Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/146 E. 2023/34 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/146 Esas 2023/34 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/146
KARAR NO : 2023/34

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2020
NUMARASI : 2020/78 Esas 2020/518 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/12/2019
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02 /02/2023

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan müvekkili şirkete ait aracın 16/06/2019 tarihinde karıştığı maddi hasarlı trafik kazasında hasarlanması üzerine davalı sigorta şirketine yapılan başvurunun hasarın sigorta poliçesi teminatı kapsamı dışında kaldığından bahisle reddedildiğini, kazanın müvekkiline ait aracın sürücüsü …’in yönetimindeyken arkadaşı ile birlikte Kuğulu Park istikametinden Oran istikametine seyrederken Turan Güneş Bulvarı’na geldiğinde virajı döneceği esnada taksi plakalı aracın önünde gayri nizami şekilde durduğunu ve sağında park halinde araçlar varken 2. sırada müşterilerini indirdiğini son anda fark etmesi üzerine direksiyonu kırdığını ancak zeminin ıslak ve kaygan olması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek araca çarptığını, müvekkiline ait aracın önünde duran çarptığı taksi plakalı araç içinde bulunduğu tahmin edilen iki kişinin araçtan inerek müvekkiline ait aracın sürücüsüne saldırması sebebiyle olay yerinden geçen bir kişinin müvekkiline ait araç sürücüsünü taksiye bindirerek olay yerinden uzaklaştırdığını, bu sebeple araç sürücüsünün olay yerinden ayrıldığını, ancak araç sürücüsünün olaydan hemen sonra polis merkezini aradığını, adli muayeneye gittikten sonra ifadesini verdiğini, araç sürücüsünün darp edildiğini ve sol gözünden yumruk darbesi aldığını, müvekkilinin can güvenliği sebebiyle olay yerini terk ettiğini, davalı tarafından alınan ekspertiz raporunda araç gün değerinin eksik ve hatalı olmasına rağmen yaklaşık 240.000,00 TL hasar tespit edilerek pert kabulü gerektiğinin ifade olunduğunu, aracın hasarlı haliyle ilgili tekliflerin toplandığını, neticede 72.000,00 TL sovtaj bedeli tespit olunduğunu, aracın hasar anındaki gün değerinin 252.000,00 TL civarında olup bu bedelden 72.000,00 TL sovtaj mahsup edildiğinde gerçek ve talep olunabilecek zararın 180.000,00 TL olarak belirlendiğini, araçta meydana gelen zararın müvekkili tarafından karşılanarak aracın onarımının gerçekleştirildiğini ileri sürerek belirsiz alacak davası olarak açılan dava kapsamında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin hasar bedeli olan 60.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, poliçede dain ve mürtehin olarak kayıtlı bulunan bankanın muvafakat etmemesi halinde dava açılmasının öncelikle mümkün olmadığını, sigorta tazminatı talep etme hakkının öncelikli olarak rehin hakkı sahibi bankanın olacağını, davacı tarafın davaya konu kazanın iddia ettikleri şekilde gerçekleştiğini ispatlayamadığını, davacı tarafın iddiasını somutlaştırması ve kazanın iddia edildiği şekilde gerçekleştiğini, olayda sürücü değişikliği olmadığını ve sürücünün alkollü olmadığını ispat etmekle yükümlü olduğunu, meydana gelen rizikonun Kara Araçları Kasko Poliçesi genel şartları hükmü uyarınca teminat dışı haller kapsamında olduğunu, bu nedenle müvekkili sigorta şirketinin davacıya karşı hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, öncelikle taraf sıfatına haiz olmayan davacı tarafından ikima edilen huzurdaki davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, dava konusu hasarın taraflar arasında akdedilmiş olan kasko sigorta poliçesi teminat kapsamı dışında kaldığından haksız ve hukuka aykırı şekilde açılmış olan davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; kasko sigorta sözleşmesine dayalı hasar bedelinin ödenmesi istemiyle açılan davada, 16.06.2019 tarihinde saat 02:30’da meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak düzenlenen kaza tespit tutanağına göre kaskolu araç sürücüsünün bilinmeyen bir nedenle Turan Güneş Bulvarından Oran istikametine doğru seyri sırasında yolcu indirmek için yavaşlayan … idaresindeki araca arkadan çarparak savrulup park halindeki diğer araçlara çarptığı, sürücülerin önlerinde giden araçları yönetmelikte belirtilen güvenli ve yeterli bir mesafeden izlememek kuralına aykırı hareket ettiğinden %100 kusuruyla kazanın meydana geldiği ve olay yerini terk eden araç sürücüsünün kimliğinin tespit edilemediğinin belirtildiği, kaza, kaskolu araç sürüsücüsünün %100 kusuruyla meydan gelmiş olup,kazanın meydan geliş saati, … idaresindeki araçta bulunan … ifadesine göre sigortalı aracın sürücüsünün ayakta duramayacak kadar alkollü oluşu, bu araç sürüsünün olay yerini terk fiilinin haklı sebebe dayandığını belirmesine rağmen vakit kaybetmeksizin kolluk güçlerine müracaat edebilecekken yaklaşık 14 saat sonra müracaat etmesinin makul ve haklı görülemeyeceği, davalı sigortacı tarafından aracın kim tarafından kullanıldığı bilinmediğinden, sürücü değişikliği yapıldığı, sürücünün alkollü veya sürücü belgesi bulunmaksızın aracın kullanılıp kullanılmadığı hususunun şüpheli hale geldiği göz önüne alındığında KSGŞ’nın A.5.10. maddesi anlamında zorunlu halin gerçekleşmediği, bu durumda ispat yükünün yer değiştirdiğinin kabulü gerektiği, sigortalı araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya ait olup dosyadaki mevcut deliler ile de hasarın teminat kapsamında kaldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkiline ait aracın sürücüsünün … olduğunun olay yerinde kazaya karışan taksi sürücüsü ve yolcuları ile münakaşa ardından şiddetli bir kavgaya tutuştuğunun, neticede hayatını kurtarmak için olay yerinden kaçmak zorunda kaldığının tüm dosya kapsamında mevcut olan savcılık soruşturma ve evrakları ile karşılıklı şikayet dilekçelerinden anlaşıldığını, diğer yandan mahkeme gerekçesinde müvekkiline ait aracı kullanan “sürücünün kim olduğu tespit edilememekle bu sürücünün kaza esnasında alkollü veya ehliyetsiz olması halinin de mümkün olabileceği dolayısıyla sürücü değişikliği yapılmış olabileceğ”i ifade olunarak farklı bir gerekçe daha ileri sürüldüğünü, Yerel Mahkemece böylesi bir çelişkinin varlığı nedeniyle ispat yükünün davacı olarak müvekkiline ait olduğu ve kaza esnasında alkol almamış ehliyetli birisinin aracı sürdüğünü ispat etmeleri gerektiğini ifade ederek hüküm kurduğunu, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir. Ayrıca davacı vekili aynı tarihte vermiş olduğu ikinci istinaf başvuru dilekçesinde yargılama süresince sadece bir kez cevap dilekçesi verip duruşmalara katılmayan davalı sigorta şirketine yararına 8.600,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını da ileri sürmüştür.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, kasko sigorta poliçesine dayalı olarak davalı sigorta şirketinden sigortalı araçta oluşan hasarın tazmini istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu sigortalı araca ait Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi’nde dain’in mürtehin kaydı bulunan… Şubesi’nden alınan 16.07.2020 tarihli cevabi yazı ile banka ile davacı sigortalı şirket arasında imzalanan 24.05.2019 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan araç kredisinden kaynaklanan borçların sona erdiği, yazı tarihi itibarıyla söz konusu kredi borcunun bulunmadığı bildirilmiş olmakla davacı sigorta şirketinin aktif husumet ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Olay tarihinde geçerli olan KSGŞ’nın A.5.10. maddesinde, “zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bentlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılma” denilmek suretiyle, maddede ifade olunan haller ile benzer haller dışında olay yerini terkin, zararın teminat dışı olmasına yol açacağı kabul edilmiştir.
Diğer taraftan TTK.nun 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Kanun’un 1409/2 maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına dair iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.
Somut olayda riskin gerçekleştiği sabit olup, bu riskin farklı şekillerde gerçekleştiği iddiasını davalı sigortacı ispat etmek zorundadır. Sigorta şirketinin hasarın teminat kapsamında olmadığı, olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil, iddia ettikleri şekilde gerçekleştiğini ve bu oluş şeklinin teminat dışında kalan hallerden olduğunu somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir.
Davacıya ait aracın davalı şirket nezdinde kaskolu olduğu ve 16.06.2019 tarihli rizikonun poliçenin yürürlük süresi içinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir. (Poliçe yürürlük 29.05.2019-29.05.2020-Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi).
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kazanın davacı sigortalının bildirdiği şekilde meydana gelip gelmediği, sürücü değişikliğinin bulunup bulunmadığı veya sigortalı araç sürücüsünün kaza anında alkollü olup olmadığı dolayısıyla kaza sebebiyle araçta oluşan hasarın poliçe teminatı kapsamında olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; 16.06.2019 Pazar gece saat 02.30’da Ankara-Çankaya’da Turan Güneş Bulvarı üzerinde bölünmüş yolda gece açık, zeminin ıslak ve nemli olduğu, sürücüsü olay yerini terk eden aracın Turan Güneş Bulvarı’ndan Oran istikametine seyri sırasında … numaralı bina önlerine geldiğinde bilinmeyen bir nedenle ön ilerisinde yolcu indirmek için yavaşlayan sürücü … sevk ve idaresindeki taksi plakalı araca arkadan çarparak savrulan park halindeki plakalı araca çarptığı bu aracın da çarpılmanın etkisiyle savrulup park halindeki iki araca daha çarptığı, taksi plakalı araçta bir yolcunun yaralandığı kazada sigortalı araç sürücüsünün KTK’nın 56/1-c maddesindeki kuralı ihlal ettiği, taksi plakalı araç sürücüsü ile park halindeki üç adet araç sürücüsünün kural ihlalinin bulunmadığı kaza tespit tutanağında belirtilmiş, kazanın meydana geldiği gün 16.06.2019 günü saat 16:46’da davacı sigortalı araç sürücüsü …’in Ankara SBÜ Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nce düzenlenen adli muayene raporunda baş/boyun bölgesinden darp edildiği, sol frontalde şişlik ve abrazyon görüldüğü, alkollü olmadığı tespit edilmiş, 16.06.2019 olay günü saat 19:45’te sigortalı araç sürücüsü …’in karakoldaki ifadesinde Turan Güneş Bulvarı üzerinde iken virajı döneceği esnada plakasını bilmediği bir ticari aracın durduğunu fark ettiğini, çarpmamak için direksiyonu kırdığını, ancak yol yağıştan dolayı ıslak olduğu için direksiyon hakimiyetini kaybedip ticari aracın arka orta kısmından çarptığını, araçtan inerken ticari takside bulunan üç erkeğin yanında bulunan …’a saldırdığını, ismini bilmediği bir erkek şahsın sol kaşının olduğu bölgeye yumruk atınca olay yerinden kaçtığını, olay yerini terk etmek düşüncesinde olmadığını, can havliyle olay yerinden dayak yememek için uzaklaştığını, üstelik telefonunu, cüzdanını, kartlarını, parasını, kimliğini vb. Kişisel eşyalarını aracın içinde unutup uzaklaştığını beyan etmiş, nitekim olay anında sigortalı araç sürücüsünün yanında bulunan arkadaşı …’da emniyetteki beyanında çarptıkları ticari araçtan inen iki erkek şahsın kendisine saldırdığını ifade etmiş, sigortalı araç sürücüsünün çarptığı ticari araç sürücüsü …’de emniyetteki ifadesinde kaza anında kargaşa yaşandığını bildirmiş, olaya ait düzenlenen 14.07.2019 tarihli Basit CD izleme Tutanağı’nda da olay anında kavga sırasında 7-8 erkek şahsın görüldüğü, tarafların yumruklaştığı belirtilmiş, davacı sigortalı tarafından davalı sigorta şirketine hasarın tazmini için yapılan başvurunun hasarın poliçe teminatı kapsamında kalmadığından bahisle 27.09.2019 tarihli cevabi yazı ile reddedilmiştir.
Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin göz önünde tutulması gerekir. Bu itibarla da, somut olayın özellikleri gereği kazanın davacı sigortalı tarafından ihbar edildiği şekilde gerçekleşmediği, davacıya ait araç sürücüsünün … olmayıp başkası olduğu ve/veya sürücünün kaza anında alkollü olduğunu ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı sigortalıya geçtiğinin kabulü gerekmiştir. Şöyle ki; kazanın meydana geldiği 16.06.2019 tarihinde saat 02.30’dan 14 saat sonra davacı sigortalı araç sürücüsünün hastaneye giderek muayene olup alkolsüz olduğuna dair rapor aldığı ve yine aynı gün kaza saatinden 19 saat sonra ise karakola giderek beyanda bulunduğu, kaza anında sigortalı araçta bulunduğu anlaşılan …’ın ise aynı gün saat 05.32’de karakola giderek ifade verdiği, olay tarihinde davacı sigortalı araç sürücüsü …’in arkasından çarptığı taksi içindeki kişilerle kavgaya karıştığı ve yaralanmış olduğu, dolayısıyla tehlikeye maruz kaldığı dosya kapsamıyla sabit ise de, aynı araçta bulunan arkadaşı … gibi karakola giderek ifade vermek yerine kaza anından 14 saat sonra muayene olmak için hastaneye, 19 saat sonra da ifade vermek için karakola gittiği, kazanın oluş biçimi gözetildiğinde; haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiğini kabulünün zorunlu olduğu açıktır. O halde davacıya ait araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiği dikkate alınarak; davacının dosya kapsamı itibarıyla bu konuda aksine delil sunamadığı, dolayısıyla davasını ispat edemediği anlaşılmış olmakla zararın teminat dışında kaldığının kabulü gerekir. (Bkz. aynı yönde Yrg. 17. HD’nin 04.04.2019 tarih ve 2016/9594 E- 2019/4109 K. sy. Kararı.)
Ayrıca davacı vekili aynı tarihte vermiş olduğu ikinci istinaf başvuru dilekçesinde yargılama süresince sadece bir kez cevap dilekçesi verip duruşmalara katılmayan davalı sigorta şirketine yararına 8.600,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını da ileri sürmüştür. Ne var ki davacı vekili ilk istinaf başvurusunda istinaf sebeplerini sınırlandırmış olduğundan ikinci istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürmüş olduğu istinaf sebebi değerlendirilmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına yer olmaksızın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 179,90 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 54,40 TL’nin bakiye 125,5 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2023

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.