Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1423 E. 2023/994 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1423
KARAR NO : 2023/994

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/03/2021
NUMARASI :….
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/04/2017
KARAR TARİHİ : 22/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/07/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı… hakkındaki davanın reddine, diğer davalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … … … Ltd. Şti. arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde diğer davalı şirket ve …’in, 3 adet sözleşmede ise davalı…’un müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığını, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili … … şirketi ve … hakkında aynı alacağa ilişkin kambiyo senetlerine dayalı icra takibi başlattığını, müvekkili…’un 2015 yılında şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkillerinin birlikte davacı bankaya müracaat ederek davalı…’un sorumlu olmadığı yeni bir kredi sözleşmesi düzenlenmesini talep ettiklerini, yapılan bu sözleşme kapsamında müvekkili…’un kefaleti bulunmadığını, anılan müvekkili hakkında yapılan takibin kötüniyetli olduğunu, takibe konu alacağın 28/01/2016 tarihli sözleşmeden kaynaklandığını, kredi sözleşmesi çerçevesinde … A.Ş.’nin kefaletinin alındığını, …’nin kefaleti kapsamında davacı bankaya ödediği miktarları rücuen müvekkillerinden talep ettiğini, davacı bankaya yapılan ödemelerin borçtan mahsup edilmediğini, icra takibine kısmi itirazın haklı olduğunu, davacının iyi niyetli hareket etmediğini bildirerek davanın reddini, %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı kefil…’un 28/01/2016 tarihli 1.250.000,00 TL limitli sözleşmede imzası bulunmadığı, davacı tarafından 04/02/2016 tarihinde kullandırılan kredi yeni bir kredi olduğu için anılan davalının sorumlu olmadığı, diğer davalılar yönünden 230.000,00 TL asıl alacak ve ferilerin tamamına ilişkin dava bulunduğu, bilirkişi hesaplamaları ışığında davacının takip talebinin davalı asıl borçlu şirket ve … yönünden;
-Asıl alacak 982.247,84 TL olarak belirlendiğinden, davacının bu kaleme ilişkin talebinin (Talep: 1.040.869.51 TL) 58.621,67 TL’lik
– İşlemiş faiz 134.669,28 TL olarak belirlendiğinden, davacının bu kaleme ilişkin talebinin (Talep: 352.002,33 TL) 217.333.05 TL’lik
– BSMV 6.733,86 TL olarak belirlendiğinden, davacının bu kaleme ilişkin talebinin (Talep: 17,600,12 TL) 10.866,26 TL’lik kısmının yerinde olmadığı,
Davalı Kefil … … …. Şti. yönünden;
– Asıl alacak 915.440.51 TL olarak belirlendiğinden, davacının bu kaleme ilişkin talebinin (Talep: 1.040.869.51 TL) 125.429,00 TL’lik
– İşlemiş faiz 62.749,55 TL olarak belirlendiğinden, davacının bu kaleme ilişkin talebinin (Talep: 352.002.33 TL) 289.252,78 TL’lik
– BSMV 3.137.48 TL olarak belirlendiğinden, davacının bu kaleme ilişkin talebinin (Talep: 17.600,12 TL) 14.462,64 TL’lik kısmının yerinde olmadığı, davalılardan asıl borçlu şirket ve …’in itirazlarının asıl alacak yönünden ( 230.000,00- 58.621,67 =) 171.378,33 TL, feriler yönünden 141.403,14 TL olmak üzere toplam 312.781,47 TL için haksız olduğu, 58.621,67TL asıl alacak ve feriler ile birlikte bu davalıların 58.621,67+228.199,31= 286.820,98 TL yönünden ise itirazlarının yerinde olduğu; davalı kefil … … İnş. Turz… Ltd. Şti.’nin ise asıl alacak yönünden itirazının ( 230.000,00-125.429,00=) 104.571,00 TL, feriler yönünden 65.887,03 TL olmak üzere toplam 170.458,03 TL için haksız olduğu, 125.429,00 TL asıl alacak ile feriler toplamı 125.429,00+303.715,42= 429.144,42 TL yönünden ise itirazının yerinde olduğu, infaz kabiliyeti yönünden takibin devamına hangi değerler üzerinden devam edileceği kararda belirtilmesinin uygun olacağı, alacağın likit olduğu, davacı bankanın takibi kötüniyetle yaptığı kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı … … … Ltd. Şti ve …’in Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7744 Esas sayılı dosyasında, takibe yaptıkları itirazın kısmen yerinde olmadığı anlaşılmakla, 982.247,84 TL asıl alacak, 134.669,28 TL işlemiş faiz, 6.733,86 TL BSMV toplamı 1.123.650,08 TL üzerinden takip tarihinden itibaren asıl alacağın %31,44 faiz uygulanarak takip şartlarıyla takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı … … Ltd. Şti.’nin Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7744 Esas sayılı dosyasında takibe yaptıkları itirazın kısmen yerinde olmadığı anlaşılmakla, 915.440,51 TL asıl alacak, 62.749,55 TL işlemiş faiz, 3.137,48 TL BSMV toplamı 981.327,55 TL üzerinden sorumlu olduğu, bu alacağın takip tarihinden itibaren asıl alacağı %31,44 faiz uygulanarak takip şartlarıyla takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı … … … Ltd. Şti, … ve … …. Ltd. Şti. takibe haksız itiraz ettiğinden ve alacak likit olmakla itiraz olunan değer üzerinden %20 oranında hesaplanan 62.556,30 TL’nin(davalı … … Ltd. Şti. 34.091,60 TL’lik kısmıyla sınırlı sorumlu olmak üzere) davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı… hakkındaki davanın reddine, davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; sözleşmelerin tamamında davalılardan … … … Ltd. Şti. ve …’in usulüne uygun düzenlenmiş kefaleti bulunduğunu, bu sözleşmelerden 3 tanesinde davalı…’un kefil olarak sorumluluğu olduğunu, banka risklerinin hiçbir sözleşmede tamamen sona ermediğini, risklerin takibinde kolaylık sağlanması açısından kredi sözleşmelerinin tek çatı altında toplandığını, buna…’un kefaletinin bulunduğu sözleşmelerin de dahil olduğunu, mahkemece bu hususta çelişkili raporların mevcudiyetine rağmen, 5. kredi kartonunu yeni bir kredi kullandırımı olarak kabul ettiğini, müvekkili banka alacağının tahsiline engel olan bir karara imza atıldığını, yeni bir kredi sözleşmesi bulunmadığı halde var kabul edilerek temerrüt tarihlerini hatalı tespit edildiğini, işleyecek faiz oranlarının tespiti için sözleşmedeki açık hükümler ve TCMB’ye bildirilen oranları görmezden gelindiğini, yeni kredi açılmadığını, önceki kredilerde riskin devam ettiğini, tüm davalıların takipteki miktarlar nispetinde sorumluluğunun bulunduğunu, …’a yöneltilen takip, kendisinin kefalet limitleri dahilinde ve yalnızca kefili bulunduğu kredi sözleşmelerine ilişkin borç kalemleriyle sınırlı olduğunu, bu halde davanın… açısından reddedilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu, bilirkişi kök raporunda da bu yönde tespit yapıldığını, …’un kefalet ilişkisinden kaynaklanan borçlarının devam ettiğinin ifade edildiğini, aynı bilirkişinin ek raporunda bu ifadesinin tam tersi bir tespitte bulunarak çelişkili bir duruma sebebiyet verdiğini, raporlardaki çelişkinin giderilmesi için yapılan itirazlarının sonuçsuz kaldığını, hükme esas alınması mümkün olmayan, çelişkili ve itiraza uğramış rapora itibar edildiğini, davalı… açısından herhangi bir şekilde ibraname dosyaya sunulmadığını, kefaletinin sona erdiğini gösterir hiçbir bilgi ve belge görülmediğini, borcu söndüren hiçbir yazılı evrak mevcut olmadığını, sırf tüm kredilerin tek karton altında toplanmasının kefaletle ortaya çıkan şahsi teminatların sona erdiği anlamına gelmediğini, …”un sorumlu olmadığı yönünde karar verilmesinin mümkün olmadığını, TBK’nun 134/3 maddesi gereğince borcun yenilenmesi güvenceyi sona erdirmediğini, diğer davalılar açısından davanın kısmen kabul edilmiş olması ve sorumluluk miktarlarının takip talebindeki ile örtüşüyor olmasının dikkatle incelenmesi gerektiğini, kısmen red hükmüne takip konusu taleplere işleyecek faizin ve temerrüt tarihinin hatalı tespit edilmesi sebebi ile ortaya çıkan farkların sebebiyet verdiğini, yani mahkeme hükmünde önceki kredilerde kefil sıfatı ile sorumlu bulunan kişilerin ve asıl borçlunun borcunun devam ettiğinin zımnen kabul edildiğini, davalı kefillerden bir kısmının önceki kredilere ilişkin sorumluluklarının devam ettiği ve fakat bir tanesinin hiç sorumlu olmadığı yönündeki hükmün hatalı olduğunu, sözleşme ile kararlaştırılan faiz oranları üzerinden hüküm kurulması gerektiğini, eksik inceleme sonucunda hatalı karar verildiğini, icra takibinde faiz oranı %72 olarak talep edildiğini, dosya içerisindeki bilirkişi raporlarında borç vadesinin 24 ay ve üzeri vadeli ticari kredi faiz oranları baz alınarak hesaplama yapıldığını, faiz oranının %24 olduğunun ifade edildiğini, banka ile taraflar arasında imza edilen sözleşme hükmünün gözetilmediğini, bilirkişi raporunda faiz orannın %48 kabul edildiğini, ne bilirkişi raporunda esas alınan faiz oranı ne de taraflarınca ifade edilen oranların kullanılmadığını, TCMB kayıtlarının göz ardı edildiğini, bütün bu oranlardan farklı olarak %15,72 oranı temerrüt tarihi itibariyle en yüksek cari akdi faiz oranı olarak kabul edildiğini, hükümde Uyap üzerinden sorgu yapıldığı ve bu sonuçlara ulaşıldığı beyan edilmişse de, TCMB İdare Merkezi’nin cevabi yazısına ekli listede açıkça hükme esas alınan faiz oranlarından farklı bir oran işaret edildiğini, bu noktada bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, 24 ay ve üzeri vade olmadığı halde bu vadeye göre tespit edilen faiz oranının baz alındığını, resmi kurum cevabı ortadayken Uyap sorgusuna göre hareket ederek hukuka aykırı bir duruma sebebiyet verildiğini, sözleşmede şekil özgürlüğünün basiretli davranış yükümlülüğü ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, temerrüt tarihinin hatalı olduğunu, imzalanan kredi sözleşmelerinin 5.3 maddesinde; “müşteri ve kefiller aşağıdaki isim ve imzalarının yanında yazılı yeri kanuni ikametgahları kabul edildiğini, … adrese yapılan her türlü tebligatın geçerli olacağını ve şahsılarına yapılmış sayılacağını kabul ve beyan ederler…” hükmünü içerdiğini, kararında sözleşme ile kararlaştırılan tebligat adresinin kefiller açısından hüküm doğurmayacağı ifade edilmişse de, bu durum hatalı olduğunu, sözleşmede açıkça kefiller açısından da bağlayıcı bir düzenleme yapıldığını, kefil sıfatı ile sorumlu olan kişilerin tacir olduğu ve TTK uyarınca basiretli davranış yükü altında bulundukları, özel hukuka hakim ilkelerden sözleşme özgürlüğünün hukuk sistemince benimsendiği, açıkça yasaklanmamış bir durumun sözleşmeye konu olabileceğinin unutulmaması gerektiğini, takip tarihi itibariyle temerrütün ortaya çıktığı kabul edilerek müvekkilinin zarara uğratıldığını, karara dayanak içtihat metni, imza edilen sözleşmede açık hüküm bulunmayan bir uyuşmazlığı çözüme kavuşturduğunu, somut davada, sözleşme ile hem kefillerin hem de asıl borçlunun bankaya bildirdikleri adreslerine yapılan tebligatların geçerli olacağı yönünde düzenleme bulunduğunu, temerrüt tarihi ve haliyle temerrüt faizi miktarları kefiller açısından yasaya ve usule uygun olmadığını, sözleşme metninde açıkça kefillerin sözleşmedeki adreslerine yapılan tebligatların geçerli olacağı ifade edildiğinden araştırılacak başkaca bir husus bulunmaması gerektiğini, buna rağmen sözleşme hükmü görmezden gelinerek İİK’nun 68/b maddesinin tartışılmasının hatalı bulunduğunu, raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeksizin hüküm kurulduğunu, k9000246 no.lu kredi teknik anlamda bir kredi olmadığından, önceki kredilerin taşındığı bu kartonun kullandırımdan sonraki bir sözleşme ile eşleştirilmesinin bankacılık teamülleri bakımından uygun olmadığını, aslında yeni bir kredi olmayan bu kartonun herhangi bir sözleşme ile eşleştirilmesi dahi bankacılık teamaüllerine aykırı olduğunu, bu kredi daha önce bilirkişi incelemesi sonucunda da tespit edilen ve borçlu…’un imzası bulunan kartonların tek bir kartona taşınması niteliğinde olduğunu, yapılan işlem yalnızca bir taşıma işlemi niteliği bulunduğunu, yeni kredi sözleşmesi alınması daha sonraki kullandırımlar için yapıldığını, mevcut kefillerin kefaletinin sonlandığı anlamına gelmeyeceğini, her kefilin kendi imzaladığı sözleşmelerden ve bu sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu olduğunu, bahsedilen tarihte temerrüte düşmüş bir borçlu da bulunmadığını, müvekkilinin bankacılık teamüllerine aykırı bir davranışı olmadığını, farklı tarihlerde farklı limitlere ilişkin yeni kredi çerçeve sözleşmeleri imza edilmesi önünde kanunen herhangi bir engel hal bulunmadığını, bilakis TBK ve TTK sözleşme özgürlüğü ilkesini benimseriğihi itibar edilen bilirkişi raporunda hukuki meseleye ilişkin hakimin yerine yorumda bulunulmasının da ayrıca hatalı olduğunu, raporun bu haliyle hükme esas alınamayacağını, bilirkişi incelemesi sonucunda elde edilen raporların, tarafların, hakimin ve kanun yolu mahkemelerinin denetimine açık olması, çelişkisiz olması ve yeterli inceleme sonucunda tanzim edilmesi gerektiğini, dava süresince alınan raporlar arasında çelişki bulunduğunu, bu çelişkinin dava sonucunda ortaya çıkan hükmü de yakından ilgilendirdiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince görülen yargılamada kötü niyet tazminatına hükmedilmediğini, takibin kötü niyetle tesis edildiğini ispatlayan hususların ilk derece mahkemesince değerlendirilmediğini, müvekkili…’un imzası bulunmadığı halde, daha önce tesis edilmiş kredi sözleşmeleri kapsamında kefalet ilişkisi kurulduğu iddiasıyla aleyhine icra takibi başlatıldığını, genel kredi sözleşmeleri, kredi müşterisiyle banka arasında kurulan, müşterinin talebiyle kurulacak kredi sözleşmesinden bağımsız ancak kurulacak kredi sözleşmesinin koşullarını barındıran nitelikte sözleşmeler olduğunu, genel kredi sözleşmeleri hazırlanış şekilleri itibariyle genel işlem koşulları hükümlerine tabi bulunduğunu, genel işlem koşullarının TBK’nun 20. maddesinde düzenlendiğini, dürüstlük kurallarına aykırılık halinde sözleşmenin geçersiz olacağının kabul edildiğini, müvekkilinin açıkça genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerin tahsilini sağlamış olup bu noktada kefalet ilişkisi son bulduğu halde; .. nolu kredi sözleşmesinde de müvekkilinin kefalet ilişkisinin bulunduğu iddiasının dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edeceğini, genel kredi sözleşmesinin geçersizliğinin söz konusu olduğunu, bankanın yapılan işlemler akabinde müvekkili…’un kefaletlerinin kalktığını beyan ettiğini, bu nedenle müvekkili… aleyhine yapılan takibin haksız ve kötü niyetli bulunduğunu, kefalet sözleşmesinde imzası bulunmayan bir kişiyi borçtan sorumlu tutmaya çalışmak ile iyi niyetin bir arada düşünülemeyeceğini, müvekkili…’un ticaret sicil gazetesinde ortaklıktan ayrıldığına ilişkin bildirimlerinin mevcut olduğunu, davacının basiretli iş adamı gibi davranmadığını, söz konusu kredi sözleşmelerinde kefil olarak müvekkili…’un imzası bulunmadığı halde ve kredi sözleşmelerin de adı dahi geçmediği halde daha önceki hukuki ilişkilerine istinaden müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, bu hususun ise alacaklının açıkça kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, diğer müvekkilleri yönünden kredi … fonu davacı … Bankasına kefaleti kapsamında ödemeler yaptığını, yapılan ödemelerin rücuen müvekkillerinden talep edildiğini, 2016 ve 2017 yıllarına ait depo çeklerinden 230.000,00 TL’nin … … şirketi tarafından, 160.000,00 TL’nin ise … … şirketinden davacı banka tarafından tahsil edildiğini, davacının söz konusu tutarları borçtan mahsup etmeyerek icra takibine giriştiğini, davacının müvekkili … … şirketinin yapmış olduğu ödemeleri göz ardı ederek, tüm ticari hayatı boyunca taraflar arasında yapılan kredi çerçeve sözleşmelerini ve senetleri ayrı ayrı icra takibine koyduğunu, borcun miktarının 3 katına çıktığını, söz konusu takip taleplerinde tahsilde tekerrür olmama kaydı mevcut olmakla birlikte takibin hangi takiple mükerrer olmamak kaydıyla başlatıldığının belirtilmediğini, davacı banka tarafından tahsil edilen miktarın göz ardı edilerek takibe konu edilmesi ve teminat olarak verilen kambiyo senetlerinin vade tarihlerinin doldurularak aynı asıl alacağa ek olarak tekrar müvekkilleri aleyhine icra takibi başlatılmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu icra takipleri ve ödemeler hakkında ilk derece mahkemesince yapılan bilirkişi raporlarının davacının haksız ve kötü niyetli icra takibi başlattığını ispatladığını, alacaklının kötü niyetle icra takibinde bulunduğu ve itirazın iptali davası açtığı kanısına varılırsa, mahkemece alacaklının borçluya red olunan alacağın %40’dan aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edeceğini, alacağın likit bir alacak olmadığını, borçlunun alacaklının icra takibinde talep ettiği alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmekte veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda ise ve alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç yoksa, alacağın likit olacağını, dosyada ise müvekkili… yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, davacının müvekkillerine gönderdiği ödeme emrinin hatalı olduğunu, bedellerinde ciddi anlamda sıkıntılar bulunduğunu, davaya konu olan icra takibinin iyi niyetli olarak hazırlanmadığını, taraflar arasında alacağın tespiti için dosyanın bir çok kez bilirkişilere gönderilmek zorunda kalındığını, görüldüğü üzere davacı banka bile davaya konu olan icra takibinin yani alacağını doğru düzgün bir şekilde hesaplayarak icra takibini açamamışken ve mahkemece açılmış olan ve itiraza konu olan bedellerin tespiti için birden fazla kez dosyayı bilirkişiye göndermek zorunda kalmış ve sonucunda da davanın tamamını ve bir kısmını reddetmesinin alacağın likit olmadığını gösterdiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın takibi için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7744 sayılı icra takip dosyası, takip dayanağı genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarnamesi, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 16/01/2019 tarihli kök, 22/04/2019 tarihli ek rapor, 3 kişilik bankacı bilirkişi heyetinden alınan 16/12/2019 tarihli kök, 01/12/2020 tarihli ek rapor, Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7992 ve 2017/7996 sayılı icra takip dosyası suretleri, davalı … … şirketinin banka hesap ekstresi ve ödeme tablosu, … kredi geri ödeme kefalet mektubu, davalı … … şirketinin ortaklarını gösterir TTSG sureti, … tarafından dava tarihinden sonra davalılar … … şirketi, … ve … … şirketine gönderilen 26/05/2017 tarihli ihtarname sureti, Ankara 15. İcra hukuk Mahkemesinin 2017/392 Esas 2017/489 Karar sayılı karar sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7744 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 1.410.471,96 TL (… yönünden toplam 705.235,98 TL) alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu…’a 14/04/2017, …’e 15/04/2017, diğer davalılara ise 26/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu… 13/04/2017 tarihinde borcun tamamına, diğer davalılar 24/04/2017 tarihinde ise 230.000,00 TL ödeme yapıldığı belirtilerek bu miktara ve borca uygulanan bütün fer’iler ve faize itiraz ettiği, itirazın 7 günlük yasal süre içerisinde yapıldığı, itirazın davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 26/04/2017 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı ile davalı … … … Ltd. Şti. arasında 12/10/2012 tarihli ve 300.000,00 TL, 19/08/2013 tarihli 700.000,00 TL limitli, 11/03/2015 tarihli 1.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, anılan sözleşmelerde diğer davalıların sözleşme limitleriyle müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı, imzalanan 28/01/2016 tarihli 1.250.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde ise davalılar … … … Ltd. Şti. Ve …’in müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, kefaletlerin sözleşme tarihlerinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök raporunda, dosya üzerinden inceleme yapıldığı, TCMB’ye bildirilen en yüksek faiz oranının %36 olduğu, temerrüt faiz oranının %72 olarak hesaplandığı, davalı borçlu şirketin 16/08/2016 tarihinde temerrüte düştüğü, 04/02/2016 tarihinde kullandırılan K9000246 no’lu kredi ile davalı…’un kefaletinin bulunduğu kredilerin kapatıldığı, kapatılan kredilerin riski gerçek anlamda son bulmayıp bu riskin yeni kredi hesabına taşındığı, davalı…’un bu krediden kaynaklı riskten sorumluluğunun devam etmesi gerektiği, K9000247 no’lu kredinin davalı…’un kefaletinin bulunmadığı 28/01/2016 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırıldığı, bu krediden davalı…’un kefalet sorumluluğu bulunmadığı, davalı…’un takip tarihi itibarıyla 519.386,44 TL asıl, 175.523,30 TL işlemiş faiz, 8.776,06 TL BSMV olmak üzere toplam 703.685,80 TL borçlu olduğu, diğer davalıların ise 1.038.772,88 TL asıl, 351.046,61 TL işlemiş faiz, 17.552,13 TL BSMV olmak üzere toplam 1.407.371,62 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir.
Alınan ek raporda, yerinde inceleme yetkisi verilmişse de tüm belgeler dosyada bulunduğundan yerinde inceleme yapma ihtiyacı hasıl olmadığı, K9000246 no’lu kredinin 28/01/2016 tarihli gks’ye istinaden kullandırıldığı, 28/01/2016 tarihli gks’nin önceki kredi sözleşmeleri limitlerinin yetersizliğinden kaynaklı olarak ek bir sözleşme niteliğinde akdedilmediği, aksine anılan tarihten sonraki kredi ilişkisine dayanak teşkil etmek üzere akdedildiğinin tüm dosya kapsamıyla açık olduğu, bu durumun davacının davalı … … şirketi ile olan kredi ilişkisini en son akdedilen 28/01/2016 tarihli sözleşme tahtında sürdürdüğüne işaret ettiği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan bilirkişi heyeti kök raporunda, dava konusu kredilere fiilen uygulanan akdi faizin yıllık %15,72, temerrüt faizinin %31,44 olduğu, K9000246 no’lu kredi yeniden yapılandırma amacıyla açılmayıp, yeni bir kredi olarak 28/01/2016 tarihli sözleşmeye istinaden açıldığından davalı…’un bu krediden sorumlu olmadığı, davalı…’un 28/01/2016 tarihli sözleşmede kefil sıfatı bulunmadığı, borcun bu sözleşmeden kaynaklandığı, davalı kefil … … şirketinin adresine hesap kat ihtarının bila tebliğ olduğu, temerrütün takip tarihinde oluştuğu, davalı … ve … … şirketinin ise 16/08/2016 tarihinde temerrüte düştüğü, davalı asıl borçlu şirket ve … yönünden davacının takip tarihi itibarıyla 982.247,84 TL asıl, 134.669,28 TL işlemiş faiz, 6.733,86 TL BSMV alacaklı olduğu, davalı kefil … … şirketinden ise takip tarihi itibarıyla davacının 915.440,51 TL asıl, 62.749,55 TL işlemiş faiz, 3.137,48 TL BSMV alacaklı olduğu, davalı… icra takibine konu alacaktan sorumlu değil ise de bu görüşe katılınmazsa takip tarihi itibarıyla davacı anılan davalıdan 491.123,92 TL asıl, 67.334,64 TL işlemiş faiz, 3.336,93 TL BSMV alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan ek raporda ise, TCMB’ye bildirilen listeye göre fiili faiz oranı %24 olup, temerrüt faiz oranının %48 olacağı, takip tarihi itibarıyla davalı asıl borçlu şirket ve …’den davacının 991.097,59 TL asıl, 209.763,03 TL işlemiş faiz, 10.473,75 TL BSMV olmak üzere toplam 1.211.334,37 TL alacaklı olduğu, davalı kefil … … şirketinin takiple temerrüte düştüğü, takip tarihi itibarıyla davacının anılan davalıdan 915.440,52 TL asıl, 62.749,55 TL işlemiş faiz, 3.137,48 TL BSMV olmak üzere toplam 981.327,55 TL alacaklı olduğu, davalı…’un 28/01/2016 tarihli gks’de imzasının bulunmadığı, dava konusu kredinin tahsisine ilişkin olarak alınan kararda davalı…’un isminin yer almadığı, bu kredinin yeni kredi olan 28/01/2016 tarihli gks’den kaynaklandığı, davalı…’un borçtan sorumlu olmadığı, aksi kanaat halinde ise davacının takip tarihi itibarıyla anılan davalıdan 495.548,80 TL asıl, 104.881,52 TL işlemiş faiz, 5.236,88 TL BSMV alacaklı bulunduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7992 ve 2017/7096 sayılı icra takip dosyaları ile davacı banka tarafından davalı… dışındaki diğer borçlular aleyhine kambiyo senedine dayanılarak icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Ankara 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/392 Esas 2017/489 Karar sayılı kararıyla davacılar …, … … … Ltd. Şti., … … … Ltd. Şti tarafından davalı … aleyhine aynı alacağa ilişkin iki ayrı takip daha bulunduğu iddiasıyla 2017/7992 sayılı icra takibine ilişkin takibin taliki veya iptali talebiyle dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
… kredi geri ödeme kefalet mektubu ile … … Ltd. Şti’ne kullandırılacak/kullandırılan 1.000.000,00 TL kredinin %80’ine tekabül eden 800.000,00 TL’nin ödenmesinden müteselsil kefil olunduğu kabul edilmiştir. Anılan kefalet mektubu 29/01/2016 tarihlidir.
Dava dışı … tarafından Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7992 ve 2017/7096 sayılı icra takip dosyasına ve davacı bankaya dava tarihinden sonra, 05/05/2017 tarihinde ödediği 168.396,69 TL için borçlu … … Ltd. Şti. aleyhine icra takibine girişildiği, ödenen miktarda halef olunduğu, halefiyetten doğan hakların kullanılacağı bildirilmiştir.
… tarafından dava tarihinden sonra 26/05/2017 tarihinde, davalılar …, … … … Ltd. Şti. ve … … … Ltd. Şti’ne gönderilen ihtarname ile 297.813,36 TL’nin 05/05/2017 tarihinde Halkbankasına ödendiği belirtilerek toplam 302.156,47 TL’nin 3 gün içinde ödenmesi talep edilmiştir.
Davacı vekili 10/02/2021 tarihli açıklama dilekçesinde, dava dilekçesinin talep kısmında davalılar …, … … … Ltd. Şti. ve … … … Ltd. Şti’nin kısmi itirazlarının tümden iptalinin talep edildiğinin belirtildiğini, davalılar vekili tarafından sunulan itiraz dilekçesinde açıkça 230.000,00 TL ile faiz ve fer’ilerine yönelik itiraz edildiğini, 230.000,00 TL dışında kalan asıl alacak bedeli 810.869,51 TL’ye yönelik herhangi bir itiraz bulunmadığını, takibin bu miktar yönünden kesinleştiğini, davalı…’un kendisine yöneltilen 705.235,98 TL takip bedelinin tamamına itiraz ettiği, bu bedel üzerinden harç yatırıldığı, diğer borçluların takip konusu borçlara ilişkin yaptığı itiraz bedeli toplamının 230.000,00 TL kısmi asıl alacak, 352.002,33 TL itiraz edilen faiz, 17.600,12 TL itiraz edilen BSMV olmak üzere toplam 599.602,45 TL olduğunu, diğer borçlu yönünden açılan dava değeri daha yüksek olması nedeniyle davanın 705.235,98 TL üzerinden harçlandırıldığını beyan etmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davalı… hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkında açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, kredinin ödenmediği iddiasıyla davacının kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalı…’un icra takibinde borcun tamamına, diğer davalıların ise borca kısmi itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan talep edebileceği herhangi bir alacak bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı, davalıların icra takibine itirazlarının haksız olup olmadığı, davalı…’un borçtan sorumluluğu bulunup bulunmadığı, uygulanması gereken temerrüt faiz oranı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; yukarıda açıklandığı üzere davacı banka ile davalı asıl borçlu … … … Ltd. Şti. arasında 12/10/2012, 19/08/2013, 11/03/2015, 28/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmeleri imzalanmış, anılan sözleşmelerden 28/01/2016 tarihli sözleşme dışındaki tüm sözleşmelerde davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imzaları bulunmakta ise de, 28/01/2016 tarihli sözleşmede davalı… dışındaki diğer davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunmaktadır. Bir başka anlatımla, 28/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı… müteselsil kefil sıfatıyla yer almamaktadır.
Genel kredi sözleşmesi cari hesap şeklinde işleyen çerçeve sözleşme niteliğindedir. Bir başka anlatımla sözleşmenin asıl borçlusu ve kefillleri imzalarının bulunduğu sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu olup, borcun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olması asıl borçlu ve kefillerin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Sorumluluk ise ancak aynı sözleşme kapsamında yeniden kredi kullandırılması halinde söz konusu olacaktır.
Somut olaya gelindiğinde, yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti kök ve ek raporu ile, davalı…’un kefalet imzasının bulunduğu 12/10/2012, 19/08/2013 ve 11/03/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerden kaynaklanan bir borç bulunmadığı tespit edilmiştir. Banka tarafından davalı asıl borçlu … … şirketin kullandırılan ve icra takibine konu olan kredi davalı…’un imzasının bulunmadığı yeni bir çerçeve sözleşme niteliğinde olan 28/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamındadır. Anılan sözleşmede ise davalı…’un kefaleti bulunmadığından borçtan sorumluluğu da söz konusu değildir. 28/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi ile davalının imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borcun ödenmiş olması da bu sonucu değiştirmeyecektir.
Nitekim alınan bilirkişi heyeti ek raporunda da, dava konusu kredinin tahsisine ilişkin olarak alınan kararda teminatlar arasında davalı…’un isminin bulunmadığı, bu kredinin yeni kredi olup, 28/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davalı…’un borçtan sorumlu olmadığı açıkça tespit edilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi kök raporunda, davalı…’un K9000246 no’lu krediden sorumlu olduğu değerlendirilmiş, alınan ek raporda ise K9000246 no’lu kredinin 28/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırıldığı, anılan sözleşmenin taraflar arasında sonraki kredi ilişkisine dayanak teşkil etmek üzere akdedildiği belirlenmiştir. Kök ve ek rapor arasındaki çelişki üzerine alınan bilirkişi heyeti raporunda ise, borcun 28/01/2016 tarihli sözleşmeden kaynaklandığı, davalı…’un anılan sözleşmede kefil olmadığı, borçtan sorumlu tutulamayacağı tespit edilmiştir. Bilirkişi heyetinden alınan ek raporda da 28/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinde kredinin tahsisine ilişkin alınan kararda teminatlar arasında davalı…’un isminin bulunmadığı açıkça belirlenmiştir. Açıklanan bu durum karşısında davalı…’un borçtan sorumluluğuna ilişkin alınan birinci kök ve ek raporları arasındaki çelişki son bilirkişi heyeti kök ve ek raporu ile giderilmiş, bilirkişi heyeti kök raporundaki kredi tahsis kararına ilişkin yapılan tespit gözetildiğinde de raporlar arasında çelişkinin giderildiğinin kabulü gerekmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece, takip konusu borcun 28/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davalı…’un anılan sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığı, borçtan sorumlu olmadığı, anılan davalının takibe itirazının haklı olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, davacı banka davalı aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de kötü niyetli olduğuna dair bir iddia bulunmadığı gibi bu yönde bir delil de ibraz edilmediğinden davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerekmiştir.
Davacı vekilinin temerrüt faiz oranına yönelik istinaf itirazına gelindiğinde, yerleşik yargı kararları uyarınca bankanın temerrüt tarihinde aynı nitelikteki kredilere uyguladığı cari faiz oranı belirlenip, bu oran üzerinden temerrüt faiz oranının tespit edilmesi gerekir. Bir başka anlatımla, temerrüt faizi hesabında davacının TCMB’ye bildirdiği faiz oranları esas alınamayacaktır.
Hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda dava konusu kredilere fiilen uygulanan akdi faiz oranı yıllık %15,72, temerrüt faiz oranı da anılan oran üzerinden %31,44 olarak tespit edilmiştir.
Bu durumda mahkemece, bankanın temerrüt tarihinde fiilen uyguladığı akdi faiz oranı esas alınarak tespit edilen temerrüt faiz oranına göre hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarına gelindiğinde, hesap kat ihtarnamesi davalı asıl borçlu … … şirketinin ve davalı kefil … … şirketinin genel kredi sözleşmelerindeki adreslerine bila tebliğ edilmiş, davalı …’e ise 12/08/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı … anılan tebligat üzerine ihtarnamede verilen atıfet süresinin sonunda 16/08/2016 tarihinde temerrüte düşmüştür.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 5.3. maddesinde müşteri ve kefilin sözleşmede yer alan adreslerinin, adres değişikliği noter aracılığıyla bildirilmedikçe kanuni ikametgah olarak kabul edileceği ve bu adrese yapılacak yazılı bildirimlerin kendilerine yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir. İİK’nun 68/b maddesinde ise kredi kullananın adres değişikliğini noter ihtarıyla bildirmediği takdirde eski adresin geçerli olacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda dava dışı asıl borçlunun sözleşmede yer alan adresine yapılacak tebligat İİK’nun 68/b maddesi uyarınca geçerli olacak ve asıl borçlu anılan tebligat üzerine temerrüte düşecek ise de, temerrütün oluşması için süre içeren bildirimin davalı kefillere tebliğ edilmesi gerektiğinden bu tebligatın kefillerin adresine tebliğ edilmesi gerekecektir. Bir başka anlatımla kefillerin sözleşmedeki adresine ihtarın bila tebliğ olması davalı kefil … … şirketinin temerrüte düşmesi sonucunu doğurmayacaktır.
Davalı asıl borçlu … … şirketi yönünden ise İİK’nun 68/b maddesi ve sözleşme hükmü gözetildiğinde hesap kat ihtarnamesinin sözleşme adresine bila tebliğ olduğu 12/08/2016 tarihine, ihtarnamede verilen atıfet süresinin eklenmesi ile 16/08/2016 tarihinde temerrüte düşmüştür.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı kefil … … şirketine hesap kat ihtarnamesinin bila tebliğ olduğu, takip tarihi itibarıyla temerrüte düştüğü, diğer davalıların ise 16/08/2016 tarihinde temerrüte düştükleri hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda bu kabul çerçevesinde hesaplama yapıldığı gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalılar vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, mahkemece yapılan yargılama sonunda davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine hükmedilmiştir. İİK’nun 67/2 maddesi uyarınca kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için borçlu aleyhine başlatılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra kötü niyetli olarak başlatılması gerekir. Bir başka anlatımla alacaklının alacaklı olmadığını bilerek borçlular aleyhine icra takibi başlatması gerekir.
Somut olayda ise, davacı davalılar aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de, kötü niyetli olduğuna ilişkin davalılar tarafından herhangi bir delil sunulmamıştır. Takip ve davaya konu birden fazla genel kredi sözleşmesine dayanıldığından davacının kötü niyetli olduğu da ileri sürülemeyecektir.
Bu durumda mahkemece, davacının davalılar aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de, kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, takip ve davaya konu birden fazla genel kredi sözleşmesine dayanıldığı gözetilerek kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, davacının davalı… dışındaki diğer davalılardan alacağının tahsili talebi ile işbu dava konusu icra takibinin yanı sıra kambiyo senetlerine dayalı olarak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla icra takipleri yapılmasında yasal bir engel bulunmamaktadır.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporu ile davacının davalılardan takip tarihi itibarıyla alacaklı olduğu miktar tespit edilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda hüküm altına alınan miktar likit, bir başka anlatımla bilinebilir ve hesaplanabilir niteliktedir. İİK’nun 67/2. maddesi uyarınca mahkemece davacı lehine hüküm altına alınan miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık yönünden incelenmesine gelindiğinde, davalılar …, … … şirketi ve … … şirketi tarafından dava konusu icra takibinde 230.000,00 TL’ye ve borca uygulanan bütün fer’iler ve faize itiraz edilmiştir.
Nitekim davacı vekili 10/02/2021 tarihli açıklama dilekçesinde, dava dilekçesinin talep kısmında davalılar …, … … … Ltd. Şti. ve … … … Ltd. Şti’nin kısmi itirazlarının tümden iptalinin talep edildiğinin belirtildiğini, davalılar vekili tarafından sunulan itiraz dilekçesinde açıkça 230.000,00 TL ile faiz ve fer’ilerine yönelik itiraz edildiğini, 230.000,00 TL dışında kalan asıl alacak bedeli 810.869,51 TL’ye yönelik herhangi bir itiraz bulunmadığını, takibin bu miktar yönünden kesinleştiğini, davalı…’un kendisine yöneltilen 705.235,98 TL takip bedelinin tamamına itiraz ettiğini, bu bedel üzerinden harç yatırıldığını, diğer borçluların takip konusu borçlara ilişkin yaptığı itiraz bedeli toplamının 230.000,00 TL kısmi asıl alacak, 352.002,33 TL itiraz edilen faiz, 17.600,12 TL itiraz edilen BSMV olmak üzere toplam 599.602,45 TL olduğunu belirtmiştir.
Davalılar …, … … şirketi ve … … şirketinin icra takibine itirazı ve davacı vekilinin anılan açıklama dilekçesi gözetildiğinde, anılan davalılar yönünden işbu davanın 599.602,45 TL’ye itirazın iptaline ilişkin olarak açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece kısmi itirazın iptali talebiyle davalılar …, … … şirketi ve … … şirketi hakkında açılan davada itiraz edilen kısım yönünden hüküm kurulması gerekirken kararın infaz kabiliyeti yönünden takibin devamına hangi değerler üzerinden devam edileceğinin kararda belirtilmesinin uygun olacağı gerekçesiyle itiraz edilmeyen kısımlarda ilave edilmek suretiyle takibin devamına hükmedilmiştir. Anılan husus ise HMK’nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil edeceğinden re’sen gözetilmiştir. Buna göre anılan davalıların icra takibinde kısmi itirazları 230.000,00 TL asıl alacağa, 352.002,33 TL işlemiş faize, 17.600,12 TL BSMV’ye yöneliktir. Yargılama aşamasında alınan, ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu ile davacının anılan davalılardan … ve asıl borçlu … … şirketinden takip tarihi itibarıyla 982.247,84 TL asıl alacak, 134.669,28 TL işlemiş faiz, 6.733,86 TL BSMV alacağı bulunduğu, davalı kefil … … şirketinden ise takip tarihi itibarıyla 915.440,51 TL asıl alacak, 62.749,55 TL işlemiş faiz, 3.137,48 TL BSMV alacağı bulunduğu tespit edilmiştir. Anılan davalıların itiraz ettikleri kısım gözetildiğinde davalılardan … ve asıl borçlu … … şirketinin 171.378,33 TL asıl alacağa, 134.669,28 TL işlemiş faize, 6.733,86 TL BSMV’ye yönelik itirazlarının iptali, davalı kefil … … şirketinden ise takip tarihi itibarıyla 104.571,00 TL asıl alacak, 62.749,55 TL işlemiş faiz, 3.137,48 TL BSMV’ye yönelik itirazının iptali gerekecektir. Dairemizce yeniden kurulan hüküm sırasında anılan davalıların itiraz etmediği ve icra takibinde kesinleşen 810.869,51 TL miktara kesinleştiği belirtilerek hükümde yer verilmiştir.
… tarafından dava tarihinden sonra davacı bankaya 05/05/2017 tarihinde 168.396,69 TL ve 297.813,36 TL ödenmiştir. Anılan ödemelerden sonra … tarafından kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan icra takip dosyalarına ve davacı bankaya ödenen bedel için borçlu … … şirketi aleyhine icra takibi başlatıldığı, ödenen miktardan halefiyetten doğan hakların kullanılacağı bildirilmiştir. Ayrıca … tarafından davalı… dışındaki diğer davalılara davacı bankaya ödenen miktarın ödenmesi için dava tarihinden sonra ihtarname gönderilmiştir.
Bu durumda … tarafından dava tarihinden sonra yapılan ödemelere ilişkin … tarafından davacı banka haklarına halef sıfatıyla davalı borçlulara müracaat edildiği, … tarafından yapılan ödemeye ilişkin davacının takip yetkisinin kalmadığı, yapılan ödemenin infaz aşamasında gözetilmesi gerektiği gözetilerek dava tarihinden sonra yapılan … ödemelerinin icra müdürlüğünce infaz aşamasında gözetilmesine karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, kamu düzenine aykırılık teşkil eden bu husus re’sen gözetilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalı… hakkındaki davanın reddi kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin anılan davalı hakkındaki istinaf itirazlarının reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulü yönündeki kararında ise kamu düzenine aykırılık nedeniyle isabet görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kamu düzenine aykırılık gözetilerek davalı… dışındaki diğer davalılar hakkındaki karar yönünden kaldırılmasına, davalı… hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne, davalıların kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine, hüküm altına alınan miktar üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, … tarafından dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce infaz aşamasında gözetilmesine, davalılar vekilinin ve davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek KABULÜNE,
2-Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2021 tarih ve 2017/346 Esas 2021/205 Karar sayılı kararının kamu düzenine aykırılık gözetilerek davalı… dışındaki diğer davalılar hakkındaki karar yönünden KALDIRILMASINA, taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının reddine,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Davalılar … … … Ltd. Şti ve …’in Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7744 sayılı icra takibinde 171.378,33 TL asıl alacağa, 134.669,28 TL işlemiş faize, 6.733,86 TL BSMV’ye yönelik itirazlarının iptaline, takibin anılan miktarlar ile itiraz edilmeyerek kesinleşen 810.869,51 TL üzerinden, takip tarihinden itibaren hüküm altına alınan 171.378,33 TL asıl alacak ile itiraz edilmediğinden kesinleşen 810.869,51 TL asıl alacağa %31,44 faiz ve faizin %5 BSMV’si uygulanarak takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, … tarafından 05/05/2017 tarihinde yapılan 168.396,69 TL ile 297.813,36 TL’nin icra müdürlüğünce infaz aşamasında re’sen gözetilmesine,
3-Tahsilde tekerrür olmamak üzere davalı … … Ltd. Şti.’nin Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7744 sayılı icra takibinde 104.571,00 TL asıl alacak, 62.749,55 TL işlemiş faiz, 3.137,48 TL BSMV’ye yönelik itirazInın iptaline, takibin anılan miktarlar ile itiraz edilmeyerek kesinleşen 810.869,51 TL üzerinden, takip tarihinden itibaren hüküm altına alınan 104.571,00 TL asıl alacak ile itiraz edilmediğinden kesinleşen 810.869,51 TL asıl alacağa %31,44 faiz ve faizin %5 BSMV’si uygulanarak takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, … tarafından 05/05/2017 tarihinde yapılan 168.396,69 TL ile 297.813,36 TL’nin icra müdürlüğünce infaz aşamasında re’sen gözetilmesine,
4-Hüküm altına alınan alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 62.556,30 TL’nin (davalı … … Ltd. Şti. 34.091,60 TL’lik kısmıyla sınırlı sorumlu olmak üzere) davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davalı… hakkında açılan davanın REDDİNE,
6-Davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine,
7-Alınması gereken 21.366,10 TL harçtan peşin alınan 12.043,67 TL harç ile icra dosyasında alınan 7.052,36 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.270,07 TL’nin, davalı … … şirketi hakkında hüküm altına alınan miktarın mahsup edilen miktar içerisinde kaldığı gözetilerek, davalılar … … … Ltd. Şti ve …’den müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
8-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 12.043,67 TL peşin harç, 7.052,36 TL icra peşin harcı olmak üzere toplam 19.127,43 TL’nin, davalı … … şirketi 11.643,98 TL’si ile sınırlı sorumlu olmak kaydıyla, davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan 214,6‬0 TL posta gideri, 3.050,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.264,6‬0 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak 1.702,97 TL’sinin, davalı … … şirketi 928,08 TL’si ile sınırlı sorumlu olmak kaydıyla, davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 30.345,00 TL vekalet ücretinin, davalı … … … Ltd. Şti.’nin 20.144,00 TL’lik kısmından sorumlu olması kaydıyla, davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
11-Davalılar … … … Ltd. Şti, … ve … … Ltd. Şti.’in kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 38.490,00 TL vekalet ücretinin davalılar … … … Ltd. Şti ve …’in 28.527,00 TL’lik kısmı üzerinden hak sahibi olmak üzere, davacıdan alınarak anılan davalılara ödenmesine,
12-Davalı… kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca takdir olunan 52.312,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı…’a verilmesine,
13-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
14-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalılar …, … … … Ltd. Şti. ve … … … Ltd. Şti.’nden müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında posta masrafı olarak yapılan 38,50 TL yargılama masrafının davadaki haklılık durumu gözetilerek 20,08 TL’sinin davalılar …, … … … Ltd. Şti. ve … … … Ltd. Şti.’nden müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
D)1-Davalılar tarafından yatırılan toplam 5.341,53 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
2-Davalılar tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
3-Davalılar tarafından istinaf aşamasında posta masrafı olarak yapılan 36,10 TL yargılama masrafının davadaki haklılık durumu gözetilerek 17,27 TL’sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/06/2023
….

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.