Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/161 E. 2022/1405 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/161 Esas 2022/1405 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/161
KARAR NO : 2022/1405

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ :ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2020
NUMARASI : 2019/649Esas 2020/696 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 14/11/2019
KARAR TARİHİ : 09/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Banka ile dava dışı …. A.Ş. arasında akdedilen kredi sözleşmeleri uyarınca müvekkili Banka tarafından borçluya kredi kullandırıldığını, bu sözleşmelerden 20/12/2010, 23/12/2010 ve 29/08/2012 tarihli olanlarında davalının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğunu, sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi üzerine dava dışı asıl borçlu ve diğer kefillerle birlikte davalıya Beşiktaş 17.noterliğinin 17/01/2019 tarih ve … yevmiye numarası ile kat ihtarnamesi keşide edildiğini ve kendilerine usulüne uygun mehil verildiğini, davalıların verilen süre içinde borçların ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı üzerine durduğunu iddia ederek davalının Ankara 9.İcra Müdürlüğü’nün 2019/4948 Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takip talebinde sorumluluğu ayrıca gösterilen kefalet limiti doğrultusunda davalı yönünden takip talebinde bildirilen tutarlar üzerinden takibin devamına, takip miktarının asgari %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı Banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 20/12/2010, 23/12/2010 ve 29/08/2012 tarihli sözleşmelere müteselsil kefil sıfatı ile imza attığını, bu sözleşmelerin akdedilmesinden sonra müvekkilin dava dışı şirketteki ortaklıktan ayrıldığını ve bu hususun ticaret sicil gazetesinde tescil ve ilan olunduğunu, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrütünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğunu, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağını, müvekkilinin davacı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan diğer genel kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil olarak yer almadığını, yeni sözleşmelerin imzalanması ile müvekkilinin kefil olduğu kredi sözleşmeleri sona erdiğinden sorumluluğunun ortadan kalktığını, bu nedenle kefaletinin olmadığı yeni kredi sözleşmesinden sorumlu tutulamayacağını, kaldı ki müvekkilinin kefil olunan kredi sözleşmelerinin ödenerek sona erdiğini bildirerek davanın reddi ile icra takibinin konusu olan meblağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; her ne kadar bilirkişi ek raporunda ikinci GKS ile hesap kat arasında borç miktarının sıfırlandığı tespit edilmiş ise de mevcut davanın konusunu oluşturan alacağın birinci GKS kapsamında kullandırılan kredilere ilişkin olduğu ve bu durumun bilirkişi ana raporunda açıkça tespit edildiği, ek rapordaki sıfırlamaya yönelik tespitten dolayı davalının sorumluluktan kurtulamayacağı, mevcut dosyanın dayanağını oluşturan alacağın birinci GKS kapsamında kullandırılan kredilere ilişkin olduğu, bundan dolayı davalının mevcut alacaktan sorumlu olduğu, alacağın likit olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, Ankara 9.İcra Dairesi’nin 2019/4948 Esas sayılı dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın 97.060,34-TL asıl alacak, 7.061,14-TL işlemiş temerrüt faizi, 654,73-TL masraf olmak üzere toplam 104.776,21-TL yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %33 faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 97.060,34-TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece alınan 06/10/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda müvekkilinin kefaletinin bulunmadığı, yeni genel kredi sözleşmesinin imzalandığı 27/03/2018 tarihi ile hesabın kat edildiği 03/01/2019 tarihleri arasında borç bakiyesinin sıfırlandığını tespit edildiğini, müvekkilinin kefaletinin bulunduğu hesap “sıfır” bakiye verdikten sonra, yeni oluşacak bir borç bakiyesinin artık müvekkilinin kefaletinin bulunduğu sözleşmeden kaynaklandığının söylenemeyeceğini, yerleşik Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, aksi kabul edilse dahi alacak likit olmadığından müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, mahkemece dava kısmen kabul edilmesine rağmen müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmeleri ile davalının kefalet imzasının bulunmadığı 27/03/2018 tarihli genel kredi sözleşmesi, hesap ekstreleri, 07/01/2019 tarihli hesap kat ihtarnamesi vs. deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 9.İcra Müdürlüğü’nün 2019/4948 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı ile dava dışı…’a karşı toplam 112.327,61 TL üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, takibin davalının ödeme emrine süresinde itirazı üzerine davalı yönünden durduğu, eldeki itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süresinde açıldığı görülmüştür.
14/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; icra takibine konu kredili mevduat hesabının davalının kefaletinin bulunduğu sözleşmeye istinaden açılmış olduğu, söz konusu kredili mevduat hesabının borçlu cari hesap şeklinde işleyen bir kredi olması nedeniyle bu tür bir kredi ilişkisinde kredi borcunun bir tarihte sıfırlanmış olmasının sözleşmeyi sonlandırmayacağı gibi akabinde yapılacak kredi ödemelerinin de yeni kredi olarak kabul edilemeyeceği, şirket ortaklığından ayrılmış olmanın kefaleti sonlandıran bir durum olmayıp davacının davalı kefil şirket ortaklığından dolayı değil genel kredi sözleşmesine olan kefaletinden dolayı sorumlu tuttuğu, davalının kefaleten sorumluluğunun bulunması halinde, davacının davalı kefilden talep edebileceği tutarın 104.776,21-TL olarak kabul edilebileceği, davacının asıl alacak olarak tespit edilen tutara takip tarihinden itibaren %33 oranından işlemiş faiz talep edebileceği bildirilmiştir.
08/10/2020 havale tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; belirtilen tutarlarda yapılan ödemeler ile hesabın borç bakiyesinin sıfırlandığı ve bu tarihler itibariyle hesabın + bakiyeye dönüştüğü belirtilmiştir.
Dosya kapsamından; davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 20/12/2010 tarihli 500.000,00 USD limitli, 23/12/2010 tarihli 1.500.000,00 TL limitli, 29/08/2012 tarihli 2.000.000,00 TL limitli, 27/03/2018 tarihli 2.000.000,00 TL limitli 4 adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının söz konusu sözleşmelerden 27/03/2018 tarihli sözleşme dışındaki sözleşmelerde müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığı, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine hesabın 03/01/2019 tarihinden kat edilerek gönderilen ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine eldeki davanın konusunu teşkil eden icra takibinin başlatıldığı, davalının kefaletinin geçerli olduğu, mahkemece alınan 08/10/2020 havale tarihli ek bilirkişi raporunda tespit edildiği ve dosyada mevcut hesap ekstrelerinden anlaşıldığı üzere davalının kefalet imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borç miktarının hesap kat tarihi itibarıyla yapılan ödemeler ile borç bakiyesinin sıfırlandığı anlaşılmaktadır.
Davalının kefil olduğu genel kredi sözleşmelerinde süre bulunmadığı için sözleşmelerin süresiz olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda kredi sözleşmesiyle verilen kredilerin ödenerek borcun kapatılması sözleşmeyi sona erdirmez ve bu sözleşme ile borçluya yeniden kredi kullandırılması halinde kefilin sorumluluğu da 10 yıllık azami sürede devam eder. Ancak, bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davalının kefil olduğu sözleşmelerden kaynaklanan borç miktarının muhtelif tarihlerde ödenerek hesap kat tarihi itibarıyla borç bakiyesinin sıfırlandığı, bu tarihten sonra davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında 27/03/2018 tarihinde yeniden kredi sözleşmesi akdedildiği ve bu kredi sözleşmesinde davalının kefil olmadığı görülmektedir. İspat yükü kendisinde olan banka kayıtlarında hangi kredinin hangi genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırıldığı açıkça saptanacak şekilde tutmak zorunda olup, ayrım yapılmayacak şekilde tutulan kayıtlar ispat yükü çerçevesinde alacaklı bankanın alacağın hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını ispatlayamadığı hukuki sonucunu doğurur. Bu durumda, süresiz olarak düzenlenmiş olmasına rağmen borç ödenmiş ve cari hesap sıfırlanmış olduktan sonra, bankaca asıl borçluya kullandırılan kredinin yeni sözleşme çerçevesinde kullandırıldığının ve eski kredi sözleşmesi kefilinin, yeni sözleşmelerde imzası veya eski sözleşmede yeni sözleşmelere tarih ve miktar belirtilerek herhangi bir atıf yoksa yeni kullandırılan krediden sorumlu olmadığının kabulü gerekli olduğundan (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09/05/2011 tarih 2010/11945 Esas, 2011/6293 Karar sayılı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/09/2012 Tarih 2011/5684 Esas, 2012/13371 Karar sayılı emsal ilamları) davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/11/2020 tarih ve 2019/649 Esas 2020/696 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 1.789,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.744,90 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 17.849,14 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödemesine,
7-Kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 1.786,31‬ TL istinaf nispi karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davalı tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru harcı ve dosyanın istinafa gönderim giderinin 49 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 197,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/11/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.