Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1668 E. 2023/1284 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1668 Esas 2023/1284 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1668
KARAR NO : 2023/1284

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2019
NUMARASI : 2018/254 Esas -2019/910 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 02/04/2018
KARAR TARİHİ : 04/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/10/2023

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/5661 D. İş sayılı, 27/10/2016 tarihli kararıyla Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonuna devredilen müvekkili şirkete kayyum atandığını, davalı …’in 02.03.2016 tarihli şirket olağan genel kurul toplantısı ile 3 yıl süre ile şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkam olarak seçildiğini, 01/01/2017-31/12/2017 tarihli şirket mizanına göre, 131- Ortak Alacaklar Hesabında, müvekkili şirketin …’den bakiye 54.238,11 TL alacaklı olduğu, yine şirketin 100- Kasa hesabına kayıtlı olan USD kasa karşılığı 74.023,06 TL ile TL, Kasa Hesabında 698.433,47 TL olmak üzere, toplamda 772.456,53 TL; 255- Demirbaşlar hesabında kayıtlı 1.813.863,70 TL bakiye bulunduğunun belirlendiğini, 15/11/2016 tarihinde, polis nezaretinde şirketin kasasının açıldığını, yukarıdaki malvarlığı değerlerinin şirket kasasında ve hesaplarında bulunmadığının tutanak altına alındığını, müvekkili şirketin 12/02/2018 Karar Tarihli, 2018/04 ve 2018/05 Karar No’lu Yönetim Kurulu Karaları ile de söz konusu kasa açığı sebebiyle, yönetim kurulu üyesi hakkında dava açılmasına karar verildiğini, davalı hakkında konuyla ilgili suç duyurusunda bulunulduğunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/64527 Soruşturma numarasında soruşturma yapıldığını, şirket kasasında oluşan ve müvekkil şirket adına doğrudan zarar niteliğinde tespit edilen açıktan, o dönemde görev yapmış olan davalının sorumluluğunun bulunduğunu, davalının kendisine verilen yönetim ve gözetim yetkisini yerine getirmekte TTK’da öngörülen “tedbirli bir yönetici” gibi davranmadığı gibi, şirket kasasında sonradan ortaya çıkan açık sebebiyle şirketin ve şirket alacaklılarının mağduriyetine sebep verdiğini, şirket hesaplarına göre şirketin kasasında bulunması gerekirken, fiili olarak şirket uhdesinde bulunmayan malvarlıklarının sorumlusunun davalı olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 2.640.558,34 TL maddi tazminatın müvekkili şirkete kayyum atanma tarihi olan 27/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalıdan alınarak müvekkili şirkete verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Davalıya dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde davalı cevap dilekçesi sunmadığı gibi duruşmalara katılarak beyanda da bulunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi kök ve ek raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; davacı anonim şirketin yönetim kurulu eski başkanı tarafından zarara uğratıldığı iddiasıyla uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davada, davalı …’in 02.03.2016 tarihli şirket olağan genel kurul toplantısında 3 yıl süre ile davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olarak seçilmiş olduğu, Ankara l.Sulh Ceza Hakimliğinin 27.10.2016 tarihli 2016/5661 D. İş sayılı kararıyla davacı şirkete Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı, sonradan TMSF İştirakler ve Gayrımenkuller Daire Başkanlığının 01/11/2016 ve 25/01/2017 tarihli yazılarına göre şirkete kayyımlar atandığı, bilirkişi raporuna göre; kayyımların işe başladığı tarih itibariyle belirlenen kasa açığı tutarı 772.456,53 TL, ortakların şirketten çekmiş olduğu 54.238,11 TL, şirket envanterinde mevcut olup fiilen mevcut olmayan demirbaşlar tutarı 1.751.146,70 TL olmak üzere toplam 2.577.841,34-TL şirket zararından, kusursuz olduğunu ispatlamayan davalı tarafın sorumlu olduğu, TTK’nın 553 ve 555 maddeleri uyarınca davacı şirketin, şirket kasasının açılmış olduğu 15/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte 2.577.841,34-TL’nin davalıdan tahsilini talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 2.577.841,34-TL’nin 15/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’ne verilmesine, karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 670 sayılı OHAL Kapsamında alınan tedbirlere ilişkin 17.08.2016 tarihli KHK’nın devir işlemlerine ilişkin tedbirlerin düzenlendiği 5. Maddesine göre, devredilen şirketlerle ilgili tedbirleri almaya Maliye Bakanlığı’nın yetkili olduğunu, mahkemenin görevli olmaması ve taraf teşkilinin sağlanamamış olması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkilinin şirketin yönetim kurulu başkanı olarak tayininden 6 ay sonra şirkete kayyım atandığını, şirketin kasasında eksik olduğu belirtilen bu meblağların ne kadarının müvekkilinin görevini devraldıktan sonra olduğuna ilişkin bir veri bulunmadığı gibi müvekkilinin ne kadarından sorumlu olduğunun da belirtilmediğini, müvekkilinin neden borçlu olduğuna dair bir delinin de dosyaya sunulmadığını, müvekkilinin tek başına aldığı bir kararın bulunmadığını, yönetim kurulu olarak karar alındığını, Yargıtay HGK’nun 03.11.2010 tarihli kararı gereği harçtan muaf olanların açtıkları davalarda davalıdan maktu harç alınması gerektiğine karar verildiğini, davanın aleyhe sonuçlanması halinde dahi maktu harç alınabileceğini, müvekkilinin demirbaşlardan sorumluluğunun kaynağının da açıklanmadığını, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı seçildiğinde demirbaşların bulunup bulunmadığı dahi net değilken yerel mahkemece müvekkilinin sorumluluğunda imha edildiğinin tüm maddi zarardan müvekkilinin sorumlu tutulmasının da doğru olmadığını, müvekkilinin halen ceza infaz kurumunda tutuklu olduğunu, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, 674 sayılı KHK kapsamında Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/5661 D. İş sayılı, 27/10/2016 tarihli kararıyla Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonuna devredilerek kayyım atanan davacı anonim şirketin yönetim kurulu eski başkanı tarafından zarara uğratıldığı iddiasıyla uğranılan maddi zararın TTK’nın 553 vd. Maddeleri gereği tazmini istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamında yer alan 10 Mart 2016 tarih 9029 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 63. Sayfasında, davalı …’in 02.03.2016 tarihli şirket olağan genel kurul toplantısında 3 yıl süre ile davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olarak seçilmiş olduğunun ilan edildiği anlaşılmıştır.
Öncelikle, TTK’nın 4. Maddesinde ticari davalar sayılmış olup ticaret mahkemelerinin iş sahası ve hangi davalara bakacağı ise TTK’nın 5. maddesinde belirtilmiştir. Bu maddeye göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4. madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Eldeki davada ise, davacı anonim şirketin yönetim kurulu eski başkanı olan davalının davacı anonim şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla TTK’nın 553. Vd. Maddeleri uyarınca açılmış olup TTK’nın 5. Maddesi gereği mutlak ticari niteliğinde olduğundan asliye ticaret mahkemeleri görevlidir.
23/01/2017 Tarihli ve 29957 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmakla yürürlüğe giren 683 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde kararnamenin kabulüne dair 7085 sayılı Kanunun şahsi sorumluluk davalarına ilişkin tedbir başlıklı 7. Maddesinin 1. Fıkrasında; “04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. Maddesi uyarınca kayyım atanan şirketlerin, kayyım atanmasından önceki sahipleri, ortakları, yönetim kurulu üyeleri, müdürleri ve diğer sorumlu yetkilileri aleyhine kayyımlar tarafından açılmış veya açılacak sorumluluk davalarında ilgili tüzel kişiliğin genel kurulunun veya yetkili kurulunun kararı aranmaz” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu durumda bu maddedeki açık hüküm gereği anonim şirketin zarara uğratıldığı iddiasıyla şirketin yönetim kurulu eski başkanı hakkında TTK’nın 553. Vd. Maddeleri uyarınca açılan sorumluluk davası kapsamında, davacı şirketin sulh ceza mahkemesi kararıyla TMSF’ye devredilerek şirkete kayyım atandığı gözetildiğinde, işbu davanın açılabilmesi için kanunen aranan dava şartı niteliğindeki sorumluluk davası açılmasına izin veren genel kurul kararı artık aranmayacaktır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında Mali Müşavir bilirkişi … tarafından düzenlenen 04.07.2019 tarihli bilirkişi raporu ile sonradan eklenen mobilyacı bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetinden alınan 02.09.2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; şirketin ortaklarının …, … olduğunun anlaşıldığı,10 Mart 2016 tarih 9029 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesine göre, davalı …’in 02.03.2016 tarihli şirket olağan genel kurul toplantısı ile 3 yıl süre ile şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olarak seçilmiş olduğu, davacı şirkete kayyım atanması sonrasında 15.11.2016 tarihinde polis nezaretinde şirket kasasının açıldığı ancak kasada para bulunmadığının tutanak altına alındığı, 02.10.2016 tarihli polis tutanağı ile teslim alınan demirbaşlar listesinde 1 adet … marka çelik kasa, 1 adet siyah sekreter masası, 2 adet sehpa, 2 adet etajer tarzı dosya dolabı, 1 adet raflı dosya dolabı, 1 adet … marka radyo alıcısı, 2 adet siyah misafir deri koltuğu, 1 adet yönetici tarzı cam masa, 1 adet makam koltuğu, 1 adet masa altı dosya dolabı, 1 adet etajer tarzı siyah dosya dolabı, 2 adet ikili deri beyaz koltuk, 4 adet tekli deri beyaz koltuk, 1 adet büyük toplantı masası, 2 adet küçük sehpa, 1 adet … marka duvara monte klima, 1 adet …marka buzdolabı, 1 adet tek kişilik yatak, 1 adet baza, 1 adet kıyafet dolabı mevcut olduğu tespit edilerek imza altına alındığı, davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde, 100-Kasa hesabına kayıtlı olan USD kasa karşılığı 74.023,06 TL, TL KASA hesabında 698.433,47 TL olmak üzere, toplamda 772.456,23 TL kasa bakiyesi göründüğü, 255-DEMİRBAŞLAR hesabında kayıtlı 1.813.863,70 TL bakiye bulunduğunun belirlendiği, ancak teslim alınan demirbaş listesinin bu miktarlarda olmadığı, 2017 kapanış mizanına göre, 131-Ortaklardan Alacaklar Hesabında, davacı şirketin …’den alacaklı bulunduğu 54.238,11 bakiye bulunduğu, şirket envanterinde mevcut 1.813.863,70 TL olarak görülen demirbaşlar ile kayyımların işe başladığı tarih itibariyle tespit edilen demirbaş listesinde mevcut demirbaşların fiyatlandırması sonucunda ortaya çıkan toplamda 20 adet demirbaş/eşya/ürünün, dava tarihi 2018 yılı itibari ile değerlerinin KDV Dahil 62.717.0 TL olduğu, 2019 yılı itibari iledeğerlerinin KDV Dahil 75.448,55 TL olduğu, demirbaşların güncel durumlarına ilişkin fotoğraf, varsa fatura, malzeme ve teknik özelliklerini gösterir nitelikte bilgiler dosyaya sunulduğu takdirde tespit edilen değerlerin değişebileceği ve güncelleme yapılabileceği, davacının kasa açığının 772.456,53 TL olduğu, davalının oluşan kasa açığı zararından kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde sorumlu olacağı, 131 Ortaklardan Alacaklar hesabında belirtilen ve ortakların şirketten çekmiş olduğu 54.238,11 TL tutardan davalının sorumlu olacağı, şirket envanterinde mevcut 1.813.863,70 TL olarak görülen demirbaşlar ile kayyımların işe başladığı tarih itibariyle tespit edilen demirbaş listesinde mevcut demirbaşların fiyatlandırması sonucunda ortaya çıkan farkının 1.813.863,70 TL- 62.717,00 TL = 1.751.146,70 TL olduğu ve bu farkın davalıdan talep edilebileceği bildirilmiştir.
Bilindiği üzere; 6102 sayılı TTK’nın Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenleyen 553. Maddesinde ise;
“(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Değişik fikra: 26.06.2012 t. 6335 s.K. m.28,41
2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
Uyuşmazlık, 683 sayılı KHK kapsamında sulh ceza mahkemesi kararıyla TMSF’na devredilerek kayyım atanan davacı anonim şirketin, yönetim kurulu eski başkanı olan davalı tarafından TTK’nın 553. Maddesi kapsamında zarara uğratılıp uğratılmadığı, şirketin varsa zararında davalının kusurunun bulunup bulunmadığı ve zararın miktarları noktalarında toplanmaktadır.
Somut olayda, davalı …’in 02.03.2016 tarihli şirket olağan genel kurul toplantısında 3 yıl süre ile davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olarak seçildiği, Ankara l.Sulh Ceza Hakimliğinin 27.10.2016 tarihli 2016/5661 D. İş sayılı kararıyla davacı şirkete Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı, sonradan TMSF İştirakler ve Gayrımenkuller Daire Başkanlığının 01/11/2016 ve 25/01/2017 tarihli yazılarına göre şirkete kayyımlar atandığı, bilirkişi raporuna göre; kayyımların işe başladığı tarih itibariyle belirlenen şirketin kasa açığının bulunduğu iddiasıyla eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince usul ve yöntemine uygun olarak alınan Dairemizce objektif, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi heyet raporuna göre davacı anonim şirketin kayyımların işle başladığı kasa açığı tutarı 772.456,53 TL, ortakların şirketten çekmiş olduğu 54.238,11 TL, şirket envanterinde mevcut olup fiilen mevcut olmayan demirbaşlar tutarı 1.751.146,70 TL olmak üzere toplam 2.577.841,34-TL şirket zararının belirlendiği, anonim şirketin yönetim kurulu eski başkanı tarafından bu zararın oluşmasında doğmadığını veya sorumlu olmadığını ispatlayamadığı, bu durumda oluşan zarardan davalının TTK’nın 553. Ve 555. Maddeleri gereğince sorumlu tutularak toplam 2.577.841,24 TL zararın davalıdan şirket kasasının açılmış olduğu 15.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca, davacı anonim şirketin yönetim kurulu eski başkanı olan davalı hakkında açılan değeri parayla ölçülebilen dava türlerinden olan sorumluluk davası ile hüküm altına alınan maddi tazminat tutarı üzerinden davalı aleyhine bakiye nispi karar harcına hükmedilmesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümlerine uygun olduğundan davalı vekilinin bu husustaki istinaf sebebi de yersizdir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf aşamasında adli yardım talebi Dairemiz 13/01/2022 tarihli ve 2021/1668 Esas sayılı kararıyla kabul edilen dolayısıyla başlangıçta istinaf başvuru ve karar harcı alınmayan davalının, istinaf incelemesi sonunda istinaf başvurusunun reddine karar verilmek suretiyle haksız çıktığı gözetilerek HMK’nın 339/1. Maddesi uyarınca 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 492,00 TL istinaf başvuru harcı ile 176.092,34 TL nispi karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde yatıran tarafa iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/10/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.