Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1567 E. 2022/1226 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1567 Esas 2022/1226 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1567
KARAR NO : 2022/1226

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2021
NUMARASI : 2021/351 Esas 2021/433 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
DAVA : Kayyımlık
DAVA TARİHİ : 11/06/2021
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022

Taraflar arasındaki ticari şirkete kayyım atanmasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … AŞ’nin 2017 yılında davacı ve davalılar tarafından kurulduğunu, müvekkilinin şirketteki payının %50 davalıların ise (%12,5 x 4)=%50 olduğunu, şirket ortaklarının aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduklarını, temsil yetkisinin müşterek imza ile yönetim kurulu başkanı olarak davacı ve başkan vekili olarak davalı …’a verildiğini, yönetim kurulu başkanı olan davacının tüm yönetim ve idare yetkilerini 15.03.2018 tarihli vekaletname ile davalı …’a devrettiğini, şirket sermayesinin %50’sine sahip davalıların şirketin müşteri ve tedarikçilerini perde arkasından kurup yönettikleri …AŞ’ye yönlendirdiklerini, bu suretle davalı … AŞ’nin cirosunu 17 kat azaldığını, davalıların … AŞ’nin müşteri ve tedarikçileri ile irtibata geçerek ticari faaliyetlerini kendi kurdukları …AŞ üzerinden devam edilmesini sağladıklarını, … müşterileri ve tedarikçilerine …AŞ. tarafından e-postalar atıldığını, … AŞ’nin içinin bu şekilde boşaltılmasının şirketin cirosunda azalamaya neden olduğunu ve %50 ortak olan davacıya zarar verdiğini, daha sonra davalı … ve …’in hisselerini davalı …’a devrettiklerini, hisse devri yapan … ve …’in …AŞ’nin yönetim kurulu üyesi olarak göreve başladıklarını, … AŞ’nin maruz kaldığı suiistimaller hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/111945 sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığını, … AŞ’nin yasal temsilcisi olan davacı …’in temsil yetkisini gereği gibi kullanamadığını, davalıların yönetim kurulunda çoğunluğu temsil ettiklerini, müvekkilinin yönetime etkin şekilde katılamadığını, şirketin içinin boşaltılmasının önüne geçilebilmesi için kayyım atanmasının zorunlu olduğunu, dört davalıdan ikisinin …’in yönetim kurulu üyeliği görevini ifaya devam ettiklerini, bu sayede istedikleri kararı aldıklarını iddia ederek … içinde meydana gelen hukuka aykırı davranışların tespiti ve davalı şirkete acilen kayyım atanmasına, …’ın vekaletname ile sahip olduğu yetkilerinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP
Davalı tarafa tebligat çıkarılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı tarafından …’a vekaletname ile verilen yetkilerin kaldırılmasının dava konusu yapıldığı, vekaletnamenin 15.03.2018 tarihli olup, davacı tarafından …’a verildiği, TBK 512 maddeye göre vekalet verenin ve vekilin her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebileceği, vekalet ilişkisinin sonlandırılması ve vekilin vekaletname ile sahip olduğu yetkilerin kaldırılmasının yargılama faaliyetine konu edilemeyeceği, davacının kendi imzasıyla verdiği vekaletnamedeki yetkileri azil ile ortadan kaldırabilecekken, vekaletnamedeki yetkilerin kaldırılmasını mahkemeden talep etmesinde hukuki yararı olmadığı, şirkete zarar verdikleri iddia olunan yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açma olanağı varken, sorumluluk davasına kaynak olabilecek usulsüzlerin tespitini istemekte davacının hukuki yararının bulunmadığı, dava dilekçesindeki açıklamalar ve sunulan delillerin kayyum atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir verilmesi yönünden yaklaşık ispata elverişli olmadığı gerekçeleri ile davalı şirkete kayyum atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle reddine; davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin, davalı … zarara sokan tüm usulsüz ve hukuka aykırı davranışlarının tespiti talebinin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine; davalı …’ın vekaletname ile sahip olduğu yetkilerin kaldırılmasına yönelik talebin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalıların kusuru ile davalı şirketin içinin boşaltıldığını, müşterilerinin de davalıların ortak olduğu başka bir şirkete yönlendirildiğini, cirosunun bir ayda 17 kat düşürüldüğünü, şirketin suistimal edildiğini gösteren mali denetim raporları ve resmi evrakların dosyaya ibraz edildiğini, bu nedenle şirkete acilen kayyım atanması gerektiğini, mahkemece kayyım atanması talebinin reddinin hatalı olduğunu, dosyadaki delillerin tamamının yaklaşık ispatın ötesinde bir ispat vasıtası durumunda olduğunu, yaşanan tüm usulsüzlüklerin gelişiminin dava dilekçesinde ayrıntılı şekilde açıklandığını, davacının maddi zararının onlarca milyon lirayı aştığını, tüm bu sürecin tanık beyanları ile de ortada olduğunu, davanın özü gereği kayyım atanması talepli bir dava olup sürecin daha hızlı ilerlemesi açısından esas davada bir tedbir talebi olarak değil, ayrı bir dava olarak ikame edildiğini, mahkemece eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, müvekkili şirket her ne kadar pay sahibi olsa da müvekkilinin zararının şirketin uğradığı zarardan doğan dolaylı bir zarar olduğunu, sorumluluk davası açısından düşünülünce yönetim kurulu oy çoğunluğunun davalı gerçek kişilere ait olduğunu, bu nedenle de şirket adına işlem yapabilmek için gerekli kararların alınmasının mümkün olmadığını, kayyım atanması için usulsüzlüklerle hukuka aykırılıklar için bir ön değerlendirme yapılması mecburi olup aksi takdirde kayyım atanmasının da mümkün olamayacağını, dolayısıyla ayrıca bir tespit talepleri bulunmayıp tek taleplerinin kayyım atanması için gerekli ve mecburi olan ön değerlendirmenin yapılması olduğunu, iki kişinin davalı şirketin müşterek imza yetkilisi olup şirket adına bir evrak imzalayabilmeleri için ikisinin bir araya gelmesi gerektiğini, bu iki kişinin müşterek imzaları ile vekalet verdiğine göre imza yetkililerinden birinin kendi başına imza atarak vekaletnameyi azledebilmesinin mümkün olmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini, davalı şirkete kayyım atanmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı şirkette gerçekleşen haksız ve hukuka aykırı olayların tespiti ile şirkete ihtiyati tedbir yoluyla kayyım atanması ve davacı şirket yetkilisi tarafından davalı … adına verilen vekaletnamedeki tüm yetkilerin kaldırılması istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı şirket ana sözleşmesi ve imza sirküleri, 15/03/2018 tarihli vekaletname, davalı şirkete ait satış raporu, ihtarnameler, ticaret sicil kayıtları, taraflar arasındaki yazışmalara ilişkin e-mail çıktıları vs. deliller dosya arasında mevcuttur.
Somut olayda davacı yan davalı şirkette meydana gelen hukuka aykırı olayların tespiti ile şirkete kayyım atanmasını ve davacı tarafından davalı …’a verilen vekaletname ile …’ın sahip olduğu yetkilerin kaldırılmasını talep etmektedir.
Tespit davaları bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının belirlenmesine yönelik olarak açılan davalar olup görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için bağımsız bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur, Yargıtay’ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz. Anılan kuralın geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hükmün etkisi bakımından hiç bir fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Somut olayda; şirket yönetim kurulu üyesi olan davalıların yönetim yetkilerinin kötüye kullanılması suretiyle şirketi zarara uğrattıkları iddia edilmiş olup, davalıların tüm usulsüz ve hukuksuz davranışlarının Mahkeme eliyle tespiti istenmiştir. TTK 553 maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyeleri kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine, hem de şirket alacaklarına karşı verdikleri zararlardan sorumludur. Şu durumda şirkete zarar verdikleri iddia olunan yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açma olanağı varken, sorumluluk davasına kaynak olabilecek usulsüzlüklerin tespitini istemekte davacı ortağın hukuki yaranının bulunmadığı, yine davalı şahısların davalı … ekonomik olarak zarara uğrattığı ve şirketin feshini sağladığının tespiti istemlerinin yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında açılacak şahsi sorumluluk davası içinde değerlendirilmesi gereken bir husus olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin davalı şirkete “acilen” kayyım atanması talebi, dava dilekçesindeki açıklamalar gözetildiğinde ihtiyati tedbir mahiyetinde olup, dosya kapsamında davanın esası bakımından haklılığın yaklaşık ispata elverişli olacak şekilde ortaya koyacak delillerin bulunmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacı tarafından …’a vekaletname ile verilen yetkilerin kaldırılması talep edilmiş ise de, TBK’nın 512 maddesini göre, vekalet veren ve vekil her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebileceğinden vekaletnamedeki yetkilerin kaldırılmasının mahkemeden talep edilmesinde hukuki yarar bulunmadığından ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygundur.
Davacı vekilince istinaf başvuru dilekçesinde davalı şirkete kayyım atanması talep edilmiştir. Davacının talebi ihtiyati tedbir niteliğindedir.
HMK’nun 389/1. maddesi uyarınca, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
HMK’nun 390/1. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden, dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilecektir.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
Somut olayda davacı yanca dosyaya sunulan belgeler yaklaşık ispata elverişli olmadığından dairemizce davacının kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik karar verilmesi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf aşamasındaki ihtiyati tedbir talebinin reddine, ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf aşamasındaki ihtiyati tedbir talebinin reddine,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-Alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/10/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.