Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1547 E. 2022/1535 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1547 Esas 2022/1535 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1547
KARAR NO : 2022/1535

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2021
NUMARASI : 2020/333 Esas 2021/525 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA TARİHİ : 29/07/2020
KARAR TARİHİ : 07/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2022

Taraflar arasındaki yönetim kurulu kararının iptali istemine ilişkin davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA DAVA
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin “Kenan Kahraman namına yazılı %5 hissesini” hisse sahibi şirket ortağı …’dan 23/12/2015 tarihinde adi yazılı sözleşmeyle devir aldığını, davacının hisse devir sözleşmesinin davalı şirkete onaylanması ve ortaklar pay defterine kaydı için gönderildiğini, davalının 12/01/2016 tarihli yönetim kurulu toplantısıyla davacının talebini, sözleşmenin noterlikçe yapılmadığı, şirkete talebin adi posta yoluyla yapıldığı ve hissenin sermaye taahhüdünün ödenmediği gerekçesiyle reddedildiğini, devir sözleşmesinin noterlikçe yapılmaması ret sebebi olarak gösterilmiş ise de anonim şirketlerde hisse devir sözleşmesinin resmi şekilde yapılmasına dair bir yasal düzenleme olmadığını, yine davalı şirkete hisse devrine dair işlem talebinin iadeli taahhütlü posta yoluyla yapılmasına engel bir düzenleme de bulunmadığını, aynı şekilde davacının devir aldığı hisselerin sermaye taahhüdünün bir kısmının yerine getirilmemesi de 6102 sayılı TTK’nın 490 maddesinde düzenlendiği gibi kanunda ya da esas sözleşmede aksi öngörülmemiş ise nama yazılı paylar herhangi bir sınırlamaya bağlı olmaksızın devredilebileceğini, ana sözleşmedeki tek kısıtlamanın öncelikle diğer ortaklara teklif edilmesi olduğunu, TTK 491. madde ile getirilen kanuni sınırlamanınsa “ … devralanın ödeme yeterliliği şüpheli ise ve şirketçe istenen teminat verilmemişse …” şartına bağlandığını, somut olayda hissesini devreden ortak …’ın öncelikle diğer ortaklara hissesini almaları için teklifte bulunduğunu ancak ortakların hisseyi almak istememeleri üzerine davacıya hissesini devrettiğini, diğer yandan davacı sermaye taahhüdünü yerine getirebilecek maddi güce sahip olup, şirketin teminat gösterilmesine ilişkin herhangi bir talebinin de olmadığını, pay defterine kaydın yapılmasının ihtarname ile istendiğini, davaya konu nama yazılı senetler davalıya geçtiğinden davacı tarafından davalı …A.Ş.’ye durum bildirilerek pay defterine tescil talep edildiğinden, TTK’ya göre hisselere ait sermaye taahhüdü borcunun yeni hisse sahibi davacıya ait olduğunu, bu nedenle davalı şirketin … namına yazılı %5 hissenin sermaye taahhüt borcunu davacıdan, yani yeni hisse sahibinden talep etmesi gerekirken önceki hisse sahibi …’a sermaye taahhüdünü yerine getirmesi için ihtar keşide edildiğini, Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiğini, davalı şirketin 19/04/2016 tarihli kararı ile … namına yazılı hisse senedinin ıskatına karar verildiğini, usul ve yasaya, şirket ana sözleşmesine aykırı yapılan işlemler sonucu verilen ıskat kararının iptali gerektiğinden, yönetim kurulu kararının iptaliyle, davacının 23/12/2015 tarihinde davalı şirket ortağı …’dan devraldığı %5 nama yazılı hissenin devrinin ortaklar pay defterine tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu şirket paylarının nama yazılı senede bağlandığını, nama yazılı pay senetlerinin devrinin ancak ciro ve teslimiyle mümkün olduğunu, pay senetlerinin senet sahiplerinin cirosuyla … Bankası’na rehin verildiğini, pay senetlerinin pay sahiplerinin elinde olmadığını, şirketin ortaklık yapısındaki değişiklik için, yeni pay devri için rehin alacaklısı … Bankası’nın yazılı ön izninin zorunlu olduğunu, pay devri işlemi için ön izin başvurusu yapılmadığını, ödenmeyen sermaye taahhüdüne ilişkin ıskat işlemi hem kanuni zorunluluk hem de şirketin içinde bulunduğu yatırım aşamasında sermaye artışı işlemi için kaçınılmaz olduğunu, ıskat işleminin kanunda tarif edilen çağrı ve ilan prosedürünün eksiksiz yerine getirilmek suretiyle gerçekleştirildiğini, … payları üzerine üçüncü bir şahsın alacağı iddiasıyla konulmuş ihtiyati haciz bulunduğundan davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVA
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin …… Şti.’nin namına yazılı %5 hissesine sahip olduğunu, müvekkilinin davalı şirketteki %5 nama yazılı hissesini sermaye taahhüdü borcuyla birlikte 23/12/2015 tarihinde …’a devrettiğini, yeni hisse sahibinin davalı şirkete yazılı olarak pay defterine kaydı için devri bildirdiğini, davalı şirketin 12/01/2016 tarihli yönetim kurulu toplantısında yeni hisse sahibinin talebinin noterlikçe yapılmadığı ve hissenin sermaye taahhüdünün ödenmediği gerekçesiyle reddettiğini, yeni hissedarın davalı şirketin pay defterine kaydının yapılabilmesi için Kayseri 7. Noterliğinin 17/03/2016 tarih ve…yevmiye numarası ile ihtarname keşide ettiğini, bu sebeble müvekkiline ait hisse senetleri yeni hissedar …’a ait olduğunu, davalı şirketin yeni hisse sahibinden sermaye taahhüdü borcunu yerine getirmesini istemesi gerekirken, söz konusu nama yazılı pay devrini yok sayarak, önceki hisse sahibi müvekkiline sermaye taahhüdünü yerine getirmesi için ihtar keşide edip, ticaret sicil gazetesinde ilan ettiğini, davaya konu %5 hissenin iptaline dair 19/04/2016 tarih ve 2016/4 sayılı davalı şirketin yönetim kurulu kararının, usul ve yasaya ve şirket ana sözleşmesine aykırılığı nedeniyle iptali ile davacının 23/12/2015 tarihinde dava dışı…’a devrettiği %5 nama yazılı hissesinin devrinin, şirket ortaklar pay defterine tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; asıl dava dosyasına sunulan cevap dilekçesini tekrarla birleşen davanın da reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının sermaye koyma borcu 18/01/2012 tarihinde Ticaret Siciline tescil edilen sermaye artırımından kaynaklanmakta olup bakiye sermayenin tescilinden itibaren en geç 3 yıl içinde ödenmesi ana sözleşmenin 6. maddesinin açık hükmü gereğidir. O halde bakiye sermaye borcunun vadesi 18/01/2012’den itibaren 3 yıl olup, bu süre 18/01/2015’te dolduğu, bu tarih itibariyle …’ın temerrüde düştüğü, bunun üzerine şirket tarafından …’a ödenmeyen sermaye taahhüt borcunun yatırılması için 13/01/2016 tarihli ihtarnameyle 1 aylık süre içinde borcun ödenmesine ilişkin çağrıda bulunduğu, Sicil Gazetesinde 08/02/2016 tarihli nüshasında sermaye taahhüdünü ödeme çağrısı yapılmış olduğu, bu çağrıya uyulmaması üzerine İzmir 5. Noterliği’nin 14/03/2016 tarihli ihtarnamesiyle 1 aylık süre daha verilerek sermaye taahhüt borcunun ödenmesi konusunda …’a yeniden çağrıda bulunulduğu, ayrıca sicil gazetesinde 11/03/2016 tarihli nühasında ıskat işlemine ilişkin ihtar yapıldığı, …’ın şirket tarafından yapılan her iki çağrıya da uymayarak sermaye taahhüt borcunu yerine getirmemesi üzerine yönetim kurulu kararıyla …’ın sermaye artırımı öncesinde ödemiş olduğu 50.000,00 TL’lik esas sermayesindeki %5’lik oranındaki 2.500,00 TL’lik payı ayrı ve saklı tutularak sermaye artışı sonrası ödenmeyen 997.500,00 TL’lik iştirak taahhüdüne tekabül eden bu payın ıskat edilerek şirket bünyesine alındığı, bu paylara ilişkin çıkarılan nama yazılı hisse senetlerinin iptal edildiği, yönetim kurulunun ıskat kararının 27/04/2016 tarihinde sicil gazetesinde ilan edilerek ıskat sürecinin tamamlandığı, uygulanmış olan prosedürün TTK’nın 483. maddesindeki ıskat usulune şeklen uygun gerçekleştirildiği, bu nedenle yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin talebin de mahkemece yerinde görülmediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davada davaların reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davacılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Birleşen dava davacısı …’ın davalı şirketteki hisselerinin asıl dava davacısı…’a devrinin geçerli olduğunu, dava konusu davalı şirket paylarının nâma yazılı senetler olduğunu, davalı şirketin borsaya kote edilmemiş ve 6102 Sayılı TTK’dan önce kurulduğunu, yeni TTK’nın vermiş olduğu 1 yıllık sürede de şirket ana sözleşmesini tadil etmemiş bir şirket olduğunu, yeni yasaya uyarlanmamış olan şirket ana sözleşmesinde pay devrine dair öncelikle diğer ortakların teklif etme şeklinde sınırlama getirilmiş ise de, bu sınırlamanın TTK’nın 493/2.maddesine göre pay sahipleri bilişimine, işletmenin konusu veya ekonomik bağımsızlığına yönelik olmadığının yasal olarak geçerli olmadığını ve bağlayıcılığının bulunmadığını, bu nedenle birleşen dava davacısı …’ın asıl dava davacısı…’a, hisselerini şirketin diğer ortaklarına teklifte bulunmadan devredebileceğini, nâma yazılı hisse senetlerinin teslimsiz ve devrinin mümkün olduğunu, dava konusu nama yazılı pay senedinin … Bankasına kullanılan şirket kredisinin teminatı kapsamında bankaya rehin olarak teslim edildiğini, bankanın rehin hakkına istinaden pay senedini alıkoymakta olduğundan TMK’nun hükümlerine göre dolaylı zilliyet olduğunu, pay sahibi …’ın TMK anlamında zilliyetinin devam ettiğini, ancak pay senedinin dolaylı zilliyet bankada olduğundan alıcı…’ın ciro edilerek tesliminin fiilen mümkün olmadığını, bu nedenle nama yazılı pay senedinin devrinin yazılı sözleşme ile zilliyetliğin havalesi yoluyla yapıldığını, bu nedenle davalı şirket yönetim kurulunun payı devralan davacı…’ın ortaklık talebinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, şirket ana sözleşmesindeki değişikliğinde işbu davadan sonra 24/05/2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanan şekilde esas sözleşmede değişiklik yapılmak suretiyle gerçekleştirildiğini, devredilen nâma yazılı payın sermaye taahhüdünün hisseleri devralan davacı… tarafından yerine getirilmesinin mümkün olduğundan yönetim kurulunun ret kararının hatalı olduğunu, davacı …’ın ortaklıktan ıskatına ilişkin yönetim kurulu kararının hukuken geçersiz olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava ve birleşen dava; ıskat işlemine ilişkin yönetim kurulu kararının iptaliyle davacı…’ın 23/12/2015 tarihinde davalı şirket ortağı birleşen dosya davacısı …’dan devraldığı % 5 nâma yazılı hissenin devrinin şirket ortaklar pay defterine tesciline karar verilmesi istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı şirketin 08/08/2014 tarihli ve 2014/3 Sayılı Yönetim Kurulu Kararı, şirketin kuruluşuna ilişkin sicil dosyası, şirket ana sözleşmesi, asıl ve birleşen davacı arasındaki 31/10/2007 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi, şirket sermayesinin 20.000.000,00 TL’ye çıkartılmasına ilişkin 18/01/2012 tarihli Genel Kurul Kararı, … Bankası ile davalı şirket pay sahipleri arasındaki 08/08/2014 tarihli Hisse Rehin Sözleşmesi ve genel kredi ve teminat sözleşmeleri, yönetim kurulunun davacı…’ın talebinin reddine ilişkin 12/01/2016 tarihli ve 2016/1 Sayılı kararı ile bu karar doğrultusunda davacıya yapılan bildirim, ıskat sürecine ilişkin İzmir 5. Noterliğinin 13/01/2016 tarih ve… yevmiye no’lu, 14/03/2016 tarihli 3368 yevmiye no’lu ihtarnameleri ile Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 08/02/2016 tarihli ve 11/03/2016 tarihli nüshaları, davacı …’ın 997.500 adet payının ıskat edilerek şirket bünyesine alınmasına dair 19/04/2016 tarihli ve 2016/4 sayılı kararı ile Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 27/04/2016 tarihli nüshası ve sair deliller dosya arasında mevcuttur.
Dosya kapsamından birleşen dava davacısı …’ın davalı şirkette %5 oranında pay sahibi bulunduğu, payların nâma yazılı senetlere bağlandığı şirket sermayesinin 18/01/2012 tarihinde tescil edilen genel kurul kararıyla 20.000.000 TL’ye çıkartıldığı ve 08/08/2014 tarihli yönetim kurulu kararıyla nâma yazılı hisse senetleri düzenlenerek ortaklara teslim edildiği ve aynı tarihte bizzat davacı …’ın imzası ile … Bankasına rehin verilmiş olduğu, hisse rehin sözleşmesinin 28.maddesinde bankanın yazılı ön izni alınmaksızın rehin edilen hisse senetlerinin devredilemeyeceğinin düzenlendiği, davacı …’ın şirketteki nama yazılı hisselerini 23/12/2015 tarihinde asıl dava davacısı…’a devrine ilişkin taraflar arasında adi yazılı sözleşme imzalandığı, davacı… tarafından devir ve pay devrinin ortaklık pay defterine geçirilmesi hususlarının PTT yoluyla iadeli taahhütlü olarak davalı şirkete bildirildiği, davalı şirket tarafından 12/01/2016 tarihli yönetim kurulu kararıyla pay devir sözleşmesinin noter onayı taşımadığı, sözleşmenin noterlikçe düzenlenmediği, devir sözleşmesinin pay defterine kaydı için TTK uyarınca bir başvuru yapılmadığı, paya ilişkin sermaye taahhüdünün % 97’lik kısmının ödenmediği, taahhüt edilen sermayenin ödenmesi için öngörülen vadenin dolduğu, davacı…’ın talebinin reddedildiği, yine aynı tarihli yönetim kurulu kararıyla davacı …’ın sermaye koyma borcunu yatırması konusunda çağrıda bulunulmasına ve 1 aylık süre verilmesine karar verildiği, bu karar uyarınca davacı …’a İzmir 5. Noterliğinin 13/01/2016 ve 13/03/2016 tarihli ihtarnameleri ile çağrıda bulunulduğu, sermaye koyma borcuna ilişkin olarak da 08/02/2016 ve 14/03/2016 tarihli sicil gazetesinde ilanlar yapıldığı, davacı …’ın sermaye koyma borcunu yerine getirmemesi üzerine 19/04/2016 tarihli yönetim kurulu kararıyla davacı …’ın ilk sermayedeki %5’lik orandaki 2.500,00 TL’lik payı ayrı ve saklı tutularak sermaye artışı sonucu ödenmeyen 997.500,00 TL’lik 997.500 adet payın ıskat edilerek şirket bünyesine alındığı ve buna ilişkin nâma yazılı hisse senetlerinin iptal edildiği, aynı karar ile hisse senetlerinin pay sahiplerine teklif edilmesine karar verildiği, ıskat kararının 27/04/2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, akabinde ıskat konusu paylar üzerinde alım hakkı için diğer ortaklara çağrıda bulunulduğu ve … Bankasından onay istendiği, 31/05/2016 tarihli yönetim kurulu kararıyla davacı …’a ait iken ıskat edilen 997.500 adet payın şirketin hakim pay sahiplerinden … Şirketi’ne 32.500 adedi, … Anonim Şirketi’ne 32.500 adedi, …Şirketi’ne 32.500 adedi olmak üzere tahsis edildiği ve bedellerinin yeni pay sahiplerince şirkete ödendiği, yeni hisse senetlerinin de … Bankasının rehin cirosuyla teslim edildiği anlaşılmaktadır.
6102 Sayılı TTK’nun 490.maddesinde; Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı payların, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebileceği, hukuki işlemle devrin, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçirilmesiyle yapılabileceği,
İlk derece mahkemesinin gerekçesinde belirtildiği üzere, nama yazılı pay senetlerinin ciro dışında pay senedinden ayrı olarak düzenlenecek bir temlikname ile devrinin mümkün olup olmadığı doktrinde öteden beri tartışmalı olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/11/1978 tarihli ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin emsal kararlarında da devir sözleşmesinin ayrı bir temliknameye yazılmasını ve ciro yapılmasını geçerli saydığından davaya konu devir sözleşmesinin emsal içtihatlar gözetildiğinde geçerli saymak gerekecektir.
Somut olayda, dava konusu nama yazılı pay senetleri rehin olarak … Bankası’nda iken davacı … tarafından asıl davada davacı olan…’a temliknameyle satılmıştır. Davacı yan istinaf başvuru dilekçesinde pay senedinin dolaylı zilliyetlik bankada olduğundan alıcı…’ın ciro edilerek tesliminin fiilen mümkün olmadığını, bu nedenle nama yazılı pay senedinin devrinin yazılı sözleşme ile zilliyetliğin havalesi yoluyla havale edildiğini iddia etmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun “Teslimsiz Devir” başlıklı 979/2 maddesinde; zilliyetliğin bu yolla devrinin, zilliyet olmakta devam eden üçüncü kişiye karşı ancak durumun devreden tarafından kendisine bildirildiği andan başlayarak hüküm doğuracağı düzenlenmiş olup, düzenleme kapsamıyla birlikte somut olay değerlendirildiğinde, rehin hakkı sahibi olan bankaya pay senetlerini satan davacı hissedar … tarafından yapılmış bir bildirim bulunmadığı dosya kapsamıyla sabittir. Bu nedenle zilliyetlik devrinin bankaya karşı hüküm ifade etmesi mümkün değildir.
Banka ile imzalanan genel kredi sözleşmesinde; davacı …’ın imzası bulunmakta olup, söz konusu genel kredi sözleşmesinde davalı şirketin ortaklık yapısındaki değişiklikler, yani pay senetlerinin devredilebilmesi için … Bankası’nın yazılı ön izninin alınması zorunluluğu bulunmakta olup, bu kapsamda rehin olarak banka elinde bulunan, aynı zamanda davacı … tarafından devredilmek istenen pay senetleri bakımından bankanın ön izni onayı alınması da zorunludur. Ayrıca, TTK’nun 647/3.maddesi hükmü gözetildiğinde, bir üçüncü kişinin kıymetli evrakın devrine katılması sözleşmeyle de mümkün olabilmekte olup, dava konusu olayda kredi sözleşmesiyle bankanın onayı olmaksızın devir yapılmaması düzenlendiği halde devir sözleşmesi öncesi kredi sözleşmesinin tarafı olan bankadan ön izin ve onay alınmadığı ve devre konu edilen pay senetleri de kıymetli evrak niteliğinde olduğundan bu hükmün temliknameyle devirleri de kapsaması gerekecektir.
6102 Sayılı TTK’nun “Devrin Sınırlandırılması” kenar başlıklı 491. Maddesinde; bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı payların, ancak şirketin onayıyla devrolunabileceği,
Şirketin sadece, devralanın ödeme yeterliliği şüpheli ise ve şirketçe istenen teminat verilmemiş ise onay vermeyi reddedebileceği, düzenlenmiştir.
Düzenlemeyle birlikte somut olay değerlendirildiğinde, bedellerinin tümü ödenmemiş nama yazılı payların esas sözleşmede belirtilmemiş olsa bile ancak şirketin onayıyla devredilebilecek olup, bedelleri ödenmemiş paylar hakkında şirketin onayı alınmaksızın devir sözleşmesi yapılamayacağı gibi onay alınmaksızın da yapılan devir sözleşmeleri şirkete karşı hüküm ifade etmeyecektir.
Asıl ve birleşen davada davacı yanca, her ne kadar şirketin devre onay vermek zorunda olduğunu, en azından devralandan teminat istemesi gerektiği öne sürülmekte ise de, devir sözleşmesinin yapıldığı tarih itibariyle satıcı …’ın sermaye koyma borcunun vadesinin dolduğu, 997.500,00 TL sermaye koyma borcunun bulunduğu, sermaye borcunu süresi içerisinde ifa etmeyen pay sahibinin ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düştüğü, bu nedenle hem sermaye borcunun süresinde ifa edilmediği, hem de rehin hakkı sahibi bankadan izin/onay alınmamış olması dikkate alındığında davalı şirketin alıcı davacıyı yeni malik olarak tanımamakta ve deftere kaydetmemekte haklı olduğu anlaşılmaktadır.
Davaya konu ıskata ilişkin yönetim kurulu kararının iptali istemine gelince;
6102 Sayılı TTK’nun 480.maddesinde; pay bedelini ifa borcu ve ifa etmemenin sonuçları, 481.maddesinde, ödemeye çağrı, 482.maddesinde, temerrüt ve sonuçları ile 483.maddesinde ıskat usulü düzenlenmiştir.
Düzenleme ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, davacının sermaye koyma borcu 18/01/2012 tarihinde Ticaret Siciline tescil edilen sermaye artırımından kaynaklanmaktadır. Bakiye sermayenin tescilinden itibaren en geç 3 yıl içinde ödenmesi Ana Sözleşmenin 6. Maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Buna göre bakiye sermaye borcunun vadesi 18/01/2012’den itibaren 3 yıl olup bu süre 18/01/2015’te dolmuştur. Bu tarih itibariyle davacı …’ın temerrüde düştüğü, bunun üzerine şirket tarafından davacı hissedar …’a ödenmeyen sermaye taahhüt borcunun yatırılması için 13/01/2016 tarihli ihtarnameyle 1 aylık süre içinde borcun ödenmesine ilişkin çağrıda bulunulduğu, Ticaret Sicil Gazetesinde 08/02/2016 tarihli nüshasında sermaye taahhüdünü ödeme çağrısı yapıldığı, bu çağrıya uyulmaması üzerine İzmir 5. Noterliği’nin 14/03/2016 tarihli ihtarnamesiyle 1 aylık süre daha verilerek sermaye taahhüt borcunun ödenmesi konusunda davacı …’a yeniden çağrıda bulunulduğu, ayrıca Ticaret Sicil Gazetesinde 11/03/2016 tarihli nüshasında ıskat işlemine ilişkin ihtar yapıldığı, davacı hissedar …’ın şirket tarafından yapılan her iki çağrıya da uymayarak sermaye taahhüt borcunu yerine getirmemesi üzerine yönetim kurulu kararıyla davacı hissedar …’ın sermaye artırımı öncesinde ödemiş olduğu 50.000,00 TL’lik esas sermayesindeki %5’lik oranındaki 2.500,00 TL’lik payı ayrı ve saklı tutularak sermaye artışı sonrası ödenmeyen 997.500,00 TL’lik iştirak taahhüdüne tekabül eden bu payın ıskat edilerek şirket bünyesine alındığı, bu paylara ilişkin çıkarılan nama yazılı hisse senetlerinin iptal edildiği, yönetim kurulunun ıskat kararının 27/04/2016 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilerek ıskat sürecinin tamamlandığı, bu hale göre uygulanmış olan prosedürün 6102 Sayılı TTK’nın 483. maddesindeki ıskat usulune şeklen uygun gerçekleştirildiğinden yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin talebin de yerinde olmadığı anlaşıldığından ilk asıl ve birleşen davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davada davacılardan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın asıl ve birleşen davada davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/12/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.