Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1662 E. 2022/1366 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1662 Esas 2022/1366 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1662
KARAR NO : 2022/1366

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2021 ve 13/09/2021 tarihli ek karar
NUMARASI : 2020/550 Esas 2021/442 Karar- ve EK KARAR
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 30/10/2020
KARAR TARİHİ : 02/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/11/2022
Taraflar arasındaki şirket müdürünün azli istemiyle açılan davada yapılan yargılama sonunda mahkeme ilamında yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne ilişkin hükme karşı davalı vekili tarafından, ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin ara kararda yazılı nedenlerden dolayı reddine yönelik olarak verilen ek karara karşı ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının 08/03/2016 tarihli sözleşme ile …. Ltd. Şti.’ni kurduğunu, tarafların bu şirkette %50 paylı ortaklar olduğunu, davalının şirket müdürü olarak görevlendirildiğini, davalının müdürlük görevinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmemeye başladığını ve şirket ve müvekkili aleyhine kendi menfaatleri doğrultusunda iş ve işlemler yapmaya başladığını, yaptığı iş ve işlemlerde şirket menfaatleri aleyhine tasarruflarda bulunduğunu, şirkete ait ve şirket işlerinde kullanılmak üzere alınan aracı ve bilgisayarı halen dahi kendi kişisel menfaatleri için kullandığını, hesapların incelenmesi, tahsilatların ve yapılan işlerin ortaya konulması talep edilmiş ise de davalının bu talepleri yerine getirmediğini, bununla birlikte davalının rekabet etmeme ilkesine de aykırı davranışlarda bulunarak müvekkili ile birlikte kurdukları şirketin konusu ile aynı alanda faaliyette bulunan …. Ltd. Şti.’nin işlerini takip ettiğini, davalının Ankara 25. Noterliğinin 20/10/2020 tarihli … yevmiye numaralı azilnamesi ile müvekkilini vekaletten azlettiğini ve şirket ile ilgili bilgi almasını sınırlandırdığını belirterek davalının şirket müdürlüğünden azline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin şirket müdürü olmanın getirdiği yasal yükümlülükleri yerine getirdiğini, diğer şirket ortağı davacının görev bölümü nedeniyle üstlendiği şirketin tüm büro ve muhasebe işlemlerini gereği gibi yerine getirmediğini, müvekkilinin daha çok dışarıda alınan işlerin takibi, imalatı ve teslimi işleri ile ilgilendiğini, davacının, müvekkilinin şirket işlerini ihmal ettiği yönündeki iddialarının doğru olmadığını, şirket karının düşmüş olmasına rağmen davacının eşinin son derece pahalı bir araç alması üzerine müvekkilinin durumu araştırdığını ve davacı ile eşinin dürüstlükle bağdaşmayacak şekilde hareket ettiklerini tespit ettiğini, müvekkilinin hesap çıkartılması talebi üzerine birden çok muhasebecinin de hazır bulunduğu bir ortamda hesaplama yapıldığını ve her bir ortağın payına 383.500,00 TL para düştüğünün tespit edildiğini, bu dönemde müvekkilinin aylık 4.000,00 TL olarak belirlenen maaşı dahil şirket hesabından 120.000,00 TL civarında para aldığını, davacının şirket ortağı olmayan eşine her ay müdürlük maaşı kadar para çıkardığını ve haksız kazanç sağladıklarını, müvekkilinin şirket ortaklığından dışlandığını bu nedenle başka bir şirkette maaşlı olarak çalışmaya başlamak zorunda kaldığını, birden çok kez şirket ortaklığının sonlandırılması için çağrıda bulunulmuş ise de davacı ve eşinin bu çağrılara olumlu cevap vermediğini, şirket deposunda bulunan malzemeleri davacının eşinin sahip olduğu ve aynı alanda faaliyet gösteren şirkette herhangi bir ücret ödemeden kullandıklarını, şirkete ait olan ve davacının kontrolünde olan malzemelerin akıbetinin belli olmadığını, müvekkilinin davacıya güvenmediğinden vermiş olduğu vekaletler yönünden davacıyı azlettiğini, gelinen aşamada şirket ortaklığının devamının ve dolayısı ile şirketin devamının mümkün olmadığını, şirketin veya şirket ortaklığının sona erdirilmesinin doğru olacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna, tanık beyanlarına ve toplanan tüm delillere göre; davalı limited şirket müdürünün azli istemiyle açılan davada, davacı taraf işbu davada ortağı olduğu …. Ltd. Şti.’nin müdürü davalının şirket müdürlük görevinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmediği, şirket konusu ile aynı faaliyet alanında bulunan … Şirketinin işlerini takip ettiği, şirkete ait araç ve bilgisayarı kendi şahsi işinde kullandığı, özen yükümlülüğünü yerine getirmediği iddiası ile müdürlükten azli isteğinde bulunmakta, davalı taraf olayda bu durumların olmadığı, kendisinin şirket ortaklığından dışlandığı, azil durumunun söz konusu olmadığı savunmasında bulunduğu, davada uyuşmazlık davalının şirket müdürlüğünden azli koşullarının oluşup oluşmadığı, haklı sebeplerin bulunup bulunmadığı hususlarında toplandığı, limited şirket müdürünün görevini yürütürken TTK’nın 623 ve 626 maddelerine uygun davranması gerektiği, müdürün bağlılık ve rekabet yasağı hükümlerini ihlali halinde azlinin talep edilebileceği, davalının tarafların ortağı olduğu şirket müdürü olup, dava dışı aynı iş kolunda faaliyet gösteren … şirketinin de işlerini takip ettiği, bu firma adına sipariş aldığı, rekabet yasağı ihlali koşullarının oluştuğu, ticari defter kayıtları içeriği ve tüm dosya kapsamı itibariyle TTK’nın 630/2.maddesindeki haklı sebeplerin oluştuğu kanaatine varılmakla davanın kabulü ile davalının …. Ltd. Şti. müdürlüğünden azline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; detaylı açıklandığı üzere davacı ile davalının ortak olduğu…. Ltd. Şti.’nin kuruluşunda tarafların görev bölümü yaptıklarını, müvekkilinin; şirketin üstlendiği işlerin imalatı ve sahada teslimi işleri ile çoğunlukla Ankara dışında görev yaptığını, davacı …’ın ise şirketin büro ve ön muhasebe işlerini, banka işlemlerini bu nedenle de havale ve ödeme işlemlerini üstlendiğini, müvekkilinin şirketin kuruluşu aşamasında önceden de eşini tanıdığı davacı …’a duyduğu güven gereği kendi adına olan banka hesap ve kartlarına ait şifreleri de davacıya çekinmeden verdiğini, davacının bu şifreleri kullanarak zaman zaman müvekkilinin hesabına para gönderdiğini, miş ancak hemen akabinde müvekkilin hesabından aynı miktardaki paraları eşinin veya şirketin borçlu olduğu şahıs ve şirketlere ait hesaplara anında gönderdiğimi, bu durumun tespiti amacı ile 23.02.2021 tarihli dilekçeleri ile; “… Davacının kullandığı telefon ve bilgisayarlar üzerinde, işlemlerin kimin tarafından yapıldığının tespiti için IB tespiti ve bu yönde teknik rapor aldırılmasının…” talep edildiğini, bu taleplerinin Sayın Mahkeme tarafından yerine getirilmediğini ve bu nedenle de bu doğrultuda bir tespitin dosyaya girmediğini, bu durumun esasa ve usule aykırılık teşkil ettiğini, talep edilen tespitin yaptırılmamış olmasının davacının işlemlerinin ne zaman ve hangi cihaz üzerinden yapıldığının tespiti ve davacının iddia ettiği gibi müvekkiline gönderilen paraların onun hesabında mı kaldığını veya aynı anda davacının kullandığı cihazla başkalarına mı gönderildiğinin tespiti açısından çok önemli olduğunu, müvekkilinin hesabına gönderilen paralar aynı anda davacının eşi ya da başka şahıs veya şirketlere davacının gerçekleştirdiği işlemlerle gönderildiğini, müvekkilinin hesabında bilirkişi raporu ile tespit edilen miktarda paraların kalmasının mevzu bahis olmadığını, 09.03.2021 tarihli dilekçeleri ile; “… Davacının kullandığı telefon ve bilgisayarlar üzerinde, banka havale işlemlerinin kimin tarafından yapıldığının tespiti için IB tespiti ve bu yönde teknik rapor aldırılması…” yönündeki önceki taleplerinin tekrar edilmiş olmasına rağmen Mahkemece bu taleplerinin de yerine getirilmediğini, usule aykırı olarak yerine getirilmeyen taleplerinin yerine getirilmesi halinde müvekkilinin şirkete 388.191,43TL borçlu olduğu yönündeki tespitin gerçeği yansıtmadığı gerçeğinin ortaya çıkmış olacağını, 14.06.2021 tarihli dilekçeleri ile bu durumu ayrıntılı bir şekilde dile getirmelerine ve “… İtiraz dilekçesi ekinde sunduğumuz 1 nolu belgeler içinde; Muavin defterde davalı … adına yatan paraların, davalı tarafından şantiye isimleri de belirtilmek suretiyle nerelere harcandığı gösterilmektedir. Burada yer alan ilk sayfada davalı …’a gelen paraların toplamının 610.762,50TL olduğu buna karşılık davalının yapmış olduğu harcamaların 966.731,46TL olduğu görülmektedir. Davalı … tarafından toplamda 355.968,96TL fazla ödeme yapıldığı görülmektedir. Bu tespit; bilirkişi raporunun aksine davalının şirkete borçlu olduğunu değil, şirketin davalıya borçlu olduğunu göstermektedir. …” şeklinde izah ettikten sonra Mahkeme’den bahse konu dilekçe ile sunulan belgelerin de dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasının talep edildiğini, ancak bu taleplerinin de usule aykırı olarak hiçbir gerekçe gösterilmeden Mahkeme tarafından kabul edilmediğini, mahkemece gerekçede kabul edildiğinin aksine dosya içerisinde mevcut tanık beyanları ve ticari defter kayıtlarında davalı müvekkilin … şirketinin işlerini takip ettiğine ilişkin bir beyanın veya bir tespitin bulunmadığını, müvekkilinin davacı ile ortak olduğu şirketin kuruluşundan hemen sonra ortaya çıkan anlaşmazlık nedeni ile şirketten uzaklaştırıldığını, şirket adına da herhangi bir iş alınmadığını, şirketin resmiyette olmasa da fiilen kapandığını, işsiz kalan ve ortaklığın yürümediğini gören müvekkilinin bir yandan şirket ortağı ile şirketin sonlandırılması ya da şirketten ayrılma konusunu görüşürken öte yandan da ailesinin ve kendi hayatını idame ettirebilmek için çalışmak zorunda olduğundan … şirketinde çalışmaya başladığını, ancak gerekçeli kararda yazıldığı gibi … şirketi adına iş takibi yapmanın veya sipariş almanın söz konusu olmadığını, müvekkilinin dosya içindeki SGK kayıtları ile de sabit olduğu üzere, sadece … şirket çalışanı olduğunu, müvekkilin rekabet yasağına aykırı eyleminin bulunmadığını, davacı ile davalının ortak olduğu … Ltd. Şti.’nin infisah aşamasına gelmesinin nedeni müvekkilinin şirket müdürlüğü görevini layığı ile yerine getirmemesi, rekabet yasağına aykırı hareket etmesi değil davacı …’ın hakkaniyete aykırı ve şirket çıkarlarına aykırı hareket etmesi olduğunu ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
TALEP :
İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili talep dilekçesinde özetle; davalı şirket müdürünün müdürlükten azli istemiyle açılan davada ilk derece mahkemesince 30.06.2021 tarih ve 2020/550 Esas-2021/442 Karar sayılı kararla davanın kabulü ile davalının … Ltd. Şti. Müdürlüğünden azline dair karar verildikten sonra 09.09.2021 tarihli dilekçe ile davalının şirket müdürlüğünden azline karar verildiği halde müvekkilinin müdür olarak atanması yönünde hüküm kurulmadığı gibi kararın kesinleşmesine kadar müvekkilinin tedbiren müdür olarak tayin edilmesi hususunda da bir karar verilmediğini belirterek HMK’nın 305/A maddesi gereği müvekkilinin müdür olarak atanmasına, karar kesinleşinceye kadar tedbiren şirket müdürü olarak atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda özetle; davacı vekilinin 09/09/2021 tarihli dilekçesinde müvekkilinin tedbiren müdür olarak atanmasına yönelik ek karar talebi ile ilgili olarak mahkemece yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre, dava dilekçesinde belirtilen tedbir talebi hususunda 30/10/2020 tarihli karar verilmiş olması ve 30/06/2021 tarihli oturumdaki beyanı da nazara alınarak karar tarihi itibariyle kararda karşılanmayan istek kalemi olmadığı, karar tarihinden sonraki bu taleple ilgili bir karar verilemeyeceğinden talebin reddine, davacı vekilinin HMK 305/a maddesi gereğince davalının müdürlüğünün azli sonrası müvekkilinin müdürlüğü yönünde hüküm kurulmadığından bahisle müvekkilinin müdür olarak atanması yönündeki ek karar verilmesi talebi ile ilgili olarak dava dilekçesindeki talep, ön inceleme duruşmasındaki talep ve dosya kapsamı da nazara alınarak hakkında karar verilmeyen bir husus bulunmadığından HMK madde 305/a bendindeki koşullar oluşmadığından talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket müdürünün azli istemiyle açılan davada davanın kabulü yönünde karar verilmiş ise de dava dilekçesinde ve safahatte tedbiren müvekkilinin müdür atanması ya da kayyım görevlendirilmesi talepleri ile ilgili herhangi bir karar verilmediğini, davalının şirket müdürlüğünden azlinden sonra %50’şer pay sahibi olan müvekkili ile davalının ortağı olduğu şirketin organsız kalacağını, müvekkili ortağın ve şirketin daha fazla zarara uğramaması için müvekkilinin şirkete müdür olarak atanmasına, ya da tedbiren şirket müdürlüğünün müvekkiline verilmesine, mümkün olmaması halinde kayyım görevlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen ek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine cevap sunmamıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, şirket müdürünün azli istemiyle açılan davada ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile davalının şirket müdürlüğünden azline, hüküm kurulduktan sonra davacı vekilinin HMK’nın 305/a maddesi gereği istemi ise, davacı ortağın şirkete tedbiren kayyım olarak atanması ya da şirkete kayyım görevlendirilmesine ilişkin olup ilk derece mahkemesince ek kararda yazılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan bilirkişi heyet raporuna göre; davalı şirketin son iki yılda, yani 2019 ve 2020 yıllarında …Ltd. Şti’nin ticari faaliyetinin bulunmadığı, şirketin zarar ettiği, şirketin kurulduğu 2016 yılından 2020 yılına kadar olan 100.000,00 TL sermayesinin korunduğu, borca batık bulunmadığı, şirket aktifinde bir adet araç ve demirbaşların bulunduğu, 2017 döneminden itibaren şirketin davalıdan alacaklı olduğu, 2020 yılında şirketin 388.191,43 TL alacaklı olduğu, 2017 döneminden itibaren davacı ortağa borç kaydı bulunduğu, 2020 de şirketin 62.586,71 TL borçlu olduğu, şirketin banka kredi borcunun bulunmadığı, halihazırda borç senetlerinin bulunmadığı, 2020 yılında de ödenmemiş 35.244,74 TL vergi borcu bulunduğu, 2016-2017 ve 2018 yıllarında kar eden şirketin 2019 ve 2020 yıllarında zarar ettiği, belirtilmiştir.
Somut olayda davacı vekili, iki ortaklı olan dava dışı …Ltd. Şti’nin %50 hissedarı ve aynı zamanda şirketin müdürü olan davalının, şirket menfaatlerine aykırı işlemler tesis ettiğini ve tasarruflarda bulunduğunu, şirket işlerinde kullanmak üzere aldığı aracı ve bilgisayarı halen kendi işlerinde kullandığını, şirketle aynı alanda faaliyette bulunan …. Ltd. Şti.’nin işlerini takip etmek suretiyle rekabet etmeme yasağını ihlal ettiğini ileri sürerek davalının şirket müdürlüğünden azlini istemiş, davalı vekili ise müvekkilinin başka bir şirkette maaşlı olarak çalışmaya başlamak zorunda kaldığını, şirket ortaklığının birçok kez sonlandırılması için çağrıda bulunduğu halde davacı ortağın bu çağrılara cevap vermediğini, aksine ortak oldukları şirketin deposunda bulunan malzemeleri davalının eşinin sahip olduğu … adlı şirketin üstlendiği işlerde hiçbir ücret almadan kullandıklarını, şirket müdürü olarak yasal yükümlülüklerini yerine getirdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalının ve davacının dava dışı iki ortaklı …. Ltd. Şti.’nin %50’şer hisseli ortakları oldukları ve davalının aynı zamanda şirketin yetkili müdürü olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalı şirket ortağının, şirket müdürlüğü görevini TTK’nın 626. Maddesinde düzenlenen özen ve bağlılık yükümünü ve rekabet yasağını ihlal edip etmediği, bu bağlamda şirketin menfaatine aykırı işlemlerde ve tasarruflarda bulunup bulunmadığı, dava dışı şirketle aynı alanda faaliyette bulunan …. Ltd. Şti.’nin işlerini takip edip etmediği, dolayısıyla müdürlüğünü yaptığı dava dışı şirketten azlinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Davacı tarafından dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan ve içeriği davalı tarafından kabul edilen belgeler incelendiğinde; davalı şirket müdürünün, müdürü olduğu …Ltd. Şti. İle aynı alanda faaliyette bulunan dava dışı …Ltd. Şti. firması adına iş aldığı, sipariş aldığı, bu belgelerde anılan şirket adı altında davalının telefon numarasının yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının davalı şirket müdürünün TTK’nın 626. Maddesinde düzenlenen özen ve bağlılık yükümünü ve rekabet yasağını ihlal ettiğinin kabulü ile ilk derece usul ve yöntemine uygun olarak alınan Dairemizce ayrıntılı denetime, hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi heyet raporu da gözetilerek davalının …Ltd. Şti’den azline karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Diğer taraftan, davacı vekili de ilk derece mahkemesince hüküm kurulduktan sonra HMK’nın 305/A maddesi gereğince şirkete tedbiren kayyım atanmasına yönelik talepleri hakkında karar verilmesine yönelik istemi, ilk derece mahkemesince HMK’nın 305/A koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından ek karar aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dosya kapsamından; davacı tarafından davalı hakkında TTK’nın 630.maddesi gereğince şirket müdürünün müdürlükten azline, mümkün bulunmaması halinde yetkisinin kısıtlanmasına, TTK’nın 235. Maddesinin kıyasen uygulanması ile tedbiren müvekkilinin şirket müdürü olarak atanmasına, mümkün bulunmaması halinde müdürlük için kayyım görevlendirilmesine karar verilmesi isteğiyle dava açıldığı, davacı vekilinin tedbiren müvekkilinin şirket müdürü olarak atanmasına, mümkün bulunmaması halinde müdürlük için kayyım görevlendirilmesine yönelik talebi ile ilgili olarak 30/10/2020 tarihli kararla yaklaşık ispat ölçütünün gerçekleşmediği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiği, 23/12/2020 tarihli ön inceleme duruşmasında da davanın, davalının şirket müdürlüğünden azline karar verilmesi istemine ilişkin olduğunun belirtildiği, 30/06/2021 tarihli oturumda davacı vekili rapora beyanlarını tekrarla davalının şirket müdürlüğünden azline karar verilmesi, bu celse esasa ilişkin karar verilmeyecek olması durumunda tedbir talebini tekrarladığını bildirdiği, yargılama sonucu 30/06/2021 tarih, 2021/442 sayılı kararla davanın kabulü ile davalının … Ltd. Şti.’nin müdürlüğünden azline karar verildiği, kararın taraflara tebliğe çıkarıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili hükümden sonra HMK’nın 305/A maddesi uyarınca unutulan hususlarda karar tesisi talep edilmiş olmakla, istem konusunun şirket müdürü olan davalının müdürlükten azledildiği şirkete davacının müdür olarak atanması veya şirkete bu amaçla kayyım tayin edilmesine ilişkin olduğu, HMK’nın 305/A maddesinde aranan koşulların bu istem yönünden gerçekleşmediği, kaldı ki ilk derece mahkemesince davalı hakkında verilen … Ltd. Şti. müdürlüğünden azline ilişkin hüküm kesinleşinceye kadar davalının şirkette müdür olmaya devam edeceği gözetildiğinde davacı vekilinin ek karara karşı istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince verilen hükme karşı istinafa başvuran davalı vekilinin, 13.09.2021 tarihli ek karara karşı ise davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçelerinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin hükme, davacı vekilinin ise ek karara karşı istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalı vekilinin hükme karşı, davacı vekilinin ise 13.09.2021 tarihli ek karara karşı istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvuran davalı ve davacı taraftan ayrı ayrı alınması gereken 80,70 TL’şer maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 59,30’şar TL’nin mahsubu ile bakiye 21,4’er TL’nin istinafa başvuran davalı ve davacı taraftan ayrı ayrı alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri, üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13.09.2021 tarihli ek karar yönünden HMK’nın 362/1-f. maddesi gereği kesin, nihai hüküm yönünden ise HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/11/2022

Başkan Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.