Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1531 E. 2021/1671 K. 31.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/09/2021
NUMARASI …
DAVA TARİHİ : 24/09/2020
KARAR TARİHİ : 31/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/12/2021

Taraflar arasındaki maddi duran varlıkların değerinin tespiti istemine ilişkin talebin yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı talebin hukuki yarar şartı yokluğu sebebiyle reddine yönelik olarak verilen hükme karşı talepte bulunan şirket vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
Talep eden şirket vekili talep dilekçesinde özetle; 2004 yılında kurulan mühendislik, tedarik ve inşaat servisleri veren müvekkili şirketin bünyesine 16 yıl içerisinde birçok taşınmaz eklendiğini, fabrika binalarının kurulduğunu, ticari hayatta şirketlerin maddi duran malvarlığı değere önemli bir yer kapladığından dolayı bunların değerlerinin tespiti talebinin hasıl olduğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. Maddesine göre 5024 sayılı kanunla yapılan değişiklikler ve bu konu hakkında verilen özelgelerde net bir şekilde ifade edildiği gibi bu hesaptan kaynaklı artışlar sermayeye ilave edilemeyeceğini, ancak, mahkemeye başvuru yapılarak ilgili maddi duran varlık değerlemeleri mali tablolarda dipnot olarak bulunabilir hükmü gereğince; müvekkil şirketin maddi duran varlıklarının yeniden değerleme artışlarını tespiti için iş bu davayı açma gereği duyulduğunu….. betonarme kargir bina ve içerisinde bulunan bütün demirbaşların değerlerinin tespitini, ayrıca taşınmazlar ve içerisindeki tüm elektronik, mekanik ve sair makinelerile tümalet edevat ve ticari değeri olup kullanılan tüm malzemelerin, fabrikabinasının ve tüm müştemilatının, fabrika sahasındaki betonu, kanalizasyon vb alt yapı ve tüm çelik atölyeler, idari binası, otopark vb üst yapı imalatlarının ve fabrikanın üzerinde bulunduğu bulunan arsanın değerlerinin ve ekli listede belirtilen ve yerinde görülüp tespit edilecek tüm menkul mal değerlerinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia ve toplanan tüm delillere göre; davanın öz sermayenin tespiti davası olmayıp, maddi duran varlıklarının değerinin tespiti davası olduğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 298. maddesine göre; bu bölümde yazılı emsal bedelleri ile alacak ve borçların değerleri 72’nci maddede yazılı Takdir Komisyonu tarafından tespit edilmesi gerektiği, mükerrer 298. maddesinde de bu tespitin nasıl yapılacağının belirtildiği, mükerrer 298. maddesinde mahkemeye herhangi görev ve yetki verilmediği, maddi duran varlıkların tespitinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 72. maddesinde belirtilen Takdir Komisyonu tarafından yapılması gerektiği, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Talep eden şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun “Yetki:” başlıklı 298. maddesine göre; “Bu bölümde yazılı emsal bedelleri ile alacak ve borçların değerleri 72 nci maddede yazılı Takdir Komisyonu tarafından tespit edileceğinin belirtildiğini, bir an dava konusu olan ve iktisadi işletmeye dahil olan maddi duran varlıkların değerinin Vergi Usul Kanununun İkinci Bölüm değil de Servetleri Değerlemesi başlıklı Üçüncü Bölümünde yer alan hükümlere göre yapılacağı kabul edilse dahi, değerlemenin Takdir Komisyonu tarafından yapılamayacağını, 298 inci maddeye göre Takdir Komisyonu tarafından belirlenecek değerler, Üçüncü Bölümde yer alan ve emsal bedelle değerlenmesi öngörülen servet unsurları ile alacak ve borçlar olduğunu, oysa, dava konusu olan maddi duran varlıklar içerisinde yer alan bina ve arazilerin değerleme ölçütü Vergi Usul Kanununun 297’nci maddesine göre emsal bedeli değil, Vergi Değeri olduğu, dolayısıyla tespiti istenilen maddi duran varlıkların değerinin tespitinin Takdir Komisyonu tarafından yapılması mümkün olmayıp gerekçeli kararda belirtilenin aksine bu görevin mahkemelerin yetkisinde olduğunu, müvekkil şirketin satışlarının (ciro) önemli bir bölümü de ihracat ve yurtdışı mühendislik hizmetlerinden oluştuğunu, şirketin yönetim kurulunun ani ve yüksek kur artışlarının olduğu, COVID-19 salgını nedeniyle ekonomik belirsizliğin had safhaya ulaştığı böyle bir ekonomik ortamda Türk Ticaret Kanunundan kaynaklanan görev ve sorumluluklarını tam ve doğru bir şekilde yerine getirebilmesi için şirketin mali tablolarının güncel ve doğru bir şekilde oluşturulması gerektiğini, açılan davanın amacının, Türk Ticaret Kanunun 375 ve 376’ncı maddeleri ile 376’ncı maddenin uygulanması ilişkin çıkarılmış olan Tebliğ hükümleri tarafından müvekkili şirketin yönetim kuruluna yüklenmiş bulunun görev ve sorumlulukları tam ve eksiksiz olarak yerine getirmesine imkan sağlamak üzere mali tablolarının güncel ve doğru bir şekilde oluşturmak olduğunu, müvekkil firma tarafından ticari hayatta şirketlerin maddi duran malvarlığı değeri önemli bir yer kapladığından dolayı bunların değerlerinin tespitinin gerektiğini, bu amaçla ; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu mükerrer 298.maddesine göre 5024 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ve bu konu hakkında verilen özelgelerde net bir şekilde ifade edildiği gibi bu hesaptan kaynaklı artışların sermayeye ilave edilemeyeceğini, ancak, mahkemeye başvuru yapılarak ilgili maddi duran varlık değerlemeleri mali tablolarda dipnot olarak bulunabilir hükmü gereğince; müvekkil Şirketin maddi duran varlıklarını yeniden değerleme artışlarının tespiti için işbu davanın açıldığını, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca değer tespiti istenilen hususların ancak mahkemeye başvuru ile yapılarak ilgili maddi duran varlık değerlemeleri mali tablolarda dipnot olarak bulunabileceği hükmü uyarınca işbu dava ve değer tespiti istenilen hususların müvekkil şirket ticari faaliyetleri bakımından hayati önem arz ettiğini, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep, anonim şirketinin maddi duran varlıklarının yeniden değerleme artışlarını tespiti istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince hukuki yarar şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
Yeniden değerleme sonucu ortaya çıkan artışların, değer artış fonu veya yeniden değerleme fonu olarak bilançoya kaydedilmesi ve sermayeye ilavesi ile ilgili VUK’nda mevcut olan düzenleme 30.12.2003 tarih ve 25332 sayılı ,,, Gazetede yayımlanan 5024 sayılı “Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile Vergi Usul Kanunu’nun değiştirilen mükerrer 298. Maddesi ile kaldırılmış ve yine bu Kanunla VUK’a eklenen Geçici 25. Madde ile “enflasyon düzeltmesi esası” vergi sisteminde hüküm altına alınmıştır. 5024 sayılı Kanun ile yeniden değerleme uygulamasına son verilmiştir. Dolayısıyla, bilançoda yer alan, sermayeye ilave edilmesine izin verilen “maddi duran varlıklar yeniden değerleme artışları” ve İştirakler Yeniden Değerleme Artışları” hesaplarının geçerliliği kalmamıştır. 5024 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası, bir şirkete ilişkin öz varlık tespitinin mahkemeden talep edilebileceği haller; bir ticari işletmenin bir şirkete sermaye olarak konulması (diğer bir deyişle nev’i değişikliği, şirket birleşmesi ve bölünmesi halleri gibi GVK 81 m. Ve Kurumlar Vergisi Kanunu 18,19 ve 20 m.) halleri ve bir de TTK’nın 462. Maddesi uyarınca şirket bilançosunun borca batık olması durumunda, şirket mevcudunun borçları karşılamaya yetip yetmediğinin tespiti ve iflas sürecinde, iflas ertelenmesi amaçları ile sınırlı kabul edilmektedir. O halde talepte bulunan şirket vekilinin, maddi duran varlıklarda değer artışının tespitini mahkemeden talep etmesinde de hukuki yararı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; talep eden şirket vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına yer olmaksızın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Talep eden şirket vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-ç maddesi gereği kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/12/2021

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.