Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1692 E. 2023/1314 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1692 Esas 2023/1314 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1692
KARAR NO : 2023/1314

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2021
NUMARASI : 2019/550 Esas 2021/549 Karar
DAVACI
VEKİLİ
DAVALI
DAVA : Tazminat (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2019
KARAR TARİHİ : 05/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/10/2023
Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin römork ve çekicinin davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alındığını, römork ve çekicinin trafikte seyir halinde bulunduğu sırada bilinmeyen bir sebeple sol şerit üzerinde devrilerek sürüklenmesi neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, römork ve çekicinin hasara uğradığını, pert olduğunu, müvekkilinin ağır hasarlı vasıtasını 48.000,00 TL’ye sattığını, kazanın meydana gelmesinde şoförün kanındaki alkol oranının bir etkisinin bulunmadığını, davalının hasar bedelini karşılamadığını belirterek şimdilik 10.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili davaya cevap vermemiş, ıslaha karşı beyanda bulunarak zamanaşımı definde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kasko sigortalı aracın kaza sonrası uğradığı hasar ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesi için bilirkişi raporu alındığı, araç sürücüsünün kaza saatinde alkol değerinin 0,35 promil değere karşılık geldiği, kazanın direksiyon hakimiyetini kaybetme şeklinde meydana gelip, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmediği, … plakalı araçta oluşan zararın 87.000,00 TL, … plakalı römorkde oluşan zararın 45.000,00 TL olduğunun tespit edildiği, alınan bilirkişi raporunun denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, alacak belirsiz olduğundan zaman aşımı definin reddi gerektiği, sigortalı çekici ve römorkun bilirkişi raporuna göre tamamen hasar gördüğü, her ikisinin piyasa toplam rayicinin 136.650,00 TL olduğu, sovtaj değerinin 48.000,00 TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 97.000,00 TL’nin 18/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından dosyaya sunulan 05/04/2021 tarihli ıslah dilekçesinde toplam 87.000,00 TL hasar tazminatı talep edildiğini, daha sonra 31/05/2021 tarihinde davanın ikinci kez ıslah edildiğini, bu dilekçede 97.000,00 TL hasar tazminatı istendiğini, HMK’nun 176/2. maddesine göre aynı davada, tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceğini, mahkemece 31/05/2021 tarihinde ikinci kez yapılan ıslah dilekçesine göre karar verildiğini, davacının dava konusu hasara ilişkin müvekkiline yaptığı başvuru üzerine açılan hasar dosyası kapsamında yapılan araştırmalarda davacı araç sürücüsünün alkollü olduğu şüphesinin söz konusu olduğunu, dosyaya sunulan alkol raporunda araç sürücüsünün 0.12 promil alkollü çıktığını, yapılan ölçüm ile kaza saati arasında 3 saat bulunduğunu, geçen her saatte sonuca 0.15 promil eklenmesi gerektiğini, bu durumda çıkan sonucun yasal sınırın üzerinde bulunduğunu, sürücüler için trafiğe çıkarken dikkate alınan alkol sınırının 0,50 promil olduğunu, sınırın ticari araç sürücüleri ve kamu hizmetinde çalışan sürücüler için geçerli olmadığını, bu sürücülerin trafiğe çıkarken kesinlikle alkol kullanmaması gerektiğini, kazada araç sürücüsünün kaza anında 0.67 promil alkollü olduğunu, hasarın kasko genel şartları uyarınca teminat dışında kaldığını, meydana gelen kazada sürücünün alkollü olmasının kazaya sebebiyet verdiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nun 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kasko sigorta poliçeleri, ekspertiz raporu, yargılama aşamasında sigorta hakemi, makine mühendisi ve nöroloji uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 28/12/2020 tarihli rapor, alkol raporu, davalı tarafından davacı başvurusuna verilen cevap dosya içerisinde yer almaktadır.
Dosya içerisinde yer alan alkol raporu, Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenmiş olup, 10/06/2018 tarihinde saat 22:17’de alınan numunede sürücünün 0,012 promil alkollü olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından davalı şirkete yapılan başvuru üzerine davalı tarafından davacıya verilen 18/09/2018 tarihli cevapta, alkollü içki almış olarak araç sürme yasağı gereğince herhangi bir hasar tazminatı ödenmeyeceği belirtilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporunda, kaza tespit tutanağının bulunmadığı, davacı sürücüsünden numunenin alındığı 22:17’de sürücünün 0,012 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, dava konusu kazanın saat 20:00’de meydana geldiğinin bildirildiği, aradaki 2 saat 17 dakika eklendiğinde kaza anında sürücünün yaklaşık 0,35 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, bu oranın binek araçlar için öngörülen yasal sınırın altında olmakla birlikte ticari vasıtalar için öngörülen 0,20 promil yasal sınırın üzerinde olduğu, sürücüdeki alkol düzeyinin tek başına münhasıran kazaya sebebiyet verecek düzeyde olduğunun değerlendirilemeyeceği, yapılan piyasa araştırmasına göre römorkun kaza tarihinde ikinci el değerinin 45.000,00 TL, çekicinin kaza tarihinde ikinci el değerinin 135.000,00 TL olduğu, araç hurda bedeli olan 48.000,00 TL’nin mahsubuyla çekicideki nihai zararın 87.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından ibraz edilen 31/05/2021 tarihli açıklama dilekçesinde işbu kazaya bağlı olarak gerek çekici de gerek römorkta oluşan hasar bedeli toplamı 97.000,00 TL’nin talep edildiğini bildirmiştir.
Yargılama aşamasında davacı tarafından ibraz edilen ve elektronik imzalı olarak 05/04/2021 tarihinde saat 13:54:03’de dava dosyasına gelen 05/04/2021 tarihli dilekçe ile dava değeri olan 10.000,00 TL’nin ıslah edildiği bildirilerek toplam 97.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, elektronik imzalı olarak 05/04/2021 tarihinde saat 11:59:00’de dava dosyasına gelen 05/04/2021 tarihli dilekçe ile dava değeri olan 10.000,00 TL’nin ıslah edildiği bildirilerek toplam 87.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
Davacı yan kasko sigortalı çekici ve römorkun karıştığı tek taraflı maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, davalı sigorta şirketinin hasar bedelini ödemediğini, hasarın kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında bulunduğunu iddia etmiş, davalı yan ise sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğunu, hasarın teminat kapsamında bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlendiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının çekici ve römorkunun davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alındığı, dava konusu kazanın sigorta poliçelerinin geçerlilik süresi içeresinde meydana geldiği, sigortalı çekici ve römorkun karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucu hasara uğradığı, hasar bedelinin davalı tarafından davacı sigortalıya ödenmediği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, meydana gelen trafik kazasında çekici ve römork sürücüsünün alkollü olup olmadığı, hasarın kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında bulunup bulunmadığı, davacının hasar bedelini davalıdan talep edip edemeyeceği, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, 6102 sayılı TTK’nun 1421. maddesinde, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu, anılan yasanın 1409. maddesinde, sigortacının sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumlu olduğu, sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığının ispat yükünün sigortacıya ait olduğu düzenlenmiştir.
Davalı yan aşamalarda sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğunu, hasar bedelinin kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında bulunmadığını savunmuştur.

Yargılama aşamasında alınan ve nöroloji uzmanı bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi heyeti raporunda, sürücüden alınan kan numunesine göre tespit edilen alkol oranının kaza saatine uyarlanması sonucu kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alınan ticari araç sürücüsünün kaza saatinde yaklaşık 0,35 promil alkollü olduğu tespit edilmiş ise de, sürücüdeki alkol düzeyinin tek başına münhasıran kazaya sebebiyet verecek düzeyde olduğunun değerlendirilemeyeceği yönünde kanaat bildirilmiştir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde, alkollü içki almış kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde de kanlarındaki alkol miktarı 0,50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücüleri ile kanlarındaki alkol miktarı 0,20 promilin üstünde olan diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, 1,00 promilin altında alkollü olmasına rağmen, alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olduğu tutanakla tespit edilen sürücü hakkında ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 179. maddesinin üçüncü fıkrası hükümlerine göre adli işlem yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bir özel hukuk ilişkisi olan kasko sigorta sözleşmesinin sigorta teminatı dışı kalan halleri düzenleyen poliçe genel şartlarının A.5.5. maddesine göre taşıtın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların kasko sigortası teminatı dışında kaldığı kabul edilmiştir. Ancak, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Bu durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü TTK’nun 1409/2. maddesi hükmü uyarınca, sigortacıya düşmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine; aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmiştir ( Emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07/04/2004 tarih ve 2004/11-257 Esas 2004/212 Karar, 02/03/2005 tarih ve 2005/11-81 Esas 2005/18 Karar, 14/12/2005 tarih ve 2005/11-624 Esas 2005/713 Karar sayılı ilamları).
Yapılan açıklamalar karşısında somut olaya gelindiğinde, uyuşmazlıkta, ispat külfeti davalı sigorta şirketi üzerinde olup, davalı yan dava konusu hasar bedelinin kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığını, sürücünün yasal sınırın üzerinde alkollü bulunduğunu, sürücünün yasal sınırın üzerinde olan alkol oranının münhasıran kazanın meydana gelmesinde etkili olduğunu usulüne uygun delillerle ispatlamakla yükümlüdür.
Dava konusu trafik kazasına ilişkin kaza tespit tutanağı bulunmamaktadır. Sigortalı araç sürücüsünden numunenin alındığı 22:17’de sürücünün 0,012 promil alkollü olduğu tespit edilmiştir. Dava konusu kaza ise saat 20:00’de meydana gelmiş olup, kaza saati ile numunenin alındığı saat aralığı gözetilerek yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile kaza anında sürücünün yaklaşık 0,35 promil alkollü olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu sigortalı araç hususi araç olmayıp, ticari araç niteliğindedir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesi uyarınca yasal alkol sınırı 0,20 promildir.
Hükme esas alınan ve nörolog bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi heyeti raporunda ticari araç sürücüsündeki hesaplanan 0,35 promil alkol düzeyinin tek başına münhasıran kazaya sebebiyet verecek düzeyde olduğunun değerlendirilemeyeceği şeklinde görüş bildirilmiştir. Anılan rapor hükme esas alınarak kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmediği, hasarın sigorta teminatı kapsamında olduğu kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükme esas alınan rapor, davalı sigorta şirketinin zarardan sorumluluğu için ön şart olan kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelip gelmemesi konusunda muğlak ve soyut ifadeler içerdiğinden, karara esas alınabilecek nitelikte değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece kaza yeri ve kazaya ilişkin olay yerinde çekilen fotoğraflar, kasko sigortalı aracın hasar dosyası da celp edilip, sigortalı araç sürücüsünden numunenin alındığı 22:17’de sürücünün 0,012 promil alkollü olduğu, kazanın saat 20:00’da meydana geldiği gözetilerek, kazanın oluş şekli, kazanın meydana geldiği yer ve saat, yolun özellikleri (eğimli, inişli, çıkışlı ve virajlı olup olmadığı) veya hava şartları gibi dış etkenlerin kazadaki etkisi değerlendirilerek, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin (sürücünün alkollü olmaması halinde de kazanın gerçekleşmesinin mümkün olup olmadığının) tespiti için bilirkişi heyetinden ek rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir (Emsal Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/4973 Esas 2021/8805 Karar sayılı ilamı).
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında isabet görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/07/2021 tarih ve 2019/550 Esas 2021/549 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalı tarafından yatırılan 1.656,50 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/10/2023

Başkan Üye Üye Zabıt Katibi –
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.