Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1624 E. 2021/1534 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi .
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

.

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

.
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :02/09/2021
NUMARASI …

KARAR TARİHİ : 15/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :17/12/2021

İhtiyati tedbir kararına itirazın reddine yönelik olarak verilen karara karşı ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

TALEP
İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, bu nedenle dava şartı noksanlığından davanın reddi gerektiğini, zira davacının %90 pay sahibi olarak huzurdaki davaya açmaksızın tek başına genel kurul toplama ve davalının müdürlük görevini sona erdirme imkanına sahip olduğunu, davacı vekilinin usulüne uygun düzenlenmiş vekaletname sunamadığını, bu nedenle vakeletnamesine itibar edilemeyeceğini, herhangi bir zorunluluk olmamasına rağmen davalı dinlenmeksizin tedbir kararı verildiğini, tahkikatın eksik olduğunu, kayyum atanmasını gerektirir şartların dosyada bulunmadığını, ayrıca teminatsız olarak tedbir kararı verilmesinin yasaya uygun olmadığını, tedbir şartları oluşmadan verilen tedbir kararının yasaya aykırı olduğunu, yaklaşık ispat koşullarının gerçekleşmediğini, genel kurul çağrısının yapılmamasının hukuki yaptırımı olmadığını, müdürün azlini gerektiren bir sebep oluşturamayacağını, maden arama ruhsatlarının terk edilmesinin şirkete zarara uğratmaya yönelik olmadığını, aksine şirket yararına sonuç doğurduğunu, ruhsatlara ilişkin harç ve masrafların ödenmemesi nedeni ile cezai işlem uygulanmasına sebebiyet verildiği ve şirketin bu nedenle zarara uğratıldığı iddialarının isabetsiz olduğunu, bu durumun şirketin mali yetersizliğinden kaynaklandığını, kötü yönetimi ispatlamadığını, rekabet yasağına aykırılık iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın rızasının bulunduğunu iddia ederek 25/06/2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının öncelikle icrasının durdurulmasını ve itiraz incelemesi sonucunda tamamen kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı hernekadar sorumlu bir müdür özeni ile görevini yürüttüğünü iddia etmekte ise de, davacının genel kurul yapılmadığı gerekçesi, ruhsatların terk edildiği, zamanında ödemeler yapılmaması sebebi ile şirketin zarar uğratıldığı iddialarını ileri sürerek davalının temsil yetkisinin tedbiren kaldırılmasını talep ettiği anlaşılmakla temsil kayyumu atanması gerekliliği yönünde mahkemede kanaat oluşarak 25/06/2021 tarihli ara kararı kurulduğu, davalı bu defa yukarıda zikredilen gerekçelerle tedbirin durdurulması ve kaldırılmasını talep etmekle birlikte dosyada bulunan deliller, özellikle temsil kayyumlarının dosyaya sundukları rapor ile ortaklık pay defterleri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri ve şirkete ati tüm evrakların temsil kayyumlarına davalı tarafından verilmediği ve dosyada rapor hazırlanması sürecinin geciktiği hususu da dikkate alındığında tedbirin kaldırılmasını gerektiren şartların oluşmadığı ayrıca davacının daha önce mahkemeye başvurarak genel kurul toplanmasını talep ettiği ancak mahkemece kendisinin azınlık olmadığı, çoğunluğun ise bu hakkı kullanamayacağı gerekçesi ile genel kurul toplantısına çağrı talebinin red edildiği de dikkate alınarak davalı itirazlarının yerinde olmadığı ve reddi gerektiği, şirketin konumu faaliyet kapsamı dikkate alındığında tedbir uygulanmasının ve davalının bu aşamada telafisi imkansız zarara uğrayacağı yönünde kanaat oluşmadığı gerekçesiyle teminata yönelik itirazının da reddine karar karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından ihtiyati tedbir şartlarından önce bu hususun değerlendirilmesi gerektiğini, davanın açılması sırasında vekalet ehliyetinin ispatı olarak sunulan 16/03/2020 tarihli vekaletnamenin dayanak 29/01/2020 tarihli vekaletnamenin geçersiz olması sebebiyle usule aykırı olduğunu, dava konusu ihtiyati tedbir uygulanmasına ilişkin talebin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup ihtiyati tedbirin kaldırılması gerektiğini, temsil kayyımlarının şirket defter ve evraklarına erişemediklerine dair raporun gerçeklikten uzak olup, bu rapora dayanarak ihtiyati tedbirin kaldırılmasını gereken şartların oluşmadığı gerekçesiyle itirazlarının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, kayyımlarca talep edilen defter ve evraklarının temininden imtina edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmayıp aksine istenilen bilgi ve belgeler öğrenildikten sonra bunların derhal temin edilmesi için çalışıldığını ve erişilebilen tüm bilgi ve belgelerin kayyımlara aktarılmasının sağlandığını, eksik tahkikat tamamlanmaksızın ihtiyati tedbir kararı verildiğini, tedbirin içeriği ve tedbirin şartlarının uygun olmadığını, teminat istenmeksizin ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, telafi edilemez zararın ne olduğunun gerekçede somutlaştırılmadığını, yaklaşık ispat şartlarının oluşmadığını, genel kurulun toplantıya çağrılmaması suretiyle şirketin zarara uğratıldığı değerlendirilmesinin isabetsiz olduğunu, maden arama ruhsatlarının terk edilmesiyle şirketin zarara uğratılmasının değerlendirilmesinin isabetsiz olduğunu, şirket uhdesinde bulunan ruhsatlara ilişkin harç ve masrafların ödenmemesi nedeniyle cezai işlem uygulanmasına sebebiyet verildiği, bu suretle şirketin zarara uğratıldığı değerlendirmesinin isabetsiz olup ödemelerin zamanında gerçekleştirilememesinin şirketin mali yetersizliğinden kaynaklandığını, mali yetersizliğin ise kötü yönetime değil, mali ve fikri sermaye yetersizliğine dayandığını, rekabet yasağının ihlal edilmediği gibi bu hal dolayısıyla herhangi bir zararın da doğmadığını bildirerek ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbire itirazın reddine dair ara kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep, davacının şirket yöneticisinin azline yönelik açtığı davada verilen şirket yetkilisi…’ın temsil yetkisinin kaldırılması ve temsil kayyumu atanmasına ilişkin ara kararının kaldırılmasına ilişkindir.
HMK’nun 389/1 maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
HMK’nun 390/3.maddesinde tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
TTK’nın 636/(4) maddesinde; “Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Haklı sebeple fesih davasındaki ihtiyati tedbirler kural olarak dava açan ortağın haklarının ve şirket mal varlığının korunmasını amaçlar. Bu bağlamda mahkemenin ihtiyati tedbire hükmederken, orantılılık ve ölçülülük ilkesinin yanı sıra hem ortaklığın hem de dava açan ortağın menfaatlerini de gözeterek uygun bir tedbire hükmetmesi gerekir. Kuşkusuz mahkeme ortaklığın feshine neden olacak veya bu sonucu doğuracak nitelikte tedbirlere hükmedemez. Aksi halde davanın sonunda elde edilebilecek sonuç peşinen ihtiyati tedbir kararıyla elde edilmiş olur. (Bkz. Yıldırım, Ali Haydar : 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre Limited Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Bursa, 2013 s.438-440.)
Gerek 6102 Sayılı TTK ve gerekse özel yasalarda limited şirkete temsil kayyımı, atanmasına ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte 6102 Sayılı TTK’nın 1. maddesinde “Türk Ticaret Kanununun, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçası” olduğuna ilişkin hükmü karşısında konu ile ilgili 4721 Sayılı TMK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunun 426 maddesinde düzenlenen temsil kayyımlığı müessesesi, gerçek kişiler esas alınarak getirilmiş bir kurum olmakla birlikte tüzel kişiler içinde temsil kayyımı atanabileceği gerek öğretide (Türk Medeni Hukukunda Kayyımlık-Mustafa Alper Gümüş-Sh. 103) ve gerekse yargı kararlarında (Yargıtay 11.H.D. 1988 tarih 65-3848 sayı vb.) kabul görmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 403/2. maddesinde kayyımın, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı, 426. maddesinde vesayet makamının, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atayacağı, kayyım atamasının yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel olmayacağı, 427. maddesinde ise bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa kayyım atanacağına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece dosyada bulunan deliller, temsil kayyımlarını dosyaya sundukları rapor, ortaklık pay defterleri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri ve şirkete ait tüm evrakların temsil kayyımlarına davalı tarafından verilmediği, böylelikle rapor hazırlanma sürecinin geciktiği, şirketin konumu ve faaliyet kapsamı dikkate alındığında tedbir uygulanmasının davalının bu aşamada telafisi imkansız zarara uğrayacağı yönünde kanaat oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesi ara kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere dosya üzerinden oy birliği ile karar verildi. 15/12/2021
….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.