenin incelenmesinde; keşidecisinin …, muhataplarının, … … ve … … Ticaret A.Ş’, … … A.Ş., … … A.Ş.ve … olup, 23/09/2008 tarihli sözleşmenin 6/6.maddesine aykırılıktan ötürü 22/06/2009-31/12/2010 tarihleri arasındaki dönem için …’ın yönetim kurulu başkanı seçilmemesinden ötürü oluşan toplam 199.717,87 TL huzur hakkı alacağının ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde ödenmesinin ihtar edildiği, ihtarnamenin davalı ….’ne 23/12/2011 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
Öğretim görevlisi …’dan alınan 22/09/2014 tarihli raporda özetle; 23/09/2008 tarihli sözleşmenin … … ve … … Ticaret A.Ş’nin tüm ortakları tarafından mutabık kalınarak sözleşme özgürlüğü çerçevesinde düzenlendiğini ve kanuna, ahlaka, kişilik haklarına ve kamu düzenine aykırı olmaması, konusununda imkansız olmaması sebebiyle geçerli bir sözleşme olduğunu, bu nedenle sözleşmenin 6.6. maddesi nedeniyle davacının 22/06//2009 ile 31/12/2010 tarihleri arasında tekabül eden on sekiz ay dokuz gün için aylık 10.000,00 TL olarak yıllık huzur hakkına ilişkin alacak hakkının olduğunu, alacağa ticari temerrüt faizinin uygulanacağını,
Öğretim görevlileri …’dan alınan raporda özetle; 23/09/2008 tarihli sözleşmenin, hisse devirlerinin yanında davalı … … ve … … Ticaret A.Ş’nin organizasyon yapısına, ana sözleşme içeriğine ilişkin olduğundan ve sözleşmenin taraflarını … … ve … … Ticaret A.Ş’nin ortakları oluşturduğundan işbu sözleşmenin, doktrinde ve uygulamada adlandırıldığı üzere aynı zamanda bir pay sahipleri sözleşmesi olduğunu, pay sahiplerinin kendi aralarında yaptıkları, ortaklığın işleyişi ve organizasyonuna ilişkin pay sahipliği sözleşmesinin ise, 818 sayılı Borçlar Kanunu (eski BK) m. 19, 20 hükümleri saklı kalmak kaydıyla, tamamen bir borçlar hukuku sözleşmesi olarak kalacağını, yani ortaklar arasında imzalanan pay sahipleri sözleşmesinin, hiçbir şekilde ortaklığı, organlarını bağlamayacak, bağlayıcılığın sadece imza sahibi ortaklar arasında kalacağını, dolayısıyla pay sahipleri sözleşmesine aykırılık oluşturacak, bununla birlikte ortaklıklar hukuku anlamında bir etki doğurmayacağını, ortaklıklar hukuku anlamında etki doğurmaması dolayısıyla da bizzat şirketin kendisinin, bu tür sözleşmede taraf olarak yer alamayacağını, aksi takdirde emredici olan eski TK hükümleri çerçevesinde ilgili sözleşme hükümleri, eski BK m. 19, 20 hükmü çerçevesinde geçersiz olacağını, bu nedenle 23/09/2008 tarihli sözleşmenin pay sahipleri sözleşmesi olduğunu ve sözleşmenin 6.6 hükmünün davalı … … ve … … Ticaret A.Ş.dışındaki imza sahipleri tarafından bağlayıcı olduğunu, sözleşmede ticari şirketlerin imzaları bulunduğundan bir ticari iş kabul edilmesi gerektiğini, ticari bir sözleşmeye aynı zamanda imza atmakla müteselsil sorumluluğun söz konusu olduğunu, 22/06/2009 tarihli genel kurulda alınan 9 no’lu kararla davacının 22/06/2009 ile 22/06/2010 tarihleri arasında huzur hakkı talep edemeyeceğini, 22/06/2010 ve 31/12/2010 tarihleri arasındaki davacının huzur hakkı alacağının 75.047,98 TL ve dava tarihine kadar işlemiş faizin 16.885,51 TL olduğu belirtilmiştir.
Dairemizce talimat yazılmak suretiyle öğretim görevlileri …’dan alınan ek raporda özetle; 6098 sayılı TBK’nın 438/2. maddesi uyarınca belirli süreli hizmet sözleşmesinde işçinin hizmet sözleşmesinin sona ermesi yüzünden tasarruf ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı gelirin tazminattan indirileceğini, düzenlemenin tazminat hesabında dikkate alınması gereken ve elde edilen menfaatlerin zarar miktarından indirilmesini esas alan denkleştirme şeklinde ifade edilecek konumda olduğunu, söz konusu hükmün TTK’nın hükümler ile birlikte bağlantısının değerlendirilmesi gerektiğini, davacının yönetim kurulu üyeliğini yaptığı şirketin genel kurul toplantılarında yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 334 ve 335. maddesi uyarınca izin verildiğini, genel kurul kararıyla başka bir şirketteki yönetim kurulu üyeliği, müdürlük sıfatı veya sorumluluğu sınırlandırmadığını, bu nedenle davacının herhangi bir şirkette yönetim kurulu üyeliği yapmak hak ve yetkisini sahip olduğundan tazminattan herhangi bir indirim yapılmaması gerektiğini, ayrıca dava dosyasının davacının yönetim kurulu üyesi olduğundan bahisle aldığı herhangi bir ücretin bulunmadığını, yönetim kurulu üyeliğinin sona ermesi dolayısıyla elde ettiği tasarrufları belirlemeye yönelik herhangi bir verinin de dosyada bulunmadığını belirtmişlerdir.
Dairemizce, davacının istinaf başvurusunun süresinde yapılmadığından HMK 352/c. maddesi atfıyla HMK’nın 346/1.maddesi gereğince istinaf dilekçesinin reddine, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/12/2016 gün 2014/350 esas 2016/800 sayılı kararının davalı … yönünden kaldırılmasına, davalı …. hakkındaki davanın kısmen kabülü ile, 50.923,36 TL’nin davalı ….’nden 01/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/09/2019 tarih ve 2018/3559 Esas 2019/5283 Karar sayılı bozma ilamı ile özetle; “…Bölge Adliye Mahkemesince, yerel mahkemenin 06/12/2016 tarihinde karar verdiği, gerekçeli kararın 16/12/2016 tarihinde yazıldığı, davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararını 10/01/2017 tarihinde Ankara 3. İcra Müdürlüğü’nün 2017/13433 sayılı takip dosyasına konu ettiği, bu halde davacı vekilinin yerel mahkemenin gerekçeli kararını UYAP üzerinden almak suretiyle kararın gerekçesini 10/01/2017 tarihi itibariyle tüm hukuki sebepleri ile birlikte vakıf olduğunun anlaşıldığı ve “öğrenme” ile birlikte 2 haftalık istinaf süresi başladığı, 27/01/2017 tarihinde ise harcı yatırılmak suretiyle süresi geçtikten sonra istinaf kanun yoluna başvurulduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmişse de, sürelerin başlangıcına ilişkin ana kuralın düzenlendiği HMK 91. maddesinde, sürelerin ilgilisine “tebliğ” ile başlayacağı, tefhimle sürenin başlaması halinin dahi kanunda bu hususun açıkça ve ayrıca belirtilmiş olmasına bağlandığı, yine istinaf kanun yoluna başvurusu süresinin düzenlendiği HMK 345 maddesinde, istinaf yoluna başvurma süresinin ilamın usulen ilgili tarafa “tebliği” ile başlayacağı düzenlemesi karşısında, istinaf kanun yoluna başvuru süresinin “öğrenme” ile başlayacağı kabulü yerinde değildir. Bu itibarla, dosya kapsamından yerel mahkeme kararının davacı vekiline 24.01.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin 27.01.2017 tarihinde ve süresi içinde istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekili tarafından ileri sürülen sebepler yönünden de esasa girilerek istinaf incelemesi yapılması gerekirken, yazılı şekilde davacı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi doğru olmadığı” gerekçesiyle Dairemiz kararı davacının istinaf istemi yönünden bozulmuştur.
Bozma üzerine duruşma açılarak taraf vekillerinin bozmaya karşı beyanları alınmıştır. Davacı vekili bozma ilamına uyulmasına karar verilmesini istemiş, davalı vekili ise önceki kararda ısrar edilmesini talep etmiştir.
Dairemiz, taraf vekillerini dinledikten sonra önceki kararında direnilmesine karar vermiştir.
Dairemiz direnme kararının davacı vekili ve davalı …. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/05/2022 tarih ve 2021/11-30 Esas 2022/663 Karar sayılı ilamı ile; “…23. Hemen belirtilmelidir ki; HMK’nin 345. maddesi; “İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır” hükmünü haizdir. Buna göre Kanun tarafından istinaf yoluna başvurulması için iki haftalık kanuni (kesin) süre öngörülmüş ve bu sürenin, ilamın tebliğiyle başlayacağı özellikle belirtilmiştir. Dolayısıyla istinaf yoluna başvuru süresi yukarıda da belirtildiği üzere hak düşürücü bir süredir. Bu sürenin başlangıcı istisnasız ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlayacaktır. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı, taraflara kanun ve yönetmeliklerde belirtilen şekillerde tebliğ edilmemiş ise tebligatın bilgilendirme ve belgelendirme işlevlerinin gerçekleşmiş olmasının tebliğ açısından bir önemi bulunmamaktadır….bozulmasına”, karar verilmiştir.
Usul ve yasaya uygun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda;
Davalı vekilinin yetki itirazı yönünden istinaf başvurusunun incelenmesinde; HMK’nın 14/2.maddesinde, özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın veyahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olduğu belirtilmiş olup, düzenleme ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde eldeki davada davacı ve davalıların davalı … … ve … … Ticaret A.Ş.’nin ortakları olup, davalı … … ve … … Ticaret A.Ş.’nin de merkezinin Eskişehir ili olması nedeniyle kesin yetki söz konusu olduğundan davalı … … ve … … Ticaret A.Ş.’nin vekilinin yetki itirazı yerinde değildir.
Davalı vekilinin husumet itirazı yönünden istinaf incelemesine gelince; davalı … … ve … … Ticaret A.Ş.’nin hisselerinin devri sözleşmesinde davalı şirketin de taraf olduğu, HMK’nın 147/4.maddesi gereğince, ortaklık veya ortaklar arasında açılacak alacak davalarının 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olup, eldeki davanın yasal süre içerisinde sözleşmenin tarafı olan davalı şirkete yönetildiği anlaşılmakla davalı vekilinin husumet itirazının reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin kesin hüküm yönünden istinaf incelemesinde; davacının Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/339 esas 2010/367 karar sayılı dosyasında davacının 22/06/2009 tarihinden önceki kısma yönelik bir fiil yönetim kurulu üyeliği yaptığı dönemdeki huzur hakkı alacağının talebine ilişkin olup, eldeki davanın konusu ise 22/06/2009 tarihinden 31/12/2010 tarihleri arasındaki huzur hakkı alacağının tahsili talep edilmiş olmakla, her iki davanın dava konusunun farklı olması nedeniyle kesin hükümden söz edilemeyeceğinden, davalı vekilinin kesin hüküm yönünden istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.
Somut olaya gelince, davacı ve davalıların davalı … … ve … … Ticaret A.Ş’nin ortakları olup, 23/09/2008 tarihli … … ve … … Ticaret A.Ş’nin hisselerinin devrine ilişkin sözleşmenin 6.6 maddesi gereğince davacı …’ın davalılarca yönetim kurulu başkanı seçilmemesinden kaynaklı oluşan huzur hakkı alacağının tahsiline yönelik olarak işbu dava açılmıştır.
Dairemizce talimat yoluyla aldırılan denetim ve hüküm kurmaya elverişli üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan rapor ve ek raporda da belirtildiği üzere, taraflar arasında 23/09/2008 tarihli Pay Sahipleri Sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin 6.6 maddesi gereğince sözleşmeyi imzalayan davalı … … ve … … Ticaret A.Ş.’nin ortakları olan diğer davalıların 23/09/2008-31/12/2010 tarihleri arasında davacı …’ın yönetim kurulu başkanı olarak görev yapması ve kendisine aylık 10.000,00 TL huzur hakkı ödenmesi kararlaştırılmış olup, söz konusu düzenlemenin davalı … … ve … … Ticaret A.Ş. dışındaki diğer davalıları bağlayacağı açıktır.
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/339 esas 2010/367 karar sayılı dosyasında davacının fiilen yönetim kurulu başkanı olarak çalışmış olduğu 22/09/2009 tarihi öncesine ait huzur hakkı alacağına yönelik dava açılmış ve davanın kabulüne karar verildiği, eldeki davada ise davacının 22/06/2009 ile 31/12/2010 tarihleri arasındaki huzur hakkı alacağının tahsili talep edilmektedir. … … ve … … Ticaret A.Ş’nin 22/06/2009 tarihli genel kurul toplantısına davacının asaleten katıldığı, toplantının 9 no’lu gündem maddesi ile yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilmemesi yönünde kendisinin de olumlu oyuyla oy birliğiyle karar verilmiş olup, genel kurul kararıyla davacının genel kurul kararının etki edeceği dönem sonuna kadar ki huzur hakkı alacağından bir yıl süresince feragat ettiğinden davacının 22/06/2009 – 22/06/2010 tarihleri arasını kapsayan dönem için huzur hakkı talep ve dava hakkı bulunmamaktadır.
Öte yandan şirket genel kurulu yönetim kurulu başkanını görevden alabilir. Ancak davalı şirketin yönetim kurulu başkanını görevden alma gerekçesini ve hatta haklı sebebe dayandığını ispatlamalıdır. Somut olayda, davalı …vekilince davacının yönetim kurulu başkanlığından görev yaptığı dönemde Eskişehir Taşbaş Vergi Dairesi’ne yapılan bir ihbar sonucu Maliye’nin inceleme elamanlarınca defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu davalı şirkete 5.168.864,77 TL gecikme faizi hariç vergi aslı ve cezalarından oluşan tahriyat yapıldığı, davacıya Beyoğlu 10.Noterliğinden ihtarname çıkartıldığı, davacının bu konuda sessiz kaldığı, Vergi Usul Kanuna muhalefetten ötürü açılan davada 6111 sayılı Kanun hükmü gereğince davacı hakkında beraat kararı verildiğini, davacının haklı sebeplere dayanarak yönetim kurulu başkanlığında alındığı iddia edilmiş ise de; davacının yönetim kurulu başkanlığından alındığı davalı şirketin olağan genel kurul tutanaklarında davacının hangi sebeple yönetim kurulu başkanlığından alındığına ilişkin herhangi bir belirtme bulunmadığı gibi davalı şirketin davacının yönetim kurulu başkanı olarak yaptığı dönem hakkında Eskişehir Taşbaşı Vergi Dairesi’ne yapılan bir ihbarla ilgili olarak davacıya Beyoğlu 10. Noterliğinden 30/10/2010 tarihinde ihtarname gönderilmiş, davacının ise yönetim kurulu başkanlığından bu tarihten önceki 03/06/2010 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısıyla alındığından davalı vekilinin davacının yönetim kurulu başkanlığından davalı şirket hakkında Vergi Dairesince yapılan inceleme ve şirket hakkında kesilen vergi cezalarından ötürü alındığı yönündeki iddiası da yerinde değildir. Bu hale göre davalı şirketin davacıyı yönetim kurulu başkanlığından haklı gerekçeyle aldığı hususunu ispatlayamadığı anlaşıldığından davalı …. vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu da yerinde değildir.
İlk derece mahkemesince 22/06/2010 – 31/12/2010 tarihleri arasında ki davacının 75.047,98 TL asıl alacak ve 16.885,51 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 91.933,49 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş ise de,
22/06/2010 – 31/12/2010 tarihleri arasında ki dönem için davacının huzur hakkı yönünden alınmış herhangi bir genel kurul kararı bulunmadığından bu dönem açısından Dairemizce re’sen yapılan hesaplama sonucu Haziran ayında davacının 9 günlük huzur hakkı alacağının Haziran ayı ücretinin 10.214,70 TL olması dikkate alındığında 3.064,34 TL Temmuz ve sonraki aylar için aylık huzur hakkının 10.805,58 TL olması dikkate alındığında 6 aylık davacı huzur hakkı alacağının 64.833,48 TL olmak üzere toplam 67.897,82 TL olduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 07/12/2015 tarih ve 2015/5745 esas 2015/13031 karar sayılı emsal içtihatı ve diğer emsal içtihatları gereğince TBK’nın 438/2.maddesi uyarınca davacı yararına hükmedilecek tazminat miktarından tenkis yapılmasını gerektirir bir durum saptanamadığı belirtilmiş ise de bu husus davalının yönetim kurulu başkanlığından alındıktan sonraki dönemde tasarruf ettiği masraf ile yönetim kurulu başkanı olarak görev yapmamasından kaynaklanan elde edeceği kazanç gözetilerek TBK’nın 50.maddesi gereğince davacının huzur hakkı alacağından takdiren %25 oranında indirim yapılması gerektiği kanaatine varıldığından davacının huzur hakkı alacağı olan 67.897,82 TL’den %25 oranında yapılan indirim sonucu davacının istinaf kanun yoluna başvuran davalı ….’nden 50.923,36 TL huzur hakkı alacağı talep edebileceği anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı …vekilinin istinaf başvurusunun ise kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 50.923,36 TL’nin davalı ….’nden 14/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile (İlk derece mahkemesinin 16/12/2016 gün ve 2014/350 Esas 2016/800 Karar sayılı kararındaki davalı … ve … … A.Ş. hakkında kurulan hükümde belirtilen tutarlarla tahsilde tekerrür olmamak üzere ve müteselsilen tahsiline) davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Öte yandan, dosya kapsamına göre davacının Eskişehir 8.Noterliğinden çekmiş olduğu ihtarnamenin davalı ….’ne 23/12/2011 tarihinde tebliğ edildiği, 7 günlük ödeme süresinin 31/12/2011 tarihi itibariyle dolduğu, davalı şirketin 01/01/2012 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü anlaşılmış ise de, ilk derece mahkemesince 06/12/2016 tarihinde kurulan hükümde faiz başlangıcı olarak 14/03/2012 tarihi esas alınmış olunması ve davacı yanca faiz başlangıcı yönünden herhangi bir istinaf başvurusu da bulunmadığından davalı yanın usulü kazanılmış hakkı da gözetilerek 50.923,36 TL’nin 14/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı ….’nden tahsiline yönelik hüküm kurulmuştur.
Tüm bu nedenlerle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının … … A.Ş. yönünden kaldırılmasına ve davanın … … A.Ş. Yönünden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/12/2016 gün 2014/350 esas 2016/800 karar sayılı kararının davalı … yönünden KALDIRILMASINA,
3-Davalı …. hakkındaki davanın KISMEN KABÜLÜ ile, 50.923,36 TL’nin davalı ….’nden 14/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile (İlk derece mahkemesinin 16/12/2016 gün ve 2014/350 Esas 2016/800 Karar sayılı kararındaki davalı … ve … … A.Ş. hakkında kurulan hükümde belirtilen tutarlarla tahsilde tekerrür olmamak üzere ve müteselsilen tahsiline) davacıya verilmesine
4-Fazla istemin reddine,
5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 3.478,57 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 2.965,85 TL’nin mahsubu ile bakiye 512,72 TL’nin davalı ….’nden alınarak Hazineye irat kaydına,
6-Davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen tutar üzerinden hesap edilip takdir edilen 5.951,57 TL vekalet ücretinin davalı ….’nden alınarak (İlk derece mahkemesinin 16/12/2016 gün ve 2014/350 Esas 2016/800 Karar sayılı kararındaki davalı … ve … … A.Ş. hakkında kurulan hükümde belirtilen tutarlarla tahsilde tekerrür olmamak üzere ve müteselsilen tahsiline) davacıya verilmesine,
7-Davalı …. kendini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen tutar üzerinden ve AAÜT’nin 13/3.maddesi gözetilerek hesap edilip takdir edilen 5.951,57 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan 2.965,85 TL peşin harç, 21,15 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 2.987,00 TL’nin davalı ….’nden alınarak (İlk derece mahkemesinin 16/12/2016 gün ve 2014/350 Esas 2016/800 Karar sayılı kararındaki davalı … ve … … A.Ş. hakkında kurulan hükümde belirtilen tutarlarla tahsilde tekerrür olmamak üzere ve müteselsilen tahsiline) davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından bilirkişi, tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere yapılan toplam 2.046,40 TL’nin yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre hesap edilen 521,68 TL’nin davalı ….’nden alınarak davacıya verilmesine, (İlk derece mahkemesinin 16/12/2016 gün ve 2014/350 Esas 2016/800 Karar sayılı kararındaki davalı … ve … … A.Ş. hakkında kurulan hükümde belirtilen tutarlarla tahsilde tekerrür olmamak üzere ve müteselsilen tahsiline) fazlaya ilişkin yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı …tarafından tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere yapılan toplam 28,75 TL’nin yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre hesap edilen 21,42 TL’nin davacıdan alınarak davalı ….’ye verilmesine, fazlaya ilişkin yapılan yargılama giderinin davalı …. üzerinde bırakılmasına,
11-HMK’nun 333 ve Gider Avansı Tarifesinin 5/(1) maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra yatıranlara iadesine,
D)1-İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında davalı … tarafından yatırılan 1.569,99 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davalı …’ne iadesine,
2-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 11.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı ….’ye verilmesine,
Dair, davalı … vekilinin yüzüne karşı, karşı tarafın yokluğunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/11/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi –
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.