Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1644 E. 2023/1438 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2021
NUMARASI : …..
DAVA TARİHİ : 01/07/2020
KARAR TARİHİ : 19/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/11/2023

Taraflar arasındaki rücuan tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu’nun 20. maddesi ile özelleştirme idaresine devredilen kamu iktisadi teşebbüslerinin anonim şirkete dönüştürüldüğünü, … ile 24.07.2006 tarihli işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığını, özelleştirmeye ilişkin sürecin 28.06.2013 tarihinde tamamlandığını, dava dışı …’ın 19/07/2002 tarihinde ……. üstlendiği iddia edilen … sayaçlarının dışarıya çıkartılması işinde çalıştığı esnada … akımına kapılarak vefat etmesi üzerine mirasçılarının açmış olduğu maddi ve manevi tazminat davasında … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2018/81 Esas-2018/354 Karar sayılı temyizle kesinleşen kararıyla hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminatın … İcra Müdürlüğü’nün 2019/371 Esas sayılı icra takip dosyasına 230.726,99 TL olarak ödendiğini, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7.4 ve 7.6. Maddeleri gereği davalı …’ın ödenen tazminat bedelinden sorumlu olduğunu, zira dava konusu olayın 24/07/2006 tarihli İHDS’nden önceki tarihli olduğunu, tazminat konusu olayın İHDS’nin 7.1 maddesine göre ….. sorumluluğunda bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödemeye esas 230.726,99 TL’nin davalıya başvuru tarihi olan 02/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamamaşımına uğradığını, rücuya esas mahkeme kararının gerekçesindeki kusur dağılımına göre müvekkili kuruma herhangi bir kusur atfedilmeyip davalı … ile müteveffa işçiye %50’şer kusur verildiğini, dolayısıyla rücu davasının muhatabının da %50 kusur verilen … olduğunu, devre esas bilançolar kesinleştiğinden davacının talepte bulunamayacağını, … ile %100 hisselerine sahip olduğu 20 … … şirketi arasında … varlıklarının işletilmesine ilişkin … ile … … A.Ş.’leri arasında 24/07/2006 tarihinde imzalanan İHDS’nin 18.6 maddesine göre …’ın sorumluluğunun bulunmadığını, ihale şartnamesinin 22/d bendinde hisselerin devrinden sonra herhangi bir hukuki nedene dayalı olarak …’tan talepte bulunulamayacağını, (f) ve (p) bendinde alıcının sorumlu olduğunun, hisse satış sözleşmesinin 9/3 ve 9/4 maddelerinde alıcının sorumlu olacağını, davacının İHDS’nin 7.4 ve 7.6 maddelerine dayandığını ancak 18.6 uyarınca davacının …’tan bir talepte bulunamayacağının düzenlendiğini, kök davada müşterek müteselsil sorumlu olan davacının diğer kusurlu davalıya müracaat etmeden işbu davayı açamayacağını, davacı şirketin müşterek sorumlu yerine yaptığı ödemenin müvekkilinden talep edilemeyeceğini, kök davada müşterek sorumlu olan davalı …’e ihbar edilmesi gerektiğini, dava dışı şahıs 3. Kişi konumunda olmadığından İHDS’nin 7. Maddesi kapsamında kabul edilemeyeceğini, davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ve dolayısıyla faiz ve icra dosyasına ilişkin giderleri talep edemeyeceğini ve bu sebeple davanın reddine karar verilmesini ve davanın … ihbarını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; taraflar arasında İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinden kaynaklanan rücuan alacak istemiyle açılan davada, İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin (İHDS) 7.4 ve 7.6 maddeleri ile rücuen alacak ödemesinin yapılmasına dayanak … Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi’nin 2018/81E., 2018/354K. sayılı dava dosyasında verilen ilama istinaden yapılan ödeme nedeni ile dava konusu isteme dayanak iş kazasının taraflar arasındaki İHDS’nin imzalandığı 07/04/2006 tarihinden önce 19/07/2002 tarihinde gerçekleşmesi sebebiyle dava konusu miktarın tamamını rücuen davalıdan talep edebileceği , her ne kadar davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde müvekkili kurumun iş kazasının gerçekleşmesinde kusursuz olduğu ve bu nedenle de rücu talebinin dayanaksız olduğu ileri sürülmüş ise de; yukarıda değinilen İHDS hükümleri çerçevesinde davalı kurumun alt yüklenici olarak … sayaçlarının dışarıya taşınması işini ihale yolu alt yüklenici olarak dava dışı …’a verdiği ve işin alt yükleniciye devrinin kendisinin hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, kusursuz olmasının alt yükleniciye karşı iç ilişkide rücu hakkı bağlamında değerlendirilebileceği dikkate alınarak sözkonusu savunmaya itibar edilemediği, dosyaya sunulan ödeme dekontuna göre dava dışı hak sahiplerine davacının ödeme yaptığı 17/07/2019 tarihinde davacının rücu hakkı doğmuş olup davalı kurum yönünden temerrüdün bu tarihte gerçekleştiği kabul edilerek davanın kabulü ile dava konusu 230.726,99-TL alacağın ödeme tarihi olan 17/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamamaşımına uğradığını, rücuya esas mahkeme kararının gerekçesindeki kusur dağılımına göre müvekkili kuruma herhangi bir kusur atfedilmeyip davalı … ile müteveffa işçiye %50’şer kusur verildiğini, dolayısıyla rücu davasının muhatabının da %50 kusur verilen … olduğunu, devre esas bilançolar kesinleştiğinden davacının talepte bulunamayacağını, … ile %100 hisselerine sahip olduğu 20 … … şirketi arasında … varlıklarının işletilmesine ilişkin … ile … … A.Ş.’leri arasında 24/07/2006 tarihinde imzalanan İHDS’nin 18.6 maddesine göre …’ın sorumluluğunun bulunmadığını, ihale şartnamesinin 22/d bendinde hisselerin devrinden sonra herhangi bir hukuki nedene dayalı olarak …’tan talepte bulunulamayacağını, (f) ve (p) bendinde alıcının sorumlu olduğunun, hisse satış sözleşmesinin 9/3 ve 9/4 maddelerinde alıcının sorumlu olacağını, davacının İHDS’nin 7.4 ve 7.6 maddelerine dayandığını ancak 18.6 uyarınca davacının …’tan bir talepte bulunamayacağının düzenlendiğini, kök davada müşterek müteselsil sorumlu olan davacının diğer kusurlu davalıya müracaat etmeden işbu davayı açamayacağını, davacı şirketin müşterek sorumlu yerine yaptığı ödemenin müvekkilinden talep edilemeyeceğini, kök davada müşterek sorumlu olan davalı …’e ihbar edilmesi gerektiğini, dava dışı şahıs 3. Kişi konumunda olmadığından İHDS’nin 7. Maddesi kapsamında kabul edilemeyeceğini, davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ve dolayısıyla faiz ve icra dosyasına ilişkin giderleri talep edemeyeceğini, kök davada yasal faize hükmedildiği ve ödemeler yasal faiz üzerinden yapıldığı halde bu davada avans faizine hükmedilmesinin doğru olmadığını, dava dilekçesi ile ihtar tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ise de ıslah dilekçesi ile ödeme tarihinden itibaren faiz talebinde bulunulmasında ıslahın usulüne uygun olmadığını, davacının ıslah talebinin davayı genişletme yasağı kapsamında değerlendirilip reddi gerekirken ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, müvekkili kurum aleyhine hükmedilen harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de doğru olmadığını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Eldeki rücuan alacak davasına esas … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 17/07/2018 tarih 2018/81 Esas 2018/354 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacısı müteveffa işçi …’ın mirasçısı …, davalıları … ve … olup, dava dışı …’ın 19/07/2002 tarihinde … ilçesi … … davalı …’ın yanında çalıştırdığı davalı …’un üstlendiği … sayaçlarının dışarıya çıkartılması işinde çalışmakta iken … akımına kapılması nedeniyle ölümü üzerine yasal mirasçıları tarafından … Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2011/122 Esas (bozmadan sonra 2018/81 Esas) sayılı dosyasıyla maddi ve manevi tazminat davası istemiyle 27.02.2011 tarihinde açılan maddi tazminat davasında davanın kabulüne, davacılardan … için 33.257,07 TL, … … için 315,46 TL, … … için 2.443,44 TL … için 4.562,16 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 19./07/2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı … …’ın maddi tazminat isteminin reddine, davacıları her biri için 3.000,00 TL manevi tazminatın 19.07.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, karar verildiği, kararın Yargıtay 21. HD’nin 20.06.2019 tarihli ve 2019/410 Esas-2019/4550 Karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği, davacının 17.07.2019 tarihinde 230.726,99 TL ödediği, görülmüştür.
Sözleşme hükümleri ile birlikte somut olay ve davalı vekilinin istinaf itirazları birlikte incelendiğinde; dava dışı … Başkanlığı tarafından, dava dışı … … … .. Müdürlüğü’nde iş akdiyle çalışırken 27.08.2002 tarihinde meydana gelen iş kazası neticesinde 03.09.2002 tarihinde vefat etmesi üzerine davacı kurum tarafından yapılan ödemenin rücuan tazmini talebiyle … … … A.Ş. aleyhine açılan davada, yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, davalı borçlu … Müdürlüğü’nün kesinleşen karar nedeniyle … İcra Müdürlüğü’nün 2019/371 Esas sayılı icra takip dosyasına 17.07.2019 tarihinde 230.726,99 TL ödediği, dosya içeriğiyle sabittir.
Taraflar arasında akdedildiği hususunda her hangi bir ihtilaf bulunmayan 24/07/2006 tarihli işletme hakkı devir sözleşmesinin 7.1 maddesinde; sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun …’a ait olduğu, 7.4 ve 7.6 maddesinde de; … faaliyetinin … tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının … olduğu hükme bağlanmıştır.
Davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin istinaf itirazının incelenmesinde; alacak taraflar arasında imzalanan işletme hakkı devir sözleşmesine dayandığından bu davada uygulanması gerekli olan zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi uyarınca 10 yıl olup rücuya esas mahkeme ilamı sebebiyle icra takip dosyasına ödemenin yapıldığı 17.07.2019 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinde 01.07.2020 tarihinde davanın açıldığı anlaşıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarına gelindiğinde; rücu talebine konu … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 17/07/2018 tarihli 2018/81 Esas 2018/354 Karar sayılı dosyasının davacısı müteveffanın yasal mirasçıları … vd. tarafından davalılar … ve … … 27.02.2011 tarihinde maddi ve manevi tazminat davası açılmıştır. Davacı … ile davalı … arasındaki işletme hakkı devir sözleşmesi 24/07/2006 tarihinde imzalanmıştır. Bu durumda rücu talebine dayanak dava konusu olay 19.07.2002 olup işlem işletme hakkı devir sözleşmesinin imzalanmasından önceki tarihlidir.
Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından yapılan ödeme işletme hakkı devir sözleşmesinin imzalandığı tarihten önceki döneme isabet eden olaya dayanmaktadır. Rücuen alacağa dayanak olan … Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki (İş Mahkemesi Sıfatıyla) davanın davacısı da bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olup İHDS’nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının icra takibi nedeniyle ödediği miktarı davalıdan rücuen talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Rücuen alacağa dayanak davadaki uyuşmazlığın … tesislerinin mülkiyetine ilişkin olmadığından, sözleşmenin 7.2 maddesi uyarınca davacının ihbar yükümlülüğü kapsamında rücuya dayanak davayı …’a ihbar etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/03/2016 tarih 2015/13510 esas 2016/3219 karar sayılı emsal içtihadı).
Öte yandan, hisse satış sözleşmesinin 9.4. maddesinde “…İşletme hakkı devir sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla”, 22. maddesinin f bendinde “Alıcı ihale konusu hisseleri devir aldığı tarihten önceki döneme ilişkin olarak İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla…” hükümleri yer almaktadır. Anılan hükümler gözetildiğinde hisse satış sözleşmesi karşısında işletme hakkı devir sözleşmesinin öncelikle uygulanacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu hususa yönelik savunmalarına Dairemizce itibar edilmemiştir.
Ayrıca, davacı tarafından rücuan alacak davasında dayanak mahkeme ilamı ile icra takip dosyasına ödenen ve bu davada talep olunan 230.726,99 TL’nin ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda kabulüne karar verilerek davacı tarafından dava dışı davacılara ödendiği ispatlanan 230.726,99 TL hüküm altına alınmış olmakla, bu miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 15.760,96 TL nispi karar ve ilam harcı ve AAÜT’ye göre hesaplanan 24.600,82 TL nispi vekalet ücretinde herhangi bir hata bulunmadığı gibi davacı tarafından yapılan ve dosya içerisinde belgeli olan giderler gözetilerek hüküm altına alınan yargılama gideri miktarında da herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Eldeki rücuen alacağa dayanak mahkeme ilamı ile hüküm altına alınan alacağın … … Müdürlüğü’nün yanı sıra davanın yönetildiği diğer davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Muris … mirasçılarının ise bu ilama dayalı olarak diğer müteselsil borçlular aleyhine bu bağlamda davacı … aleyhine icra takibine girişmiş, takip sonucu işbu davaya konu edilen bedel icra dosyasına davacı tarafından ödenmiştir. Ödenen bedelden ise İHDS hükümleri uyarınca davalı …’ın sorumlu olduğu iddiasıyla işbu dava açılmıştır. Dosya içeriğinden rücuya esas davanın davalısı … tarafından davacı … … … A.Ş’ye herhangi bir ödeme yapıldığına ilişkin bir bilgi ve belge dosyaya sunulmuş değildir. O halde mahkemece davacının icra dosyasına yaptığı ödemenin tamamını davalıdan talep edebileceği gözetilerek ödenen miktarın davalıdan tahsiline hükmedilmesi isabetlidir.
Davalı vekilinin hüküm altına alınan alacağın faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf itirazına gelindiğinde; kural olarak rücuen tazminat talebi, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelik tazminat niteliğinde olup, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edebilir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13/04/2016 tarih ve 2016/2239-2016/4044 E.-K. Sayılı emsal kararı).
Davacı vekili dava dilekçesinde hüküm altına alınacak alacağa davalıya başvuru tarihi olan 02/08/2019 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile ise, ödeme tarihi olan 17/07/2019 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesini talep etmiştir. İşbu davada davacı yan hüküm altına alınan alacağa ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep edebilecek ise de, dava dilekçesinde faiz başlangıç tarihi yönünden tercih hakkını ödeme tarihinden daha sonraki bir tarih olan 02/08/2019 olan davalıya başvuru tarihi yönünde kullanmıştır. Davacı tarafından faiz başlangıç tarihine yönelik ödeme tarihinden daha sonraki bir tarihe ilişkin tercih hakkı kullanılıp tüketildikten sonra ıslah dilekçesi ile faiz başlangıç tarihi geriye çekilemeyecektir. Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep haklarını saklı tutulması tüketilen faiz başlangıç tarihine ilişkin tercih hakkının sonucunu değiştirmeyecektir.
Hal böyle olunca, mahkemece tarafların tacir olduğu gözetilerek hüküm altına alınan alacağa avans faizi işletilmesine karar verilmesi isabetli ise de, dava dilekçesinde faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihinden daha sonraki bir tarih olan 02/08/2019 tercih edildikten sonra ıslah dilekçesi ile tüketilen faiz başlangıç tarihine ilişkin tercih hakkının değiştirilerek ödeme tarihi olarak ıslah edilemeyeceği, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının bu sonucu değiştirmeyeceği gözetilerek hüküm altına alınan alacağa dava dilekçesinde belirtilen ve davalıya başvuru tarihi olan 02/08/2019 tarihi yerine ıslah dilekçesinde belirtilen ödeme tarihi olan 17.07.2019 tarihinden itibaren faiz işletilmesinde isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun faiz başlangıç tarihi yönünden kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının faiz başlangıç tarihi yönünden kaldırılmasına, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun faiz başlangıç tarihi yönünden KISMEN KABULÜNE,
2-Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/05/2021 tarih ve 2020/281 Esas 2021/359 Karar sayılı kararının faiz başlangıç tarihi yönünden KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE, dava konusu 230.726,99-TL alacağın 02/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı nispi 15.760,96-TL harçtan peşin yatırılan 3.940,25-TL harcın mahsubu ile bakiye 11.820,71-TL karar harcının karar tarihinden sonra davalı tarafından yatırıldığı anlaşıldığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından peşin yatırılan 3.940,25-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki AAÜT’nin 13/1 maddesi gereğince hesaplanan 24.600,82 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Bu dava kapsamında davacı tarafından yatırılan gider avansından karşılanan 17,00 TL posta ve davetiye gideri ile 900,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 917,00-TL yargılama giderinin HMK 326/2.m. gereğince davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK 333.m. gereğince artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
C)1-Davalı tarafında yatırılan 3.940,24 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderinin davadaki haklılık durumu gözetilerek davalı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy çokluğu ile karar verildi. 19/10/2023
….

KARŞI OY
Sayın heyetle görüş farklılığı ıslah dilekçesi ile faiz başlangıç tarihinin değiştirilip değiştirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda davacı vekili, dava dilekçesinde davalıya ödenen 230.726,99 TL’nin davalıya başvuru tarihi olan 02.08.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiş, 22.03.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile talep olunan toplam 230.726,99 TL’nin bu defa rücuya esas mahkeme ilamı ile hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminat tutarının icra takip dosyasına ödendiği 17.07.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Şu halde davacı faiz başlangıç tarihini usulüne uygun ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde bildirdiği tarihten geriye çekmiş, böylece faiz başlangıç tarihi yönünden dava dilekçesindeki talep sonuç kısmını HMK’nın 176. Maddesi uyarınca kısmen ıslah ile değiştirmiştir. Bilindiği üzere, ıslah iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının istisnası olup davacı vekilinin bu şekilde faiz başlangıç tarihini HMK’nın 176. Maddesi gereği kısmen ıslah ederek rücuan tazminat istemiyle açılan işbu davada esasen mal varlığında eksilmenin meydana geldiği rücuya esas ödemenin yapıldığı tarihten itibaren ilk derece mahkemesince avans faizine hükmedilmesi anılan yasa maddesine uygundur. Yine 04.02.1948 tarih 10/3 sayılı İ.B.K.’nda açıklandığı üzere dava açıldıktan sonra sebebinde delillerinde ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi davanın konusunda da ıslah mümkündür. Kaldı ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 24.05.2019 tarih ve 2017/8 Esas – 2019/3 Karar sayılı ilamı gereğince, davacının ıslah dilekçesinde faiz başlangıç tarihini açıkça belirtmemiş olmasına ilişkin durumda dahi ıslah edilen miktar için -dava tarihinden önce temerrüt olmaması sebebiyle- dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesine karar verilmiştir. O halde işbu İBK’ya esas davada ıslah dilekçesinde artırılan kısım için faiz başlangıç tarihi belirtilmediği halde artırılan kısım için temerrüt varsa temerrüt, yoksa dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğinin dahi kabul edildiği gözetildiğinde,” çoğun içinde az vardır kuralı” gereği, eldeki davada olduğu üzere ıslah dilekçesinde faiz başlangıç tarihinin dava dilekçesinde talep edilen tarihten geriye çekilerek genişletilmesinin HMK’nın 176. Maddesindeki kısmen ıslah kurumuna aykırı olduğu kabul edilemez. (bkz. Aynı yönde Yargıtay 1. HD’nin emsal nitelikteki 30.12.2011 tarihli ve 2011/9829 Esas ve 2011/14155 Karar sayılı kararı). Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin, bu bağlamda faiz başlangıç tarihinin ıslah ile değiştirilemeyeceğine dair istinaf sebebinin de HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.