Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1610 E. 2022/1281 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1610 Esas 2022/1281 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1610
KARAR NO : 2022/1281

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2021
NUMARASI : 2021/259 Esas 2021/432 Karar
DAVACI :
DAVALI :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 26/04/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/11/2022

Taraflar arasındaki limited şirketin ihyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; ortağı olduğu …. Ltd. Şti tarafından şirketin uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini için Ankara 7. Sulh hukuk Mahkemesi’nin 2018/1688 E, ve Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/670 E, sayılı dosyaları ile maddi ve manevi tazminat davaları açıldığını, ancak şirketin ticaret sicilinden resen terkin edildiğinin yapılan yargılamada öğrenildiğini, taraf teşkilinin sağlanması açısından Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/1688 E, sayılı davasında işbu davayı açmak için tarafına mehil verildiğini, sonuç olarak …. Ltd. Şti’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı Müdürlük temsilcileri cevap dilekçesinde özetle; ihyası istenen şirketin 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. Maddesi kapsamında 23.01.2014 tarihinde resen terkin edildiğini, ihyası istenen şirketin taraflarına bildirilen son ardesine kapatılma nedenine ilişkin tebligat çıkarıldığını, tebligatın “taşınmış” notuyla iade edildiğini, ihtarın ayrıca 07.10.2013 tarih, … sayılı TTSG’de ilan edildiğini, işbu davanın 5 yıllık süre geçtikten sonra açıldığını, sonuç olarak davanın süre yönünden reddini, ek tasfiyeye karar verilmesi halinde TTK 547/2 maddesi uyarınca tasfiye memuru atanmasını, müdürlükleri aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; limited şirketin ihyası istemiyle açılan davada, ihyası istenen şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı … müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin …. Ltd. Şti’nin kayıtlı adresine gönderildiği, ancak taşınmış olduğundan tebliğ edilemediği, tebliğ edilemeyen ihtarın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirket yetkilisine herhangi bir tebligat çıkarılmadığı, Ticaret Sicil kaytılarında infisah sebebinin “5174 sayılı kanuna göre odaca kaydı silinenler” olarak gösterildiğinin anlaşıldığı, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesinin 4/a bendi uyarınca ihtarın şirket yetkilisine tebliğine ilişkin herhangi bir işlem yapılmadan sadece şirketin kayıtlı adresine çıkarılan tebligatın iade edilmesi üzerine ihtarın ilan yoluyla tebliğ edilerek kanunda belirtilen şartlar yerine getirilmeksizin şirketin resen terkinine gidilmesi kanun hükmüne uymadığından usulsüz olarak yapılan terkin işleminin iptalinin gerektiği, öte yandan Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden getirtilen kayıtlar incelendiğinde; şirketin terkin nedeninin “5174 sayılı kanuna göre odaca kaydı silinenler” olarak tanımlandığı, kanunda tadadi olarak sayılan resen terkin nedenleri arasında “oda kaydının silinmesi” bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, …. Ltd. Şti’nin ihyasına, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı Müdürlük temsilcileri istinaf dilekçesinde özetle; Müdürlük tarafından şirketin sicilden terkininin TTK’nın geçici 7. Maddesine uygun olduğunu, şirketin davalarının, alacak ve borçlarının Müdürlük tarafından bilinmesi mümkün olmadığından …’nün işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen ve Müdürlük tarafından uygulanması mecburi olan 30.12.2012 tarihinde 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Münfesih Olmasına veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5-d bendi gereği ticaret odasından kaydı silinen şirketin sicilden re’sen terkin edilmesi işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu, TTK’nın geçici 7/4-a bendi gereğ şirketin son adresine tebligat yapıldığından, tebligat ulaşmasa dahi yapılan ilan Tebligat Kanunu uyarınca yapılmış bir tebligat sayılacağından yapılan ihtarın hukuka uygun olduğunu, Ticaret sicili müdürlüğü tescile dair verilen kararlara karşı açılan davalarda yasadan doğan zorunlu hasım durumunda olduğunu, bu nedenle yapılacak yargılama sonucu, zorunlu hasım olmamız ve davanın açılmasında kusuru bulunmayan müvekkili aleyhine
yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı, davalı Müdürlük temsilcilerinin istinaf başvuru sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca re’sen terkin olunan limited şirketin ihyası istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 1.7.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 1.7.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.
Dosya kapsamından; ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23.01.2014 tarihinden itibaren 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 26.04.2021 tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuştur. Ne var ki terkin işlemi TTK’nın geçici 7. Maddesinde belirtilen prosedüre uygun olarak yapılmadığından usulsüz terkin işlemi sebebiyle dava tarihi itibarıyla 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gözetilmemiştir. Şöyle ki;
Davacının ortağı bulunduğu ihyası istenen …. Ltd. Şti tarafından şirketin uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini için önce Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 17.09.2013 tarihinde açmış olduğu 2013/247 esas sayılı maddi ve manevi tazminat davasında görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının gönderildiği Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/670 E sayılı dava dosyasının derdest bulunduğu, ihyası istenen şirket henüz terkin edilmeden önce görevsiz mahkemede davanın açıldığı, ayrıca aynı şirket tarafından Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 28.01.2014 tarihinde açılan 2014/146 Esas sayılı dava dosyasının derdest olduğu anlaşılmıştır.
Somut olaya gelince, münfesih şirketin 5174 sayılı kanuna göre odadan kaydı silinmesi sebebi ile 23/01/2014 tarihinde geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça münfesih olan şirketin taraf olduğu dava dosyalarının ve icra takibinin derdest bulunduğundan bahisle şirketin ihyası istemine ilişkin olarak işbu dava açılmıştır. İlk derece mahkemesince ihyası istenen şirketin ortağı tarafından, terkin olunan şirketin açmış bulunduğu derdest davalarda ve icra takibinde taraf teşkilinin sağlanması gerektiğinden şirketin ihyasının istenilmesinde hukuki yararının bulunduğu, TTK’nın geçici 7/4-a maddesi ve gerek tebliğin 6. maddesinde müdürlük tarafından yapılacak tebliğin şirketin kayıtlı son adresine ve temsil ve ilzama yetkili kişilere yapılması gerektiği açıklanmış olmasına rağmen davalı müdürlük tarafından …. Ltd. Şti’nin yetkili temsilcilerine ihtar yapılmaksızın kanunda öngörülen usule ve kanunda terkin sebebi olarak sayılmayan oda kaydının silinmesi sebebine istinaden hukuk aykırı olarak ihyası istenen sicilden terkin edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, şirketin ihyasına karar verilmiştir.
Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celp edilen kayıtların incelenmesinde şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi gereğince 18/05/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Kanunu gereğince kaydının 23/01/2014 tarihinde silindiği, anlaşılmaktadır.
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10.maddesinde ” Odalara kayıt zorunluluğu bulunanlar, durumlarında meydana gelen ve Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilânı gereken her türlü değişikliği, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde, kayıtlı oldukları odalara bildirmek zorundadır. Ticaret siciline tescili zorunlu olup da yasal şekil ve sürede tescil ettirilmemiş olan bir hususu haber alan ilgili oda, bu yasal zorunluluğu yerine getirmeyenlerin durumlarını gerekli sicil değişikliklerinin yapılması için ilgili ticaret sicil memurluğuna bildirir. Ticaret sicil memurluğu, bu bildirim üzerine gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
İçinde bulunulan yıldan önceki iki yıldan itibaren adresleri ve durumları tespit edilemeyenler ile bu süre zarfında aidat ödemeyen üyelerin isimleri, oda yönetim kurulu kararıyla, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinir; aidat tahakkukları durdurulur. Bu fıkra hükmünün gereğinin her yılın ocak ayı içinde yerine getirilmesinden oda yönetim kurulu sorumludur. ” hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıdaki fıkrada anılan oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemezler.
Ticaret sicilinden re’sen veya işin bırakılması halinde üyenin talebi üzerine kayıt silinmesine ilişkin ilânlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ücretsiz olarak yayımlanır.” hükmünü içermektedir.
30.12.2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. Maddesinin d bendi ” 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
TTK’nın geçici 7. Maddesinde “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfeyi edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. Maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tututalamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. HGK’nın 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas, 2017/1193 karar sayılı kararında ” …Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır. (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 201/714 esas 2018/254 karar, Yargıtay 11. HD 24/09/2018 gün ve 2018/2834-5605 e-k sayılı, 24/03/2022 gün ve 20221/6686 Esas 2022/2403 Karar Sayılı ilamı).
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,) O halde, geçici 7. maddede tadadi olarak sayılan silinme sebepleri arasında yer almayan ihyası istenen şirketin oda kaydının silinmesine dayanılarak davalı … tarafından söz konusu terkin işleminin gerçekleştirilmesi anılan yasa maddesine açıkça aykırıdır. Kaldı ki geçici 7. maddenin 2. fıkrasına göre de hakkında icra takibi bulunan şirketler hakkında bu madde uygulanamaz. Nitekim somut olayda da, ihyası istenen şirket aleyhine dava dışı … Belediye Başkanlığı tarafından, işbu şirketin terkin tarihi olan 23.01.2014 tarihinden önce Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/670 (davanın ilk olarak görevsizlik kararı veren Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2013/247 esasında açıldığı) derdest olan dava dosyası bulunduğundan, davalı … tarafından geçici 7/2. maddeye aykırı olarak ihya istemine konu şirketin terkinine karar verilmesi de doğru değildir.
Öte yandan davalı … geçici 7. maddeye göre tesis ettiği işleme gerekçe olarak oda kaydının silinmesini göstermiş ve işlemlerini de bu çerçevede yapmıştır. Yapılan işlemler geçici 7. Maddenin 4/a fıkrasındaki usule göre de yerine getirilmemiş, silinme işlemi nedeniyle şirketi temsil ve ilzama yetkili davacı …’a ihtar gönderilmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle esasen ihyası istenen şirketin sicilden terkin koşulları oluşmadığı halde TTK’nın 7. maddesine aykırı olarak dosyada yer alan ticaret sicili kayıtlarına göre ihyası istenen şirket halen faal iken davalı … terkin işlemini gerçekleştirmiş olduğundan, ilk derece mahkemesince şirkete tasfiye memuru atanmaksızın şirketin ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davalı sicilin bu yöndeki istinaf sebebine itibar edilmemiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2017 tarih ve 2016/8629 esas 2017/6341 karar sayılı emsal içtihatı).
Ayrıca, davalı … tarafından TTK’nın geçici 7.maddesinde sayılmayan 5174 sayılı oda kaydının silinmesi sebebine dayalı olarak dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkini anılan yasa maddesine açıkça aykırı olduğu gibi terkin işlemleri aynı maddenin 4/a maddesindeki usule aykırı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu durumda davanın açılmasına sebebiyet veren ve yargılama sonunda haksız olduğu anlaşılan davalı … aleyhine yargılama giderlerine ve yargılama sırasında vekil ile temsil olunan davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi de yerinde görülmüş, davalı … vekilinin bu konudaki istinaf sebeplerine de itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı … temsilcisinin istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği öteki itirazlarının esastan reddine, istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme sonucunda kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılarak ilk derece mahkemesince hükümde sehven unutulan ihyasına karar verilen şirketin ihyasının ticaret siciline tescil ve ilanına dair karar verilmesine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davalı … temsilcilerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden KABULÜNE,
2-Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/259 Esas-2021/432 Karar sayılı Kararının HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE,
… … sicil no’da kayıtlı …. Ltd. Şti’nin ihyasına,
Kararın ticaret siciline tesciline ve ilanına,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından başlangıçta alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,4 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç ve 57,00 TL posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 175,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
HMK’nın 333. Maddesi gereği arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kaldırma kararının şekli ve niteliği gözetilerek istinafa başvuran davalı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/10/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.