Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1661 E. 2023/1292 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1661 Esas 2023/1292 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1661
KARAR NO : 2023/1292

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/06/2021
NUMARASI : 2017/782 Esas -2021/355 Karar
DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/08/2017
KARAR TARİHİ : 04/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/10/2023

Taraflar arasındaki maddi tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda gerekçelerle dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş.’ne ait aracın müvekkilinin çalışanı bulunduğu …. A.Ş. tarafından kiralandığını ve çalışanı olan müvekkiline tahsis edildiğini, 02/03/2017 tarihinde 23.50 sıralarında aracın müvekkilinin kardeşi… sevk ve idaresindeyken Ankara İli Yenimahalle İlçesi Kardelen Mahallesi 2037. Cadde üzerinde seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybederek park halinde bulunan üç araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin kullandığı aracın ağır hasarlandığını, bahse konu trafik kazası neticesinde araç sahibinin araçta oluşan haşan ödemesi için …. A.Ş.’ne talepte bulunduğunu, aracı müvekkiline tahsis edildiği gerekçesiyle hasar bedelinin müvekkilinden talep edildiğini, müvekkilinin ise işini kaybetmemek adına ve icra tehdidinde bulunulmasından bahisle 12.498,56 TL hasar bedeli ile 250,00 TL çekici ücret bedelini …. ve Tic. A.Ş.’ne ödemek mecburiyetinde kaldığını, müvekkilinin kullandığı aracın kasko sigorta poliçesi ile davalı sigorta şirketine sigortalı olduğunu ve araçta meydana gelen hasardan poliçe kapsamında davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu ancak sigorta şirketi tarafından bugüne kadar bir ödemede bulunulmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili tarafından ödenmek mecburiyetinde kalınan 12.498,56 TL hasar bedeli ile dava dışı park halinde bulunan diğer araçlara ZMMS kapsamında davalının ödeme yaparak müvekkilinden rücuen tahsil ettiği 20.750,00 TL hasar bedelinin ve 250,00 TL çekici bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aracın kasko sigorta poliçesinin dava dışı … A.Ş. Tarafından yaptırıldığını, rücu işlemlerinin de poliçeye istinaden sigortalı şirkete yapıldığını, davalı şirketten tazminat talep edilemeyeceğini, ilgili poliçeye istinaden dava konusu talebin poliçe teminatı kapsamı dışında olduğunu, davacı tarafın kazanın münhasıran alkolün etkisi ile gerçekleşmediği yönündeki mütalaasını kabul etmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Davanın ilk olarak açıldığı Ankara 2. Tüketici Mahkemesi’nin 03/10/2017 tarih ve 2017/345 – 1252 E. K. Sayılı görevsizlik kararı ekinde gönderilen dava dosyasında ilk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna, kesinleşen ceza mahkemesi kararına ve toplanan tüm delillere göre; trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminatın kasko sigorta poliçesine istinaden tahsili istemiyle açılan davada, davacı taraf dava dilekçesinde her ne kadar olay tarihi olan 02/03/2017 tarihinde sigortalı aracın sürücü… sevk ve idaresinde iken park halinde bulunan üç araca çarpması sonucunda trafik kazasının meydana geldiğini, sigortalı aracın malikinin … A.Ş., kiralayanın …… A.Ş. olduğunu ve …… A.Ş. tarafından çalışanı davacı …’a/davacıya tahsis edildiğini, aracın Kasko sigorta poliçesinin davalı şirket tarafından yapıldığını, davacının kaza nedeniyle işvereni olan …… A.Ş.’ye hasar bedeli ve çekici bedeli olarak yapmış olduğu ödemeler ile kazada hasar gören park halindeki araçlara yapmış olduğu hasar bedelini Kasko sigorta poliçesine istinaden davalı taraftan tahsilini talep etmiş ise de; az yukarıda belirtilen kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile de belirlendiği üzere, dava konusu kazanın meydana geldiği sırada sigortalı aracın sürücüsünün davacı tarafın iddia ettiği gibi dava dışı… olmadığı, aracın sürücüsünün davacı … olduğu, kaza anında davacının 1,74 Promil alkollü olduğunun belirlendiği, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsü …’ın tamamen kusurlu olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleştiği, bu durumda davalı sigorta şirketinin kasko sigorta poliçesine istinaden sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın gerekçesine esas alınan Ankara 49. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/167 Esas 2018/198 karar sayılı ilamında tanık …’un beyanlarının esas alındığı belirtilmiş ise de tanık …’in beyanında olay yerinde trafik kazası sonrası kavga olduğundan sürücüyü tespit etme imkanlarının bulunmadığını, olay mahallinde iki kadın bulunduğunu ifade ettiğini, tanık … beyanında; olay yerinde hiçbir aracın içinde kimseyi göremediklerini, herkesin dışarıda olduğunu beyan ettiğini, dolayısıyla hükme esas alınan ceza mahkemesi kararında dinlenen tanıkların kazanın kim tarafından yapıldığını bilmediklerini ifade ettiklerini, her iki tanığın da kaza anını görmediklerini, kaza gerçekleştikten sonra olay mahalline gittiklerini, yine anılan ceza dosyasında müşteki … ve …’in müvekkili ile husumetli olduklarını, tanık …’ın aracı davacının kardeşi …’nin kullandığın dair beyanının dikkate alınmadığını, olay günü araç sürücüsü…’ın 0,13 promil alkollü olduğunu bu miktarda alkolün münhasıran kazaya sebebiyet vermeyeceğini, bu hususun dosyada alınan bilirkişi kurulu raporu ile de sabit olduğunu, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı araç sürücüsünden davalı sigorta şirketince tazmin edilen; kasko sigorta poliçesine istinaden sigortalı araçta oluşan hasar ile ZMMS poliçesine istinaden davalı sigorta şirketince ödenen 3. Kişilerin araçlarında oluşan maddi zararın davalı sigorta şirketinden rücuan tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Eldeki davada, davacı sigortalı araç sürücüsü kasko sigorta poliçesine ve ZMMS sigorta poliçesi dayalı olarak tazmin etmiş olduğu maddi zararı, davacının kazaya karıştığı sigortalı aracın hem kasko hem de ZMMS sigortacısı olan davalı sigorta şirketinden rücuan tahsilini talep etmiş olduğuna göre, 6100 sayılı HMK’nın 110. maddesinde belirtildiği biçimiyle, aynı davalıya karşı, farklı hukuki sebeplere dayalı ve birbirinden bağımsız talepler bulunduğundan “davaların yığılması” söz konusudur.
Dosya kapsamından; dava konusu aracın davalı sigorta şirketi nezdinde kazanın meydana geldiği 01/03/2017 tarihinde sigortalısı dava dışı … AŞ; 01/02/2017 başlangıç ve 01/01/2018 bitiş tarihli genişletilmiş kasko sigorta poliçesi kapsamında ve 06.10.2016 başlangıç ve 06.10.2017 bitiş tarihli ZMMS poliçesi kapsamında sigortalı bulunduğu, davacı sigorta şirketince alınan 27.06.2015 tarihli kesin ekspertiz raporuna göre, sigortalı araç üzerinde yapılan inceleme sonucunda KDV hariç toplam 10592,01 TL tutarında hasar belirlendiği, anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, öncelikle kasko sigorta poliçesine istinaden sigortalı araçta oluşan hasarın ve sigortalı aracın karıştığı kaza sebebiyle ZMMS poliçesi kapsamında 3. Kişilere verilen zararın davalı sigorta şirketince tazmininde davacının aktif husumetinin bulunup bulunmadığı, kazanın ihbar edildiği gibi gerçekleşip gerçekleşmediği, kazanın münhasıran alkolün etkisinde meydana gelip gelmediği, dolayısıyla sigorta poliçesi kapsamında kalıp kalmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle davacı sigortalı araç sürücüsünün gerek kasko sigorta poliçesine gerekse ZMMS poliçesine istianeden davalı sigorta şirketine karşı açmış olduğu işbu rücuan alacak davasında aktif husumetinin bulunup bulunmadığının tartışılması gerekmektedir. Zira, davanın taraflarının sıfata (husumet) sahip olmaları dava şartı değildir, ancak hakkın özüne dair bir itiraz olduğundan, mahkemece sıfat yokluğunun yargılamanın her aşamasında ve resen gözetilmesi gerekir (KURU/ARSLAN/YILMAZ; Medeni Usul Hukuku, 24. baskı, Ankara 2013, s. 224-225).
Davacı vekili dava dilekçesinde dava dışı … A.Ş.’ne ait aracın müvekkilinin çalışanı bulunduğu …. A.Ş. tarafından kiralandığını ve çalışanı olan müvekkiline tahsis edildiğini belirtmek suretiyle esasen müvekkilinin aracın maliki veya işleteni olmadığını kabul etmektedir. Dosya kapsamında yer alan davanın dayanağı olan davalı sigorta şirketince düzenlenmiş bulunan gerek Genişletilmiş Kasko Sigorta poliçesinin gerekse ZMMS poliçesinin sigortalısı sigortalı aracın maliki olan dava dışı … AŞ olup sigortalı araç kaza tarihinde davacının çalışanı olduğu …. Ve Tic. AŞ ye kiralanmış ve davacıya tahsis edilmiştir.
Yargıtay 17. HD’nın yerleşik içtihatlarıyla da kabul edildiği üzere tazminat davasında davacı olma ehliyeti kural olarak mal varlığı doğrudan doğruya zarar gören kişiye aittir. Ancak, bir şeyi sözleşmeyle (kira,ariyet vs) elinde bulunduran kişilerin ve zilyedin,onu aldığı gibi malikine aynen iade etmek zorunda olduğundan, ödemek durumunda kaldığı onarım giderlerini de zarar sorumlusundan isteyebilecektir. Somut olayda, sigortalı aracın sürücüsünün dosya kapsamına ve kesinleşen ceza mahkemesi kararına göre davacı … olduğu ve olay sırasında aracın zilyedi durumunda bulunduğuna göre, davacı zilyedin dava açmakta hukuki yararının bulunduğu ve aktif dava ehliyetinin olduğu kabul edilmiştir. (bkz. Yargıtay 17. HD’nin 26.06.2008 tarihli ve 2008/837 Esas-2008/3525 Karar sayılı kararı, 27/02/2014 tarihli ve 2014/3110 Esas-2014/2707 Karar sayılı kararı, 14.03.2018 tarihli ve 2017/1704 Esas-2018/2358 Karar sayılı kararları)
Diğer taraftan davacı vekili, yine davalı sigorta şirketinin ZMMS sigortacısı olduğu sigortalı aracın olay tarihinde tek taraflı olarak yol açtığı trafik kazasında park halinde bulunan 3 adet araca çarpması sonucu araçlarda oluşan maddi zararın davacı sürücüden tazmin edilen bedelin sigortalı aracın aynı zamanda ZMMS sigortacısı olan davalıdan rücuan tahsilini de talep etmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere dosya kapsamında bir örneği yer alan 06.10.2016 başlangıç ve 06.10.2017 bitiş tarihli ZMMS poliçesi kapsamında sigortalı aracın maliki ve sigortalısı dava dışı … A.Ş. dir. Bu durumda olay tarihinde sigortalı araç sürücüsü olan davacı, ZMMS poliçesinde sigortalı olmadığından ZMMS poliçesine dayalı olarak eldeki davayı açamayacağından aktif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince bu hususun gözetilmemesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenle kabulüne karar verilmiştir.
Kasko sigorta poliçesine dayalı olarak açılan davada aktif husumeti bulunduğu kabul edilen davacı sigortalı araç sürücüsünün davanın esasına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesine gelince;
Bilindiği üzere, 2918 Sayılı KTK’nın madde 48 – (Değişik : 24/5/2013 – 6487/19 md.)’de; uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasak olduğu belirtilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1 maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullanığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0,50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
6847 Sayılı Kanunun 19. maddesi ile değişik 2918 sayılı KTK.’nun 48/6.maddesinde; ”Yapılan tespit sonucunda 1.00 promil ve üstü alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179’uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.” düzenlemesi ve TCK.nın 179/3 maddesinde ise “Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki madde hükmüne göre cezalandırılır.” düzenlemesi ve Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinde yer alan; Taşıtın uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” düzenlemesi karşısında %100 kusurlu olup 1.00 promil ve üstü alkollü sürücülerin emniyetli araç sevk ve idare edemeyecek durumda olmaları nedeniyle meydana gelen zarar münhasırlık raporu aranmadan sigorta teminatı kapsamı dışında sayılacaktır. Kasko sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olması ya da tam kusurlu olmaması durumunda, trafik kazasının oluşumuna sadece sürücünün alkollü olması değil başka sebeplerinde etken olması nedeniyle meydana gelen zarar kasko sigortası teminat kapsamı içinde sayılacaktır.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için sürücünün sadece alkollü olması yetmeyip kazanın münhasıran alkolün etkisinde oluşması gerekmektedir. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK.’nun 1281.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağında; “01.03.2017 tarihinde saat 23:50’de sürücüsü polis merkezince tasdik edilecek olan sigortalı araç 2037. Cadde üzeri sola virajlı tırmanma eğimli yolda bilinmeyen bir nedenle Ulaşım Sitesi önünde park halindeki araca çarpıp daha sonra bu aracın önündeki araca çarparak bu aracı da geriye doğru savurup park halindeki bir başka araca da çarpmasına neden olduğu kazada 2918 sayılı KTK’nın 52/1-b maddesi gereği kural ihlalinin görüleceği, park halinde bulunan araçların kural ihlallerinin bulunmadığı” belirtilmiş, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nce düzenlenen 03.03.2017 tarihli genel adli muayene raporuna göre …’ın saat 01:05:08 de yapılan alkol ölçümüne göre 1,74 promil, … Kumaş’ın ise 0,13 promil alokollü oldukları belirlenmiştir.
Dosya kapsamında yer alan Ankara 49. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22/11/2018 tarih ve 2018/167 – 198 E. K. Sayılı kararı ile; ”Yapılan ölçüme göre 1,74 promil alkollü olan sanık …’ın arkadaşları ile birlikte bir içkili restorandan çıkıp evine gitmek amacıyla otomobiline bindiği, yolda seyir halinde iken alkollü olmasının yarattığı olumsuz etki sebebiyle hakimiyeti kaybedip sokak üzerinde park halinde olan müşteki sanıklar … ve …’ın aracı ile müşteki …’in aracına çarptığı kazayı duyan/gören müşteki sanık … ve müşteki …’in evlerinden aşağıya inerek …’le tartışmaya başladıkları …’in telefonla arkadaşlarını ve kız kardeşi …’yi olay yerine çağırdığı, bir süre sonra olay yerine …, …’in arkadaşları, …’nun kayınpederi ve sanık …’ın da gelmeleri üzerine tartışmanın şiddetlendiği, bu aşamada her iki taraf da diğer taraftaki kişilere yönelik hakaret içeren sözler sarf ettikleri, olay yerinde görevli trafik polis ekibi olmasına rağmen tarafların birbirlerine yönelik hakaretlerine devam ettikleri, bir ara sanık …’ın, müşteki …’e yumruk attığı, sanık … ise aracı kullanan kişi kendisi olmamasına rağmen aracı kullanan kişinin kendisi olduğu yönünde beyanda bulunduğu mahkemece kabul edilmiş olup sanık … ve …’ın tehdit suçlarını işlediklerine dair delilin bulunmadığı dosya kapsamı ile sabit görülerek sanık … hakkında TCK’nın 179/2-3. maddeleri gereğince, trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan cezalandırılmasına ancak hükmün açıklanmasına karar verildiği, sanık… bakımından ise sanığın üzerine atılı suç üstlenme suçunu işlediği sabit olup; sanığın bu eylemi ile kardeşini cezadan kurtarmak amacıyla işlemiş oluşu nedeniyle TCK’nın 270/1-2 cümle maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği, verilen karara Ankara BAM 16. Ceza Dairesi’nin 08/09/2020 tarih ve 2019/842 E. 2020/1473 K. Sayılı kararı ile istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi üzerine, 08/09/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan kusur bilirkişisi … tarafından düzenlenen 25/10/2018 tarihli rapor ile; Kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün % 100 oranında kusurlu olduğu, … plakalı park halindeki araçların herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirlenmiştir.
Somut olayda, her ne kadar davacı olay günü sigortalı aracı kız kardeşi…’ın kullandığını ileri sürmüş ise de Ankara BAM 16. CD’nin 08/09/2020 tarih ve 2019/842 E. 2020/1473 K. Sayılı kararıyla istinaf incelemesinden geçerek kesinleşen Ankara 49. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22/11/2018 tarih ve 2018/167 – 198 E. K. Sayılı kararı ile suçu üstlenme suçundan hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilen…’ın, ablası …’ın suçunu üstlenerek olay tarihinde sigortalı aracı kullandığına dair beyanda bulunduğu ancak bu eylemi kardeşini cezadan kurtarmak amacıyla işlemiş oluşu nedeniyle TCK’nın 270/1-2 cümle maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmakla, sigortalı aracı olay tarihinde ve saatinde kullanan sürücünün … olduğu sabittir. TBK’nın 74. Maddesi gereği ceza mahkemesince tespit edilen maddi vakıa hukuk hakimini bağlayacaktır. Bu durumda ilk derece mahkemesince sürücünün davacı … olduğunu kabulü yerindedir. Şu halde olay günü ve saatinde kazadan 1 saat 15 dakika sonra saat 01:05’te alınan genel adli muayene raporuyla 1,74 promil alkollü olduğu ve kaza tespit tutanağına göre direksiyon hakimiyetini kaybederek park halinde bulunan üç araca çarparak kazaya sebebiyet veren davacı sigortalı araç sürücüsünün kaza tespit tutanağı ve dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile kazanın oluşumunda KTK’nın 52/1-b maddesindeki kural ihlali sebebiyle tam kusurlu olduğu belirlenen davacı sigortalı araç sürücünün kaza sebebiyle yol açtığı sigortalı araçtaki hasar sigorta poliçesinin teminatı kapsamı dışındadır. Kaldı ki TCK’nın 179/3 maddesi ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gözetildiğinde kaza anında 1 promil üstü alkollü araç kullanan ve kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğu anlaşılan davacı araç sürücüsünün artık bu kazayı münhasıran alkolün etkisi altında yapıp yapmadığı da araştırılmayacaktır. Bu sebeple ilk derece mahkemesince kasko sigorta poliçesine dayalı olarak açılan davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davacı vekilinin bu davaya yönelik istinaf sebeplerinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; kasko sigorta poliçesine istinaden açılan davada davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı tarafından ZMMS sigorta poliçesine istinaden açılan davada istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme sonucu kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılarak ZMMS sigorta poliçesine istinaden açılan rücuan alacak davasında davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmaması sebebiyle davanın reddine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-İstinafa başvuran davacı vekilinin kasko sigorta poliçesine istinaden açmış olduğu rücuan alacak davasında istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması gereken 269,85 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
B) 1-Davacı vekilinin ZMMS poliçesine istinaden açmış olduğu rücuan alacak davasında istinaf sebeplerinin HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden KISMEN KABULÜNE,
2-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/06/2021 tarih ve 2017/782 Esas-2021/355 Karar sayılı KARARININ HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği KALDIRILMASINA,
C) 1-ZMMS poliçesine istinaden açılan rücuan alacak davasında davacının aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 269,85 TL maktu karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. Maddesi gereği ve 3. Maddesi gereği ret sebebi ortak farklı olduğundan belirlenen 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan gider bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-HMK’nın 333/1. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
D)1-İstinafa başvuran davacı tarafından bu dava için yatırılan istinaf maktu karar harcı bulunmadığından iadesine karar verilmesine yer olmadığına,
2-Kaldırma kararının sebep ve şekli gözetilerek istinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf yargılaması sırasındaki duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 04/10/2023

Başkan – Üye – Üye – Zabıt

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.